Kiziroğlu Mustafa Bey
-2-
Kiziroğlu
gözlerini güçlükle açtı. Göz kapaklarının üstünde gülle vardı sanki. Kımıldadı.
Sol omuzuna şiddetli bir ağrı saplandı. Kızgın bir demir bastırılmış gibi canı
yandı. İnledi. Etrafına bakındı. Samanlık gibi bir yerdeydi.
Kalkmak
istedi. Kalkamayacağını fark edince hareket etmeyi bıraktı. Bir çırpıda olan
biteni hatırladı. Düğüne giderken çığlık geçidinde saldırıya uğramıştı.
Allah’tan küheylan tehlikeyi sezip aniden durmuştu. Küheylanın sezgilerine
güvendiği için atı ileri sürmeye zorlamamış, fakat hemen dönmesi gerekirken ne
olup bittiğini araştırma gafletine düşmüştü.
Atı
durur durmaz çevirseydi saldırıyı hepten boşa çıkaracaktı. Bir an etrafına
bakınması birilerinin emellerini gerçekleştirme fırsatı vermişti. “Bir daha
küheylanın sezisine kesin riayet etmezsem namerdim!” diye mırıldandı.
Etrafından yılan fısıltısıyla geçip giden okların sesini işitti yeniden. Ve sol
kolunun küreğine saplanan okun acısını tüm bedeninde duydu. Başının üzerinden
geçen okun sesiyle birlikte hemen atının sol sağrısına yatmış ve küheylanı
serbest bırakıp dehlemişti. Küheylan rüzgâr gibi geldiği yine doğru fırlamış,
pusu kuranların hevesini kursağında bırakmıştı. Sonrasını hatırlamıyordu.
Bulunduğu
yere atı mı, yarenleri mi getirmişti? Bilmiyordu. Güvende olduğu açıktı.
Kolunun sargısından belli oluyordu. Kapı açıldı. Şehmuz içeri girdi. Adeta
uçarak yattığı yere geldi.
“Uyanmışsın ağam.. şükürler olsun..” kapıya
doğru koşup bağırdı “Hüsam dayı, ağamız uyandı.. ağamız uyandı!” gözlerinden
sevinç gözyaşları dökülüyordu. Başucuna çöktü elini öptü. “Çok korktuk ağam..
çok korktuk.. şükürler olsun!”
Sevgiyle
baktı Şehmuz’a Kiziroğlu. Yarenlerinden iri yapılı Mertoğlu mert biriydi
Şehmuz. Bir çocuğun saflığında yüreği vardı. Sulu göz olmasına sulu gözdü ama
bileği bükülmez yiğitlerden biriydi.
“Neredeyiz
Şehmuz’um!” dedi Kiziroğlu iniltiyle. Şehmuz gözyaşlarını mintanının yeniyle
silip, “ Hüsam dayının susuz dağlığındaki kom evindeyiz. İblisler bile bulamaz
burayı ağam.. için rahat etsin!” diye cevap verdi.
“İçim rahat Şehmuz’um.. içim rahat.. nerede
olduğumu bilmek istedim sadece..”
Elli
yaşlarında hafif sakallı uzun boylu Hüsam Dayı hızla içeri girdi. Yaşından
beklenilmeyen çeviklikte biriydi. Genç delikanlılara taş çıkartacak kadar güçlü
biriydi de. Elinden hekimlik de gelirdi. On parmağında on marifet vardı adeta.
“Eh!”
dedi Hüsam.“Bu kerede kefeni yırttın Kiziroğlum!”
Tebessüm
ederek, “Sen öyle diyorsan dayı..” karşılığını verdi Kiziroğlu. “Biri olup
biteni anlatsa ya..” diye sürdürdü konuşmasını..
Hüsam
dayı anlatmaya başladı:
“Sana
demiştim.. ama sen dinlememiştin hatırlarsan.. ağam tek başına gitme.. hele bir
dur birkaç kişi ile güzergahı kontrol ettirelim öyle gidersin.. ama sen dik
başlılık etmiştin.. ah oğul namertler dünyasında olduğunu çok çabuk
unutuyorsun.. bu dünya kalleşlerin otağı, yuvasıdır..”
“Dayı..”
diye sözünü kesmek istedi Kiziroğlu, Hüsam kaşlarını çattı:
“Diklenme be deli oğlan.. bak işte halin..
Allahtan ok fazla derine inmemiş.. az
daha derine inse kalbine ulaşırdı..”
“Ben
küreğime isabet etti sandım..”
“Değil.. ucuz atlattın vesselam..”
“Namertlerin kim olduğu belli mi?” diye sordu
Kiziroğlu..
Şehmuz atıldı:
“Evet on on beş adamıyla Bodur Hamza kurmuş
pusuyu.. ben gidip evini başına göçürelim dedim amma Hüsam dayı bırakmadı..
yarenlerin hepsi benimle aynı fikirdeydi, hala da aynı fikirdeyiz.. ama işte
Hüsam dayı..”
Hüsam Dayı kaşlarını çatıp Şehmuz’a baktı:
“Al işte.. senin gibi aceleci, ölçüsüz bir
serseri daha. Ben sizinle ne yapacağım tedbirsizler sürüsü.. sizinle ne
yapacağım bir bilebilsem. ”
Bütün
yarenler Hüsam dayıyı babaları gibi sever sayardı. O onlara kızsa da küfretse
de hiçbiri alınmaz sözünden de çıkmazlardı. Tedbirli biriydi ve onun sözüne
uymaları her zaman lehlerine olurdu. Hüsam dayı öfkelenmişti. O öfkelenince
diğerleri neşeye boğulurdu adeta. Bu yüzden zaman zaman Hüsam dayıyı
kızdırmaktan geri durmazlardı. Kiziroğlu’yla Şehmuz birbirlerine bakıp
gülümsediler.
Hüsam
dayı onların bu halini görünce öfkesini bastırdı, ama sözünü esirgemedi:
“Size her şey nanay.. evet Bodur Hamza’nın
evini başına yıkarsınız.. elinize ne geçer.. o itin sahibini, o iti üzerimize
salanı halletmek gerekirken siz itle boğuşmanın hesabını yapın.. öyle
yapmalısınız ki.. karıncayı düzüp belini incitmemelisiniz..”
Şehmuz
son söz üzerine kendini daha fazla tutamayıp kahkahalara boğuldu:
“Yav dayı sende de ne sözler var.. bak benim
gibi gençler yanında böyle ahlaka mugayir sözler..”
“Hadi
oradan zevzek.. sen bunları dinleme Kiziroğlum.. sancak beyini halletmek
gerek.. itle tilkiyle kurtla boğuşmak nemize.. öyle bir halletmeliyiz ki
Rıfat’ı boynuna ilmeği payitaht geçirsin.. onun boynuna ip geçirilirken biz de
seyretmeliyiz.. intikam böyle alınır.. intikam böyle olunca intikam olur.. hem
ağanın hem karındaşlarının hem yarenlerinin intikamı böyle alınmalı ki..
dillere destan olsun.. ve bir daha öylesi namertler hakim olmasın, kadı
olmasın.. bey olmasın yeryüzüne! Gider Bodur Hamza gelir başka bir kazma! Biz
başı bozuk serseri sürüsü değiliz ki başsız bir işe kalkışalım.. ”
Sonra
Şehmuz’u gösterip:
“Aha bunlara dedim.. durun Kiziroğlu uyansın..
madem başımız odur.. o ne derse onu yaparız.. ölmüş değil.. tedbir ne ise onu
bilir Kiziroğlu.. öfke ile gidip Bodur’a saldırsanız ne elde edersiniz.. hem
şimdi o da tedbir almıştır.. kucağına düşmek için mi bu acelecilik! Böyle mi
alacaksınız intikamını ağanızın.. haklı değil miyim a deli oğlan!”dedi.
“Haklısın
Dayı!” dedi Kiziroğlu.. “Yerden göğe kadar haklısın.. varsın o namert oğlu
namert kendini emniyette bilsin.. acelemiz yok.. bütün sözlerin yine yerinde ve
pek akıllıca.. hele sancak beyi için düşündüğün kurduğun hepsinden ala.. evet
payitaht onun boynuna ilmik takmalı ve biz de o ilmiği örmeliyiz.. biz
halledelim ama payitaht maşamız olsun.. saldırıp kafasını koparsak bakarsın
kahraman ilan edilir.. ama bir uğru gibi boynuna ilmeği takmak hepsinden
akıllıca..”
“E.. o
zaman gidip payitahta anlatalım Rıfat iti ve yarenlerinin yapıp ettiklerini?”
dedi safça Şehmuz.
Hüsam
dayı Şehmuz’un yüzüne baktı.. başını salladı:
“A
saftirik Şehmuz.. bazen gerçekten böyle saflık içinde misin.. yoksa bizimle
eğleniyor musun anlayamıyorum.. ulan bizi payitahtta kim dinler.. şimdi her
birimizin adı payitahtta eşkıyadır. Rıfat bir maruzat yazmıştır eşkıyalığımıza
dair.. altını Bodur itiyle Sarı sansar ve ifritlikte iblisin eline su dökemeyeceği
Döngel Murat imzalamış payitahta göndermişlerdir.. onların sözüne karşılık
bizim sözümüzü mü dinleyecekler.. senin aklın alıyor mu?”
“Hani Ağam öyle deyince..” diye açıklamaya
çalıştı bir önceki söylediğini.
Kiziroğlu
elini Şehmuz’a uzatıp “Şehmuz’um tut elimden de kalkayım!” dedi.
Hüsam
dayı yardıma yeltenen Şehmuz müdahale edip “ Ben ayağa kalkabilirsin demeden
hele o yataktan çıkmaya kalk.. hepinizi falakaya yatırmazsam namerdim!” dedi.
“Daha dinleneceksin Kiziroğlu.. yaran kapanmadan ayağa kalkmak yok.. sen beni
dinlemedin galiba.. yaran kötü.. kıpırdamadan zıbar yat.. Sen de Şehmuz git bak
bakalım çorba hazır mı?”
Şehmuz, “Aman..
biraz daha kalırsam kesin dayak yerim Hüsam dayı bugün tersinden kalkmış” deyip
kalktı fırlayıp çıktı.
Kiziroğlu
Dayının elini tuttu:
“Haklısın
dayı.. söylediğin her şeyde haklısın. Düğüne giderken seni dinlemedim..
dinlemedim zira ektiğim korku yeterli sanıyordum. Meğer değilmiş. Yeterince
korkutamamışım. Yoksa hasımlarımdan mertlik falan beklediğim yok.. olmaz da.
Ama korku ellerini bağlamış sanırdım. Şimdi görünen o ki yeterince
korkutamamışız. Ben derim ki Sancak Bey’ine baç keselim.. ne dersin?”
Hüsam
elini sakalında gezdirdi:
“Bu onların elini güçlendirmekten başka bir
işe yaramaz. Eşkıya eşkıyalığını yapıyor.. dedirtmekten başka ne işe yarar..”
diye yanıtladı.
“Dayı..
dayı ben senin dediğini anladım da o yüzden bunu dile getirdim.. hani karınca
dediydin ya..”
“Anlamadım..
sen beyden baç isteyeceksin.. bunun benim söylediğimle ilgisi ne?”
“İlgisi şu Dayı.. evet biz beyden baç
isteyeceğiz.. ama beytülmalden değil.. beyin şahsi varlığından bu baç
istenecek.. bu baçı da evi talan edilenler için isteyeceğiz.. bir name
yazacağız.. evini bağını bostanını talan ettiğin şu şu insanların
mağduriyetlerini gidermen için.. ve bu nameyi payitahta kadar ulaştıracağız..
ama name bizim elimizle gitmeyecek.. Sancak Beyliği kanalıyla gidecek..
beylikteki senin yarenin bu işi yapacak..” dedi sustu. Daha fazla gücü kalmamış
gibiydi.
“Sen
dinlen.. ben gidip bakayım çorba ne oldu.. bensiz iki elleriyle bir şeylerini
doğrultamazlar.” dedi kapıyı açıp dışarı çıkmak üzereyken.
Kiziroğlu peşi sıra seslendi:
“Gider ayak yine güldürdün dayı.. sen böyle
güldürdükçe yaramın kapanması zor..”
Hüsam
başını çevirip Kiziroğlu’na baktı. Gözlerinin için gülüyordu Hüsam’ın..
kafasını sallayıp dışarı çıktı. Kapıyı usulca kapadı.
“Dayının
keyfi yerinde ise her şey yolunda demektir” dedi kendi kendine ve gözlerini
kapadı Kiziroğlu. Huzur dolmuştu içi.
Puran Tilmiz, 06.09.2013,
Sonsuz Ark, Konuk Yazarlar