“Merhameti çarmıha geriyorlar hep birlikte.”
Merhameti unuttuk.
Unutturuldu merhamet. Ya da görünmez bir ağaç kurdu sinsice kemirip bitirdi
merhameti; o insanlığın övünç abidesi
merhamet, sinsi bir ağaç kurdu tarafından yerle bir mi edildi? Merhamet, ki; en övündüğü barınağıydı, sığınağıydı insanlığın?
Artık bir sığınağı,
barınağı yok mu insanlığın? Yok değilse
niçin esâmesi bile okunmuyor yeryüzünde merhametin? Niçin dinmiyor gözyaşları?
Niçin daha gözü açılmamış bebeler kundaklarında boğuluyor? Niçin yangın yeridir
yeryüzü? Niçin gözyaşı karşısında duyarsızdır insanlar? Niçin gözyaşından
utanır oldu insanlar? Niçin çığlıkları duyulmaz olmuş bütün varlıkların?
Merhamet hiç bilinmemiş
gibi. Merhamet hiç duyulmamış gibi. Merhamet hiç tadılmamış gibi. Bu yüzden hiç
acımadan kıyıma uğruyor gözlerini dünyaya daha yeni açmış bebeler. Bu yüzden
kuruyor ağaçlar. Bu yüzden kıyılara vuruyor balinalar, balıklar. Bu yüzden
kanatları kırılıyor, kanatsız kalıyor kuşlar. Bu yüzden çatlıyor yürekler. Bu
yüzden su yerine irin sunuyor çeşmeler. Bu yüzden soluyor çiçekler. Bu yüzden
hep yaşlı gözler. Bu yüzden kan damlıyor gökyüzünden. Bu yüzden kan fışkırıyor
yeryüzünden. Bu yüzden duyulmuyor çığlıklar.
Yoksa merhamet hiç
gelmemiş miydi yeryüzüne? Yoksa merhameti hiç bilmemiş miydi yeryüzü? Yoksa
merhameti hiç tatmamış mıydı vicdanlar? Yoksa merhameti hiç duymamış mıydı
kulaklar? Yoksa merhamet hiç açmamış mıydı gönüllerde? Yoksa merhamet hiç
ışıldamamış mıydı gözlerde? Yoksa hiç konuk olmamış mıydı merhamet sekinelerde?
Yoksa merhamet hiç süslememiş miydi köşe- bucağını
evlerin? Yoksa merhametin hiç sinmemiş miydi kokusu bağımıza, bahçemize? Yoksa
hiç merhametle emzirmemiş miydi anneler bebelerini? Yoksa acımasızlık sütünü mü
zehirlemişti annelerin? Sütünü mü zehirledi annelerin?
Yoksa bunca merhametsiz
nasıl var olurdu yeryüzünde? Bunca merhametsizlik nasıl egemenlik kurardı
yoksa? Yoksa gaddarlık nasıl bulaşırdı her birimize? Yoksa nasıl her birimiz
baştan ayağı gaddar olduk? Zehirli sütle emzirilmediysek eğer, zehirli
değildiyse eğer her birimizin emdiği süt dururken, uyurken, konuşurken,
yürürken, susarken, otururken nasıl bunca zalimlik çıkıyor her birimizden?
Nasıl böylesi zalim
olabiliyoruz? Nasıl böylesi bir canavar olmuşuz her birimiz? Merhamet hiç yok
muydu? Soluduğumuz hava mı zehirledi merhameti yoksa? Yoksa hiç var olmamış
mıydı merhamet? Masallardaki Zümrüd-ü Anka gibi bir varlık mıydı merhamet?
Merhamet hiç olmamış mıydı? Sahi merhamet hiç yok muydu? Hiç inmemiş miydi
yeryüzüne merhamet.
Merhamet vardı. Merhamet
inmişti yeryüzüne. Merhamet tadılmıştı, tadımlık meyve olmaktan öte tadılmıştı
merhamet. Kana kana içilmişti merhametten. Annelerin gözlerinde ışıl ışıl yanıyordu
merhamet. Eski çeşmeler tanığı öyle olduğunun, öyle olunduğunun.
Her bir eski çeşmede
kuşlar için suluklar vardı. Her bir evin uygun köşesinde kuşluklar vardı göçmen
kuşlar için. Toprağı asfaltla boğmak kimsenin aklına gelmemişti. Toprağı hiç
kimse utandırmayı aklından geçirmemişti. Karıncayı, karıncalar hesaba katardı
her bir insan.
Her bir insan baştan
ayağa merhamet kesiliydi. Batıdan doğuya doğudan kuzeye kuzeyden güneye
merhametin soluğu ulaşırdı.
Merhamet vardı. Merhamet
vicdanları yurt edinmişti bir zamanlar. Köprüler, hanlar, hamamlar
kervansaraylar tanığıydı merhametin. Hiç birine ulaşmamıştı tecimsel kaygılar.
Hiçbirinin hamurunda yoktu tecimsel beklentiler.
Çeşmelerden merhamet
akardı. Hanlar hamamlar kervansaraylar merhametle kaynardı. Vahalar merhameti
işaret ederdi. Savaşlar da bile merhamet gezerdi özüne aykırı olsa da
merhametin. Bencileyin nefes almazdı merhametle yoğrulmuş gönüller, soluğu
sencileyindi. Sencileyin olmayan kovulurdu şölenlerden, ayinlerden,
törenlerden. Haberi olan var mı bir katır yüzünden ölmeyi göze alan
Nietzsche’nin merhametinden? Merhamet buydu. Merhamet yeryüzünün baş konuğuydu.
Merhamet vardı. Merhamet
adı anılandan öteydi. Merhamet yaşayandı. Her soluk alan canlıyla birlikte
yaşayandı. Yalnız insan saptı yolundan merhametin. Geçici olanı kalıcı yaptı
farkında olmadan. İnsan tenekenin albenisine kapılıp kaybetti merhameti. Teneke
uygarlığın koynunda büyüdükçe unuttu merhameti. Tecimsel kaygılar, beklentiler
içre oldukça görmezden geldi merhameti.
Görmezden gelmek işine
geldi. Her bir haksızlığını, her bir kıyımını aklayacak gerekçeler üretmede pek
bir mahir oldu teneke uygarlığın büyüttükleri. Her bir hırsızlıklarını, her bir
kıyımlarını kolayca aklıyorlar, aklanan bir şey yok oysa. Salt aklandığını
sanıyorlar. Aklandığına kanıyorlar. Aklandığı sanısıyla avunuyorlar. Nasılsa
herkes kör, herkes sağır, nasılsa herkes aynı sanıyorlar. Annelerin sütü hepten
zehir sunacak diye umuyorlar.
Merhameti arkaik bir
kalıntı diye belletmenin yollarını aramayı ihmal etmiyor, teneke çağın
sahipleri. Arkaik bir kalıntı olduğuna inanıp inandırmaya çalışıyorlar insanı,
insanlığı. Merhamet yok, diye haykırıyorlar. Merhamet hiç olmadı diyorlar.
Merhamet zayıfların uydurması diyorlar. Teneke uygarlığı parlattıkça parlatıp
merhametsizliği gizliyorlar.
Merhamet yok, öyle ise
merhametsizlik de yok diye ellerini çırpıyorlar. Yapıp ettiklerimiz
merhametsizlik olamaz, çünkü merhamet yok, diye ciltler dolusu kitaplar
yazıyorlar, adına gazete dedikleri insanın midesini bulandıran paçavralarla
zehirlemenin yollarını arıyorlar.
Teneke çağ sahipleri
aptal kutusu tv. ile insanın bir izleyici olmaktan öte olmasını engelleyip
merhametsizliğin egemenliğini bitimsiz kılmaya çalışıyor. Kimse karşı çıksın
istemiyor. Kimse uyansın istemiyor. Yeryüzünün hiçbir yerinde merhamet
şarkıları çınlamasın diliyor.
Hiç çekinmeden suları
zehirliyor teneke uygarlığın sahipleri. Hiç çekinmeden kurdu, kuşu, börtü
böceği, insanı zehirliyor, yakıyor kana buluyor teneke uygarlığın zalimleri.
Kendileri de bilmiyor öfkeleri nedendir? Bu hınç nasıl büyümüştür nasıl sarıp
sarmalamıştır her birini? Bu vahşet nasıl yer etmiştir en derinlerinde? Nasıl
kan deryasına dönüştürmüşlerdir dünyayı ayrımında değiller.
Durup düşünmek ucundan
geçmiyor akıllarının. Korkunç bir akıl tutulması yaşıyor teneke uygarlığının
sahipleri. Teneke uygarlığını sahiplenenler insani bilinçten yoksun kalmışlar.
Hiç bilmiyorlar, hiç ayrımında değiller insani bilinçten. Hiç duymamış gibi,
hiç tatmamış gibi davranıyorlar. Soluk alış verişleri bencilce, güne çıkışları
bencilce, sözleri bencilce. Eylemleri bencilce.
Merhameti katlediyorlar
hep birlikte. Merhameti çarmıha geriyorlar hep birlikte. Hep birlikte derisini
yüzüyorlar merhametin. Merhamet yok mu? Merhamet hiç gelmedi mi yeryüzüne?
Merhamet hiç var olmadı mı?
Merhamet var. Merhamet
katledilse de, derisi yüzülse de, çarmıha gerilse de merhamet hep var. Merhamet
hep var olacak. Merhamet hep vardı. Sıcacıktı. Merhametin sıcacıktı yüzü.
Sıcacıktır yüzü. Merhametin sıcacıktır gönlü. Işıl ışıldır sevecenlikler
gözleri.
Merhamet var ve fakat merhamet
şimdi buzlarda. Buzlar merhameti yüklenmiş. Merhametin kokusu buza sinmiş.
Merhamet buzda soluk alır olmuş, merhamet buzu yurt tutmuş.
Hatırlayın, hatırlayın; hadi
getirin gözlerinizin önüne! Yüreklerinizin yordamıyla arayın bulun ve görün
bütün çıplaklığıyla olan biteni. Hani uykularında üzerlerine zehir kusulan
bebeler çabuk bozulmasın, ya da kokmasın diye buzlara sarıldı. Bebeleri buzlara
sardılar. Hatırladınız mı? Getirebildiniz mi gözlerinizin önüne? Görebildiniz
mi yüreklerinizle? Şimdi söyleyin merhamet nerede? Merhamet artık buzda. Merhamet
buzu mekân edinmiş kendine. Merhamet soluk almaya çalışıyor buzda. Merhamet var
olmaya direniyor buzlarda. Merhamet artık sözün tükendiği yerde.
Bebesinin cansız bedenini
buza saranlara, “Durun çocuğum üşür!” diyen seste merhamet. Merhamet katledildi
yetmedi. Merhametin derisi yüzüldü, yetmedi. Merhamet çarmıha gerildi, yetmedi.
Merhamet buza gömüldü, yetmedi.
Merhameti bitiremediler. Tüketemediler, yok edemediler merhameti.
Yok edemezsiniz
merhameti. Merhametin sıcacık yüreği buzda bile sıcak. Merhamet buzu bile ısıttı.
Merhametten buzlar üretiliyor. Ya da merhamet buz kesti artık
öldürüşlerinizden. Merhamet buz kesti kustuğunuz vahşetten, vahşetlerden. Ama
ölmedi.
Merhamet ölmeyecek de.
Her dem soluk alacak yeryüzünde. Ve boğacak sizin teneke uygarlığınızı.
Merhamet boğacak uygarlığınız. Merhamette boğulacaksınız her biriniz.