“Evrensel
Barışa Doğru”
Muhtıra
verme bir güç gerektirir; Cemaat’in temsilcisi ya da sözcüsü olarak kendini
konumlamak zorunda hisseden Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı (GYV) ‘güvendikleri daha başka ve büyük bir güç varmış gibi’, 13 Ağustos 2013
Salı günü, ‘Gündeme Dair: Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı' ndan Hizmet Hareketi'ne yönelik iddialara cevaplar’ başlığı altında muhtıra verdi.
Muhtıra
mı, değil mi? Birazdan tartışacağız. Muhtıra’dan anladığımız kadarı ile
Fethullah Gülen GYV’nin Onursal Başkanı; ‘Cemaat Lideri’ eleştirileri karşısında
konumu netleşmiş ve tırnak için de
‘Cemaat’ artık ‘Camia’ da değil; ‘Hizmet Hareketi’.
Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınç,“Camia, camia olduğunu bilmeli; hikmet-i hükümete karışmak doğru değil’
demişti bugün. Ardından hemen GYV’nin, şikayetçi olduğu
sosyal medyaya muhtırası düştü. Zaten hazırmış: “Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı
bugün kamuoyuna önemli bir açıklama yayınlayacak, bekleyin.” diyen GYV Mütevelli Heyeti üyesi Erkan Tufan Aytav’ın sosyal medya tweeti vardı delil olarak.
GYV Başkanı Mustafa Yeşil de Arınç’ın açıklama yaptığı saatlerde sosyal medyadaki tweetinde her zamanki gibi kibirli bir dille şöyle demekteydi: “Oy'un peşinde olanlar Oyun peşinde olmamalılar..."
GYV Başkanı Mustafa Yeşil de Arınç’ın açıklama yaptığı saatlerde sosyal medyadaki tweetinde her zamanki gibi kibirli bir dille şöyle demekteydi: “Oy'un peşinde olanlar Oyun peşinde olmamalılar..."
‘Cemaat
Lideri’ vasfı kolaylıkla -ergenekon operasyonlarıyla birkaç uyuşturucu materyali,
birkaç silah ve dokümanla- ‘Terör Örgütü Lideri’ vasfına dönüştürülebilme
olasılığını barındırdığı için reddedilmişti daha evvel. Haklı gerekçeleri vardı
bu reddin. Sonra ‘Cemaat’ reddi geldi,
zaten tarikat değillerdi Said Nursi’nin târikinde ilerlemelerine rağmen.
Tarikat olsalardı Fethullah Gülen’e ‘Şeyh’ diyeceklerdi.
Hizmet
Hareketi’nin, Milliyetçi Hareket’e benzer bir etimolojisi olduğunu düşünmemize
de artık gerek yok. O zaman Hizmet Hareketi ‘nin bir lideri olmalı. GYV’nin
açıklaması Fethullah Gülen’in Onursal Başkanları olduğunu söyleyerek, onu oraya
yerleştirdi.
Bülent
Arınç’ın, ironik olarak, onun bir siyasî kişilik olmadığını söylemesi bizi
rahatlatsa da bir ‘Hareket’in lideri siyasî bir kişilik olmalıdır. Bir süredir
devam eden tartışma konuları da zaten siyasî konular. GYV’nin açıklamasının
tamamen siyasî bir formu olduğunu da
siyasî metin uzmanları rahatlıkla anlayabilirler. Tıpkı 27 Nisan GenelKurmay Muhtırası’nın siyasî bir metin özelliği taşıması gibi.
Bizim
-buradaki biz herhangi bir taraf değiliz- vasıf/sıfat araştırmamız, onlar
nereye tutunmak istedi iseler, oraya kadar ilerledi. Biz sorularla ilerledikçe
onlar daha geriye bir yerlere
çekildiler. GYV bir süre önce de benzer bir açıklama yapmıştı. Bu iki
açıklamaya biz muhtıra dedik; zehir zemberek birer muhtıra.
Bu arada
GYV’nin bizi sosyal medyadaki kolumuzdan tutup internet sitesine götürmesi
sayesinde Hizmet Hareketi’nin amacını da öğrendik. Sayfanın tepesinde
asılı duran ‘Aforizma’ şu: “Evrensel Barışa Doğru”
Ne kadar
çok barış hedefleyen var? Bu muhtıra da barış için verildi sanıyordum.
Muhtırayı okuyunca, siyasî konularda Ak Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan’la anlaşamadıkları siyasî konuların 11 madde hâlinde tek tek
incelendiğini gördüm. Sonuç kısmında biraz barışımsı aroma varsa da siyasî oldukları
kuşku götürmez maddelerin aralarına ‘Bundan sonra savaş GYV bünyesinden sürecek’
gibi parmak sallamalar vardı.
‘Evrensel
Barışa Doğru’ yürümek için, önce evdeki barıştan söz etmek gerekir. Ergenekoncu
yazarların ve televizyoncuların heyecanlı bir maç gibi anlattıkları Cemat-Ak
Parti Kavgası’nı söndürecek herhangi bir çaba yok. Bülent Arınç’ın ve GYV’nin
açıklamaları barıştan ziyade kavganın bir üst basamağa tırmandığını gösteriyor.
Şimdilik liderler övülüyor, elleri öpülüyor, aşağılarda bir yerlerde bazı
isimler tu-kaka ilan edilip, aradan salvolar savruluyor.
Bu
aşamada ‘biraz yalan’ söylüyorlar birileri, ama bunu alışıldık ‘Bizans
Entrikaları’na benzetmemek için de dobra dobra yapıyorlar. Biz de dinliyoruz,
izliyoruz; merak etmeye devam ediyoruz. Artık anlıyoruz ki, Hikmet-i Hükümet
işi açıkça siyaset işidir ve hükümet, çaldıkları çeneye dur demek zorunda
kalmıştır. GYV’de aynı şiddetle cevap vermiştir. Burada anlaşalım. Evrensel
Barış bir hikaye yani.
Bir şey
daha öğreniyoruz. Camia’yı, Hizmet Hareketi’ni yöneten Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın, başkan
dahil 17 kişilik Mütevelli Heyeti, ‘Bu işi çözecek iki kişinin Erdoğan ve Gülen olduğunu’ söyleyen Ahmet
Taşgetiren hariç hemen tüm üyeler, Ak Parti Hükümeti’ni temsilen Başbakan
Erdoğan’a karşı açık eleştirilerini, siyasî bir mücadele târikinde geçmişten
beri sürdürüyorlar zaten.
Milliyetçi
Hizmet Hareketi Partisi fenâ bir isim değil aslında. Türk Siyasî hayatına da
renk gelir; etkili muhafelet ihtiyacı 11 yıldır memleketi kısıtlıyordu .
Hikmet-i Hükümet’e müdahil olmanın 11 maddeye döşenmiş şeklinden başka yolları
da var ve bu yollardan biri de partileşme. Hem daha net hem daha vizyoner. Hem
de ‘Yurtta Sulh, Cihan’da Sulh’ gibi bir vizyona uygun yapısı var. Üstelik
kimse parti liderini terör örgütü lideri olarak yargılamaz da. Liderleri ve
üyeleri terör örgütü üyeliğinden yargılanan ve mahkum olan partiler
kapatılmıyor artık. Hizmet her durumda sürer yani.
Muhtıraya
dönelim. Muhtıranın maddelerini okurken
gözlerimiz faltaşı şeklinde açılmış bir halde öğrendik; mesele büyük. Bu
bildiri bir muhtıradır, çünkü… Genel Kurmay muhtıraları ile GYV’nin muhtırasının giriş, gelişme ve sonuç bölümlerinin temel mantalitesi
aynı. Üstelik sondaki takdim cümleleri birbirinin tıpkısı.
Karşılaştıralım. “Kamuoyuna saygı ile duyurulur.” Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı-“Kamuoyuna saygı ile duyurulur.” Genel Kurmay Başkanlığı
Karşılaştıralım. “Kamuoyuna saygı ile duyurulur.” Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı-“Kamuoyuna saygı ile duyurulur.” Genel Kurmay Başkanlığı
Her iki
muhtırayı da okursanız, içeriğin siyasî olduğunu ve dayanılan gücün büyük bir
güç olduğunu görürsünüz. Ama bu güç kesinlikle halkın gücü değil.
Muhtıra’da
uzlaştıysak, maddelerin içinde artık saklanması mümkün olmayan gücün
detaylarını göreceğiz.
Muhtıra’nın
giriş kısmındaki, “Her ne kadar bir iddiayı dile getiren, onu ispatlamakla
yükümlü olsa da bu gerçek dışı iddiaları dile getirenler, “böyle şeylerin
ispatı olmaz” yaklaşımı ile yanlış tavırlarına devam etmekte ve edecek
gözükmektedirler.” Uyarısına dikkat ederek ispatlarla yürüdüğümüzü kimse
yalanlayamaz. Muhtıra üzerinde çalışıyoruz. Delillerimiz sağlam; kendi sözleri.
Muhtıra’dan
anladığım kadarıyla GYV’nin haksız bir sahiplenme çabası içerisinde olduğunu
söylemeliyim. Teknik ve hukukî bazı sorunlar var. GYV, Hizmet Hareketi’nin
sözcüsü olmadığı halde açıklama yapma hakkı buluyor kendisinde; kuruluşunda
böyle bir belirteç yok. Yani GYV Hizmet hareketi adına açıklama yapma yetkisine
sahip değil. Çünkü; Hizmet Hareketi’nin kurumsal bir yapısı yok.
Ek
olarak yapılan açıklamalar Onursal Başkan Fethullah Gülen’e yönelik
eleştirileri değil, Cemaat’in Mütevelli Heyeti ile birlikte mütevelli heyetinin
direktifleri doğrultusunda yayın yapan elemanlarını korumaya ve icraatlarını savunmaya yönelik. Gülen’e
yönelik birkaç eleştiriye verilen cevaplar da kimsenin bilmediği şeyler değil.
O halde diyebilirim ki; Muhtıra’nın amacı, toplam da Hizmet Hareketi’nin siyaset
etme biçimini muhafaza edecek karakterde, alan savunması tekniği ile saldırmak,
kıstırmak ve pes ettirmek.
Strateji
yetersizliği cemaati bu noktaya getirdi, şimdi de böylesine vahim itiraflarla,
somut ve soyut hatalarla dolu bir açıklama yaptırıyor. Ben de kendi adıma
‘Kamuoyunun şeffaf bilgilendirilmesi ilkesine saygının gereği olarak da bu
açıklamayı madde madde nesnel bir
şekilde sorgulama gereği’ duyuyorum.
1.“Gezi
parkı eylemlerinin arkasında Hizmet Hareketi vardı” iddiasına verilen cevapta:
“Protestoların tamamen çevreci duyarlılıkla ve barışçıl olduğu ilk günlerde,
üstelik Hükümete yakın çevrelerden de olmak üzere toplumun her kesiminden
bireylerin katıldığı bu protestoya, Hizmet’e sempati duyan bazı kimselerin
çevreci duyarlılıklarla ve kendi şahsi iradeleriyle ilk günlerde olumlu bakmış
olmaları, topyekûn Hizmet Hareketi’nin bir tür komplo içinde olduğu anlamına
gelmez.” diyorlar.
Gezi
Parkı Terörüne, Başbakan’a ders vermek amacıyla yazı yazan ve sosyal medyadan
#Direngezi #Occupygezi Hastaglarına
destek veren yazarlar Hizmet’e sempati duyanlar değil cemaatin yazarlarıydı.
Hizmet Hareketi’nin hiçbir ferdi kendiliğinden bu işe kalkışacak özellikte değildir.
Bu iddia
aynı zamanda eylemlere desteğin de bir
itirafı olma özelliği taşıyor. Başbakan’a parmağının ucuyla dokunmak
gerektiğini düşünen Gülen’in olayların aktığı mecrayı fark etmesiyle birlikte hızla strateji
değiştirmesi gözlerden kaçmadı. Gülen’in
yaptığı uyarıları delil diye sunmaları, o açıklamaları başlangıçtan itibaren gün
gün izleyenler için bir anlam ifade
etmediği gibi, Hükümet’in yaptığı açıklamalar da onların 1. Maddedeki iddiaları
cevaplamalarına delil teşkil etmiyor.
2. “Gezi Eylemcilerini Hizmet’e yakın savcı ve
hâkimler tutuklamayıp salıvermiştir ” iddiasına verilen cevapta da sirkatin
söylemek deyimi tam yerine oturuyor: “Kaldı ki, son dönemde medyada sıklıkla
yer alan bazı haber ve yazılar sayesinde Hizmet’e yakın olduğu iddia edilen
yargı mensuplarının zaten tasfiye edildiği de kamuoyunun bilgisi dahilindedir.”
Daha önce yarıdaki güçlerini reddetmiş olduklarını unutup bu gücün tasfiye
edilmiş olduğunu itiraf ediyorlar. Ergenekoncu
kalemler, bu gafı çalışıyorlar şu yazının yazıldığı sıralarda sosyal
medyada. Bunun dışında ikinci iddiaya da açıklamaya da önemsiz bir ayrıntı
olarak bakıp geçiyorum. İtiraflar da ne aranır ki?
3.
“Hizmetle bağlantılı polisler, eylemcilerin çadırlarını yakarak ve Gezi
eylemlerine sert müdahale ederek eylemlerin büyümesini sağladı” iddiasına
verilen cevap hepimizin bildiği bir cevap. Önemli olan hemen her kesimde böyle
bir intibâın ve ihtimalin dillendirilebiliyor olması değil midir? Hizmet Hareketi’ni asıl rahatsız
edecek olan şuyû-u değil mi bunun? O güçle ilgili kaç tane kitap yazıldı? Bu
tavırlar, o güce dair iddialara delil sunmuyor mu?
Bir de
açıklama komik bir şekilde polis şiddetinin asıl sorumlusunun Başbakan olduğuna
da işaret ediyor. Kamu Güvenliği gerekçesi, muhtıra kadar değerli bile değil.
4.
“Cemaat Mısır’daki darbeye karşı çıkmıyor” iddiasına verilen cevapta Gülen’in
yaptığı yorumdan bahsediyorlar. Oysa iddiada Gülen’in değil cemaatin tavrı
sorgulanıyor. Bu uyumsuz ve laf
kalabalığı ile iddiayı perdeleme amaçlı bir açıklama. Cihan Haber Ajansı Kahire
temsilcisinin 'Darbeci Mısır Basını'yla yaptığı 'Diktatör Erdoğan’ muhabbeti ile
Zaman Gazetesi yazarı Kerim Balcı’nın Müslüman Kardeşleri direnmekten
vazgeçmeye çağırması iddiayı doğrular nitelikte delillerdir.
5.
“Alternatif iktidara giden yol Pensilvanya’dan geçer. İktidara alternatif
arayanlar gidip Gülen ile görüşüyor” iddiasına verilen cevap, GYV Onursal
Başkanı Fethullah Gülen’i 'Sivil Kanaat Önderi’ne dönüştürüyor. Sürekli değişen
sıfatlardan yorulduk artık. Bu
görüşmelerde Gülen’in Erdoğan’a yönelik ‘Güç zehirlenmesi’ sözlerini soranlara
verilen cevaplar neden sessizlikle geçiştiriliyor? Gıybet hangi mahallede
kaldı? 'Sivil Kanaat Önderi', böyle askerî değerlendirmeler mi yapar?
“Nitekim toplumun değişik kesimlerinden saygın pek çok isim
Sayın Gülen’i ziyaret ettiği gibi, hükümetin birçok üyesi de defalarca kendisi
ile görüşmüştür.” Doğru; en son Mayıs
2013’te Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç görüşmüştür ve Arınç bugün yukarıda
bahsedilen açıklamayı yapmıştır.
6.
“Hizmet, bürokrasi üzerinden vesayet kurmak ve iktidara ortak olmak istiyor”
iddiasına verilen cevap, hiçbir şekilde inandırıcı değil; hassaten duyguyu
itiraf edici. Bir yere bakarken diğer bir yeri unutuyorlar. İyi ki ordu
yönetmiyorlar:
”Her
hangi bir tavsiye veya eleştiride bulunan sivil toplum oluşumlarını, iktidar
peşindelermiş gibi sunarak, onlara “siyasete karışma”, “öyleyse parti kur”, ya
da “seçimleri bekle” demek demokratik sistemin ruhu, norm ve değerleriyle
bağdaşmaz ve kabul edilemez.”
GYV Mütevelli heyeti üyesi Aksiyon Dergisi
yazarı Ahmet Taşgetiren’in derginin 975. sayısındaki ‘Camia-Hükümet’ başlıklı yazısı yeterince delil sunuyor. Birkaç
cümle:
“Artık dua edilmiyor Başbakan için.” “28 Şubat döneminde yaşanmayan
zorluklar yaşanıyor.” sözleri de “Camia”nın yaşadığı duyguların bir yansıması.
Bu tepki “Tasfiye yaşanıyor” sözleriyle bile dile getiriliyor.” “Bir yerde
Camia’nın ileri gelenlerinden birine “Bulunduğum her ortamda ‘muhalefet’
duyguları seslendiriliyor.” dedim. Camiaya yakın medyada da ‘örtülü muhalefet’
dozu gözleniyor.”
Ve en
vurucu cümle: “Hükümet cenahında, belki diğer gruplardan gelen yakınmaları da
dikkate alarak, belki “Bürokraside bağımsız mı hareket ediyorlar?” sorusu ile
ilgili rezervler var. Sorun çözülmeli.”
7.
“Hizmet, Kürt sorununun çözümü sürecine karşı” İddiasına verilen cevap, sürece
müdahale ettiklerini de içeren bir yapıda… “Hizmet Hareketi’nin somut olarak pozisyonu bu
iken, hükümetin net bir şekilde arkasında durduğu KCK davalarının faturasını
Hizmet Hareketi’ne mal etmek gibi çarpıtma örnekleri ile topluma yanlış algılar
pompalamak büyük bir haksızlıktır.” Bu maddeyi özellikle pas geçiyorum. Çünkü
zaten Cemaat- Erdoğan kavgasının belkemiği bu maddede. Zaten cevaptaki sertlik
tam muhtıra sertliğinde.
Hizmet
Hareketi’nin Evrensel Barışa giden yolunda hükümet kim, Başbakan kim? Hükümet
kendi icraatının arkasında durmak ya da durmamak gibi bir tavra mecbur mu?
Sen kim oluyorsun bunu yargılayacak? Değil mi ama?
Fitneci neydi bu arada? Kışkırtan mı? Maddelerin hepsinde itiraf bu; “Evet biz
kışkırttık, ama sebebi bu.” Parti misin? Bela mısın? Soramayız tabi… Fitneci
oluruz.
Ama
düşünmüyorlar 'Hizmet Hareketi' diyerek fosforlanan cemaatin KCK gibi davalarla ne işi olabilir?
Sen git
İngiltere de kadın diyalog komisyonları kursana? "The Dialogue
Society", "London Social Studies Centre", "Koza Women
Society", "Axis Education Trust", "Followship Dialogue
Society" , "Dialogue Society for Scotland" gibi birçok saygın
düşünce kuruluşlarını kur ve yönet. Evrensel barışa hizmet et. KCK davalarından
sana ne? Abantı Erbil’e taşı; ama MİT’ten Başbakan’a uzanan bir yolda kavga
çıkarma!
8. “Hizmet
7 Şubat’ta Başbakanı tutuklayacaktı” iddiasına verilen cevap “Bu çok açık ve
akl-ı selim hiçbir vicdanın asla kabul edemeyeceği büyük bir iftiradır.” Tamam
iftiradır diye okumaya devam edelim, ama sonraki açıklama nedir öyle? Hukukî
dayanak istiyorsun, bizden. Sizin cemaat üyelik belgesi veriyor mu? Siz bu
belgeyi verdiniz de biz delil olarak kullanmadık mı? Hangi savcı hangi amaçla ne yapmıştır nereden
bilebiliriz? Yapmadık deyin, inanırız. Ama şunu söylemeyin, yalanınız açığa
çıkıyor:
“Hizmet
Hareketi’ne bu iftirayı atanlar, Başbakan’ı tutuklamakla Hizmet Hareketi’nin ne
elde edeceğini ve sadece 9 ay öncesindeki seçimlerde yeni anayasa için
cansiperane çalışırlarken neden bir anda komplocu oldukları sorusuna bugüne
kadar makul, mantıklı ve ikna edici bir cevap verememişlerdir.”
Bu
cevabı siz vereceksiniz. Bunu neden yaptınız? Ne elde edecektiniz? Başbakanı
tutuklayamazdınız; bu doğru, ama Başbakan’ın
Terör Çözümü’ne yönelik politikalarını baltalayacaktınız. Bunu da
itiraf ediyorsunuz işte;
“Kendisine
yakın medya ve sivil toplum örgütleriyle ülkedeki her türlü demokratikleşme
çabasını ve derin yapıların ve ilişkilerin ortaya çıkarılmasını destekleyen,
Ergenekon soruşturması ve davalarına da bu yüzden destek olan Hizmet
Hareketi’ne yakın bazı medya organlarının, KCK bağlantılı MİT soruşturmasını da
bu süreçlerle bağlantılı görerek, olumlu bakması, Başbakan’a karşı bir
komplonun içinde olunduğu iddiasını asla doğrulamaz.” Geçelim bu laf kalabalıklarını,
ebegümeci kavurmalarını.
9. “Hizmet,
seçimlerde bazı parti ve kişiler ile ittifak yapacak” iddiasına verilen cevap; “Hizmet
Hareketi, bugüne kadar hiç bir parti ile ittifak yapmadığı gibi bundan sonra da
hiç bir parti ya da kişi ile ittifak yapmayacaktır.”
Doğru çünkü
partiler ittifak yapar; cemaatler ise partileri destekler. Aksi halde Fethullah
Gülen, ‘ahirette kendisine verilecek muhtemel şefaat yetkisini Demokratik Sol
Parti Genel Başkanı Başbakan Bülent Ecevit için kullanacağını’ söylesin ki? Babasının
oğlu mu?
10. “Ayağa
düşmüş ve Hükümet tarafından inanıldığına da hiç ihtimal vermediğimiz bir başka
iddia ise “Başbakan’ın odasına böceği
Hizmet’e yakın çevreler koydu.” İddiasına verilen cevap;
“Devlet
içerisindeki kurumlararası mücadelenin bir kurbanı haline getirilmek istendiği
aşikar olan Hizmet Hareketi’nin “Başbakan’ı dinlemek” gibi açık bir iftirayla
yıpratılmaya çalışılması asla kabul edilemez. Konusu bariz suç teşkil eden böyle bir iddianın
gereğinin yapılmamış ve hala yargı yoluyla aydınlatılmamış olması ise
düşündürücüdür. Hizmet Hareketi’ni töhmet altında bırakmaya matuf algı
oluşturma çabalarının ifadesi olan beyan ve yazıları kınıyoruz. Sorumluların
bulunup ortaya çıkarılması yerine ortalıkta bazı tezviratların dolaşması ve
ithamların yapılması başka karanlık amaçların güdüldüğünü akla getirmektedir.”
Yemek bitti, cacık verelim mi tadındadır. Biz
de afiyetle yedik.
11. “Fethullah
Gülen neden Türkiye’ye dönmüyor? ABD’de olduğu için ABD etkisinde.” İddiasına verilen
cevabı, artık yorulduğum için önemsemiyorum. İster gelsin ister gelmesin; herkes
seyahat ve işbirliği özgürlüğüne sahip.
Ben sözü
yumuşak huylu, güzel insan Ahmet Taşgetiren'le bitireyim de, ayağınızın altındaki
yağ kurusun:
“Herkes şöyle bir baksın: “Hangi hizmet grubunu azaltırsak
İslam’ın beytülmali adına ne kazanıyoruz ya da ne kaybediyoruz?”
Arif Şahin, 13.08.2013, Sonsuz Ark, Şaşkınların Tarihi 6