“Süveyş
ve İsrail’in güvenliği cehennemin yedi rengini hep birden görmemizi sağladı.”
Aydınlık Gazetesi ile Yurt Gazetesi birbirine düşmüş. Aydınlık denen karanlık köşeden, Silivri’den yol alıp gelen bir sesten Yurt denen mevkuteye bir ihtar var; “Mısır’daki devrime(!) sen nasıl darbe dersin?” Yurt savunma yapıyor; “En çok ben darbe demedim, istersen bir bak!”
Galiplerin
birbirine düşmesi gibi mağluplar da birbirine düşmüş. Ergenekon mahkumları
oturdukları konforlu dairelerden hesap kitap yapıyorlar. Aydınlık, Mustafa
Sarıgül’ü, Yurt, Gürsel Tekin’i parlatarak CHP’ye genel başkan yapmak istiyor. Halk
piyasada yok. Demokrasi de yok.
Doğal olarak darbecilikten mahkûm olan bu zihniyet, Suriye’de halkını katleden Esed’e, Mısır’da da demokrasiyi darbeyle yok eden ve şiddetsiz direnişle darbeye karşı duran insanları kurduğu üç katmanlı katiller ordusuyla öldüren General Sisi’ye destek veriyorlar.
Balyoz’dan
mahkum olan generallerin, darbeyi gerçekleştirmiş olmaları hâlinde Sisi’den
daha acımasız olacaklarını, çoluk, çocuk demeden kendilerinden olmayan
insanları öldüreceklerini zaten biliyorduk. Sisi, bu zihniyetin senaryosunu
yazdığı oyunu oynuyor. Bu nedenle de
yaptığı laik bir devrim oluyor; darbe olamıyor, anlayacağınız.
Bu
devrimin muhatapları kimler? Müslüman olduklarını söyleyen ve darbeye karşı
tekbir getirerek, namaz kılarak direnen insanlar. Türkiye’deki müslümanlar gibiler; ellerinde silah
yok. Oyları var, duaları ve şehitleri var.
Sisi, az
sonra profesyonel katiller tarafından nokta atışlarla öldürüleceklerini bilen
insanların, tekbirler getirerek, dualar ederek direnmelerini nasıl içi hınçla
dolarak izlediyse ve onların ölüm emirlerini hiç tereddüt etmeden verdiyse, Esed gibi, ergenekoncu ve balyozcu generaller de aynı şekilde emir verebilecek kapasiteye
sahipler. Muhatapları da sadece müslümanlar.
Sık sık Mursi’nin başına gelenle Erdoğan’ı tehdit etmelerinin sebebi de
bu. Taraflar belli.
Sonbahar
sıcak geçecek, diyerek Türkiye'deki müslümanları tehdit edenlere karşı insanlar dün, yani Cuma günü ve bugün sağ
ellerini havaya kaldırarak, başparmaklarını büktüler, kalan dört parmağı göğe
diktiler. Türkiye’nin bütün meydanlarında sarı zeminde göğe yükselmiş dört
parmak vardı.
Dört Parmak, 14 Ağustos Çarşamba günü Kahire'de masumları kana boğan Darbeci katilleri protesto etmek içindi usulden; ama esastan iş, bütün dünyada safını belli etmekti.
Dört Parmak, 14 Ağustos Çarşamba günü Kahire'de masumları kana boğan Darbeci katilleri protesto etmek içindi usulden; ama esastan iş, bütün dünyada safını belli etmekti.
ABD, AB,
Rusya, Çin, Türk olan, Arap olan ve olmayan diğer müslüman ülkeler, dünyanın ne
kadar pespaye idarecisi varsa korkudan darbeye darbe demediler. Türkiye’den
Hükümet ve ona oy verenler ile Tunus’dan
Gannuşi ve onu destekleyenler Mısır’da tek tek avlanarak, yakılarak öldürülen çocuklara, genç kızlara ve genç erkeklere,
yetişkinlere destek verdiler. İnsanlığın şerefini temsil ettiler.
Dünya
ikiye bölündü. Çıkarları için insanların
göz göre göre katledilmelerine sessiz kalanlar ve insan olduklarını unutmayanlar
ya da henüz hatırlayanlar. Türkiye’de
darbelerden ve darbecilerden bıkmış olan halkın içeri tıktığı darbecilerden
aldıkları taze ve zinde güç vardı bu elin parmaklarında ve birdenbire sıcak sonbahara karşı çok sıcak bir R4BIA sempatisi hemzemin duygularla göğe
doğru yükseliverdi.
Dünya
yeni bir döneme girdiğini hepimize anlatıyor, ama anlamayanlar var demek ki. Ne
yaparlarsa yapsınlar artık mazlumun mazlum olma devri bitti, zalimin mahkum
olma devri başladı.
Obama
darbe yaptırdığı Sisi’ye, söz geçiremedi; bağırıp çağırmak için telefon etti.
Sisi telefonuna çıkmadı. Öfkelenen Obama askeri tatbikatları iptal etti. Rusya
aynı saatlerde Sisi’ye bütün fettan göğsünü hemencecik açıverdi. Alçakları
üretme ve kullanma kılavuzunu yazan
Amerika, kaktüsünü diğer alçağa, Putin’e kaptırmıştı.
Gördüğüm
o. Bir elin parmakları gibi birleşiyor insanlar. Bunun dinle doğrudan
ilişkisini Sisi, Hamaney, Esed, Kral Abdullah’lar gibi insanlık düşmanları
yüzünden kuramasak da, mesele gayet net. Süveyş ve İsrail’in güvenliği
cehennemin yedi rengini hep birden görmemizi sağladı. İsrail’in güvenliği aynı
zamanda Suudilerin ve Körfez Emirlerinin de güvenliği demekmiş. İran’ın ve Esed’in,
Maliki’nin de güvenliği demekmiş. Hepimiz öğrendik bunu.
Gördüğümüz
diğer şey de, insanlık düşmanlarının hem yurt içinde hem yurtdışında aynı
şeyleri desteklediği gerçeğiydi. Komplo Teorileri diye savsaklanan somut gerçekler artık itiraz edilemeyecek kadar
çıplak duruyordu. Herkes suçüstü yakalanmıştı.
Hani özel
olarak çalışsak bu kadar çıplak anlatamazdık katillerin kardeşliğini. Mısır’ın
şehitleri bu savaşı kazanmamızı sağladılar ve şimdi bir elin parmakları gibi
bir aradalar inananlar, insanlar.
Ne dersiniz,
dünyanın masum insanları, içimiz kavrularak izlediğimiz Mısır şehitlerinin
kanını birleşerek kutsayacak mı?
Bu dört
parmak keyfi demokrasisisiyle, darbesiyle, medeniyetiyle, atom bombasıyla,
katliamlarıyla batıyı, vahşeti, sömürüyü, terörü tümden tarihe gömmek için havaya kalkmadı mı?
Demokrasinin tanımını yeniden yapacağız o halde. Kitabımızda tiranlık yok, krallık yok, vandallık yok. Sıkılmış sol yumruğun mimarları Washington'dalar, ama havaya kalmış dört parmağın mimarları mertebelerin en yükseğinde.
Göğe doğru uzayan bu dört parmak geleceği yazacaklar. Biz artık buna inanıyoruz.
Arif Şahin, 17.08.2013, Sonsuz Ark, Şaşkınların Tarihi 8