1 Ekim 2013 Salı

SA431/ KY5-PT4: Kiziroğlu Mustafa Bey/ Roman- 1/4: Şüphe

Kiziroğlu Mustafa Bey


-4-
Turab, Murat ağayı geçirdikten sonra Subaşı Macit’i aradı. Seyis odalarından birinde Macit’i Piç Serdar’la kafa kafaya vermiş fısıldayarak konuşuyorlarken buldu. Parmak uçlarına basarak iyice yaklaştı. Ne konuştukları pek anlaşılmıyordu, ama bir iki kez yeni Kadı Cemalettin’in adını duymuştu.

“Yine bir kumpas kurdukları besbelli” diye iç geçirdi Turab. Keşke konuşmaların tümünü duyabilseydi. Ama Çıfıtlar oldukça tedbirliydi. Usulca sindiği yerden doğrulup öksürdü. Macit ve Serdar susup uzaklaştılar. “Bak Serdar usta.. atların durumu beyin hiç hoşuna gitmiyor.. bakımlarını ihmal mi ediyorsunuz nedir? Ayağınızı denk alın!” dedi. Çıkışa doğru yürüdü. Turab ile karşılaştı.

 “Sen miydin Turab.. hayırdır?”

“Beyimiz derhal kizire doğru yola çıkmanızı Hamza Ağanın yolunu çevirmenizi buyurdu. Murat ağa, Hamza ağanın on beş yirmi atlı ile kizire doğru gittiğini görmüş..”

“Çok oldu mu?”

“Valla Beyim bir yarım saat olmuştur sizi buluşum.”

Subaşı Macit başını salladı.

“Baksana hava kararmaya durdu. Ben varıncaya kadar o gideceği yere çoktan varır. Hele ben beyin yanına varayım..” deyip koşarak konağa doğru yürüdü.

Sancak beyini has odada buldu. Olan biteni anlattı. Huzurdan çıkışta kadı efendiyi takip ettirmiş, her adımını, her halini gözetletmişti.  Kadı Cemalettin ikindi namazından sonra huzura çıkan esnaf temsilcileriyle bir süre sohbet etmiş. Onlardan ayrıldıktan sonra evine gitmiş, bir süre sonra da evinden çıkıp on beş değnek vurulan değirmencinin damadının evine varmış epey bir süre yanlarında kalmıştı.

Anlatılanları can kulağıyla dinleyen Sancak beyi renkten renge girmiş avurtları şişirip odada bir aşağı bir yukarı öfkeyle dolaşmıştı.

“Belliydi..” dedi Sancak Beyi. “Bu da başımıza bela olacak.. hayır ikinci bir ölümü payitahta nasıl anlatırız? Bu kere olmaz.. hele bir akıl ver bunun önün nasıl alırız Macit? Bir kaza geçirip ölse bile anlatamayız.. mendebur eceliyle ölse.. hoş bu da çare değil.. evvelki öldü de ne oldu? Ne geçti elimize.. eskisinden daha şüpheci bir kadımız oldu.. hadi bakalım..”

Başı önünde heykel gibi duran Macit istifini bozmadan:

“Henüz kadı için bir şeyler yapmayı düşünmek bence erken.. ben onun bizim yanımıza geçeceğini düşünüyorum.. azledilen Sadrettin Efendi gibi bizden yana olacak sanki..” dedi.

Dudak büküp hayret dolu bir sesle konuşmaya başladı Sancak Beyi:

“Bunu da nereden çıkardın? Hem bizden yana olacak biri ne diye baldırı çıplaklar ile düşüp kalksın? Al işte değirmenci Yusuf’un damadının yanında işi ne? Duyduğun bir şey mi var da böyle şeyler kurarsın?”

“Hayır!” diye cevapladı Subaşı. “Ama sanki Sadrettin Efendi’nin azlinde kimlerin rolü olduğunu araştırır gibi sorular sormuş esnafa.. sorduğu sorular hep Sadrettin Efendi’nin yapıp ettikleriyle ilgiymiş.. siz buradan ne çıkarırsınız? Hadi eşkıyanın katlettiği Mahmut Efendiyi sorsa bir parça anlarım.. niye azledileni soruşturur ki bir insan? Bence milletin ağzını arıyor.. onu azlettiren baldırı çıplakların bir şekilde ulaştırdıkları şikâyetler değil mi? Bizim yanımıza geçmeden evvel kimin ne mal olduğunu öğrenmek ister gibi bir hava sezdim.”

Sancak Beyi kısa sakalını sıvazladı. Bir süre sessiz kaldılar.

“Olabilir be Macit yiğidim.. bu iyi bir haber.. ama gözden kaçırmayasın! Zinhar temkini elden bırakmayalım.. Turab seni görmedi mi? Bizim bibi oğlu, o ahmak yine bir haltlar karıştırmaya niyetli galiba.. Döngel iti Bodur’un birkaç atlıyla kizire doğru gittiğini görmüş.. yetişip önün almanı istemiştim.”

Subaşı:

 “Turab’la rastlaştık.. ama Hamza bey çok yol aldığı için vazgeçip Kadı efendinin durumunu anlatayım istedim.. ama isterseniz şimdide yola çıkabilirim..”

“Gerek yok.. dediğin gibi bir hayli geç oldu.. ok yaydan çıktı. Bu arada Murat ile yeni bir kumpas kurduk. Bizim Şehrinaz’ın çaşıt olduğunu esnafa çıtlat.. Kiziroğlu’nun çaşıdı diye hemen herkes işitsin..”

Büyük bir şaşkınlık içine düşen Subaşı hayret nidası koparıp “Essah mı beyimiz?” diye sordu. “Döngel nasıl öğrenmiş onun çaşıt olduğunu?”

Sancak Beyi gülümsedi elini Subaşının omuzuna atıp:

“Yok be yiğidim öyle değil.. Şehrinaz ile de konuştuk. Güya çaşıt o imiş.. öğrenmişiz. İdamına hükmedeceğim. Araya Döngel Murat girecek. Ricacı olacak. Pahasını verip satın alacak. Kızının hizmetine verecek. Şehrinaz Döngel’in kızını şişirip Kiziroğluna kaçmasını sağlayacak. Tabii kendisi de onunla gidecek. Kurdun inine girmiş olacağız böylelikle. Sonra da Şehrinaz yavaş yavaş zehirleyecek eşkıyayı. Ateşli hummadan geberip gidecek.. biz de böylece kurtulmuş olacağız. Nasıl?” dedi.

Sancak Beyini ağzı açık dinleyen Subaşı dudaklarını büküp, “Vallah iblisin aklına gelmez.. pek müthiş bir kumpas. Allah vere de bir terslik olmaya..” karşılığını verdi.

Kendinden emin Sancak Beyi omuz silkip, “Ne terslik olacak ki? Şehrinaz sen ben ve Döngel Murat’tan başka bilen yok. Yani saççaktaki perimiz duymadıkça terso durum yok.. eğer çaşıt Şehrinaz değilse.. ki değil. Gözünü öyle bir korkuttum, içine öyle bir sevinç ektim ki..” gülerek “Yoksa çaşıt sen misin?” deyip Subaşının omuzunu silkeledi.

Subaşı başını eğip omuzlarını düşürdü yutkunarak, “Aman beyim.. sabaha çıkmayayım..” yanıtını verdi. Sancak beyi Subaşının getirdiği haberle şakalaşacak kadar keyiflenmişti. İki eliyle Subaşının omuzlarını tutup sarstı:

 “Yarenlikten de anlamıyorsun be Subaşı.. kendimden şüphe ederim senden etmem.. artık git istirahat et.. bugün iyi iş çıkardın!”

Subaşı eğilip selam verdi. Has odadan çıkarken Sancak Beyi sordu:

“Ha.. bizim haytadan haber var mı?”

Sancak Beyi’nin hayta dediği oğlu Şeref’ti. Babasının bütün ısrarlarına, azarlamalarına karşın devlet işleriyle ilgilenmez işret alemlerinde gününü gün ederdi. Subaşı, Şeref’in birkaç arkadaşıyla dere kenarında çadır kurduğunu çengi oynatıp alem yaptıklarını söylese miydi, diye düşünmüş.. başını sallayıp düşüncesinden vazgeçmişti. Günler sonra ilk kez beyi keyiflenmişti. Ne alemi vardı bu keyfi bozmaya..

“Yok beyim belki beylerbeyliğine gitmiştir. Evvelki gün birkaç arkadaşıyla konuşurlarken çalınmıştı kulağıma. Herhangi bir maraza yoktur.” deyip dışarı çıktı, kapıyı kapattı. Turab’la burun buruna geldi. Bir süre birbirlerine imalı imalı baktılar Turab’la. Turab, has odaya girdi.

Subaşı başını salladı uzun loş koridorda düşünceli adımlarla yürüdü. “Bu kösede bir iş var!” diye geçirdi içinden. Neredeyse hemen her defasında birden karşısında bitiyordu bu adam. Hiç renk vermeyen bir yüzle, küstahça bir gülüşle aniden ortaya çıkışları bunca zaman nasıl olur da dikkatimi çekmedi, diye düşündü. Kösenin ağzını aramaya karar verdi. Yana yakıla aradıkları çaşıt olabilirdi. Ya da beyin kendisi için görevlendirdiği casustu. Bey zaman zaman kendi gölgesinden bile kuşkuya kapılacak kadar kuşkucu bir kimliğe bürünen ilginç biriydi. Yine kuşkuların cenderesine düştüğü bir anın da kendisini takiple görevlendirmiş olması hiç de yabana atılır bir ihtimal değildi. “Her ne halt ise! Bu herife bir yoklama çekmek farz oldu! Meymenetsiz de tam bir muhbir suratı var..” diye geçirdi içinden.  Avluda çıkış kapısına yakın kemerin altında Turab’ı beklemeye koyuldu. Geceydi. Turab da birazdan istirahata çekilecekti.

Baharın ilk günleriydi. Tatlı bir serinlik vardı. Hafiften bir rüzgâr esiyor birkaç gün önce delice yağan yağmurla dirilen toprağın insanı sarhoş eden o kokusunu oradan oraya sürüklüyordu. Gökyüzünde tek tük bulutlar vardı. Yarım ay bütün haşmetiyle yeryüzünü aydınlatıyordu. “Şu deli oğlanın yanında olmak vardı!” dedi kendi kendin Subaşı. Ama Turab’ı çözümleme işi daha önemliydi. Konağın iç kapısı açıldı. Elinde idare bir gölge bulunduğu yöne doğru geliyordu. Bu Turab’dı. Subaşı kemeri sırtlayan sütunun arkasına kıvrıldı yavaşça. Bu melun muhbir doğrudan odasına mı gidecekti, başka bir yere mi? “Keşke odasına gitmese!” diye fısıldadı. “Konaktan çıksa doğruca eşkıya muhbirlerinden birinin evine varsa.. ben de suçüstü kıskıvrak yakalasam!” diye düşündü.

Turab doğruca odasına yönelmişti. Hemen fırladı yerinden. Duyulur-duyulmaz bir sesle seslendi:

“Hey Turab ağa.. Turab ağa!”

Turab durdu. Kim olduğunu anladığı halde tanımamış gibi yaparak, “Destur.. kim o!” Subaşı bir adım önünde durmuş “Aman Turab’ım.. benim Macit.. görende bugün tanışmışız sanacak.. bugün tanışmışız da unutulmuşuz.. yapma be Ağam!”

Turab sahte bir kaygıyla “Aman Macit bey.. bir uşağa ağa ağa diye seslenilince şaşırdım.. eh gözlerim de bu karanlıkta adam seçecek çağı çoktan geçti.. hayırdır beyim bir emriniz mi vardı?” dedi.

Subaşı, Turab’ın koluna girdi.

“Ne emrim olacak.. can sıkıntısı.. ev beylerbeyinde akrabaları ziyaret gitti. Ben yalnız kaldım.. şu güzel gecede dertleşecek, yarenleşecek kimim kimsem yok.. beyin yanına gitmeden önce düşünüp taşınmış ne edeceğime karar verememiştim. Çıktığımda seninle karşılaşınca hah dedim.. Turab bilgedir, sohbetine doyum olmaz.. onunla biraz sohbet edeyim!”

Turab, Subaşı’nın kolundan sıyrılıp, “Aman beyim.. benim gibi bir uşağın sohbetinden ne çıkar.. benimle eğlenmeyin!”dedi. Subaşı ısrarla koluna girdi.

“Hadi hadi.. geçen de Şeref Beyimle sohbetinize şahit olmuştum.. laf aramızda sohbetiniz hoşuma gitmiş, azıcık kulak misafiri olmuştum.. yani biz Beyoğlu değiliz diye mi? Bu yüzden mi bizim fakirhaneye konuk olmayı istemezsin?”

Turab, Subaşıdan kurtulamayacağını anlamıştı. Bu iblis aklından ne geçiriyordu. Son bir gayretle, “Ah beyimiz o nasıl söz.. beni yaralıyorsunuz.. ben hangi gece ne zaman ayrılmışım ki beyin konağından.. hangi saat beni çağıracak belli olmaz. Bir bakarsın şimdi bir haber gönderirler.. her an hazır olmak benim işim.” dedi.

Subaşı kızgınlığını belli etti:

 “Yeter nazlandın be köse.. bey çağırtsa bile benimle olduğunu öğrendiğinde hiç bir şey demez. Beyin yanındaki yerimizi bilmez misin? Yalnızım arkadaşlığını istedim hepsi bu!”

Turab, “Eh madem öyledir!” dedi. “Madem emredersiniz.. müsaade edin şu idareyi odama bırakıp, ufak tefek bir iki işim var onları yapıp geleyim..”

“Tamam.. ha burada kapı önünde bekliyorum!” dedi. Turab bir şey söylemeden odasına girdi. Kapıyı aralık bırakıp gözden kayboldu.

Subaşı bir aşağı bir yukarı yürümeye başladı. Bir uşak parçasının kapısı önünde beklediğini bir gören olsa tefe kor dünya aleme duyurulup rezil edilirdi. Etrafına bakındı. Kimse yoktu elbet. Beyin konağında iç avluda kim olacaktı, kendisini kim gözetleyecekti? Uşak parçasının bu yaptığının hesabını elbet bir gün sorardı. Eğer beyin casusu değilse.. bu Allah’ın belası şüphe nereden de gelip yer etmişti içine? Bey ne diye kendisini takip ettirsin ki? Ne falsosu olmuştu ki? Allah için beyine sadık olmadığını kim söyleyebilirdi ki? Ama bu Şehreminoğlu Rıfat’tı ve sağı solu pek te belli olmazdı. Bunu biliyordu. Birçok kereler buna şahit olmuştu. Öz oğlunu bile takip ettiren, öz oğlunun bile peşine casuslar takan biri ne yapmazdı ki? “Yok yok..” dedi kendi kendine. Birkaç ay öncesine kadar Piç Serdar’dan kapıldığı şüpheyi düşündü. Ne yersiz bir şüphe olduğunu anlamış o günden sonra da Kiziroğlu’nun muhbirlerinin peşine takmıştı Serdar’ı. Şimdi de Turab! Başını salladı. “Beye şüpheci derim.. ondan aşağı kalır yanım yok..” diye düşündü. “İblis nerede kaldı.”

Konağın açılan iç kapısının sesi ile durdu kapıya doğru baktı. Bir kadın silueti belirdi. Kadın bir elinde idare Turab’ın odasına doğru geliyordu. Sol eliyle de yaşmağını tutmuştu. Subaşı saklanacak bir yer bulamamıştı. O da Turab’ın odasına doğru yürüyormuş gibi yaptı. Gelen Şehrinaz’dı. Subaşını görünce, “Destur.. beyim siz miydiniz?” diye sordu. Subaşı, “Benim Şehrinaz hanım Turab’a Şeref Bey’le ilgili bir şeyler soracaktım.. hayırdır siz ne için geldiniz?” cevabını verdi.

Turab kapıda belirmişti. Şehrinaz Turab’a bakarak, “Beyimiz Turabı çağırmamı istedi.” Turab rahat bir nefes aldı. “Hemen geliyorum Şehrinaz!” dedi. Kapısını kapayıp Şehrinaz’ın peşinden koşarcasına konağa doğru yürüdü. Peşi sıra “Bir başka sefer konuşalım Turab!” diye seslendi Subaşı. Turab oralı olmadan konağa girip kapıyı kapadı.

“Kurtuldum sanma Turab efendi.. kurtuldum sanma!”  dedi kendi kendine ve ahırlara doğru yürüdü. “Bey oğlu Şeref’in sunacak bir iki kadehi vardır her hal! Hepten nasibimiz kesilmiş değil ya!” diye neşeyle söylendi.

<<Önceki                  Sonraki>>


Puran Tilmiz, 01.10.2013, Sonsuz Ark, Konuk Yazarlar




Seçkin Deniz Twitter Akışı