19 Eylül 2013 Perşembe

SA415/AŞ16: Karikatürün Gücü

“Her şey, hiçbir zaman şimdi olduğu kadar şeffaf olmadı.”


Yavan, yaygın ve utanmaz bir psikolojik kekremsilik vardır ya hani. Herkes suçluyu tanır, ama yüzlerce sebep yüzünden susar, söylemez, o suça susarak ortak olur ve artık solunan hava çekilmez hâle gelir de bir tepki bekler ya insan. Salih Memecan’ın 18 Eylül günü Sabah Gazetesinde yayınlanan karikatürü, bu iğrenç havanın şişirdiği balonların tümünü işte öyle patlattı.

Karikatür ‘Eylemciler Arasında İş Bölümü’ başlığı altında sırtı dönük kovboy şapkalı birinin dört eylemciye görevlerini tek tek saymasını konu ediniyor: “Sen taş atacaksın, Sen molotof kokteyli, Sen barikat kuracaksın. Sen öleceksin!”

Karikatürün yayınlandığı sabah erken saatlerde sosyal medyada ciddi gürültüler koptu. Salih Memecan eski iş arkadaşları tarafından karikatürden dolayı kınandı, buna karşılık gerçeği net bir şekilde gören deneyimli insanlar tarafından da desteklendi. Türkiye her zamanki gibi ikiye ayrıldı. Normaldi bu aslında.

Karükatürü sanat diyerek her açıdan fikir özgürlüğünün sembolik temsilcisi sayan ve bu sanatı dini değerlere saldırı aracı olarak kullananların bu iki yüzlü tavrını görünce hiç şaşırmadım. Fikir özgürlüğü mü? Kendine istediğin kadar başkasına da istesene; neden kınıyorsun? Kınayacağına yalan de, iftira de, niye diyemiyorsun?

İşin en can alıcı tarafı karikatürün kuşkusuz bir gerçeği temsil ettiği ve veciz bir şekilde anlattığı meselesi. Hakaret içermiyor; kameralarla tespit edilen ve yayınlanan görüntülerde Gezi terörü devrinde, Ankara’daki gösterileri organize eden kadını herkes gördü.

Kaldırım taşlarını sökerek polise fırlatanları, Başbakan’ın evine iki koldan saldıranları, sokakları, caddeleri  alevlerle dolduranları kim organize etti? İngiliz elçiliğinin bütün sivil personeli bile kırmızı kıyafetlerle gezicilere destek verdiler.

İstanbul’daki organizasyonun Divan Otel’den lojistik destek aldığını iddia etmeyeceğim elbette. Mustafa Koç, “Divan Otelimiz, gayet insani bir yaklaşım sergilerken hadise başka mecralar tarafından çok çarpıtıldı. Korkunç bir bilgi kirliliği, bir dezenformasyon ve teröristlere yardım ediyormuşuz gibi bir hava estirildi.” diye açıklama yaptı. Doğru kabul etmek zorundayız.

Cem Boyner’in de sadece “Ben de çapulcuyum” dediğini, Doğuş Holdingin ve Doğan Holdingin demokratik seçeneklerle hepimizi sınırladığını ve o kadarla kaldıklarını düşünürsek içeriden doğrudan destekçi arayamadığımızda, ülkemizin güzide holdinglerini suçlamayı düşünmeyeceğiz tabi. Kimi işaret edecek parmaklarımız? Elbette kirli parmakların her zamanki adresini.

Salih  Memecan’ın kovboy şapkasının Amerika’yı işaret etmesi biraz da böylesine bir sıkışmışlık hissinden kaynaklanıyor. İçeriden kimseyi doğrudan suçlayacak kanıtlarımız yok. Doğal olarak parmaklarımız kronik ve olağan suçluya doğru uzandı. Amerika’yı en iyi tanıyan ülke bizdik; laboratuardık çünkü. Dünya’da uygulanmadan önce neredeyse bütün iç kaoslar, darbeler bizde denendi; sonuçlandırıldı. Bizdeki  kaosçular ve darbeciler darbe tahsillerini West Point’te yaptılar.

Amerikalı kovboylar, PKK, DHKP-C dahil bütün sağ ve sol örgütlerin, El kaide gibi katillerin en temel işvereni. İntihar bombacılarının, ölüm oruçlarının  tek adresi, yani görev taksimcisi Salih Memecan’ın çizdiği gibi tek; Amerika. İsrail, İngiltere, Fransa, Almanya, İran gibi alt işbirlikçilerin bağlı olduğu merkez de orası. Aksini iddia eden varsa, eski tabirle o da işbirlikçidir.

Salih Memecan kendisini kınayanlara kızgın:

"Gençlerin ölümleri beni çok üzüyor. Geçmişte bu çatışmalardan çok çekmiş bir toplumuz; artık bu tür oyunlara, komplolara gelmememiz lazım. Bunlar yüzünden gençler ölmemeli. Komplonun arkasında kim görev dağılımı yapıyorsa, kimin parmağı varsa artık durmalı. Bunları demek için bu karikatürü çizdim. Bu fikirler de karikatürde çok açık seçik bellidir. Yanlış anlayanlara hayret ediyorum. Ben 30 yıldır çiziyorum. Geçmişte nerede duruyorsam şimdi de oradayım.  Doğru olduğunu düşündüğümü çizerim. Geçmişte de bu tür ölümlere hayır dedim şimdi de." 

PKK’nın ölüm oruçlarını organize eden ve sona erdirenler, DHKP-C’nin ölüm orucuna yatacaklar listesini hazırlayanlar ve en son gezi teröründe nedense hep alevi eylemcilerin ortalığı yakıp yıkmasına ve öldürülmesine destek verenler hep aynı kişilerdi. Öcalan’ı asmamak şartıyla solcu Ecevit ile ülkücü Bahçeli ve liberal Mesut Yılmaz’a teslim eden ve görev taksimi gereği idam cezasını kaldırtan Amerika değil miydi?

Komplo teorisi mi? Teori dediğiniz şey kanıtlanmamış tezdir. Bu komplonun kanıtlanmamış bir tek eylemi kaldı mı? 60 öncesi, 71 öncesi, 80 öncesi, 2000 öncesi, 2002 sonrası Amerika’nın yaptığı görev taksimleri hiç sekmeden işlemedi mi? Özal’ı öldürenler, 28 Şubat’ı yapanlar, Ergenekon’u , Balyoz’u  organize edenler, Ak Parti’ye kapatma davasını açtıranlar,  enstitülerde anayasa mahkemesi başkanının öldürülmesini tartışanlar, Mumcu’yu öldürtenler  hakkında şüphesi olan kaldı mı?

Amerika’nın Ergenekoncuları ve Balyozcuları  kollayan açıklamalarına, gazeteci kisvesi altında organize terör eylemleri yapanlar hakkında kaygılanmasına ne diyeceksiniz? Son ABD Elçiliğinde patlayan DHKP-C bombasına ve bombacısına kadar DHKP-C’yi hiç gündemine almayan ABD’nin yargıdan falan bahsetmesi de ne demek oluyordu? ABD Elçiliğinde patlayan canlı bombaya sen öleceksin görevini veren kimdi acaba?  Daha önce ölüm orucuna yatırdıkları, sonra "Git kendini patlat!" dedikleri Ecevit Şanlı’nın işvereni kimdi? 

Karikatürden korkanlar, karikatürün cesaretinden, anlattığından değil tek karede büyük mesaj vermesinden rahatsızlar. Bu mesaj gerçek olmasaydı bu kadar büyük gürültü koparmazdı. Gazeteci kılıklı Ergenekon kalemleri bir karikatüriste saldırarak içlerindeki boğulmuş havayı göğe savurmazlardı.

Salih Memecan, hakkında yüzlerce kitap yazılmış bir konuda yeni bir söz söylememişti. Her şey hiçbir zaman  şimdi olduğu kadar şeffaf olmadı. Bu yüzden o demokrasi, özgürlük ve insan hakları maskesinin arkasına saklanan düzenbazların kınayacağı tek şey kendi ruhları, kişilikleri ve yaptığı kirli işlerdir.

Suç çırılçıplak ortada…  Suçu savunanlar da karşısında olanlar da ortada. Fazla lakırdıya gerek yok.


Arif Şahin, 19.09.2013, Sonsuz Ark, Şaşkınların Tarihi 16



Seçkin Deniz Twitter Akışı