Yeniçerilik bütün varlığı ve algılarıyla ODTÜ’de
dirilmiştir.
Böyle bağırırmış kazan kaldıran yeniçeri. “Söyletmen
vurun!” ki hakikat ortaya çıkmasın. Kazan kaldırışının bir egoistlik eseri
olduğu bilinmesin. Yaptığı haksızlığın ipliği pazara çıkmasın. Vicdanlar
kanayıp zulme kaldırdıkları ellerini tutmasın.
Zâlim iştahlarını, vahşi heveslerini, canice
zevklerini boğmaya kalkışmasın diye avazları çıktığı kadar bağırırlarmış, na hak
yere kanını içmek istedikleri bir kişiyi alaşağı ettiklerinde. Hakikati pâymâl
etmek istediklerinde vahşi bir yaratık gibi böyle ulurlarmış. Kimse hakikati
bilmesin! Hakikat bilinirse yanında duracak çok insan olacaktır elbet; öyle ise:
“Söyletmen Vurun!”
“Durun ağalar hele bir dinleyin!” sözü karşısında
çılgına döner, hep bir ağızdan “Söyletmen Vurun!” diye salyalar savurarak
kurbanlarının canını alırlardı. Hakikatin ırzına geçerlerdi.
Bu tavır ölmüş müdür? 1826 yılında yeniçeri
dağıtılınca bu tavırdan kurtulmuş mudur insanlar? Halkım “Söyletmen vurun!”
ulumasını duymaz mı olmuştur o tarihten bu güne?
Hayır. 1826’da ortadan kaldırılan yeniçeri ocağı
olmuş, ruhuna ilişilememiştir. İşte bu ruhu bütün canavarlığı, bütün vahşetiyle
ODTÜ’de yaşıyor. ODTÜ’de her daim insanların karşısına çıkıyor.
ODTÜ’nün yeniçeriden kendisine miras aldığı
“Söyletmen Vurun!” narası, yakın zamanda tesettürlü öğrencilere karşı
gösterdikleri tavırdan ibaret sanılmasın. Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür
hükmü gereğince okuyucuya 90’lı yılları anımsatalım.
Bugünün ünlü (kendi tabiriyle) çapulcusu Cem Boyner
konuşturulmamıştır ODTÜ’de. Yeni Demokrasi Hareketi diye bir hareket
başlatmıştı o dönemde mezkûr kişi ve hareketinin içeriğini anlatmak, bir
anlamda aydın insanlarla paylaşmak istemişti ve fakat “Söyletmen Vurun!” naralarıyla
kovulmuştu ODTÜ’den.
Sadece o mu? Yakın geçmişini azıcık tarayın ODTÜ’nün
göreceksiniz ki yeniçeri ruhu her daim diridir. Yeniçerilik bütün varlığı ve
algılarıyla ODTÜ’de dirilmiştir.
Durup dinlemeye tahammülü yoktur; yoktur söylenecek sözü.
Seçtiği yol susturmak, taşlamak, yumurta atmaktır ODTÜ’nün. Hani sen
özgürlükçüsün? Özgürlükçüydün hani? Hani sen ilericisin? Hani sen ilericiydin?
Kendinden başkasının varlığına tahammül edemeyen sen nasıl ilerici olabilirsin?
Nasıl özgürlükçü olabilirsin? Özgürlüğü nasıl bilebilirsin ki? Özgürlük nedir
bilebilir misin?
“Falanın, feşmekânın yapılaşmasına izin
vermeyeceğiz!”
Neyle? Zorla! Hani sen zekiydin, hani istendik idi
senin yaşam biçimin? Öyle isen zora niçin başvuruyorsun? Niçin zor senin için
çözüm yolu? Hadi yarış! Hadi karşı olduğun yaşam biçiminin, yaşam biçimlerinin
insanları boğduğunu orantısız zekânla göster insanlara! Zordan başka ne ile
karşısına çıkabilirsin insanların? Hiçbir şeyle! Yoksun ki. Zorbalıktan başka
bir şeyle beslenmemişsin ki!
“Söyletmen Vurun!” dan başka söyleyecek bir sözün
yok senin. Senin örgütlenme, yapılaşma hakkın var, böylesi bir hakkı sen
doğuştan elde etmişsin. Başkasına yok. Niçin? Çünkü sen yeniçerisin! Nasıl engel olacaksın ki? Boğarak!
Konuşturmayarak!
Senin bütün tezlerini kabul edelim. Diyelim ki karşı
oldukların her türlü pisliğin içinde. Bu pislikleri insanlara nasıl
ulaştırıyorlar? Anlatarak. Sen nasıl karşı koyuyorsun “Söyletmen Vurun!” diye
nara atarak.
Kim pis, kim
temiz! Kim yobaz? Kim ilerici? Kim çağdaş? Kim gerici? Doğrusu herkesin çağdaşı
olduğu birileri var. Sen de elbet birilerinin çağdaşısın. Sen yozlaşmış
yeniçerinin çağdaşısın. Sen Hitlerin, Mussolini’nin
çağdaşısın. Sen Sisi’nin Esed’in çağdaşın.
Cemal Çalık, 07.09.2013, Konuk
Yazarlar, Sonsuz Ark