"Senin her şeye gücün yeter!"
Ey yüceler yücesi Rabbim! Sana ne gizlidir ki arz
edeyim hâlimi? Sana ne gizlidir ki arz edelim hâlimizi?
Ey her şeyi yoktan var eden, her vara varlık
bahşeden Yüce Allah’ım; Sana gizli olan nedir ki? Çaresizliğimdir,
çaresizliğimizdir beni böyle sorduran, bilirim bu dahi gizli değildir Sana.
Rabbim senin çağrın olduğu için duadayım. Senin
çağrın olduğu için açmışım ellerimi göklere. Senin çağrın olduğu için diz
çökmüşüm yere. Senin çağrın olduğu için dillendirmişim pişmanlığımı. Senin
çağrın olduğu için yüklemişim söze hâlimi.
Senin çağrın olduğu için bilenmişim söze. Senin
çağrın olduğu için yaslanmışım söze. Sözlere. Bana öğrettiğin sözcüklerle
gelmişim kapına. Senin çağrın olduğu için kılıca gücü yetmeyene verdiğin ruhsat
olduğu için sarılmışım söze, sözlere. Sözden, sözlerden bir medet beklediğim
yok, beklediğimiz yok ey âlemlerin Rabbi, beklenen medet sendendir. Acılarımıza
ilaç sendedir. Yaralarımıza merhem sendedir.
Ya Rab! Çaresizim! Çaresiziz! Elbet bilirsin
ezilmişlerin senden başka kimsesi yoktur. Senden başka kimsesi olmamıştır.
Olmayacaktır. Sen verdin mustazaf adını ezilmişlere, yalın ayaklılara. Sen
söyledin yeryüzünün süsü olduğunu adını koyduğun mustazafların. Sen vaat ettin
yeryüzünün hâkimi olacaklarını mustazafların. Sen kınadın sesini duymayanları
mustazafların. Senin hor görmendir beni yüreklendiren, yüreklendirip sağır
kulakları patlatırcasına haykırtan.
Ey zulme uğrayanların halinden haberdar olan, ey
zalimlerin neler yaptıklarını tanıkların tanıklıklarına ihtiyaç duymadan bilen,
ey güçsüze güç veren bize dayanma gücü ver.
Ey Rabbimiz! Ey mustazafların koruyucusu katından
acil bir yardımcı gönder.
Sen bilirsin zamanın zalimleri daha bir zalim
öncekilerden. Sen bilirsin zamanın zalimleri daha bir utanmaz öncekilerden. Sen
bilirsin zamanın zalimleri daha bir pervasız öncekilerden. Sen bilirsin zamanın
zalimleri daha vahşi öncekilerden. Sen bilirsin esfeli safilindeki insan
hayvanların en zalimidir.
Esfeli safilindeki insan ne denli korkunçtur Sen
bilirsin. Hiçbir akrebin, hiçbir örümceğin, hiçbir yılanın, hiçbir çıyanın,
hiçbir sırtlanın, kanatlı kanatsız hiçbir vahşinin yaptıkları yapacakları esfeli
safilindeki insanın yaptıklarına erişemez. Hiçbir ifritin aklına gelmemiştir,
aklına gelmez de esfeli safilindeki insanın yaptıkları.
Ey Rabbim; yüreğim burkuluyor, yüreğimiz burkuluyor,
gözlerim kararıyor, gözlerimiz kararıyor.
“Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve "Rabbimiz,
bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir veli (koruyucu sahib)
gönder, bize katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve
çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz?” diye buyurdun, buyurmuşsun
ve fakat içimizden kimi tabansızlar, kimi beyinsizler, kimi zalimlerin
yardakçısı olanlar icat ettikleri “maslahat”a kulak verip tıkamışlar
kulaklarını, yummuşlar gözlerini, dönmüşler sırtlarını.
Bizim dahi kulaklarımızı tıkayalım isterler. Bizim
dahi gözlerimizi yummamızı isterler, bizim dahi sırtımızı dönmemizi isterler.
Rabbim bilmedesin ki biz sözden başkasına güç
yetiremeyenleriz dünyanın bu köşesinde. Önümüze dikilmiş sınırları aşacak feri
yok dizlerimizin. Bu yüzden ruhsatın söze sarılmışız. Diliyle buğz etmekten öte
bir şey gelmiyor elimizden. Böyleyken buğz edişimizden sözümüzden dahi rahatsız
olmakta maslahat taparlar.
Maslahata türkü yakanlar. Maslahata şapka
çıkaranlar. Ah maslahat altından yapılan buzağıdan daha şedit bir put değil
midir Rabbim? Altın buzağıdan yapılan puttan daha zehirli değil midir bu
maslahat dedikleri? Adına maslahat dedikleri bu put daha kahredici değil mi?
Allahım “Vay o namaz kılanların haline” buyruğunu
değil de maslahatı kendilerine ölçü yapanların meclisini, törenini, şölenini
kahhar isminle kahret! Beni maslahat taparların meclisinde olmaktan, törenine
şölenine katılmaktan koru ve gözet. Beni mustazaflara mustazafları bana yoldaş
kıl, yar et, yaren et.
Beni rızık korkusuyla hayata sarılanlardan etme
rabbim! Dünya hayatı kendilerine süslü gelenlerden etme! Dünya süsüne, dünya
sevgisine düşüp ayetlerini eğip bükenlerden etme Rabbim!
Ey yardımı mustazaflara yakın olan, ey desteği
zalimlerden uzak olan; verdiğin nimetlerden şımarıp yeryüzünde kibirle gezinen,
yeryüzünü kana boğanların hükümranlığını tez elden yıkacak gücü kuvveti bize
eriştir.
Yüreklerimizi cesaretle nimetlendir. Ayaklarımızı
cesaretle sabitleştir. Bize kurtuluşu yakın kıl. Bize ferahlığı nasip et. Senin
her şeye gücün yeter!
Cemal Çalık, 15.08.2013, Konuk Yazarlar, Sonsuz Ark