“Sanırdım
ki bayram anneleri olanlar içindi.”
Bu gün
arife. Yani yarın bayram. İçim öylesine sıkılıyor ki. Sıkıntının nedeni
besbelli. On yaşından sonraki -elli beşi de devirdik- bayramları sevemedim.
Annem erken öldü. Annesiz bayramın bir anlamı olabilir mi? Benim için olmadı.
On yaşımdan sonra şımartanım olmadı. Şımartılmayınca bayram olmuyor. Yaşayan
bilir. Yarın için hazırlık yapanlara imrenerek, kıskanarak bitirdim günü.
Yirmi
yaşından bu yana o otel senin bu pansiyon benim dolandım durdum. Kimi zaman ev
de tuttum. Heyecanla, neşeyle. Belki kapımı çalan olur diye. Olmadı. Şimdi de
işte bu köhne pansiyonda yatıp kalkıyorum. Bir karış asık suratlar, bir “
Günaydın!”ı bile çok gören birkaç pansiyoner. Kimin için hazırlık yapacaktım
ki? Şu lacileri ne diye temizlikçiye verdiysem. Bir şeyler düğümleniyor
boğazımda. Komodinin üzerinde dişlerimi görmesem birinden birini yuttum
diyeceğim. Bir şeyler takılıp kalmış gibi boğazımda.
Yarın
bayram! Annem erkenden ölmeseydi ben böyle olur muydum? Sanki yeryüzünde anası
ölen tek benmişim gibi! Bende de kabahat var. Belki de tek suçlu benim. Ama
annem ölünce ne yapacağımı bilemedim. Yapayalnız kaldım. Kılavuzsuz. Sindim,
pustum bir köşede.
Babamı
hiç tanımadım. Ben doğmadan önce gurbete çalışmaya gitmiş. Cenazesini
getirmişler. Çalıştığı on katlı inşaattan düşüp ölmüş. Daha on yaşındayken de
annemi kaybetmiştim. Dedemin babaannemin yanında büyüdüm. O zamanlar da
kapımızı çalan olmazdı. Mahallenin, sokağın çocukları da olmasa bayram
sabahlarının diğer zamanlardan farkı olmayacaktı.
Dedem en
ucuzundan şeker alırdı. Gücü ona yeterdi. Kimi çocuklar burun kıvırsa da
alıcısı çıkardı. Rahmetli babaannemin yüzü gülerdi dedeme inat. Bense evin alt
katına, bodruma inerdim. Ve ağlardım. Babaannem Diğer çocuklar gibi elime bir
naylon poşet verip kapı kapı gezmem için zorlardı.
“Bugün
bayram evladım.. gidip mahalleliyle bayramlaşman lazım.. sen dedene ne
bakıyorsun.. o ne bayram bilir ne seyran..” duymazdım söylediklerini. Sanırdım
ki bayram anneleri olanlar içindi.
Öyleydi.
Yırtık-pırtık giysilerimi onarıp sırtıma giydirme gayretleri nasıl da sevince
boğardı. Sıcacık ellerini öper boynuna sarılır, göğsüne yumulurdum. Öper
okşardı. Bayram bu değil miydi? Kim öpüp okşayacaktı ki? Yarın için niye
hazırlık yapayım? Ne diye lacilerimi giyip bir köşede kasılayım ki.. kapımı
çalacak birileri mi çıkacaktı? Elimi öpecek, boynuma sarılıp “ Bayramın mübarek
olsun baba/amca!” diyecek birileri mi vardı?
Annem mi
vardı sabahın erinde boynuna sarılacağım?
Yarın
bayram. İçim sıkılıyor. Aptal gibi aldığım şekerler, çikolatalar öylece duruyor
masanın üzerinde. Sanki bu gudubet pansiyonda odama gelip bayramımı tebrik
edecekler. Dünyanın da parasını verdim. Ben de yiyemem.. şekerim var. Hadi
kolonya neyse! Pansiyon sahibi nasıl da bıyık altından güldü. Belli etmeden.
Nasıl belli etsin ki? En iyi müşterisi benim. Günü gününe ödemesini aksatmayan
birini niye gücendirsin? Benim gibi aptal değil ya!
Böyle
erken ölmemeliydin anne! Beni böyle kimsesiz bırakmamalıydın! Ben senden yeni
bir çift ayakkabı, bir gömlek, pantolon istememiştim ki. Neden hep yamalı çorap
giyiyorum, dememiştim ki? O arife de evde dursaydın. Temizliğe gitmeseydin.
Oruç oruç onuncu katın pencerelerini silmeseydin! Bana alacağını söyleyip
gittiğin ayakkabıları sen olmadan ne diye giyeyim? Hani ayakkabı? Kaç ayakkabı
telafi eder senin yokluğunu? Ben ayakkabı istememiştim ki! İstemiş miydim anne?
İstememiştim!
İstememiştim!
Bak işte
kimsesiz bıraktın beni, yapayalnız.
Yarın
bayram! Yepyeni pahalı ayakkabılarım var ayağımda, tertemiz lacivert takım
elbisem, ütülü pantolonum, gömleğim ama elimi öpecek, elini öpeceğim boynuma
sarılacak, boynuna sarılacak kimsem yok!
Sen hiç
olmamış gibisin anne! Ben naylon ayakkabılara yamalı elbiselere razıydım. Sen
hep yanımda olasın isterdim. Kimsenin karşısında yedip içtiklerimden,
giydiklerimden ötürü boynum bükük olmamıştı. Sen düşüp ölünce.. işte o zaman
büküldü boynum ve bir daha doğrultamadım. Doğrulamadım.
Öyle
sıkılıyor ki içim anne! Öyle sıkılıyor ki! Boğazımda bir şeyler düğümlenip
kalmış gibi. Göğsüm daralıyor. Kalbimde çarpıntı var. Sen olmuş olsaydın sana
kavuşacağımdan ötürü, heyecandan çarpıyor diyeceğim. Beni böyle yalnız
bırakmayacaktın anne! Gerçekten!
Başka
zamanlar neyse de arife günleri canım çok yanıyor anne! Ne yapacağımı
şaşırıyorum. Ne yana gideceğimi, kime ne söyleyeceğimi bilemiyorum. Göğsüm
daralıyor anne! Her bayram aynı! Artık dayanamıyorum. Yıllar geçtikçe daha bir
artıyor acı. Daha bir koyuyor bu yalnızlık. Bu sensizlik.
“Benim
oğlum büyüyüp kocaman olacak.. evlenecek, büyük bir evi olacak, güzel bir
hanımı, harika çocukları olacak beni de baş köşeye oturtacak!” derdin. Kocaman
oldum. Büyük bir evim, güzel bir eşim, harika çocuklarım olmadı çünkü başköşeye
oturacak olan sen oyunbozanlık ettin anne. Beni böyle kimsesiz bırakıp gittin.
Şimdi bütün kabahat benim mi oluyor? Bütün kabahat benim öyle mi?
Bu gün arife anne. Kırk küsur yıl önce bugün
ben istemesem de sen sabahın erinde ayrıldın evden. Bir daha da gelmedin. Benim
ne hale geldiğimi bilebildin mi? O gün ağlamadım. Milletin içinde ağlamadım.
Bodrumda karanlıkta döktüm gözyaşlarımı. O karanlıkta, o ıssızlıkta bile bağıra
bağıra ağlamadım. Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken çığlıklarımı içimde
boğdum. Sen duyar üzülürsün diye. Babaannem öyle demişti.
Sen duyup üzülmeyesin
diye çığlıklarımı içimde boğdum anne! Hiç kimse duymadı çığlıklarımı anne hiç
kimse!
Yarın
bayram. İçim sıkılıyor anne. Sanki takma dişlerimden birini yutmuş gibiyim.
Bayramlık şekerimi, kolonyamı aldım. Hem de en kalitelisinden. Ağza atılınca
eriyiveren cinsinden.
Bayramlaşmaya
kimse gelmeyecek olsa da ben sabahın erinde uyanıp camiye gideceğim. Bayram
namazımı kılacağım. İstemeye istemeye ellerini uzatmak zorunda kalan cemaatle
bayramlaşacağım onlara şeker, çikolata ikram edeceğim sonra da sana geleceğim
anne. Ayağımda boyalı iskarpinlerim, ütülü lacilerimle mezarının başına gelecek
seninle bayramlaşacağım. Sitemlerimi hoş göreceğini biliyorum. Sitemlerimi hoş
gör anne. İhtiyar kimsesiz bir adamın serzenişleri bunlar.
Bu
bayram daha bir sıkıldı içim. Daha bir daraldı göğsüm. Yarın ilk sana geleceğim
anne her bayram olduğu gibi.
Cemal Çalık, 07.08.2013, Konuk Yazarlar,
Sonsuz Ark