“Mecnun dans etmeyi
bilseydi çöllerde heder olmazdı.”
Suriye’deki
vahşetle, Mısır’daki vahşeti aynı anda algılamak ve aynı şekilde değerlendirmek
niye bu kadar zor ki? Her iki vahşetin sorumluları da aynı ülkeler değil mi?
Kafamızı yoran ve bizi çelişkide bırakan, vicdanımızı askıda tutan belirsizliği
yakasından tutup askıya alalım ve düşünelim. Her iki vahşetin sona ermesi için
ne yapabiliriz?
Hiçbir
şey yapamayız, diye düşünüyoruz hepimiz. Bu kısmen doğru. Ama kısmen de yanlış.
Kısmen doğru olan tarafı sıkıca eleyelim şimdi. Mısır’da darbe yapanlar ve
darbeye destek verenleri sırayla sayalım. İsrail, ABD, İngiltere, Fransa,
Almanya, Arabistan, Ürdün, Kuveyt, BAE, Esed ve İran.
Tartışacağımız bir ülke var mı? Darbeyi yapanlar ve destekleyenler bu ülkeler, darbeden doğan belirsizliği kullanan ülkeler de Rusya ve Çin. Belirsizlik yüzünden darbe sürüyor. Sisi’ye göre, darbeyi başlatan, darbeye destek veren ve gelen akıllı sorulara cevap veremeyip bocalayan, aptallaşan ve sonra Sisi’nin telefonlarına çıkmayan Obama da artık İhvan üyesi. Sisi’ye şakacıktan kapıyı gösteren Obama’ydı, bütün silah depolarının kapısını açan da Putin.
Mısır’daki
belirsizliğin sürmesi, İhvan’ın ezilmesi ve darbenin yerleşmesi için yeni bir
oyun gerekiyordu. Suriye’de Esed’e ham maddesini Cameron’un gönderdiği kimyasal
silah kullandırttılar. Bütün şaşkın, ahmak bakışlar onların istediği gibi Suriye’ye dönüverdi.
Belirsizlik geometrik olarak arttı; hepimiz bir Mısır’a, bir Suriye’ye
bakmaktan yorulduk. Doğru değil mi? Bunda anlaştık umarım.
Mısır’da
olduğu gibi Suriye’deki vahşeti üretenler de aynı ülkeler demiştik... Türkiye
ile Suriye sınırları kaldırmışken Suriye’deki mazlum muhalefeti Türkiye’nin hilafına
kışkırtan destekleyen ülkelerdi o ülkeler, değil mi? Sayalım tekrar, Kırk
maskenin ardından İsrail ve doğrudan ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, Arabistan,
Ürdün, Kuveyt, BAE… doğru mu? Doğru.
Esed ve İran Türkiye’nin bütün çağrılarına rağmen savaşa girdiler mi? Girdiler. Rusya ve Çin bu belirsizliği kullanarak taraf oldular
mı? Oldular. O halde Suriye’deki belirsizliğin kahramanları da Mısır’dakilerle
aynı. İsrail’in
güvenlik sorunları Kanada’yı da geriyor, ama bizim için yine yapacak bir şey
yok.
Belirsizlikleri sağaltmaya devam
edelim. Mısır’daki vahşeti engellemek için Türkiye’den başka çabalayan ülke var
mı? Yok. Suriye’de var mı? Yok. Burada bir noktaya dikkat çekeyim. Arabistan, Kuveyt, BAE ve Ürdün, Suriye’de güya
katliamcı zalim Esed’e karşı Özgür Suriye Ordusunu destekliyorlar; Mısır’da da darbeci Sisi’yi. ÖSO’da Suriye İhvan’ı etkili; ama aynı ülkeler Mısır’daki İhvan’a karşı darbeyi
destekliyorlar.
Burada
bir belirsizliği daha giderelim. Arabistan, BAE, Kuveyt ve Ürdün gelenesksel
dikta yönetimleri yıkılacak diye korktukları için İhvan’dan hoşlanmıyorlar ve İhvan’ın
ne olursa olsun yok olmasını istiyorlar. Bu sebeple Suriye’de İhvan’a destek
verdikleri iddiasını çöpe atmamız gerek.
Peki, ne
yapıyorlar Suriye’de? ÖSO’nun sivil kanadı olan SUK’ta İhvan’ı pasifize ederek
keyiflerince dizayn edecekleri bir yönetim oluşturmak için çalışıyorlar. İki buçuk yıldır, sürmesini
istedikleri savaş süresince seçtirdikleri SUK başkanı George Sabra bir
Hristiyan, ama İhvan hala etkin. İsrail’in, ABD’nin ve Arabistan’ın taşeronu el
Kaide de girdiği ve ÖSO komutanlarını tek tek öldürdüğü halde SUK’a dahil
olamadı. Türkiye ördüğü ağlarla buna mani olmaya çalıştı ve başarılı oldu da.
Ama sonuç yine belirsizlik.
Burada
belirsiz olmayan tek şey var. SUK
Başkanı George Sabra açıkça anlattı: “Türkiye, Suriye'nin en iyi dostu.
Türkiye 'den bir tane daha olmadığı için çok şanssızız. Türkiye 'den iki tane,
üç tane daha olsaydı, her şey çok farklı olurdu. Başından beri Türk devleti ve
Türk insanının her türlü yardım ve desteğini görüyoruz.”
Saymak
istediğimiz ama sayamadığımız Katar geldi mi aklınıza şimdi? Neden ikinci ülke
o değil? Mısır’da yalpa yaptığı ve yediği baskıdan dolayı geri çekildiği için. Katar’ın, Arabistan’ın, Ürdün’ün, Kuveyt’in, BAE’nin ÖSO’ya verecekleri ağır silahları yok
muydu? Ağır silahlarla ÖSO daracık bir alana sıkışan Esed’i kaç gün orada
bırakırdı ki? Bir tek uçak havalanabilir miydi? Desteksiz onca askerî
havaalanını ele geçirdiğini ispatlamışken hem de.
Anlaşalım
artık; bahsettiğimiz bütün ülkeler Mısır’da ve Suriye’de belirsizliğin sürmesi
için savaşı ve vahşeti, darbeyi mevcut hâliyle götürmek istiyorlar.
Siz
Obama ve Putin’in kas gösterisine, kıvrak oryantal danslarına bakmayın. Putin
Suriye’deki bütün askerlerini çekti ve savaşta taraf olmayacağız dedi. Obama,
Hollande ve Cameron ile hemen kolları sıvadı Esed’in tepesine çökeceğini ilan
etti. 28 Ağustos Çarşamba günü Esed’i yok etmeyecek, ama terbiye edecek bir
saldırıdan bahsettiler. Olmadı perşembeye, olmadı 4 Eylül’e, olmadı 9
Eylül’deki ABD Kongresi kararına kaldı iş.
ABD Doğu Akdeniz'deki destoyer sayısını altıya çıkardıkça Rusya denizaltı avcısı denizaltılar ve savaş
gemileriyle gövde gösterisine katıldı. Rusya gövde büyüttükçe İngiltere yürüttüğü iki yüzlü siyasete suçüstü yakalandı.
Obama, tetikçeker bir pozla Esed’e
artistlik yaptı. Esed meydan okudu.
İngiltere
Avam kamarasına gömülerek tarih sahnesinden çekildiğini ilan ettiğinde,
Hollande, Obama’yla beraber dersini veririz dedi Esed’in. Obama da kongreye
kaçınca Hollande’nin tüm cesareti sabun gibi eriyip gitti. Esed, Kaddafi gibi
değildi.
Zaten İtalya, Hollanda Almanya ve diğer demokratik İskandinav ülkeleri Esed’e müdahaleye
karşıydılar. İngiliz savaş uçakları Rum kesiminde yatar vaziyette kaldı. Belirsizlik
her yeri sardı. Esed saldırı olursa Türkiye, İsrail ve Ürdün’e saldıracağını
iddia etti.. Bütün herkes korktu.
Bu arada
Almanya’da muhalefet Türkiye’deki patroit savunma sisteminin Esed’in
saldırılarına karşı konumlanmadığından, rampaların geri çekilmesinden bahsetti.
Rampalar Maraş’a, Urfa’ya ve Adana’ya kargalar için mi konuşlanmıştı? Amaç Türkiye'de güvenlik endişesi oluşturmak ve belirsizliği derinleştirmek.
Bütün
konuları çarpanlara ayırarak sadeleştirdik ve belirsizliği gidererek askıya
aldık. Şimdi gelelim yanlış kısma. Hiçbir şey yapamayız diyenlerin yanlış düşündüğü
açık. Biz oynamasını henüz öğreniyoruz, ama diğerleri, Sisi gibi bir acemi
çaylağı bir kenara bırakırsak, gerçekten usta. 1919’dan beri biz dahil bu coğrafyadaki
bütün ülkelerle oynayanlara usta dememek ahmaklıktır. O zaman yapacağımız en
iyi iş oynamak; dans etmek.
Aranızda
dans etmeyi alafranga bulup küçümseyenler varsa, bir kenarda kussunlar,
dans etmekten ben de hoşlanmam; ama karşındakiler dans ederken siz nara atarsanız,
eninde sonunda sizi savaşın kanlı gömleği ile mezara gömerler.
Efelerin de dansı vardır; ustalar gibi oryantal bilmek gerekmez.
Efelerin de dansı vardır; ustalar gibi oryantal bilmek gerekmez.
Ben
belirsizliği giderdim. Siz isterseniz Arap çöllerinde leyla aramaya devam
edebilirsiniz. Mecnun dans etmeyi bilseydi çöllerde heder olmazdı.
Arif Şahin, 01.09.2013,
Sonsuz Ark, Şaşkınların Tarihi 11