“Hatırlatması
benden, Cemaat ‘Balans Ayarı Büyüsü’nden kurtulamazsa, kendisi ayar görecek bu
milletten.”
'O açıklama demokrasi ayarı!' Hüseyin Gülerce
Cemaat konulu yazılar yazmak, tahliller yapmak artık beni yoruyor, ama şakirdlerin yorulduğunu sanmıyorum. Çalışmaya devam ediyorlar; hep yaptıkları gibi hedeflerini netleştirip, kulaklarını tıkıyorlar ve her şeyi en iyi bilenler olarak hepimize ‘ayar’ veriyorlar. ‘Balans Ayarının Cemaat Hâli’ bu.
Yine
kızacaklar, biliyorum; fakat kızmaları gerçekten beni ilgilendirmiyor.
Yaptıklarının kimi kızdırdığını umursamıyorlarsa, yaptıklarını yazanlara
kızmaları da yazanları ilgilendirmeyecek. Nasılsa herkes yerini belirlemiş
durumda ve kutuplar şeksiz-şüphesiz net. Bir vesayet dayatmasından kurtulduk,
bir başka vesayet dayatmasına karşı kafa patlatıyoruz. Neden? Hani biz
kardeştik?
Kardeşliğin tarifini de şakirdler yaptığına göre ve biz bu tarife sığdırılamadığımıza göre, cemaat konulu hasbihaller elzem. Hep onlar kendi aralarında hasbihal edip, nur damlaları yağdıracak değiller ya. Bir ara Ergenekon neslinin en büyük hedef kitlesi şakirdlerdi, ama şimdi değişmiş durum; kimse cemaati öcü olarak takdim etmiyor artık gazete sayfalarında.
Ne zaman
değişti bu ‘şekil’? Fenerbahçe, Cübbeli , Baykal gibi hususlarda Fethullah Gülen’in
bizzat, bilfiil işe dahil olmasıyla sulh ilan edildiğinden beri. Şakirdler, Ergenekon
dalgalarının daha sivil, daha yargısal, daha holding renklerinin iktidar
tarafından durdurulduğunu iddia ederek, imal ettikleri kavgada kendilerine hak
payı ayırıyorlarsa da, şimdi hep beraber yan yana durup İktidar Partisi’ne hiç
esnemeden saldırıp duruyorlar. Konu Hakan Fidan’ı aştı, geçti çünkü.
Muhalif
olma hakları vardır, bunu tartışmıyorum, fakat pervasız olma haklarını hâlâ
anlaşılmaz buluyorum. Gezi Parkı’nda eylemcilerle aralarında doğan muhabbet, Zaman ve Today’s Zaman gazeteleri ile STVHaber, STV ve bilhassa Lale sembollü MehtapTV adlı televizyon kanallarında icra
edilen ‘akıl defteri’ gibi programlarda şiddetli ve istihzâ yüklü eleştirilerle
cesamet buldu. Muhabbetleri daim olsun; ama unutmasınlar kardeşlerimiz olmaktan
hızla uzaklaşıyorlar.
Her
türlü küstah dili asla ihmal de etmesinler; Ergenekon nesli düşmanlık etse de istihzâ
çukurlarına girmek gibi bir kabalığa şakirdler kadar bulaşmış değildi. PKK ile
husumet alanlarını azar azar yok edip neredeyse paralel yollar ürettikleri bu
zamanda %50 oy almış bir iktidar partisi ile yolları bu kadar hızlı ve sert bir
şekilde ayırmak hiç de hayra yorulacak bir durum değil.
Cemaat’in
partilere nasıl baktığını artık çözmüş bulunuyoruz. Geçmişte de şimdi de
partiler birer araç. Şakirdlerin her eylemi Fethullah Gülen’in iki dudağı
arasından çıkacak sözlerle balans ayarı gücü kazanıyor. Nasıl bir şeyse,
İktidar Partisi ve Diyanet, 'Cemevi ibadethane değildir’ diyor, Gülen, pat diye kasası
olmadığı iddia edilen cemaatin tüm masraflarını karşıladığı cemevi-cami
kompleksi inşa ediyor.
Maksat ne?
Aleviler üzerinden yapılan bölücülüğün önüne geçmek. Tabi hükümet, bütün gücüne
rağmen şakirdlerin gözünde bu hususlarda yetersiz ve bu durumlarda inisiyatif
alma hakkı Gülen’e ait.
Ne gariptir
ki; kendilerinde vehmettikleri güç, onları umarsız ve pervasız yapıyor.
Neredeyse tüm yazarları ve ilişkide bulundukları kişiler, kapatılması planlanan
dershanelere cansiperâne destek veriyorlar, o kadar ileri gidiyorlar ki;
dershaneler yerine okulların kapatılmasını bile tavsiye edecek kadar gözleri
dönmüş oluyor.
Hüseyin
Gülerce’nin Emre Uslu’ya, Ekrem Dumanlı’nın Mehmet Baransu’ya medya meydanında
verdikleri balans ayarı göstermelik bir ayar olarak kaldı. Hem öyle bir ayar girişimiydi ki bu; Hüseyin
Gülerce Twitter’da yazdıkları yüzünden "Bu ben değilim’ deme gereği duydu. Emre Uslu Hüseyin Gülerce’nin kimyasını
bozmuştu. Her fırsatta İktidar Partisi’ne içi boş iddialarla yüklenen Emre Uslu
şimdi, şaibeli ilişkileri olan Çarşı Grubuna sahip çıkmakla meşgul.
Ekrem
Dumanlı, o her şeyi bilen adam, o üstün gücüyle medyaya fırça attı. Mesele
neydi? Mesele Gezi Parkı Terörü’ne destek verdiği iddia edilen her yeri yakan 18’lik
delikanlılarla, sapan taşlarıyla polise saldıran 70’lik ninelerden ne zarar geleceğini
soran Mustafa Koç’un açıklamalarına neden yeterince yer verilmediğinden
rahatsız olmuştu Ekrem Dumanlı. Nihayetinde Türkçe Olimpiyatlarının sponsoru
olan Koç Holding’in patronu bahis mevzuuydu.
Dolmabahçe
Sarayı’na, Dolmabahçe sarayına giden yol üzerindeki Dolmabahçe Camii’ne, Başbakan’ın
İstanbul ve Ankara’daki evlerine saldıranlar masum piknik-doğa severler olarak
çok hoş görünebilirler Ekrem Dumanlı’ya, ama bize göre hâlâ saldırganlar ve
terör üreten kişiler olarak çalışmaya devam ediyorlar. Koç Holding kendilerine ait
Divan Oteli’nde onları ağırladı, onlara destek verdi. Mustafa Koç da yaptığı
açıklama ile bu desteği sahiplendi. Eğer vicdanı kibirle boğulmadıysa Ekrem
Dumanlı’nın, Koç’un bu desteğini
sorgulaması medya holdingi olarak onun da sorumluluk alanında. Cemaat medyasının olabilir ama medyanın tümünün Koç’a gönüllü
reklamcılık yapma görevi yok.
PKK'nın cemaate yönelik eleştirilerine bir sözcü gibi cevap veren ve neredeyse yapmanız gerekenler şunlar şunlar diyen Ekrem Dumanlı'nın MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye olan sıcak ilgisi de balans ayarının sonraki adresini gösteriyor sanırım. Her gün bağıran çağıran Bahçeli, Dumanlı'ya göre makul açıklamalar yapıp tarafları mutedil olmaya çağırmış. Makul, mutedil sözcüklerinin kavram haritasındaki yeri de değişti demek ki.
PKK'nın cemaate yönelik eleştirilerine bir sözcü gibi cevap veren ve neredeyse yapmanız gerekenler şunlar şunlar diyen Ekrem Dumanlı'nın MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye olan sıcak ilgisi de balans ayarının sonraki adresini gösteriyor sanırım. Her gün bağıran çağıran Bahçeli, Dumanlı'ya göre makul açıklamalar yapıp tarafları mutedil olmaya çağırmış. Makul, mutedil sözcüklerinin kavram haritasındaki yeri de değişti demek ki.
Günler
geçecek, cemaatler de ömürleri bitince tarihe karışacaklar, ama şakirdler farkında
değiller, cemaatlerin tarikatlerin bitiş tarihini yakına çekiyorlar. Onları
küle çevirecek olan köz için için yanıyor. Bu memleket iki kere kan dökerek
darbe yapan askerleri bile hizaya getirdi; cemaat ne ki? Sisi ile aralarının
iyi olması onları cesaretlendirmesin. Türkiye’nin Sisileri şu anda teker teker
yargılanıyorlar. Bunu sağlayan da
Hükümet, cemaat değil. Hizmetleri olmuşsa da şu anda o hizmeti ters yüz edecek
şekilde çalışarak sıfırlıyorlar.
Hatırlatması
benden, cemaat ‘Balans Ayarı Büyüsü’nden kurtulamazsa, kendisi ayar görecek bu
milletten.
Ben
yavaş yavaş siliyorum; nasılsa körler ve sağırlar hâriç herkes ateşi ve odunu
çok iyi görüyor ve duyuyor.
Arif Şahin, 24.09.2013, Sonsuz Ark,
Şaşkınların Tarihi 17