26 Temmuz 2013 Cuma

SA315/KY1-CÇ21: Sana Eneke Bilyelerimi Vereceğim, Gelir misin?

“Öldürüş eylemlerinin öznesiyiz her birimiz. Gel artık!”

Desem ki, sana, “Eneke bilyelerimi” vereceğim, gelir misin?”

Gelsen!
Gelsen anlayacaksın benim niçin gelemediğimi ve niçin seslendiğimi sana.

Desem ki, sana “cennet çeşmesi”nin suyundan çay demledim, gelir misin? Yoksa “neden kırk pungardan değil?” mi dersin. Gelsen “kırk pungardan” da getirirdim çay suyunu. Ve odun közünde demlerdim semaver çayını. Güne, günlere, geceye inat sen dur deyinceye kadar hiç fırsat vermezdim geçmesine semaver közünün.

Desem ki, zemheriyi kovdum bağımdan her dem gül açar, gelir misin?
Ayaz değildir ellerimi, yanaklarımı yakan, sensizlik! Gelir misin?

Gelsen! Silsen yazgımdan ıraklığı. Silsen ayrılığı sözlüklerinden dünyamın.

Desem ki, yalandır gülüşü gözlerimin, yalandır dinginliği gönlümün, gelir misin?
Hiç bilmedi gönlüm sükûnu! Aklımın erdiklerine ne elim erdi ne ayaklarım, desem gelir misin?

Gelsen!
Gelsen tarasam saçlarını! Sesinle yıkasam kirini pasını kulaklarımın. Sevinçten zıplardım çocuklar gibi. Bulutlar üstünde bulurdum kendimi. Gelsen şu kocamış halimde görürdün ne çocukluklar kalmış derinliklerinde içimin.

Desem ki, gözümde fer, dizimde derman yok, gelir misin?
Beni böyle perişan etmen reva mıdır? Böyle öksüz koman, yetim bırakman sana haz mıdır? Diye sitem etsem gelir misin? Gelir miydin?
Sitemlerimi gözdağı mı bellerdin?

Desem çaresizliğim sana güç veren midir? Seni güçlü kılan beni yokluk deryasından bulup çıkarman mıdır? Beni, unutuşun, gelmeyişin kahrıyla beslemen sana elzem midir?
“Hırpani kendine gel!” mi derdin? Atlayıp düldülün sırtına, terkine de alıp rüzgârları çıkar gelir miydin? Kokunun sindiği rüzgârları olsun gönderir miydin?

Desem ıraklık sinemde diken gelir misin?
Söz! Her gün boyarım ayakkabılarını! Gül koyarım çamaşırlarına.. gelir misin? Güler misin, elinin tersiyle iter misin rüşvet belleyip.. dil mi çıkarırsın yoksulluğuma?

Kanına ekmek doğramak istemez misin ayrılığın, desem koşar gelir misin? Nazlanır mısın? Gerekçeler bulup kovar mısın seslenişimi? Feryadımın biber mi sürersin ağzına?

Gelsen sular seller gibi coşar oynarım! Sevinçten yakar yanaklarımı gözyaşlarım, desem gelir misin? Gelmeye niyetlenir misin? Niyetini söyler misin? Sözlerini elçi kılıp gönderir misin? Elçilerine gülüşünden bir nebze verir misin? Tembihler misin ziyan etmesinler gülüşlerini? Gündüzün güneşinden, gecenin ayazından korusunlar, der misin?

Desem takatim kalmadı beslemeye bekleyişi, gelir misin? Bekleyiş senin konuğun olmasa bir an bile tutmam evimde, ocağımda, bağımda, bahçemde.. artık gelsen!

Söz! Gelirsen ben burada, bıraktığın yerde olacağım. Dizlerimin üstünde oturuyor bulacaksın beni.

Başka nasıl anlatılır bilmiyorum ki! Sözcüklerim çalındı, sözcüklerim kaçırıldı “gelir misin” deyişinden başka bir deyişim kalmadı.

Türkülerimle dolu heybemi kaybettim arenalarda. Sokak aralarında. Şimdi bilmem hangi kentin mezadında sergidedir.

Gelsen! Bir gelsen belki heybem de çıkar ortaya! Türkülerim kendiliğinden yankılanır evlerin sofalarında. Ocak başlarında. Yaz aylarında. Kış aylarında. Çeşme başlarında. Beşiklerin başucunda kendileri fısıldarlar kendilerini belki.

Gelsen! Ah bir gelsen gelişin benim için de olmasın, gözleri açık giden bebeler için olsun gel! Emeği çalınanlar için gel! Sevgisi katledilenler için olsun gelişin, gel! Öldürülen merhamet için gel, sürgün edilen adalet için gel!

Önünde ölem gel artık! İnan takatim kalmadı bu suskunluğa. Bu vurdumduymazlıktan bitap düştü takatim. Evimi örümcekler bastı. Yatağımı akrepler sahiplendi. Kimsesizlik kesildi baştan aşağı dünyam. Öksüzlük pınarlarının yatağı oldu dünyam. Köksüzlüğü büyüten oldu dünyam. Acının heykelleri kapladı ketlerin tüm meydanlarını. Yalanın heykelleri kapladı kentlerin içini dışını. Bağını bahçesini, köyünü kentini, vadisini sahilini, denizini deresini, itini kedisini, otunu küspesini bir örümcek ağı gibi sardı vahşet. Kıyımlar dehşete, dehşetler vahşete, vahşetler aldırmazlığa dönüştü.

Ve sen gelmedin! Gelmiyorsun! Geleceğine dair bir işaret göndermiyorsun. Yanan içimi serinletecek bir işaret olsun göndermiyorsun.

Sen gelmezlikte direttikçe diz çöküyor her bir şey yokluğun önünde. Yokluk emiyor her birimizi. Yokluk emiyor her şeyimizi. Beynimizi kemiriyor, kalbimizi kemiriyor, dizlerimizin bağını kemiriyor, ayaklarımızın ferini kemiriyor, gözlerimizin ışığını çalıyor yokluk.

Öldürüş eylemlerinin öznesiyiz her birimiz. Gel artık!

Gel artık! İnan eneke bilyelerimi hiç tereddüt etmeden vereceğim sana!



Cemal Çalık, 26.07.2013, Konuk Yazarlar, Sonsuz Ark







Seçkin Deniz Twitter Akışı