2 Eylül 2013 Pazartesi

SA387/AS36: Mesele Başörtüsü Değil

“Yumruklarımızla, öfkelerimizle, hakaretlerimizle değil; birlik olmamızla, simgelerimize ve ilkelerimize sahip çıkmamızla izin vermeyeceğiz.”

" At gözlüğüne benzer türban. İki kaş, iki göz, bir burun ve ağzı açık. Bir de eli. 

Artık ivedilikle anlamamız gereken bir gerçek var; mesele başörtüsü değil. Kafamıza vura vura söylüyorlar; anlamıyoruz. Onlar 'Simge' diyerek karşı çıktıklarını söylüyorlar, biz 'Simge değil, inanç gereği' diye açıklamalar yapıyoruz. Bu tiyatro sürüp gidiyor. Bu oyuna “Dur!” demeliyiz.

***
Başörtüsü bir simge dostlar, açıkça anlamaktan kaçınmamız bir işe yaramaz artık. Siz de kabullenin başörtüsü bir simge; bizim/sizin simgemiz, kadınımızın simgesi. Müslüman kadının Müslümanlığının simgesi. Başörtüsünü çıkarttırmak istemelerinin temelinde de bizi simgelerimizden vazgeçirebilme hedefi var. Simgelerimizden vazgeçtiğimiz de, ilkelerimizden de vazgeçebileceğimizi öğrendiler.

***
Onlar açıkça söylüyorlar, başörtüsü bir simgedir diyorlar; fakat niyetlerini saklıyorlar, “Başörtüsü sizin Müslümanlığınızın simgesi, bu yüzden sizi o simgeden uzaklaştırabilirsek, Müslümanlığınızı da zamanla yok edebiliriz.” demeden yapıyorlar bunu. Biz de safça inanıyoruz. ‘Siyâsî Simge’ diyorlar sıkıştırıldıklarında, ikiyüzlülüğün dik âlâsını yapıyorlar. Yaparlar; bu onları rahatsız etmez, onları hesap verecekleri bir geleceğe sürüklemez, o gelecekten korkmalarını gerektirmez.

***
Başörtüsü ile başladılar. Badem bıyıkları kestirerek baskılarına devam ettiler. Yetmedi, namaz kılanları dışladılar, fişlediler. Oruç tutanlarla,“Boşuna aç kalıyorsunuz.“ diyerek alay ettiler. Önce horozun kurban edilip edilmeyeceğini tartıştırdılar, sonra kurban kesmenin vahşi bir gelenek olduğunu, bunun yerine yardım yapılmasının daha çağdaş olduğunu zihinlere işlediler.

***
Yetmedi, gayr-i meşru ilişkileri özel hayat diye normalleştirdiler; her türlü zinâyı özgürlük kisvesi altında özendirdiler. Karı-koca arasındaki ilişkileri modern kadın hakları ortaoyununda savaşa dönüştürdüler. Modern çocuk eğitimi adı altında, din eğitimini çocukların terbiye bölümünden çıkardılar. Aileyi parçaladılar; evleri kişiliklerin temelinin atıldığı, insanların huzur bulduğu yerler olarak değil, çatışmaların artığı zindanlar olarak yeniden inşâ ettiler. Dedeleri ve nineleri evin denge unsurları olmaktan uzaklaştırıp kafalardaki yükler olarak tanıttılar. Akraba ilişkilerini, psikolojik tedavi merkezlerindeki seanslarda doktor-hasta ilişkileri ile değiştirdiler. İstedikleri her şeyi yaptılar, Müslümanlığımızı çaldılar ve biz hep seyrettik.

***
Hep seyrettik. Çünkü; korkuyla yetiştirildik, kaybetme korkusuyla. Küçük çıkarlarımızı kaybetmekten korktuk. Güç bela kurduğumuz küçük evlerimizde kafalarımızı kuma sokarak saklandık. Onları memnun ettiğimizi fark etmeden simgelerimizden utandık. Utandıkça ilkelerimizi yuttuk. İlkelerimizi yuttukça daha derinlere gömüldük.

***
İş yerlerimizde, eş-dost sohbetlerinde çağ dışı-cahil diyerek damgalanmaktan çekindik. Eleştirilmemek için eğildik, büküldük; renkten renge girdik. Kimsenin görmediği yerlerde namaz kılar olduk. En sonunda tekrar geldik başörtüsü ile yeniden aşağılandık. Şerefimizi hep beraber yitirdik. Yine başörtüsü zannettik asıl meseleyi ve birbirimize düşmekten hiç çekinmedik. Bizi simgelerimiz ve ilkelerimizle yok etmek isteyenlere karşı çıkmayan sesimiz, Müslüman kardeşlerimize karşı şiddetle, nefretle, öfkeyle ve kinle çıkmaya başladı. Bizi ilkel zannedecekler diye korktuğumuz ve nâzik davrandığımız Hıristiyanlara, Yahudilere, solculara ve ateistlere karşı asla kullanmayacağımız tutum ve davranışlarla saldırdık Müslüman kardeşlerimize. Birbirimize düştük; şerefimizi iki kere yitirdik.

***
Araplar gibi, Tapınak fahişeleri gibi, rahibeler gibi giyiniyorsunuz, dediler. Başörtüsü üzerinden dinlere ve ırklara hakaret ettiler; birlik olup onlara cevaplar veremedik. Biz birbirimizle meşguldük. Biz birbirimizi tekmeleyerek çözüm bulacağımızı sanmakla cehaletin dibinde bocalamakla meşguldük. Biz kördüğüme dönmüş şaşkınlığımızla daha da deşiyorduk Müslüman kardeşlerimizin karınlarını… Bir de zafer kazanmışçasına, kardeşlerimizin kusurlarını bulup buluşturuyor, toplum önünde onları linç etmeyi marifet diye utanmadan pazarlıyorduk.

***
Ama… ama bizi bu acze düşürenlere hesap sormuyorduk. Seçip meclise gönderdiğimiz halde, dipçik korkusundan ödleri kopan, en küçük postal sesiyle kâbuslar gören adamlardan başka kimseyi göremiyorduk. Onları anlamaya çalışıyorduk; onları affediyorduk. Zamanla düzelecek her şey diye onları her seferinde affediyorduk. Kuyruklarını kıstırıp kaçtıklarını gördükçe içimiz kan ağlıyordu, ama onları sorgulamıyorduk. Bugün dostlar; bugün artık hiçbir şey eskisi gibi olmamalı, olmayacak. Bugün sorgulamaktan kaçmayacağız. Bugün, simgelerimize, ilkelerimize saldıranların hepsine hep birlikte “Dur!” diyeceğiz. “Dur!” diyenlere oy vererek destek olacağız. Bu tiyatro oyunu bitecek.

***
Her yer de, işte, okulda, caddede, sokakta simgelerimizle var olacağız,”İlkelerimizle buradayız, hep burada olacağız!”, diyeceğiz. Bir tek adamın çıkıp, tüm meclise meydan okumasına izin vermeyeceğiz. O’na İzin vermeyenlerin arkasında duracağız. Yumruklarımızla, öfkelerimizle, hakaretlerimizle değil; birlik olmamızla, simgelerimize ve ilkelerimize sahip çıkmamızla izin vermeyeceğiz. Bizi simgelerimizden ve ilkelerimizden, inançlarımızdan dolayı küçümseyenleri küçümseyeceğiz; onları hak ettikleri şekilde dışlayacağız. Onlara iş vermeyeceğiz, onlarla iş yapmayacağız. Onların işlerinde çalışmayacağız. Devletin dairelerinde bizi küçük düşürmelerine kanunlarla karşı duracağız.

***
Ya yoksa dostlar, birbirimize düştükçe pısırıklaşacağız. Pısırık kaldıkça azınlık olmaya devam edeceğiz. Azınlıklara sağlanan dini özgürlükleri kıskanıp duracağız. Şimdi olduğu gibi birbirimizle kavga edip duracağız. Başörtüsü üzerinden nefret üretip birbirimize kin kusacağız.

***
Başörtüsü bizim simgemizdir dostlar, Müslümanlığımızın simgesi. Hem dinî özgürlükler anlamında, hem de bireysel özgürlükler çerçevesinde bu bizim simgemiz. Ne Arab’ın ne de başka bir ırkın simgesi değildir bu. Çin’den Amerika’ya kadar her ırktan Müslüman’ın simgesi olan Başörtüsü’ne birlik olarak özgürlük getireceğiz. Bunun dışındaki tüm yollar, ancak zavallılığa çıkar.

***
Biz birbirimizle meşguldük. Biz birbirimizi tekmeleyerek çözüm bulacağımızı sanmakla, cehaletin dibinde bocalamakla meşguldük. Biz kördüğüme dönmüş şaşkınlığımızla daha da deşiyorduk, Müslüman kardeşlerimizin karınlarını… İstedikleri her şeyi yaptılar, Müslümanlığımızı çaldılar ve biz hep seyrettik.

***
Artık zavallı olmaktan, zavallı görünmekten kurtulmanın zamanı gelmedi mi?

***
Birbirimizi başörtüsünde boğmaktan ne zaman vazgeçeceğiz?




Alper Selçuk, 22.10.2010, Antiseptik Anafor 30


Alper Selçuk Yazıları

Seçkin Deniz Twitter Akışı