“Kıyafet önemli midir? Önemlidir elbette. Önemli
olmasaydı koskoca devlet bütün kurumlarıyla kıyafetlerle uğraşır mıydı?”
Biraz geçmişe uzandım bugün. Düşündüm,
insanları izledim. Çok değil, çeyrek asır geçti aradan; ama o kadar çok
kendimizden, kendimize benzemekten uzaklaştık ki. 90’lı yıllarda soykırıma uğrayan Müslüman Boşnakları televizyondan
izlediğimizde, tuhaf tuhaf bakardık.
Müslüman Boşnak kadınlar kılıkları ve kıyafetleri ile diğer Avrupalılardan hiç
de farklı değillerdi. Müslüman deyince insan daha başka kıyafetler bekliyor. O
kadar çok benzeşmiş olmalarına rağmen, onların
Müslüman olduklarını biliyorlardı soykırımcı Sırplar. Demek kıyafet değişince
din değişmiyordu.
Boşnakların giyimlerinin sosyalist Yugoslavya
rejiminin eğitim süreçlerinin kurbanı olduğunu ve din bilinçlerinin erozyona
uğradığını düşünürdük. Nitekim öyleydi de. Bugün bizde nasılsa orada da
öyleydi. 80’li yıllarda başlayan başörtü düşmanlığı ülkemizin her tarafına
hızla sirayet ettirildi. Okullarda ve devlet dairelerinde devlet projesi olarak
başlatılan ayrım, iş hayatına ve sosyal
hayata yayıldı. Şimdi demokratikleşme paketleriyle bu insanlık dışı projenin
zararlarını ortadan kaldırmaya çalışıyor devlet. Fakat zararları telafi etmek
çok zor; artık derinleşmiş bir kıyafet yaramız var.
Çarşılarımız pazarlarımız, başı örtülü
annelerin yanında yürüyen mini etekli, askılı tişörtlü kızlarımızla dolu. Ayrım
o kadar açık ki. Devlet baskısı önce anne ile kızını ayırmış; anne kızına söz
dinletemiyor. Kızı, özgürlüğü kıyafetlerinde gerçekleştirmek istiyor. Yıllarca
baskı altında yaşamış olan başörtülü kızlarımız da daha güzel görünmek ve
beğenilmek telaşında.
Hepsine, her şeye normal gözüyle bakmalı
mıyız? Bakacaksak; normal nedir? Bir Müslüman nasıl giyinmelidir?
Dün bir yerde, dinî algıları hiç de kuvvetli
olmayan birinden şunu duydum: “Bizim zamanımızda şu dar kotları giyen kızlara
kötü gözle bakılırdı!” Dar kot dediği kıyafetleri giymeyen genç kızımız kalmadı
neredeyse. Üstüne bir tunik salan bazı başörtülü kızlarımız için vazgeçilmez
kıyafetlerden biri dar kot.
Kıyafet önemli midir? Önemlidir elbette. Önemli
olmasaydı koskoca devlet bütün kurumlarıyla kıyafetlerle uğraşır mıydı?
Cumhuriyet kurulduğunda, toplumu değiştirmek için yapılan ilk şey kıyafet
devrimi değil miydi? Şapka denen enstrüman yüzünden insanlar asılmadı mı?
Kıyafet neden önemlidir? Erkeklerin kıyafetine
pek fazla itibar etmeyen bir devlet kadınların kıyafetlerine neden müdahale
eder? Devletin müdahalesi neden kadınların bedenlerini daha çok teşhire yöneliktir?
Devlet ne ister kadının bedeninden? Neden zorla başını ve vücudunu açtırır?
Rahmetlik babamın işyeri biraz sosyete
kesiminden insanın yaşadığı bir yerdeydi. Askılı bluzlarla gezip dolaşmaya
alışkın olan bazı kadınlar, bizim dükkana gelirken üstlerine bir şal alırlardı.
Babam çoğunun ailelerini de tanıdığından onlara kızları gibi davranırdı. Babamın
değerlerine saygı gösterirler, onu sevdiklerinden rahatsız olmasını istemezlerdi.
Çeyrek asır önce öyleydi; insanlar farklı
değerlere sahip olsalar da ortama göre kıyafetlerine dikkat ederdi. Zengin, sosyete
kesiminden kadınlar hasbelkader orta ve alt gelir grubunun yaşadığı semtlere
gittiklerinde sırtlarına bir şal alır öyle giderlerdi. Orta ve alt gelir
grubundan insanlar da zengin semtlere gittiklerinde üst-başlarına daha bir özen
gösterir, işlerini görür ve gelirlerdi. Bazen başlarını açarak giden kadınlar
da olurdu o semtlere. Kimse kimseye karışmazdı.
Herkesin kendi aklına ve geleneğine göre
davrandığı bir kültürden, herkesin neredeyse aynı şekilde giyindiği bir kültüre
taşınmak gerçekten korkutucu. Geçmişte sosyete kesiminin giydiği kıyafetleri
bütün kızlarımızın ve kadınlarımızın sırtında görünce kimin galip geldiğini
hüzünle seyrediyoruz.
Öyle derdi babam, eş-dosta, nazının geçtiği
kimselere: “Küçük kızınıza mini etek giydirirseniz, o çocuk öyle alışır,
büyüdük sıra ona uzun giydirmeniz zorlaşır!”
Babam haklıydı. Fırfırlı küçük mini etekleri
ve kalın çoraplarıyla küçücük bebeklerimize bakıyorum, onlara büyüyünce nasıl uzun giydireceğiz? Geri kafalı olmak
böyle bir şey galiba. Çocuk bu ne olacak diye düşünenlere hayretle bakıyorum.
O günün çocukları bugünün yetişkinleri ve o
gün öyle giyinenler bugün böyle giyiniyorlar. Kim size çocuk sadece çocuktur
dedi ki? Çocuk bir kişiliktir, bir karakterdir. Hırsızlık, yalancılık ne kadar
kötü bir şeyse, kadının bedeni üzerinden yürütülen her şey o kadar kötü bir
şeydir. Bunu çocuklarımıza öğretmeyecek miyiz?
Din ne işe yarar o zaman?
Hangi kafayla çalışırsanız çalışın, insanoğlu
yaratıldığından beri, kadın bir meta olarak kullanılmıştır. İnsan var oldukça
da kullanılacaktır. Buna mani olacak olan tek güç dindir, bilinçtir. Kadını,
kızı bilinçsizce bir özgürlük hevesiyle beslerseniz toplumun geleceğinde aile
olmaz, nesil olmaz. Erkek bu mesele de
fail değildir, mef’uldur.
Kilise, Sinagog ve Câmi bize kadını ve kadının
kimliğinde değişen toplumları ve bireyleri anlatır. Her üç mekan da kadınları
örtülü ve korunmuş görmek isteyenlerin bulunduğu yerlerdir. Yani sorun sadece, bana,
benim dinime ait bir sorun değildir. Sorun sadece kadına ait de değildir.
Kadınlarımız ve kızlarımız bu devirde kendilerine
karışılmasını istemiyorlar. Annelerimiz de kadındı, ama onlar bize ve kız kardeşlerimize
karışırlardı. Karışmaları gerekirdi. Çünkü anneler, kızlarının geleceğini kendi geçmişlerinden
bilirler. Çünkü anneler ahlâkın ne demek olduğunu iyi bilirler.
Boşnak Müslüman kadınlar ve kızlar, büyük bir
soykırımla, tecavüzlerle kendilerine Müslüman olduklarını hatırlatanlara karşı
bugün ne yapıyorlarsa, inançlarından, değerlerinden bilinçli bir şekilde
soyutlanan kızlarımız ve kadınlarımız da aynı şekilde bir şeyler yapmalılar.
Boşnak kadınların gözlerindeki acı, bizim bütün kadınlarımızın gözlerinde
parlamadıkça biz kıyafetlerden çekip giden değerlerimizin arkasından ağlamaya
devam ederiz.
Çocuklarımıza, kız-erkek diye ayırmadan,
bedenlerine değer vermelerini öğretmeliyiz. Kendilerine saygı duymayı,
birilerine göre değil, inançlarına göre yaşamayı belletmeliyiz.
Kötü bir şey istemiyoruz; kızlarımız ve kadınlarımız
Allah rızası için bize karışın diyebilecek kalitede olmalılar ya da bizi
karıştırmayacak kadar bizi terbiye edecek kalitede.
Çocukluğum burnumda tütüyor. Mahallerimiz birbirine karışmış; biz Müslüman mahallesindeyken, onlar Gayr-i Müslim
mahallelerdeyken, mahallelerimiz ayrıyken
ben çok daha huzurluydum.
Doğa Toprak, 21.09.2013,
Sonsuz Ark