“Adalet akrebi karnından tutabilme
hüneridir.”
Kimin ki canı yanmıştır bağırmıştır “Adalet isterim”
diye. Kimi soyuna sopuna has saymıştır adaleti, kimi gücüne dayanak kılmıştır,
kimi servetine yaslamıştır.
Hiçbir canlı yoktur ki özlememiş olsun adaleti.
Hiçbir canlı yoktur ki dile getirmemiş olsun bu özlemi. Hiçbir canlı yoktur ki
yanıp kavrulmamış olsun bu özlemle. Bu özlemdir yaşama arzusunu tutuşturan. Bu
özlemdir acının, zulmün, yokluğun, yoksulluğun karşısındaki avuntu.
Salt bir avuntu mudur adalet? Salt bir özlem midir
adalet? Salt ayağı bir taşa çarpınca akla gelen midir adalet? Salt kendi
ocağına ateş düşünce eksikliği duyumsanan mıdır adalet? Bu ne ilençli bir
algılayışın vargısıdır! Bu ne vahşi bir çağrışımdır! Bu düpedüz iffetine
saldırmaktır insanlığın. Bu düpedüz pâymâl etmektir insanlığı.
Evet adalet bir özlemdir, özlemi diri tutulması
gerekendir. Asl olansa bu özlemi gidermektir. Bu özlemi gidermek boynunun
borcudur her bir insanın. Her bir canlının. Her bir varlığın. Bu özlemi
gidermiyor, gidermek için bir hamle yapmıyorsa her hangi bir insan, herhangi
bir canlı, her hangi bir varlık ihanet ediyor demektir, ihanet etmiş demektir
en başta kendisine ve geri kalana. Kendisinin hainidir.
Kendisine hain olanın durduğu yer ne vahimdir. Ne
kasvetli bir yerdir. Ne ürkünç ne korkunç bir yerdir. Zakkum ağaçlarıyla
çevrili bir gömüttür durduğu yer. Kendisine hain olanın bir çıkış yolu yoktur.
Nedamet gözyaşları kurumamış ise vardır yine de bir çıkış yolu. Hepten
kapanmamıştır. Kendisini kapatmamış ise ihanetten başkasına. İhanete çıkan bir
yoldan başka yol bilmiyorsa hepten kapanmıştır çıkış yolu yolları da.
Adalet ihanete de panzehirdir.
Her dönem ve çağda, her zaman ve mekânda adından
sıkça söz edilen zümrüd-ü ankadır adalet. Kendi küllerinden yeniden var olan
simurgtur adalet. Her bir devrin hâkimi kendisinde olduğunu vehmettiği bir
değerdir adalet.
Hep dolanımda olan pırlantadır. Her istiridyedeki
incide saklı olandır adalet. Hep arzulanandır.
Adalet her bir şeyi yerli yerine koymaktır. Adalet
ağaca su vermektir. Adalet çeşme başlarına kuşlar için suluk yapmaktır. Adalet
evrendeki her bir şeye saygı duymaktır. Saygılı davranmaktır. Saygıda kusur
etmemektir.
Adalet her varlığın, her canlının her insanın
fıtratına yeteneğine ve liyakatine göre paya sahip olmaktır. Paylaşımda asl
olan adalettir. Adalet olması bir gerekliliktir.
Adalet hakim, Rezzâk, rahman ve rahim sıfatlarını hâvi
olandır. Bu yüzden yeryüzü halifesi adaletle donatılmıştır. Âdem olan adaletle
donanmıştır. Adalet her türlü bağıttan, bağıtlardan azadedir. Hesap vereceği
tek merci Tanrı’dır ve Tanrı’nın kendisine bahşettiği vicdandır.
Adalet Süleyman’ın tacıdır. Zırhıdır Muhammed-ül
Emin’in.
Bilgeliğin ön koşulu art koşulu adalettir. Adalet
köz kesilir elinde tutmasını bilmeyene. İki ağzı keskin kılıçtır kullanmayı
bilene. O kılıç gözü perdelenmişin elinde ne korkunç bir silahtır. Gözü
görmeyenin gönlüne bir ışık düşmez. Gönlüne ışık düşmeyenin gönlüyle görmesine
olanak yoktur. Gönlüyle görmeyenin elindeyse o kılıç ne vahşetlere kapı açar,
ne vahşetlere ebelik yapar. Ne vahşetleri ne kinleri yeryüzüne hakim kılar
adına adaletin.
Gönlüyle görmeyenin elinde adalet akreplerin
zehirden yaptıkları şeker gibidir. O zehirli şekerle aynıdır. Aynı kumaştan
aynı tattandır o adına adalet dedikleri.
Adalet anlar üstüdür, saatler üstüdür, günler
üstüdür, aylar üstüdür, yıllar üstüdür, çağlar üstüdür. Zaman adaletin
tutsağıdır, adalet zamanın değil. Zaman adalete muhtaçtır, adalet zamana değil.
Zaman adaletle var olandır. Adalet zamanla var olan değil. Adalet zamanın
raksına uyan değil, zamanı raksına katandır. Raksında zamanı eritendir adalet.
Adalet bir güvercinin göz bebeğinden karıncaların
yuvasına kadar varan yoldur. O yolda bir durak yoktur. O yolda yürüyenlerin
duraksamaya hakları yoktur. O yolda yürüyeceklerin gözleri açık olmak
zorundadır. Süleyman’ın kılıcı gözü açıklara mirastır. Gözünün ışığını gönlüne
ulaştıranlara, gönlünü göz kılanlara mirastır adalet.
Cemal Çalık, 06.08.2013, Konuk Yazarlar, Sonsuz Ark