“Her şey, hiçbir zaman şimdi olduğu kadar şeffaf
olmadı.”
Yavan, yaygın ve utanmaz bir psikolojik kekremsilik
vardır ya hani. Herkes suçluyu tanır, ama yüzlerce sebep yüzünden susar,
söylemez, o suça susarak ortak olur ve artık solunan hava çekilmez hâle gelir
de bir tepki bekler ya insan. Salih Memecan’ın 18 Eylül günü Sabah Gazetesinde yayınlanan
karikatürü, bu iğrenç havanın şişirdiği balonların tümünü işte öyle patlattı.
Karikatür
‘Eylemciler Arasında İş Bölümü’ başlığı altında sırtı dönük kovboy şapkalı
birinin dört eylemciye görevlerini tek tek saymasını konu ediniyor: “Sen taş
atacaksın, Sen molotof kokteyli, Sen barikat kuracaksın. Sen öleceksin!”
Karikatürün
yayınlandığı sabah erken saatlerde sosyal medyada ciddi gürültüler koptu. Salih
Memecan eski iş arkadaşları tarafından karikatürden dolayı kınandı, buna
karşılık gerçeği net bir şekilde gören deneyimli insanlar tarafından da desteklendi.
Türkiye her zamanki gibi ikiye ayrıldı. Normaldi bu aslında.
Karükatürü
sanat diyerek her açıdan fikir özgürlüğünün sembolik temsilcisi sayan ve bu
sanatı dini değerlere saldırı aracı olarak kullananların bu iki yüzlü tavrını
görünce hiç şaşırmadım. Fikir özgürlüğü mü? Kendine istediğin kadar başkasına da
istesene; neden kınıyorsun? Kınayacağına yalan de, iftira de, niye diyemiyorsun?
İşin en
can alıcı tarafı karikatürün kuşkusuz bir gerçeği temsil ettiği ve veciz bir
şekilde anlattığı meselesi. Hakaret içermiyor; kameralarla tespit edilen ve yayınlanan
görüntülerde Gezi terörü devrinde, Ankara’daki gösterileri organize eden kadını
herkes gördü.
Kaldırım taşlarını sökerek polise fırlatanları, Başbakan’ın evine iki koldan saldıranları, sokakları, caddeleri alevlerle dolduranları kim organize etti? İngiliz
elçiliğinin bütün sivil personeli bile kırmızı kıyafetlerle gezicilere destek
verdiler.
İstanbul’daki
organizasyonun Divan Otel’den lojistik destek aldığını iddia etmeyeceğim
elbette. Mustafa Koç, “Divan Otelimiz, gayet insani bir yaklaşım sergilerken
hadise başka mecralar tarafından çok çarpıtıldı. Korkunç bir bilgi kirliliği, bir
dezenformasyon ve teröristlere yardım ediyormuşuz gibi bir hava estirildi.” diye açıklama yaptı. Doğru kabul etmek zorundayız.
Cem Boyner’in de sadece “Ben de çapulcuyum”
dediğini, Doğuş Holdingin ve Doğan Holdingin demokratik seçeneklerle hepimizi
sınırladığını ve o kadarla kaldıklarını düşünürsek içeriden doğrudan destekçi
arayamadığımızda, ülkemizin güzide holdinglerini suçlamayı düşünmeyeceğiz tabi.
Kimi işaret edecek parmaklarımız? Elbette kirli parmakların her zamanki
adresini.
Salih Memecan’ın kovboy şapkasının Amerika’yı işaret
etmesi biraz da böylesine bir sıkışmışlık hissinden kaynaklanıyor. İçeriden kimseyi
doğrudan suçlayacak kanıtlarımız yok. Doğal olarak parmaklarımız kronik ve
olağan suçluya doğru uzandı. Amerika’yı en iyi tanıyan ülke bizdik;
laboratuardık çünkü. Dünya’da uygulanmadan önce neredeyse bütün iç kaoslar, darbeler
bizde denendi; sonuçlandırıldı. Bizdeki kaosçular
ve darbeciler darbe tahsillerini West Point’te yaptılar.
Amerikalı
kovboylar, PKK, DHKP-C dahil bütün sağ ve sol örgütlerin, El kaide gibi
katillerin en temel işvereni. İntihar bombacılarının, ölüm oruçlarının tek adresi, yani görev taksimcisi Salih Memecan’ın
çizdiği gibi tek; Amerika. İsrail, İngiltere, Fransa, Almanya, İran gibi alt işbirlikçilerin
bağlı olduğu merkez de orası. Aksini iddia eden varsa, eski tabirle o da
işbirlikçidir.
Salih Memecan
kendisini kınayanlara kızgın:
"Gençlerin
ölümleri beni çok üzüyor. Geçmişte bu çatışmalardan çok çekmiş bir toplumuz;
artık bu tür oyunlara, komplolara gelmememiz lazım. Bunlar yüzünden gençler
ölmemeli. Komplonun
arkasında kim görev dağılımı yapıyorsa, kimin parmağı varsa artık durmalı.
Bunları demek için bu karikatürü çizdim. Bu fikirler de karikatürde çok açık
seçik bellidir. Yanlış anlayanlara hayret ediyorum. Ben 30 yıldır çiziyorum.
Geçmişte nerede duruyorsam şimdi de oradayım.
Doğru olduğunu düşündüğümü çizerim. Geçmişte de bu tür ölümlere hayır
dedim şimdi de."
PKK’nın
ölüm oruçlarını organize eden ve sona erdirenler, DHKP-C’nin ölüm orucuna
yatacaklar listesini hazırlayanlar ve en son gezi teröründe nedense hep alevi
eylemcilerin ortalığı yakıp yıkmasına ve öldürülmesine destek verenler hep aynı
kişilerdi. Öcalan’ı asmamak şartıyla solcu Ecevit ile ülkücü Bahçeli ve liberal
Mesut Yılmaz’a teslim eden ve görev taksimi gereği idam cezasını kaldırtan
Amerika değil miydi?
Komplo
teorisi mi? Teori dediğiniz şey kanıtlanmamış tezdir. Bu komplonun
kanıtlanmamış bir tek eylemi kaldı mı? 60 öncesi, 71 öncesi, 80 öncesi, 2000 öncesi, 2002 sonrası Amerika’nın
yaptığı görev taksimleri hiç sekmeden işlemedi mi? Özal’ı öldürenler, 28 Şubat’ı
yapanlar, Ergenekon’u , Balyoz’u organize edenler, Ak Parti’ye kapatma davasını
açtıranlar, enstitülerde anayasa
mahkemesi başkanının öldürülmesini tartışanlar, Mumcu’yu öldürtenler hakkında şüphesi olan kaldı mı?
Amerika’nın
Ergenekoncuları ve Balyozcuları kollayan
açıklamalarına, gazeteci kisvesi altında organize terör eylemleri yapanlar hakkında
kaygılanmasına ne diyeceksiniz? Son ABD Elçiliğinde patlayan DHKP-C bombasına
ve bombacısına kadar DHKP-C’yi hiç gündemine almayan ABD’nin yargıdan falan
bahsetmesi de ne demek oluyordu? ABD Elçiliğinde patlayan canlı bombaya sen
öleceksin görevini veren kimdi acaba? Daha önce ölüm orucuna yatırdıkları, sonra "Git
kendini patlat!" dedikleri Ecevit Şanlı’nın işvereni kimdi?
Karikatürden
korkanlar, karikatürün cesaretinden, anlattığından değil tek karede büyük mesaj
vermesinden rahatsızlar. Bu mesaj gerçek olmasaydı bu kadar büyük gürültü
koparmazdı. Gazeteci kılıklı Ergenekon kalemleri bir karikatüriste saldırarak
içlerindeki boğulmuş havayı göğe savurmazlardı.
Salih Memecan,
hakkında yüzlerce kitap yazılmış bir konuda yeni bir söz söylememişti. Her şey
hiçbir zaman şimdi olduğu kadar şeffaf
olmadı. Bu yüzden o demokrasi, özgürlük ve insan hakları maskesinin arkasına
saklanan düzenbazların kınayacağı tek şey kendi ruhları, kişilikleri ve yaptığı
kirli işlerdir.
Suç
çırılçıplak ortada… Suçu savunanlar da karşısında
olanlar da ortada. Fazla lakırdıya gerek yok.
Arif Şahin, 19.09.2013, Sonsuz Ark, Şaşkınların Tarihi 16