“Yazar ölümlüdür;
ancak her doğumla başka bir insan var olduğu için okur ölümsüzdür”
Yazar… ayrık
insan, düşünceleri diğerlerinden farklılaşan ve farklılaşan düşüncelerini
yazarak ifade etmeye ve insanları kendi düşünceleriyle yönlendirmeye çalışan
sıradan bir insan; diğerlerinden daha fazla ‘değer’ taşımayan, ancak daha
fazla değer taşıdığını düşünerek kırılgan bir hayat alanı üreten ve orada tek
başına bir sanal atmosfer kuran… yazarak çoğalmak için yazan ve yazdıkça yalnızlaşan
insan.
İyiyi ve
doğruyu sorgulayarak, yaşadığı dönemde, kötülüğe karşı bir çıkış serüveni
başlatmak isteyen yazar, diğer yazar türünden farklı bir insan türüdür. Kendisini
diğer sıradan insanlardan ayrık düşünmez ve onların kötülüklerin farkına
varması için çabalar. Çabasının temel hareket noktası, kendisi için iyi olanı
seçmek ve diğerleri için bu seçimi anlaşılır kılmaktır.
İyi ve
doğruyla ilişkisi olmayan diğer yazar, kendi kişisel çıkarları için iyiyi ve
doğruyu sarsar, aralarındaki vazgeçilmez ilişkiyi yok etmeye çalışır; “her
zaman iyi doğrudur” önermesinden hareketle “her zaman doğru da iyidir” önermesine
kuşkuyla bakmayı görev edinir. Ürettiği kişisel alan, korunabilmek için gerekli
olan her türlü tedbiri almasına gerekçe üretir. Bencildir ve bencilliği
yayıldıkça sayısı artan bencillerden çok daha fazla faydalanmayı amaçlar.
Diğer
yazar, ‘Her zaman doğru iyi olmayabilir” olasılığını üreterek, doğru ile kötü arasında akledilebilir denklemler
kurmaya çalışır. Kötü onun için akledilebilir bir seçenektir; kötünün doğru
olabilirliği üzerine ikna yöntemleri geliştirir. Kötünün kolay ruhu onun
başarılı olma olasılığını arttırır ve diğerleri ikna edilmiş olarak kötünün
doğru olabileceği yanılgısı ile tanışmaya başlarlar. Yazar yayılan kötüden
beslenir; ünlenir, zenginleşir.
Doğruyu
besleyen, doğrudan beslenen ve iyiyi yaygınlaştırmayı seçen yazarın çıktığı
yolculuk, diğer yazarın çıktığı yolculuktan çok daha zor koşullar barındırır. Ün
ve etki alanı, destekçileri çok fazla olmadığından, kısıtlıdır. Sıradan
diğerleri, sıradan insanlar üne giydirilen yanıltılmış iyiliği doğru
zannetmektedirler. Ün, iyi ve doğru arasındaki vazgeçilmez ilişkiyi saklamaktadır. Ünlüyse, ünlüye
yönelik olan “Doğru ve iyi arasındaki ilişkiyi özümsemiştir; kötü olamaz.” yargısı güçlüdür. Yazar ünün getirdiği kolay
ulaşılabilirlik ve iknaya hazır kitleden uzaktır. Uzaklığı azaltma girişimleri
de baskılanır, engellenir; çoğunluk ulaşılmak istemiyor olabilirdir.
Diğer
yazarın işlem alanı, insanların arzularıdır; cinsellik, entrika, para, itibar, onanarak
iyiliğe dönüşen kalıcı kötülüklerin ortak payda oluşu ve birlikte varlaşmak
kaygısı, yazarın etkili olması için çok kolay bulunabilen duygusal beşerî materyallerdir.
Genleşen bu arzu alanında yazar, yazdıklarıyla asla eskimeyen ve eskimeyecek
olan ‘eşikleri aşma aşkını’ besler.
Kolay
yolda, doğru ve iyi, doğru ve kötü ikilileri arzuların kırbaçlanmış sırtında
belirsiz bir donanımla var olurlar. Yanlış ve kötü arasındaki ilişki, üretilmiş
özel tasarım yanılsamalarla doğru ve iyi olarak algılanmaya hazırdır. Bencillikleri ile uzlaşmış sıradan insanların
onanma ve yargılanmama, eleştirilmeme gibi beklentileri çoğunluğun
beklentilerine dönüşeceği için yazar kolay bir yolculuk yapar.
Kutsal
metin okurlarının azlığı, aşılmaması gereken eşiklerden bahseden, doğru ve iyi,
yanlış ve kötü arasındaki vazgeçilmez ilişkiyi sürdüren öğütlerin statik
olmasından kaynaklıdır. Bozguncu yazarların kutsal metinlere olan ilgisi, kolay
ulaşılabilir insan topluluklarına, statik olmayan ve eşiklerin aşılmasını
kolaylaştıran müdahalelerde bulunabilme ihtiyacından doğan sunular hazırlayabilmek
içindir.
İnsan zina yapabilmelidir, zinanın cezalandırılmasını engelleyen
müdahaleler olmalıdır. İnsan öldürmelidir, hırsızlık yapmalıdır ve
cezalandırılmamalıdır. İçki, faiz, kumar gibi kolaylıklar engelleyici eşik
sınırlarına takılmamalıdır.
İnsan,
varlığı net ve kuşkusuz olan Tanrı/Allah gerçeğinden uzakta tutularak otorite
kaygısı ortadan kaldırılmalıdır. Doğru ve iyi arasındaki ilişki, kutsal
metinlerde içeriğe dair müdahalelerle koparıldığı zaman, otorite boşluğu
doğacak ve yazar kendisi otorite olarak ününü pekiştirecektir. Bu taleplerin
yanlışlığı, doğurduğu kötülükten değil, insanın Tanrısız olarak daha mutlu
olacağı iddiasından hareketle üretilen sanrılı iyilik tanımlamasındandır. İnsanın
bizzat kendisi tanrısal bir fenomendir ve tanrı ona bu özelliğini bahşetmiştir;
aslında yazar bu özelliği kullanarak yazmaktadır yazar bu yolculuğa kendiliğinden
çıkmamıştır.
Yazar iyi
ve doğru için çabalayanlarla alay ederken, iyi ve doğru için çabalayanların
gücünü azalttığını zanneder. İnsan aklı, sürekli bir sorgulama içindedir ve hiç
bir yazar bu sorgulamayı engelleyemez. Yazar ölümlüdür; ancak her doğumla başka
bir insan var olduğu için okur ölümsüzdür.
Ölümsüz okurun gücü yazarın
doğru-iyi ilişkisini bozduğunu fark edecektir.
Bencil esasların önüne geçemediği tek eşik budur. Her insan özgür
doğmaktadır ve her yazılmış, o insan için yenidir. Her insan kendisinden
öncekiler gibi bencildir ve benliğinin öncekilerden gelecek olan zararlı
etkilerden uzakta kalabilme zorunluluğuna mahkûmdur.
Doğru ve
iyi adına yolculuğa çıkan yazarın en umut verici çekici gücü gelecekte doğacak
olan okurlarıdır. İnanmış ya da inandırılmış, bencil eşik sınırlarını aşma
aşıklarının değişime direnmesi, onu umutsuzluğa sevk etmez. İnsan, en azından
yanıltıldığını anlamayı umut edecek kadar korkaktır, yazar onu bekler. Yazar bencilliğe sarınmış olanların bencillik eşiğini aşmalarına yardım etmek ister, onlara yeni bir aşk alanı açar.
Yazar gazete,
dergi, kitap, senaryo gibi ruhun süs bölgelerinde dokuduğu kilimlerle,
halılarla çıktığı yolculukta ya iyidir ya da kötüdür; başka bir seçenekten
bahsedilemez. Bu yolculuklarda kahraman olan sadece yazarlar değildir; sıradan
diğerleridir de. İnsanların tümü farklı eşikleri aşma aşkıyla yolculuk yapmaya çalışan yaratılmışlardır.
Kâşif M., 23 Temmuz 2013, Sonsuz Ark,
Derin Ayrıntılar 3
: