“Ödünç verilmiş ağıtlar, bir gün
bir başka ölünün ağıt töreninde geri alınmak üzere tasarlanmıştır.”
Ağıtlar
bir tür vedalaşmadır; daha çok bağıran, yırtınan bir an önce unutmak
isteyendir... Unutmak ve geleceğin sorunsuz, çakıltaşsız, çapaksız
bakışlarından geçmişin çekirge ayaklarını çekip fırlatmak ve geçmişte kalan
kişiye bağlı bütün canlılıkları yok saymaktır ağıt yakmak. Yok saymak, yok
sayarak bağımlılığın keskin sınırlarını aşmak, ağıdı var kılan esastır; paralı
ağıtçıların, gönüllü ağıtçılarla örtüşen asıl görevi de budur.
Vedalaşmalar,
unutmak isteyenler içindir. Tarihe ve insana karşı hatırlamak gibi bir yükten
kurtulmayı seçenlerin, özgüven denilen suçtan arınmış ya da suça bulaşmamış
özgün ruhların taklitçisi olmak gibi bir seçenekleri olduğunu sanmaları
dolayısıyla ağıtların reklamcı genlerine duydukları ihtiyaç hiçbir zaman
değişmemiştir.
Ölülerin
arkasından dökülen gözyaşları, gösterilen ilginin gücüyle değer kazanır. Ne kadar
çok gürültü varsa o kadar çok acı resmeder ağıtlar; o kadar çok aldatılır sanılır
ölülerin aldatılmayan ruhları; aldatılanlar, çoğunlukla aldatıldıklarını çok bilen
dirilerdir. Birbirlerini doğru anlarlar.
Yas tören
yerlerinin nâkıs, bezdirici ve esefle ikiyüzlülük üretici karakterinde,
ağıtlardan üretilen karşılıklı çıkarların aklı vardır. Ödünç verilmiş ağıtlar,
bir gün bir başka ölünün ağıt töreninde geri alınmak üzere tasarlanmıştır. İyilik,
ölümün doğurduğu acıyı, kopuşu paylaşarak azaltmak, ağıt törenlerinin siklet
heybesinde mevcut değildir. Dirilerin gösteriş merakı ağıtların sahte
vedalarında kendini teşhir eder. Saklı kalma özelliği yoktur.
Ağıtlar
bir tür vedalaşmadır; daha çok bağıran, yırtınan bir an önce unutmak ve
hayatına devam etmek isteyendir. Ölü’nün ruhlarında bıraktığı izlerdeki
günahkâr paylarını sessizce geçiştiremeyenlerin, herkese duyurdukları sesteki
sahte acı, diğerlerinin, ölümün hayattan ayıran keskinliğini hissetseler bile,
anılarından kopmak istemeyenlerin kulaklarında patlar.
Ölü’ye
yürüyen duyguları kaskatı kesildiğinde, ölünün sağdan soldan fısıltılarla
dökülen hâtırâlarında tekrar tekrar teselli bulanların kulakları bu
patlayışlarla acıyı derinleştirir. Ağıtçıların samimi duygulara yaptığı en
büyük kötülük de budur.
Ölüm,
yaşanmışların doğurduğu hiçbir şeyi koparıp atacak güce sahip değildir. Kızarmış
gözlerin gizli gizli ağlanmış zamanlarda biriken şeylere parmağını uzattığını
görenler, ağıtsız, vedasız bir özgeçmişin bütün içtenliğine o an şahitlik
ederler.
Ölünün
arkasından yürüyen duyguların sahipleri ölülerin ruhlarından alacaklı
olmadıklarını bilirler. Ölülerin ruhlarının alacaklı oluşları onları tedirgin
etmez. Bir an önce unutulmak istenen
günahlar yoktur bu yürüyüşte. Hatırlamak ve ölümü unutmak, ölüme, ölünün
öldüğüne inanmayarak unutmak için çarpan kalplerin sesi duyulur bu yürüyüşte.
Ağıtların sahte kurgularından yayılan vedaların, gerçek birer veda olmadığını
oradaki herkes, ağıtçılar dâhil herkes bilir, çok iyi bilir.
Bitmeyen
ağıtlar vardır toplulukların tarihlerinde. Bitmeyen ve her yıl tekrarlanan
ağıtlar. Tekrarlandıkça dirilerin çıkarlarına, birbirleri ile ilişkilerine yön
ve güç veren ağıtlar. Şiirlerle, duruşlarla, marşlarla, şarkılarla diri tutulan
ölünün öldüğü her gün, sonraki her yıl için yeni bir arınmadır, yeni bir
bağışlanmadır, yeni bir vedalaşma ve yeni bir çıkar ilişkisidir.
Putların
çarkına dişli üreten dirilerin birbirlerine baka baka birbirlerini aldattıkları
herkes bilir. Onların ağlayacak ölüsü kalmamış ölüler için her yıl yeniden ve
ısrarla, ağıt törenleri ile birbirlerini ağırlamalarının esası budur. Paralı ağlayıcılar
yerine parayı ağıtlarının arasına sıkıştırılmış bir ödül olarak bekleyenlerin
en iyi, en kusursuz törenleri, ölünün günahlarını bilerek ve o günahları diri
tutarak ilerlemek isteyen sahtekâr dirilerin icadıdır.
Ağıtlar
bir tür vedalaşmadır; iyiliklerden, doğru düşüncelerden, ruhlarındaki en duru,
en insan özelliklerden bağıra, çağıra kaçıp kurtulmak isteyenlerin tören
sesleridir. Unutmak ve geleceğin sorunsuz, çakıltaşsız, çapaksız bakışlarından
geçmişin çekirge ayaklarını çekip fırlatmak ve geçmişte kalan kişiye bağlı
bütün canlılıkları yok saymak, ancak ölüden faydalanmaya devam etmektir ağıt
yakmak. O yüzden ödünç veren ağıtçıların sesini herkes duyar. Tutulan yas; hesapların erkenden derlenmesi içindir.
Ölünün
arkasından yürümekte ısrarlı olan duyguların sahipleri asla ağıt yakmaz; yas tutmaz.
Irmak Elmas, Sonsuz Ark,
26.09.2013