30 Temmuz 2013 Salı

SA325/KY1-CÇ25: Sana Geliyorum

Kar ışıltısı, kar sızısıyla!”     

Sana geliyorum!

Beynimde gezinirken beyninde gezindiğim duygusuyla esrik ve paramparçayım. Elindeki kalem, gözündeki ışık, ciğerlerindeki nefes olarak duyumsuyorum kendimi. Gözyaşın olarak algılanmak isterdim oysa.

Ağlamak hiç de ürkünç bir şey değil, değil mi? Gel gör ki ağlayamıyorum. Ağlayamıyorum; ürktüğümden değil, kuruduğundan gözyaşlarım. Gözyaşlarım tezgâhından geçmiş değil bukalemunların. Rüşvet değil timsah gözyaşları gibi. Tükenebilir bir şey olduğunu bilmediğimden hoyratça sarf ettim. Şimdi ise boynu bükük öylece bakıyor gözlerim. Bağışla! Ne sevince ne üzgüye sunacak bir sungusu yok gözlerimin.


Kardeleni, kardelenleri, gülü, gülleri, tütyeleri, karanfili, karanfilleri klorlu su yerine gözyaşlarıyla beslemek görkemli bir düş değil mi? Gözyaşında değil gözyaşın olmak istiyorum!

Sana geliyorum!

Yıl yorgunluğu, dün bıkkınlığı değil akrebin sütünü bala döndürmek için sana geliyorum. Ruhuma işledin. Beynimden gözlerime aktın. Bilincim sarhoş, gönlüm şaşkın, gözlerim avare, ellerim pejmurde.

Sana geliyorum!

Güne varmak SANA VARMAK demek.

SANA VARMAK en belalısına düşmek demek UNUTUŞ’un.

Sana geliyorum!

Sözcükler giydi bayramlık giysilerini. Benden habersiz şölenler sona erecek. Tükenecek benden uzak düğünler, benden habersiz ayinler, benden habersiz şölenler, benden habersiz sevinçler yokluğun koynunda serinleyecekler.

Hıncımla el ele sana geliyorum. Öfkemle el ele sana geliyorum.

En güzel güllerin çiçeklerin kokusuyla dolu heybem; bilinmedik, göz değmedik, el ermedik çiçeklerle, saksı bilmemiş çiçeklerle sana geliyorum.

Sana geliyorum kuzgun ayazı gözlerimde kentlerin.

Sana geliyorum nefretimi kustuğum kent izdüşümleriyle.

Gelirken, tek kalmış bir çam ağacı bir dağ başında göz kırptı bana. Aldatılmış bir çocuğun iniltileriyle giyinik. Giysisi yok! Entarisi kösnül! Bebelerin beşiklerinde nöbet tutuyordu akbabalar; gördüm gelirken.

 Gördüm gelirken kandan ırmakları vardı kentlerin. O kanlı ırmaklarda kürklerini yıkıyordu tilkiler, sırtlanlar, çakallar. Her sokak başında nöbet tutan timsahlar gördüm. Cehennem kaçkını ifritler gördüm; nefretin, hilenin kinin saçlarını okşayarak dolaşıyorlardı sokaklarında kentlerin.

Gelirken gördüm her bir kentin pazarında tartılmadan satılıyordu vicdanlar. Satılığa çıkarılmış bu vicdanların bir teki bile kanamıyordu. Vicdanları kansızdı. Sızlayan bir tek yanlarını görmedim. İçerledim var olduğuma. Sen düştün aklıma. Sana geliyordum. Bir anlık ta olsa sükûn bulmuştu bungunluğum. Hızla koşuyordum, arkama bakmadan kaçıyordum bana da bulaşmasın bu acımasızlık, bu vahşet beni de kirletmesin istiyordum. Dua ediyordum ayaklarım tökezlemesin için.

Sana gelecektim. Sana geliyordum. Kirlenirsem nasıl bakabilirdim yüzüne? İkiyüzlülük bulaşırsa nasıl güvenebilirdim kendime? Nasıl inanabilirdim, nasıl inanıp inandırabilirdim sana gelişimin masumiyetine? Nasıl bakabilirdim aynadaki görüntüme fiziğimi görüş için geçmemişsem karşısına aynanın?

Sana geliyorum!

Ellerim boş! Ellerim saçlarında yunmuş gönlünün. Kara belendi bir adam görünce karla yunmuş ellerimi. Ellerimde günü geçmiş arzularımla sana geliyorum. Ellerimde diriden diri acılarımla sana geliyorum. Ellerim yorgun. Ayaklarım da. Sende dinlenmek için sana geliyorum. Sende esrimek için sana geliyorum.

Sana geliyorum! Kar ışıltısı, kar sızısıyla!

Sana geliyorum kırbam kırk çeşmenin sularıyla dolu. Umutlarım eleğimsağmalardan derilmiş. Sana geliyorum! Şirazeden çıkmış kahkahalarımla, acılarımla, sancılarımla sayıklamalarımla bungun yüreğimdeki yaralarımla.

 Sen de bir adım yok biliyorum. Sen de bir ad olmak için sana geliyorum. Sen de var olmak için sana geliyorum.

Sana geliyorum soluk alınacak bir dünyanın yeniden dirilmesi için. Var olması için. Sana geliyorum kandan arınmış ırmakların raksını yeniden izlemek için. Bebelerin, çocukların gözlerindeki gülüşü, yüzlerindeki neşeyi görmek için. Görüp kararmış kentlere taşımak için. Kararmış kentleri ovaları aydınlatmak için. Evleri şenlendirmek için. Vicdanları kanayan insanlar olmak için.

Sana geliyorum bağışlamak bağışlanmak için. Arınmak arıtmak için. İnsanlık sevinç gözyaşlarını yeniden öğrensin için.

Sana geliyorum “Anne bak dağa bir bulut düşmüş!” diyerek ellerini çırpan çocukları saracak kollar bulmak için.



Cemal Çalık, 30.07.2013, Konuk Yazarlar, Sonsuz Ark


Cemal Çalık Yazıları





Seçkin Deniz Twitter Akışı