“Ne oldu,
kim yanıldı? Kim yalnızdı?”
"Dünya 5'ten Büyüktür!" Vicdan Arayan Başbakan Erdoğan
‘Sektörel
Yanılsamalar’ desem anlaşılmayacağım, ama ‘Tam Bağımsız Türkiye’ diyerek pür hiddet emperyalizme direnme numaraları
yapanların, bugün ‘Tam Bağımsız Davranan Türkiye’ gerçeği ile yüzyüze kalınca,
Türkiye’nin yalnızlaştığına dair destan
destan yaygara yapmalarından bahsetsem konu netleşecek.
Konu
biraz Allah’a inanmakla ilgili değil, Allah’a tam inanmakla ilgili. Hangi sektörde
hangi kavramlarla kimleri aldattıklarını hepimiz biliyoruz; haktan yana görünüp
yerel ve küresel mafya ile
dipkundakçılık yapanların sözlerine bu yüzden itibar etmiyoruz ve itibar
etmeye etmeye yalnızlaşıyoruz. Ne büyük bir şeref bu bizim için, bir bilseler…
Başbakan
Erdoğan’ın Mısır’da darbeciler tarafından suikastle öldürülmüş bir genç kızın
hatırasına kendini tutamayıp, üst dudağı seğire seğire ağladığı zaman
psikotravmatik varlıkların anlayamayacağı şeyler anlatıyordu. Başbakan’ın
gözyaşları, vicdanı olan bir babanın, öldürülmüş 17 yaşındaki masum genç kızın şahsında
Türkiye’de ve Dünya’da verdiği varoluş mücadelesindeki derin yalnızlığın dipten
dibe nasıl genişlediğini anlatmıştı bize.
Dipten
dibe genişleyen ve 200 yıllık darbeci geleneği bir damla kan dökmeden tarihe
gömen bir yalnızlıktı bu. Ve yavaşça bütün ezilmiş, sömürülmüş toplumlara örnek
olan, sempati toplayan bir yalnızlık nasıl bir yalnızlıksa öyle bir yalnızlıkla
büyüyen bir varoluş direnci.
Türkiye’de
darbelerle, balyozcu, ergenekoncu organizasyonlarla yalnızlaştırılan
müslümanların nasıl bir dip dalgasıyla iktidara geldiklerini herkes gördü.
Korktukları da bunun dünya genelinde gerçekleşebilme ihtimali.
Türkiye’nin
Başbakan’ı, Mısır’da ve Suriye’de uyguladığı dış politikada yalnız kalmış
göründüğünde sorun onun yalnızlaşması değildi, sorun onun küresel vicdansızlığa
karşı vicdandan yana koyduğu tavrın baskı altına alınması sorunuydu. Asıl
yargılanması gereken bu iken, Başbakan’ın yargılanması, bir tarihin ve batı medeniyetinin
sonunun geldiğini gösteriyor. Yerel ve küresel paçavraların çıkardığı vahşi
seslerin hiçbir anlamı yok.
Türkiye
yalnızlaşıyor diyerek, Arap topraklarını kan gölüne çeviren Amerika’yı, Avrupa’yı,
Rusya’yı, Çin’i, İran’ı, İsrail’i ve bunların birer emir eri olan Suudileri,
körfez emirlerini yaptıkları kirli ittifakla öven, değerli bulan tiplerin arsız
söylemleri, dış politikanın doğru olduğunun en büyük ispatıdır.
Başbakan’ın
gözyaşlarını sosyal medya üzerinden 400 binden fazla Arap izlemiş. Oy
sandıkları Arap dünyasına konacakmış gibi gerçekten utanç verici değerlendirmelerle
kendi vicdanlarının ölçüsünü ortaya koyanları müzelerde sergilememiz gerek.
Birkaç
gündür ABD, Fransa ve İngiltere, Beşşar Esed’in
kimyasal silah kullanarak 1300 kişiyi öldürmesinden rahatsız olmuş
görünüyorlar. Her gün yapılan açıklamalar, Suriye’ye askerî müdahalenin mümkün
olabilmesi için atılan psikolojik adımlardan ibaret. Suriye, istedikleri gibi
yıkılmış, yakılmış bir halde 100 binden fazla ölüsüyle tam teşekküllü bir
harekat alanına döndü.
İngiltere
Dışişleri Bakanı Hague, Erdoğan'ın dillendirdiği gibi, etkisiz kalan BMGK'nın onayına gerek kalmadan askerî müdahalenin mümkün
olduğunu söylüyor. Fransa Dışişleri Bakanı Fabius, askerî seçeneğin masada
olduğunu dile getiriyor, ABD Savunma Bakanı Hagel ise Suriye’ye askerî müdahaleye
hazır olduklarını ilan ediyor. Merkel, utanmadan diplomatik seçeneklerden bahsetmesine rağmen, otuza yakın ülke, Suriye’ye askerî müdahaleyi
tartışıyor.
Türkiye’nin iki yıldır anlattığı şeylerin gerçekliği herkes
tarafından onaylanıyor. Türkiye
söz konusu ülkeleri 100 binden fazla ölüm gerçekleşmeden uyarmış ve müdahaleye
davet etmişti. Fakat hiç kimse askerî müdahaleden bahsetmiyordu.
Ne oldu, kim
yanıldı? Kim yalnızdı?
Kötülüğün
yalnız kaldığını gören olmadı şimdiye dek. Ta ki iyilik hakim olana dek. Batıda
bir şey değişmiş değil. Batı çıkarlarını korumak için rasyonel sayıda ölünün
cesedine muhtaç. Suriye’de kışkırttığı muhalifleri yalnız bırakan da Batı,
Mısır’da darbe yaptırıp insanları öldürten de.
Türkiye, Erdoğan’ın şahsında hiç kimseye kötülük yapmadığı halde yalnız, öyle mi? Vicdanınız batsın!
Türkiye, Erdoğan’ın şahsında hiç kimseye kötülük yapmadığı halde yalnız, öyle mi? Vicdanınız batsın!
Başbakan’ın
gözyaşları dipten dibe yayılıyor Dünya’ya…Liderler ve siyasetçiler ne kadar
alçak olurlarsa olsunlar, topluımlar ve tek tek insanlar hâlâ insan ve Başbakan
Türkiye’yi kendi şahsında onların yüreğine taşıyor.
Dipten
dipe genişleyen bu yalnızlık dünyadaki vahşeti de sona erdirecek. Bunun böyle
olacağını bilenler Erdoğan’a saldırıp duruyorlar. Bu iyiye işaret; ya
savunsalardı?
Bugün
Erdoğan’a saldıranlar, saldırmayıp savunsalardı Erdoğan’dan şüphe etmem
gerekecekti. Cemaat yazarları, ergenekon zırvacıları, askerî ve istihbarî belge
postacılığından gazeteciliğe terfi edenler, siyonistler Erdoğan’a ne kadar
saldırırlarsa biz ona o kadar itibar edeceğiz.
Ve ona
oy vereceğiz.
Anlaşıldı
mı?
İslamcılık,
Devrimci Müslümancılık oynayan çocuklar, biliyoruz sizin renginizi… kullanılıp
atılan peçete gibi çöpte olduğunuzu gördüğünüzde üzülmeyin.. Bu kadar küfürbaz
olmanız sizi ancak edepsiz yapıyor, devrimci yapmıyor, müslüman yapmıyor.
Bir ara
hatırlatın da abilerinizin, ablalarınızın nasıl kullanılıp çöpe atıldığını size
anlatalım.
Anlaşıldı
mı?
İsterseniz
dünyanın bütün şehirlerinde oy sandığı kuralım, var mı cesaretiniz?
Ama önce Allah'a tam inanın!
Arif Şahin, 26.08.2013, Sonsuz Ark,
Şaşkınların Tarihi 9