“Beşere ve beşere dair
değerlere boyun eğmiş beşerin dilinden bakan bir insanın zâlim olmaması mümkün
değildir.”
Herhangi beşerî bir
güce, otoriteye, kendi ruhunu ezerek bilerek ve isteyerek, çıkarlarını
gözeterek boyun eğmek bir insanı insan olmaktan çıkarır. Çıkarlarını
önemseyerek insan olmaktan çıkan bir insanın iyilik üretmesi de imkânsızdır.
Gücün insana görünen
yeri, insanın tek başına elde edemeyeceği parlak havuçlarla dolu ise… insanın
güce tapınacak kadar yakın olmak istemesine anlam vermeli. Verilecek anlamın, boyun
eğen çıkarcı zerreyi yok eden, o zerrelerden müteşekkil varlıkları dikkatten ve
rikkatten uzaklaştıran bir sertliği olmalı. Boyun eğmiş insanın insanlıktan
ayrılan ruhuna değmeli, onun bulaşıcı kötülüğünü, uzlaşmacı karakterini kopmaz
sicimlerle bağlamalı ve herkesin gözünün gördüğü yere oturtmalı.
Kendisini, kendi
benliğini çıkarlarının varlığına bağlayarak sürgit bir tutarlılıkla sürekli
eriyen bir insan, kendisinden üreyecek olan neslin alnına silinmez bir
miras bırakır. Otorite ile yılışarak
uzlaşmak, seçkinci karakterleri onamak, metaller kastının gönüllü neferi olmak
demek; bırakılan mirasla kimlikleri, kişilikleri, beşerî değerleri üzerinde
tepinilecek aşağılık varlıklar olarak kabullenmek demektir.
Beşere dair
değerlerin, beşerden gelmeyen değerlerle buluşmasına engel olan, beşeri kendi
boyun eğmişliğine mahkum ederek ilâhî olandan uzaklaştıran bir boyun eğişin,
bütün geleceği karanlığa itmesi büyük bir haksızlıktır.
İnsan hiçbir zaman
çıkarı olmayan bir varlık değildir ve bundan dolayı sürekli bir boyun eğme
emrine muhatap olacaktır. Emrin nereden geldiği, hangi hiyerarşik sıra ile
hangi çıkarların sağlanmasına hizmet ettiğini düşünmeyen insanın boyun eğişi,
kendisini, kendi geleceğini insana has onurundan mahrum edecektir.
Yılışan ve yalvaran
dil, boynun eğilişine hizmet eder; geçici çıkarların tesisi ile sonraki geçici
çıkarların yolunu açan o dil, çevresine uzlaşmacı kanaldan kötü kokan irinli
bir akış sağlar. Toplumu uzlaşmaya ve boyun eğmeye zorlar.
Bütün hainlerin
yaptığı gibi boyun eğerek önce kendine
ihanet eden insan, çıkarları geniş bir alana yayıldıkça, çıkar ilişkisi daha
yukarıdaki katmanlara uzadıkça zalimleşir. Her zalim bir itaatkâr olarak zâlimdir. Beşere ve beşere
dair değerlere boyun eğmiş beşerin dilinden bakan bir insanın zâlim olmaması
mümkün değildir. Beşer kendi rızasına dayanan bir itaat zincirine mecburdur. Her
itaat onu besleyecek ve güçlendirecektir.
Boyun eğmeyi
yaygınlaştıran bir zavallı, zavallılardan oluşan bir tepenin üstünde içinde
biriken ihanetin acısını dindirmeye, içindeki vicdanın sesini susturmaya
çalışır. Elleri uzandığı her yeri tutar, sıkıştırır, sarsar ve ihanete zorlar.
Aksi halde beslenemeyecek ve ölecektir. Boyun eğen, başka bir boyun eğene
muhtaçtır.
Allah beşerden gelen
çıkara razı olarak beşere boyun eğen ve kendisine ulaşmak istediğini söyleyen
bir insana, yaptığı zulümden dolayı yol vermez. Beşerin çıkarı, beşerin nefsine
ve İblis’in şerrine bulaşmıştır. Oysa bu yolda yürüyen, yürüyecek olan nefsin
dilekleri, duaları boyun eğmemişliğin saflığına muhtaçtır.
Allah’tan dilenen
çıkarların, Allah olmayandan dilenmesi Allah’ın sonsuz merhametinin sınırları
içinde değildir. İnsanları zanlara bağlı kılarak ardından sürükleyen ve götürüp
bir beşere itaat ettiren çıkarcı bir boyun eğmiş, her türlü çıkarın temininde bir
aracıdır ve bunu yaptığı için lanetlidir. Bir puta, putlaştırılmış bir beşere,
geçici tenkisatlar uğruna, insanlığa bahşedilen onurun kâtilleri, sonraki
nesillere tutunacak, yaslanacak bir dayanak bırakamazlar.
Boyun eğerek acı çeken
ve boyun eğdirerek acılarını herkese bulaştırmaya kalkan zavallıların
yiyecekleri bir lokma ekmektir, içecekleri bir yudum sudur. Ne altın sırmalı
kaftanlar ne de tahtlar bu boyun eğmişliğin ödülü olabilir; olsa olsa ancak
alevleriyle gözlerini korkutan acımasız bir ateştir onları bekleyen.
Yakan, kavuran ve
sınırsız, sonsuz bir zamanın onlara verecekleri kuşkusuz korkutucudur; boyun
eğmeye ve eğdirmeye alıştıkları için ateşe de boyun eğeceklerdir. Ateşin önünde
boyun eğmek için sıra bekledikleri benzerleriyle birlikte dik durarak Allah’tan
yardım dileyemeyeceklerdir.
İnsan boynu eğmeye
meyillidir tehdit edildiğinde; eğilmeye uygun yaratılmış boynunu dik tutmaya da
meyilliyken. Merhamete eğilmek, Allah’a itaate eğilmek dururken, bir lokma
yiyeceğe bir yudum içeceğe tamah eden hain, yüzündeki riyâkâr maskelerin
arkasında kan ağlamaktadır. Allah’tan gelene boyun eğme hakkını insanların
elinden almıştır, onları kişiliksizleştirmiştir.
Kim olursa olsun,
hangi mazeretleri sıralayacak olursa olsun, bir insan herhangi beşerî bir güce,
otoriteye, kendi ruhunu ezerek bilerek ve isteyerek, çıkarlarını gözeterek boyun
eğiyorsa o artık bir insan değildir. Ondan, insandan beklenen erdemi bekleyen
de insan değildir.
Irmak Elmas, Sonsuz Ark,
01.08.2013