24 Ağustos 2013 Cumartesi

SA368/KY1-CÇ41: Merhamet

“Merhameti çarmıha geriyorlar hep birlikte.”


Merhameti unuttuk. Unutturuldu merhamet. Ya da görünmez bir ağaç kurdu sinsice kemirip bitirdi merhameti;  o insanlığın övünç abidesi merhamet, sinsi bir ağaç kurdu tarafından yerle bir mi edildi? Merhamet, ki;  en övündüğü barınağıydı, sığınağıydı insanlığın?

Artık bir sığınağı, barınağı yok mu insanlığın?  Yok değilse niçin esâmesi bile okunmuyor yeryüzünde merhametin? Niçin dinmiyor gözyaşları? Niçin daha gözü açılmamış bebeler kundaklarında boğuluyor? Niçin yangın yeridir yeryüzü? Niçin gözyaşı karşısında duyarsızdır insanlar? Niçin gözyaşından utanır oldu insanlar? Niçin çığlıkları duyulmaz olmuş bütün varlıkların?

Merhamet hiç bilinmemiş gibi. Merhamet hiç duyulmamış gibi. Merhamet hiç tadılmamış gibi. Bu yüzden hiç acımadan kıyıma uğruyor gözlerini dünyaya daha yeni açmış bebeler. Bu yüzden kuruyor ağaçlar. Bu yüzden kıyılara vuruyor balinalar, balıklar. Bu yüzden kanatları kırılıyor, kanatsız kalıyor kuşlar. Bu yüzden çatlıyor yürekler. Bu yüzden su yerine irin sunuyor çeşmeler. Bu yüzden soluyor çiçekler. Bu yüzden hep yaşlı gözler. Bu yüzden kan damlıyor gökyüzünden. Bu yüzden kan fışkırıyor yeryüzünden. Bu yüzden duyulmuyor çığlıklar.

Yoksa merhamet hiç gelmemiş miydi yeryüzüne? Yoksa merhameti hiç bilmemiş miydi yeryüzü? Yoksa merhameti hiç tatmamış mıydı vicdanlar? Yoksa merhameti hiç duymamış mıydı kulaklar? Yoksa merhamet hiç açmamış mıydı gönüllerde? Yoksa merhamet hiç ışıldamamış mıydı gözlerde? Yoksa hiç konuk olmamış mıydı merhamet sekinelerde?

 Yoksa merhamet hiç süslememiş miydi köşe- bucağını evlerin? Yoksa merhametin hiç sinmemiş miydi kokusu bağımıza, bahçemize? Yoksa hiç merhametle emzirmemiş miydi anneler bebelerini? Yoksa acımasızlık sütünü mü zehirlemişti annelerin? Sütünü mü zehirledi annelerin?

Yoksa bunca merhametsiz nasıl var olurdu yeryüzünde? Bunca merhametsizlik nasıl egemenlik kurardı yoksa? Yoksa gaddarlık nasıl bulaşırdı her birimize? Yoksa nasıl her birimiz baştan ayağı gaddar olduk? Zehirli sütle emzirilmediysek eğer, zehirli değildiyse eğer her birimizin emdiği süt dururken, uyurken, konuşurken, yürürken, susarken, otururken nasıl bunca zalimlik çıkıyor her birimizden?

Nasıl böylesi zalim olabiliyoruz? Nasıl böylesi bir canavar olmuşuz her birimiz? Merhamet hiç yok muydu? Soluduğumuz hava mı zehirledi merhameti yoksa? Yoksa hiç var olmamış mıydı merhamet? Masallardaki Zümrüd-ü Anka gibi bir varlık mıydı merhamet? Merhamet hiç olmamış mıydı? Sahi merhamet hiç yok muydu? Hiç inmemiş miydi yeryüzüne merhamet.

Merhamet vardı. Merhamet inmişti yeryüzüne. Merhamet tadılmıştı, tadımlık meyve olmaktan öte tadılmıştı merhamet. Kana kana içilmişti merhametten. Annelerin gözlerinde ışıl ışıl yanıyordu merhamet. Eski çeşmeler tanığı öyle olduğunun, öyle olunduğunun.

Her bir eski çeşmede kuşlar için suluklar vardı. Her bir evin uygun köşesinde kuşluklar vardı göçmen kuşlar için. Toprağı asfaltla boğmak kimsenin aklına gelmemişti. Toprağı hiç kimse utandırmayı aklından geçirmemişti. Karıncayı, karıncalar hesaba katardı her bir insan.

Her bir insan baştan ayağa merhamet kesiliydi. Batıdan doğuya doğudan kuzeye kuzeyden güneye merhametin soluğu ulaşırdı.

Merhamet vardı. Merhamet vicdanları yurt edinmişti bir zamanlar. Köprüler, hanlar, hamamlar kervansaraylar tanığıydı merhametin. Hiç birine ulaşmamıştı tecimsel kaygılar. Hiçbirinin hamurunda yoktu tecimsel beklentiler.

Çeşmelerden merhamet akardı. Hanlar hamamlar kervansaraylar merhametle kaynardı. Vahalar merhameti işaret ederdi. Savaşlar da bile merhamet gezerdi özüne aykırı olsa da merhametin. Bencileyin nefes almazdı merhametle yoğrulmuş gönüller, soluğu sencileyindi. Sencileyin olmayan kovulurdu şölenlerden, ayinlerden, törenlerden. Haberi olan var mı bir katır yüzünden ölmeyi göze alan Nietzsche’nin merhametinden? Merhamet buydu. Merhamet yeryüzünün baş konuğuydu.

Merhamet vardı. Merhamet adı anılandan öteydi. Merhamet yaşayandı. Her soluk alan canlıyla birlikte yaşayandı. Yalnız insan saptı yolundan merhametin. Geçici olanı kalıcı yaptı farkında olmadan. İnsan tenekenin albenisine kapılıp kaybetti merhameti. Teneke uygarlığın koynunda büyüdükçe unuttu merhameti. Tecimsel kaygılar, beklentiler içre oldukça görmezden geldi merhameti.

Görmezden gelmek işine geldi. Her bir haksızlığını, her bir kıyımını aklayacak gerekçeler üretmede pek bir mahir oldu teneke uygarlığın büyüttükleri. Her bir hırsızlıklarını, her bir kıyımlarını kolayca aklıyorlar, aklanan bir şey yok oysa. Salt aklandığını sanıyorlar. Aklandığına kanıyorlar. Aklandığı sanısıyla avunuyorlar. Nasılsa herkes kör, herkes sağır, nasılsa herkes aynı sanıyorlar. Annelerin sütü hepten zehir sunacak diye umuyorlar.

Merhameti arkaik bir kalıntı diye belletmenin yollarını aramayı ihmal etmiyor, teneke çağın sahipleri. Arkaik bir kalıntı olduğuna inanıp inandırmaya çalışıyorlar insanı, insanlığı. Merhamet yok, diye haykırıyorlar. Merhamet hiç olmadı diyorlar. Merhamet zayıfların uydurması diyorlar. Teneke uygarlığı parlattıkça parlatıp merhametsizliği gizliyorlar.

Merhamet yok, öyle ise merhametsizlik de yok diye ellerini çırpıyorlar. Yapıp ettiklerimiz merhametsizlik olamaz, çünkü merhamet yok, diye ciltler dolusu kitaplar yazıyorlar, adına gazete dedikleri insanın midesini bulandıran paçavralarla zehirlemenin yollarını arıyorlar.

Teneke çağ sahipleri aptal kutusu tv. ile insanın bir izleyici olmaktan öte olmasını engelleyip merhametsizliğin egemenliğini bitimsiz kılmaya çalışıyor. Kimse karşı çıksın istemiyor. Kimse uyansın istemiyor. Yeryüzünün hiçbir yerinde merhamet şarkıları çınlamasın diliyor.

Hiç çekinmeden suları zehirliyor teneke uygarlığın sahipleri. Hiç çekinmeden kurdu, kuşu, börtü böceği, insanı zehirliyor, yakıyor kana buluyor teneke uygarlığın zalimleri. Kendileri de bilmiyor öfkeleri nedendir? Bu hınç nasıl büyümüştür nasıl sarıp sarmalamıştır her birini? Bu vahşet nasıl yer etmiştir en derinlerinde? Nasıl kan deryasına dönüştürmüşlerdir dünyayı ayrımında değiller.

Durup düşünmek ucundan geçmiyor akıllarının. Korkunç bir akıl tutulması yaşıyor teneke uygarlığının sahipleri. Teneke uygarlığını sahiplenenler insani bilinçten yoksun kalmışlar. Hiç bilmiyorlar, hiç ayrımında değiller insani bilinçten. Hiç duymamış gibi, hiç tatmamış gibi davranıyorlar. Soluk alış verişleri bencilce, güne çıkışları bencilce, sözleri bencilce. Eylemleri bencilce.

Merhameti katlediyorlar hep birlikte. Merhameti çarmıha geriyorlar hep birlikte. Hep birlikte derisini yüzüyorlar merhametin. Merhamet yok mu? Merhamet hiç gelmedi mi yeryüzüne? Merhamet hiç var olmadı mı?

Merhamet var. Merhamet katledilse de, derisi yüzülse de, çarmıha gerilse de merhamet hep var. Merhamet hep var olacak. Merhamet hep vardı. Sıcacıktı. Merhametin sıcacıktı yüzü. Sıcacıktır yüzü. Merhametin sıcacıktır gönlü. Işıl ışıldır sevecenlikler gözleri. 

Merhamet var ve fakat merhamet şimdi buzlarda. Buzlar merhameti yüklenmiş. Merhametin kokusu buza sinmiş. Merhamet buzda soluk alır olmuş, merhamet buzu yurt tutmuş.

Hatırlayın, hatırlayın; hadi getirin gözlerinizin önüne! Yüreklerinizin yordamıyla arayın bulun ve görün bütün çıplaklığıyla olan biteni. Hani uykularında üzerlerine zehir kusulan bebeler çabuk bozulmasın, ya da kokmasın diye buzlara sarıldı. Bebeleri buzlara sardılar. Hatırladınız mı? Getirebildiniz mi gözlerinizin önüne? Görebildiniz mi yüreklerinizle? Şimdi söyleyin merhamet nerede? Merhamet artık buzda. Merhamet buzu mekân edinmiş kendine. Merhamet soluk almaya çalışıyor buzda. Merhamet var olmaya direniyor buzlarda. Merhamet artık sözün tükendiği yerde.

Bebesinin cansız bedenini buza saranlara, “Durun çocuğum üşür!” diyen seste merhamet. Merhamet katledildi yetmedi. Merhametin derisi yüzüldü, yetmedi. Merhamet çarmıha gerildi, yetmedi. Merhamet buza gömüldü,  yetmedi. Merhameti bitiremediler. Tüketemediler, yok edemediler merhameti.


Yok edemezsiniz merhameti. Merhametin sıcacık yüreği buzda bile sıcak. Merhamet buzu bile ısıttı. Merhametten buzlar üretiliyor. Ya da merhamet buz kesti artık öldürüşlerinizden. Merhamet buz kesti kustuğunuz vahşetten, vahşetlerden. Ama ölmedi.

Merhamet ölmeyecek de. Her dem soluk alacak yeryüzünde. Ve boğacak sizin teneke uygarlığınızı. Merhamet boğacak uygarlığınız. Merhamette boğulacaksınız her biriniz.



Cemal Çalık, 24.08.2013, Konuk Yazarlar, Sonsuz Ark


Cemal Çalık Yazıları



Seçkin Deniz Twitter Akışı