“Çaresizlik çeşmesinden su içen darbeci, kurşun sıkar
halkına. ”
Ne kötü şeydir çaresizlik. Ne açmazlara ne
çıkmazlara geçittir çaresizlik. Ne hatalara, ne talihsizliklere, ne utançlara,
ne alçaklıklara, ne açmazlara açılan bir geçittir çaresizlik.
Çaresizlik soluğunu keser her bir canlının. Hatta
cansızın. Çaresizlik çıldırtır her bir canlıyı. Hatta cansızı. Çaresizlik
kuduzu daha bir kudurtur, vahşiyi daha bir vahşi kılar, zalimi daha bir zalim
yapar, ahmağı daha bir ahmak yapar.
Akıllı olanın aklını rafa kor çaresizlik. Bilinçliyi
bilinçsiz kılar çaresizlik. Çaresizlik gözdeki ışığı çalar, çaresizlik dizdeki
feri boğar, çaresizlik katline fermandır insanın, insanlığın. Gönüldeki
erdemleri yer bitirir çaresizlik.
Çaresizlik neler yaptırmaz ki insana. Çaresizlik
insanı ne hallere düşürmez ki. Hırsız yapar, fuhşa salar. İnsanın eline silah
tutuşturur. Çaresizlik öyle berbattır ki kişiye çaresizliğine çare aramasını
çok görüp aramasına fırsat bile tanımaz. Çaresizlik çare arayışının bile keser
önünü.
Tekil kişinin çaresizliği kısmen çevresine zarar
verirken toplumsal çaresizlik tüm topluma zarar verir. Tüm toplumu yokluğa
sürükler. Tüm toplumu ifsat eder. Tüm toplumu tarumar eder. Ne kötü şeydir
düşmek kucağına çaresizliğin. Ne kötü şeydir çaresizlik çeşmesinden içmek.
Susuzluğunu gidermez çaresizlik çeşmesinden içen susuzun. İçtikçe yanar içi.
İçtikçe artar susuzluğu. Tuz yalamış keçiden ayrımsızdır çaresizlik çeşmesinden
içenin hali.
Toplumlar en çok yönetim bağlamında çaresizliğe
düşmüşlerdir. Yönetim bağlamında çaresizliğin aşılmasında insanlık bir yol
bulmuştur. Bir çözüm edinmiştir uzun savaşımlar sonunda. Bu çözüm için ne
canlar yanmıştır, nice kanlar dökülmüştür. Ne katliamlar yaşamıştır toplumlar.
Yine de vazgeçmemiş savaşımından ve bulmuştur bir yol insanlık.
Demiştir; kimsenin babasının malı olamaz yönetmek.
Kimse kimseye bırakamaz yönetimi miras olarak. Demiştir; kimsede bir soydan
soptan, düşünceden, inançtan kaynaklanan yönetim hakkı olamaz. Yönetimde
üstünlük liyakattandır. Layık olanı belirlemek benim hakkım demiştir insanlık.
Bu yola, bu çözüme demokrasi de, halkın seçimle
yöneticiyi belirlemesi de. Adı ne olursa olsun, adına ne denirse densin
toplumdaki tüm bireylerin özgür iradeleriyle seçip yönetime getirdiği yönetim
karşısında toplumun çaresizliğini aşan olmuştur bu çözüm. Azınlığın çoğunluğa,
çoğunluğun azınlığa tahakkümünün önüne bu yöntem ile geçilmiştir. Bu yöntem de
yöneten yönetilenlerin kendileri olarak var olmasının koşullarını sağlamaktan
öte bir anlama sahip olmadığının ilanıdır. Bunu gerçekleştiremeyen sandıkla
değiştirilir.
Sandık dışı değiştirme araçlarının tümü bir
çaresizliğin eseridir. Sandık dışı değiştirmenin en başında toplumsal
kurumlardan silahlı olanın azınlık adına davranması gelir. Darbe denir buna. Darbe
halka sen seni yönetecek çapta değilsin demektir. Bütün ölçütleri bir azınlık
adına belirleme girişimidir.
Oysa insanlık bu savaşımı vereli yüz yıllar oluyor.
Ne soyun-sopun üstünlüğü vardır, ne de başka bir şeyin. Yaratılmış hiçbir
canlının ilkeleri mutlak değildir, bunu bana dayatamazsın, demiştir insanlık,
bu haykırışın sesinin kesilme ameliyesidir darbe ve darbecilik.
Çaresizlik çeşmesinden su içen darbeci kurşun sıkar
halkına. Halkının iradesini çalan eşkıya kendi halkına düşünmeden, durup bir
bakmadan kurşun yağdırır. Evini başına yıkar. Ocağını söndürür. Darağaçlarına
çeker gencecik fidanları. Hastaymış, kadınmış, yaşlıymış, çocukmuş demeden
koparıp alır can elmasını.
Çünkü; düşünme yetisini kör etmiştir çaresizlik
çeşmesinden içtiği su. Çünkü merhamet duygusunu zehirlemiştir çaresizlik
çeşmesinden içtiği su. Döktüğü kanla susuzluğunu gidereceğini umacak kadar
ahmaktır.
Çaresizlik çeşmesinden su içen muhalif, rakibinin
ölmesini diler. İktidara gelemeyişinin nedenini rakibinin varlığı bilir. Sanır
ki iktidara giden yolda engel rakibidir. Oysa halktır seni iktidar yapmayan.
Muhalefette isen halkı iktidar olmaya layık olduğunu ikna edememişsin demektir.
Rakibinin halka söylediklerinin üstünde bir şey söyleyememişsin demektir.
Muhalifin düştüğü çaresizlik ne kötüdür. Ne can
yakıcıdır. Düşünme yeteneğini kaybetmiştir o da. Tıpkı halkın iradesini çalan
darbeci eşkıya gibi. Düşünme yetisi dumura uğramış muhalif silahlı kurumlardan
yardım ister hem darbecilerin yanında durur hem demokrasi
havariliği yapar. Hem darbecilerin koltuğunun altına girer hem demokrasi diye
çığlık savurur.
Peki ya darbe yapacak silahlı güç bulamaz ise? O
zaman ya halkını suçlar, ya halkını aşağılar, ya rakibinin ölmesi için
varlığından kuşku duyduğu Tanrı’ya dua eder. Rakibinin ölümüyle iktidara geleceğini
umacak kadar ahmaktır. Bu ahmaklığın ayrımında bile değildir. Neyin ne olduğunu
ayıramayacak kadar kör etmiştir gözlerini çaresizlik. Çaresizliği aşacak
yeteneği dumura uğramıştır. Böylece daha bir hırçınlaşmıştır. Daha bir
kudurmuştur.
Cemal Çalık, 16.08.2013, Konuk Yazarlar, Sonsuz Ark