"Arabası
olan herkesin başı büyük belada…"
Güven duymak ne zormuş. Defalarca aldatılsanız da yine güven duymak istiyorsunuz. Müslüman mıyız, neyiz bilmiyorum ve güvenilir olup olmadığımızdan emin değilim. Ben kendi işimi eksiksiz yapmaya çalışırım; herkesten de öyle davranmasını beklerim.
Usta
bana,”Arabanıza hiç bakmamışsınız!” dediğinde şaşkın şaşkın yüzüne baktım. Daha
geçen yıl eylülde bin liraya yakın
masraf yapmıştım ve ‘arabanız on numara!’ demişlerdi bana. Aldatılmışım
besbelli.
Birkaç yıl
ömrü olan parçalar bile ölmüş; usta baştan sona neredeyse bütün parçaları
yeniden değiştirmiş. Bu usta güvenilir mi? Güvenilir; soruşturarak bulduğum bir
usta bu. Önceki ustalar ise, bir şekilde bulup güvendiğimiz bir arkadaşın,
arabayı benden alıp onlara yaptırdığı ustalar ve hepsi sahtekar. Arkadaş mı,
artık güvenmediğime göre… Bir insan nasılsa
iş yaptığı insanlar da öyle olur.
Geçen
yıl arabanın yakıt pompasında sorun çıkmıştı. Sorunu çözdüklerini söylediler.
Pompa öyle her gün arızalanan bir şey değil. Yıl dolmadan tekrar arıza yaptı.
Bugün gün boyu servis-elektirikçi bekçiliği yaptım; sonra da elimde parça
şamandıra arıyorum yedek parçacılarda. Önceki
elektrikçi parasını güzelce aldığı pompanın şamandırasını takarken kırmış. Tabi
gizli saklı yürütmüş işini. Sıkıntılı iş gizli kalmaz ya; bugün yine
aldatıldığımızı öğrendik. Yeni elektrikçi de yeni ustanın tavsiye ettiği bir
usta.
Şamandıra
parçasını, üretici firma artık ayrı üretmiyormuş, pompa ile beraber takım
olarak satıyormuş. Fiyatı da 700 lira. Ama pompa arızalı değil; kırık şamandıra
plastiği yüzünden şamandıra arızalı. Bir tel, kibrit kutusu kadar üç parça
plastik ve 15 santimetre uzunluğunda kablodan oluşan şamandıra 250 lira; eski
bir tanışıklıktan dolayı indirimle 150 liraya aldım.
Eski bir
tanışıklık dediğim de şu. Güven diyerek girdim ya söze. 30 yıl önce babamın
iş yerinin bulunduğu semtte bulunan bir yedek parçacının aynı işi yapan oğlu.
İki yedek parçacıda parçayı bulamayınca, oraya uğramıştım. Diğer iki parçacı
aracın şase numarası ile bir sürü tarama yaptılar bilgisayardan ve bana kötü
haberi verdiler; parça yok. Sadece fabrikadan siparişle gelecek. Ama eski
tanışıklıkla konuştuğumuz yedek parçacı parçaya şöyle bir baktı; getirin dedi,
getirdiler. Sanki rafta hazır tutuluyor da beni bekliyormuş gibi.
“Eski
dostluklar, samimiyet, insanlık, doğru sözler bitti!” dedi bana yedek parçacı. “
Biz mi bitirdik, sebep neydi bilmiyorum, ama bitti!” dedi.
Firmanın
soygun düzenine mi kızsam, iki yıldır sürekli aldatıldığıma mı; kararsızdım gün
boyu. Benim hatam yok muydu? Yoktu; güvenmek hata ise, çarkını zora takar
sürüklerim bu hatanın. Güvenmek hata olamaz.
Hata güveni kötüye kullanmak ve aldatmaktır. Bunu böyle peşin peşin ortaya
koymazsak, aldatanı değil, aldatılanı suçlarız; bu da iki kere aldatmaktır.
Sıkıntı
bir değil; araba dediğinizde iş ustalarda bitiyor. Geçen yıl, aracın balataları
değişmişti; ıslak olduğunda da tutmuyordu fren, tutunca da bırakmıyordu. Birkaç
kez kaza yapmaktan son anda kurtuldum. Fren bu; hayatî derecede önemli. Baktırdık; Çin malı takmış efendi. Neyse söylene
söylene değiştirdi o zamanki usta. Çıktık gittik; araba da sıkıntı sürüyor ama.
Ustayı aradık
o zaman; dalga geçiyor adam, alışacak araba diye. Bir ayda alışmadı frenler,
balatalar. Ustayı aradım fırça atmak için telefona cevap vermedi. Arabayı ona
götüren arkadaşa da kızdığımdan başka bir ustaya götürdüm. Bu kez berbere
sorarak.
Kulağı delik berberin iyi usta
diye beni gönderdiği adam, sorunu buldu; fren hidrolik hortumları tıkanmış,
değiştirdiler sorun çözüldü. Ama bu kez değiştirdiği körük, hidrolik yağı
sızdırıyor. Düştük peşine o zaman üç gün. Sorun basit; ama usta tuhaf, körük
içten kanallı olmalıymış; takılan kanalsız… neyse değiştirdiler, sorun bitti.
Son bir
aydır araba homurdanıyordu. Bu kez tek
sorumlu ve iyi bir usta bulalım dedim. Sorduk soruşturduk, tavsiyeyle gittik…
Orada bir de uzaktan bir akraba bulduk. Usta dürüst bir usta. “Çin malı
istemiyorum!” dedim. “Arabayı size getirdim, durum bundan ibaret, iki yıldır
araba belasından kurtulamadık. Her şeyini kendin elden geçir ve artık her şeyini
sen kontrol et!”
İş
bittiğinde yeni ustamız direksiyona geçti ve birlikte test sürüşüne geçtik.
Arabayı bana teslim ettiğinde içim rahattı. Elektrikçi sordum, yakıp
deposundaki sıkıntı için. Benzin göstergesi çalışmıyor, geçen yıl yaptığımız
onca masrafa rağmen. Onun tavsiyesi ile gittik. Servis beni parça aramaya
göndermedi, ama elektrikçi gönderdi. Meğer hikayesini biliyorlarmış işin.
Çırak almaya gitse, alamayacak, çünkü karar verici olanın gitmesi gerek.
Güven,
insan için vazgeçilmez bir şey. Hele araba için. Canınızı ve başka canları
taşıyor o araba. Küçük bir ihmal çok ağır bedeller ödetir. Ben düzenli olarak para ödüyorum, arabanın bakımı
için; ama düzenli olarak para alanlar arabanın bakımını düzenli yapmamışlar.
Bir kaza yapmış olsaydım, muhtemelen araç bakımsız görüneceğinden sorumlu
tutulacaktım. Allah korumuş diyorum.
Sanayi insanı
düzeldiği gün bu memleket düzelmiş demektir. İstisnalar elbette var ve bu
istisnalar güvenimizi diri tutuyor, sağ olsunlar.
Arabası
olan herkesin başı büyük belada… Eline bir anahtar alan usta diye geçiniyor.
Devlet
bu işe el atmazsa, denetlemez ve standart koymazsa işimiz çok zor. Helal-haram derdi sadece bizim gibileri geriyor.
Arif Şahin, 10.09.2013, Sonsuz Ark, Şaşkınların Tarihi 14