“Alevlerle beslenir kundakçılar. Alevdir yedikleri. Alevdir içtikleri.”
Söylüyorum size; kundakçılar at koşturur oldu agoralarında
kentlerin. Gayret etmekteler büyük bir açlıkla tutuşturmak için her hangi bir
evi, her hangi bir sokağı, herhangi bir mahalleyi, herhangi bir kenti. Gözleri
dönmüş.
Bakışları ürkünç, bakışları korkunç, bakışları vahşi. Salyaları akıyor her birinin.
Uluyorlar. Ulumaları işitiliyor dört bir yanında ülkemin. Ellerini
ovuşturuyorlar ektiklerini gördükçe. Sevinçlerini gizlemez olmuşlar. Her bir
eve düşen ateşle raks ediyorlar büyük bir coşkuyla. Saklama gereği bile
duymuyorlar. Saklamaya, saklanmaya gerek görmüyorlar.
Söylüyorum size; sesleri pek bir gür çıkıyor kundakçıların. Her
gün, her saat, her an çeşit çeşit yalanlar bulup kusuyorlar
agoralarına kentlerin. Yalan kokusundan geçilmiyor hiçbir sokaktan.
Utanmaksızın kusuyorlar yalanlarını. Yalanlardan medet umuyorlar.
Niyetleri gün yüzüne çıkmasın için kıvranıyorlar.
Niyetlerini en utanmaz yalanlarla örtüyorlar. Yalanları faş olunca da duymazdan
geliyorlar, yüzlerine vurulunca görmezden geliyorlar. Duymazdan, görmezden
gelme biricik meziyetleri bu sefil kundakçıların. Bu sefihlerin utanacak bir
yüzleri yok.
Söylüyorum sana; pek yaman birer bukalemundur bu kundakçılar.
Her rengi ustaca giyinirler. Her şekle kolayca girerler. Sen olurlar. Sen olduğuna
inandırırlar seni. Sen bile inanırsın sen olduğuna. Elinde bir kibritle
uyanırsın. Bir evi ateşe vermek üzere bulursun kendini.
Düştüğün tuzağı ayrımsadığında yapılacak pek fazla bir
şey yoktur artık. Öyle ise kovmalısın
bağından, bahçenden, mahallenden, sokağından, evinden bu kundakçıları. Evini, bağını, bahçeni, sokağını, kentini yurt edinmesine engel olmalısın.
Kovmalısın yanından. Fırsat vermemelisin soluk
almasına. Yalanlarını kusmasına. Kulaklarını tıkamalısın çağrısına.
Çağrılarına. Yüzün komşundan yana dönük olmalı. Kundakçının aranıza girmesine
imkânı olmamalı. Bulmamalı böylesi bir imkânı.
Söylüyorum size; bir anlık bir heves değil
kundakçılarda olan. Dün yaptıklarından nasıl haz aldılarsa bu günde peşindeler
o hazzın. Bitimli bir heves değil taşıdıkları. Geçici bir hevesleri olmadı
hiçbir dem. Olmayacak da.
Alevlerle beslenir kundakçılar. Alevdir yedikleri. Alevdir içtikleri. Alevdir
kustukları da. Evet, kustukları da
alevdir. Alevlerle raks etmesini
severler. Yükselen alevleri okşarlar, ışıklarını alevlerden alırlar. Yanan bir
insanı görmektir biricik sevinçleri. Yanan bir evi değil yanan tüm bir ülkeyi
görmektir dilekleri. Dünyanın yanışını izlemektir emelleri.
Söylüyorum size; kundakçılar bütün bir insanlığı zehirlemenin
peşindedir, bütün bir insanlığı yakmanın peşindedir. İnsan olana, insanca olanadır tüm öfkeleri. İçtikleri her neyse odur onları zehirleyen. Odur onları böylesine vahşi yapan. Odur onları böylesine zalim yapan.
Belki iblisin sunduğu şarapla zehirlenmiştir her bir
kundakçı. Belki iblisin fısıltılarına kulak verdiği için böylesine zalim
olmuştur her bir kundakçı. Belki her bir kundakçı bu yüzden düşmandır insana.
İnsanca olana.
Her bir kundakçı insandan yana ne varsa düşmandır ona.
İnsanı, insanca olanı, insandan yana olanı gördüğünde kudurmuş bir köpeğe
döner, belki iblisten daha fazla
vahşileşir. Belki iblisten daha fazla
zulümledir.
Belki iblisten daha şerirdir, daha şedittir ara
bozmada, yalan bulmada. Yalan kurmada.
Yalan fısıldamada. Belki yalanları iblise bile fazla gelir. Belki iblis bile
zehirleniyordur buldukları, kurdukları, fısıldadıkları yalanlardan tilmizi
kundakçıların.
Söylüyorum; size yalanlarına fırsat vermeyin
kundakçıların. Soluk almasına fırsat vermeyin. Ellerindeki kibriti, çakmağı
alın. Fırsat vermeyin çakmasına. Fırsat vermeyin evinizi yakmasına. Fırsat
vermeyin kulaklara fısıldadıklarına. Fısıldayacaklarına.
Söylüyorum size; fırsat vermeyelim kundakçılara. Yıldırmasın
bizi pervasızlığı kundakçıların. Ürkütmesin bakışları. Yüreğimize korku
salmalarına bir fırsat vermeyelim. Fırsat verilmesin.
Anımsayalım dün verdiğimiz fırsatları. Ne analar
ağlamıştı. Ne evler yanıp kül olmuştu. Ne kentler harap olmuştu. Harap
edilmişti sokaklar.
Söylüyorum size; birlikte çıkalım karşısına kundakçıların. Heveslerini kursaklarında boğalım. Şölenlerini
başlarına yıkalım. Sevinçlerini yakalım ellerindeki kibritle, çakmakla.
Cemal Çalık, 13.09.2013, Konuk
Yazarlar, Sonsuz Ark