“Neye hizmet,
bu hizmet?”
“Bir zamanlar halk adına devletten hesap soran AKP hükumeti şimdilerde kendini devlet sanıyor.”
Şu işin
adını koyma zamanı geldi. Bir yere sığdıramıyoruz zaten; din mi dünya mı? Yoksa
dünyanın gölgesinde din mi? Dinin gölgesinde dünya mı? Çabalarınızın amacı ne?
Adını söylemeye de korkuyoruz artık kardeşlerimizin; ne desek bir itirazları
var, bizden desek, değiliz derler; sizdeniz desek, olmaz derler.
‘Cemaat’ diyoruz,
rencide edici buluyorlar, “Biz dinî cemaat değiliz” diyorlar, ‘Hizmet’e de
girdikleri yolun esvâbı uymuyor, siyaset yapıyorlar, iç ve dış politikada
hoşlanmadıkları şeyler olduğu zaman yazarları doğrudan demokratik olsun ya da olmasın
tepkilerini yansıtıyorlar.
Hizmet
siyaset içeriyor muydu, bilmiyorum. Belki de içeriyordur.
Hizmet
diyelim, gücenmesinler; ama neye hizmet?
Bunu sorgulamamıza müsaade ederler mi? Kendileri her şeyi sorgulamayı demokrasi
ve fikir zenginliği olarak kabul edip her dinden her düşünceden insana kapılarını
açarlarken, aynı fikir zenginliği kucağını bizden esirgemezler umarım.
Hizmet’i ‘aynı duygu ve düşüncede birleşen fedakâr insanların birlikteliği’ olarak tanımlıyorlar, kardeşlerimiz.
Hizmet’i ‘aynı duygu ve düşüncede birleşen fedakâr insanların birlikteliği’ olarak tanımlıyorlar, kardeşlerimiz.
Peki hizmetin
amacı nedir? Din midir, dünya mıdır? Bu fedâkâr insanlar, ne için fedakâlık
yapıyorlar? Din için yapıyorlarsa, dünyadaki bütün okullarında neden dinî bir
müfredat yerine laik bir müfredat takip ediyorlar?
Diyelim ki; Türkiye’nin bir
dünya ülkesi, Türkçe’nin de bir dünya dili olması gibi bir hedefleri var, peki
bu bir cemaatin hedefi olabilir mi? Bu olsa olsa pantürkist bir düşüncenin
amacı olabilir, dinle ilgisi nedir?
Hizmet’in
dine atfedilen elbisesine bu hedef sığmaz. O zaman hedefe baktığımızda "Biz dinî
cemaat değiliz" demelerini tutarlı bulmak zorundayız.
Bana
göre, dinî bir cemaat olmamaları, kanaat önderlerine Hocaefendi demelerine
mânidir. Burada bir tutarsızlık var. Geleneksel dinî cemaatlerde kanaat
önderine, şeyh, hoca, hocaefendi demek esastır.
Madem
dinî cemaat değiller, o zaman dinî olmayan diğer cemaatler gibi muamele
görmeleri lazım; ama onlara da cemaat denmiyor. Sivil toplum kuruluşları veya
dernekler bu özelliğe sahip. Hizmet Derneği ve Hizmet Derneği Başkanı ya da
kendi seçecekleri yeni bir isim daha uygun olabilir. Fethullah Gülen’e de ‘Başkan’
deriz, ‘Onursal Başkan’ da olabilir, kendi tüzüklerine göre artık ne
diyeceklerse, ona ‘kabul’ deriz.
Madem dinî
cemaat değiller, o zaman dinî sıfatlar kullanmaları onlar için de hayırlı
olmaz. Dünya için hayırlı olmuyor, zira dinî cemaat değiliz diyorlar; ahiret
için de hayırlı olmaz; o zaman ihlas problemi çok bilinmeyenli bir denklem gibi
kapıda bekliyor.
Ben zaten
dinî cemaat olmadıkları hususunda onlara inanmaya hazırım. Zira dinî hiçbir
problem etrafında çömelip tartışmıyor ve çözüm üretmiyorlar. Dine ve dinin
psikolojik- sosyolojik- ekonomik ve siyasî boyutlarına yönelik rasyonel direniş
noktalarını ikna edici bir çabaları yok. Kapitalist sisteme entegrasyonunu
tamamlamış devasa bir dünyevi konsensüse sahipler. Diyalog yoluyla, müslüman
olmayan gruplarla onanma ihtiyaçlarını gideriyorlar ve bu hususta dinî istişareye de açık değiller.
Dini
yaşama biçimleri, hedefleri onları ilgilendirir. Yazarlarının dediği gibi Zaman
ve Today’s Zaman gazetelerini Zaman Grubu olarak sınırlayıp “Zaman Grubu’nun varlığı, demokrasimiz için
bir şanstır ve inşallah bu duruşunu devam ettirecektir” diyorlarsa, bize düşen
bu tanımlamayı kabul etmektir.
Zaman Grubu’nun
da zaten dinle ilgili herhangi bir
niteliği yok. Biz onların demokrasi için şans olmalarını, onlara itimat edip,
onların ‘Erdoğan İktidardan Nasıl Düşer?’ başlıklı yazılarını okumaya devam
edebiliriz. Ama bir şartla; ‘AKP ve Gülen’i Bitirme Planı’ndan bahsetmekten ve
bizleri tedirgin etmekten vazgeçecekler.
Eğer Ergenekon yargılamalarında bir
suç olarak konumlanan bu planın diğer yarısını uygulamaya sokmak demek değilse,
Erdoğan’ı bitirme planının bir parçası olmak demek değilse bu tür yazılar, neye
hizmet ediyor Zaman Grubu’nun demokrasi için bir şans oluşu?
AkParti-Cemaat
Kavgası çıkarmak isteyenler fitne çıkarıyorlar deyip duruyorlar, uyarıyoruz, ama duymuyorlar bile. Art arda aynı tip
yazıları yayınlamaya devam ediyorlar; fitne katarına deve sürdüklerini bile
bile üstelik. Neye hizmet bu hizmet?
Sizin
yazarlarınızın yazdıklarını tartışıyoruz biz. Biraz ayıp olmuyor mu bu
uyanıklık? İlk taşı siz atıyorsunuz, sonrada kalkıp suçluyorsunuz? Bizim fikirlerimiz demokratik bir şans olma hakkına
sahip değil mi?
O yazının başlığı, Ak Parti Genel Başkanı olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı
hedef almıyor mu? Siyaset mühendisliği başka nasıl yapılır? Üstelik rutin bir vergi
incelemesini bir intikam algısıyla kuşatıp Koç Holding’e sahip çıkarak yapan yazarlar varsa nasıl bakılır bu meseleye? Türkçe Olimpiyatlarına sponsor
olduğu için mi bu sahiplenme? Gazetecilik varsa da yoksa da rutin incelemede
yasa dışı bir unsurun peşine düşmek değil midir? Neden gazetecilik yapılmıyor?
Gezi Parkı terörünün en şiddetli günlerinde MetroPoll'a anket yaptırmak, oy oranını %35,3' indirip 'AK Parti Eriyor' demek, 'En Çok Beğenilen Siyasi Figür' olarak Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü öne çıkarmak ve neocon medya ile beraber Başbakan Erdoğan'ı basın özgürlüğünü kısıtlayan bir diktatör olarak tanımlamak Zaman Grubu'nun gazetecilik işi mi?
Yoksa bu iş bir siyaset mühendisliği mi?
Doğru,
buraya kadar baktığımız şeylerin hiçbirinde din ve dinî argümanlar yok; haklılar
bu bir dinî cemaat değil. Bu grup, çıkarları, gelecek riskleri ve ilişkileri olan bir grup. Dünyevî hedefleri olan ve eğitim, ekonomi,
siyaset gibi iş ve işlem alanları olan işletmeler topluluğu.
Anlaşılan
cemaatin dinî gömleği eskimiş, kendilerine dinî cemaat dememelerini böyle değerlendireceğiz
artık.
Ama, ben
hâlâ anlamadım. Neye hizmet bu hizmet? Madem dinî değil, o zaman neden Allah
rızası için deniyor fedâkârlar bu hizmete davet edilirken?
Neye fedâ
ediyorlar gençliklerini, mesailerini, enerjilerini, aile hasretlerini?
Grubun gazetecilerinin
özgürce, demokratik birer şans olarak, Başbakan’ın nasıl devrileceğini anlatmaları
için mi?
Yarın fedâkârların
bunun için kalpleri incinirse, bu, Gayretullah’a dokunmayacak mı?
Zaman Grubu diyerek ayırdılar, biz de ses etmedik. Ama soracağız tabi bu grubun doğuşunu, doğuşundaki gönüllülerin gazeteye sahip çıkışlarını.
Unutmasınlar; bu grup kimseye babasından miras kalmadı.
Arif
Şahin, 10.08.2013, Sonsuz Ark, Şaşkınların Tarihi 5