“Avrupa’nın
‘Katolik Ruhu’ geri mi dönüyor?”
Avrupa’daki din ayrımcılığı artık kurumsal bir yapıda. Fransa, Hollanda, Almanya, Belçika ve İtalya’daki başörtü, ezan, cami gibi baştan sona ayrımcılık amacıyla yapılan tartışmalar uzunca süredir, lokal olarak yürütülen bir yapıdan sonra tasarlandığı gibi Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’ne taşındı ve bir karara dönüştü.
Çağdaş
Avrupalılar Müslümanların ve Yahudilerin erkek çocuklarını sünnet etmelerini önce
ilkel buldular, sonra da çocukların fiziksel bütünlüğünün ihlali olarak tasnif
edip suç saydılar. Artık Avrupa’da herhangi bir hükümet yetkilisi, sünnet
edilen çocukları ailelerinin elinden rahatlıkla alabilecek.
Avrupa
Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM)’nin 1 Ekim 2013 tarihli, sünneti ‘erkek
çocukların fiziksel bütünlüğünün tıbben meşru olmayan ihlâli’ olarak, yani suç
olarak tasnif eden ve özellikle Afrika ülkelerinde uygulanan kız sünneti ile birlikte
‘özel endişe yaratan bir uygulama’ olarak nitelendiren kararında kız sünnetinin
yasaklanması, erkek çocukların da 14 yaşına gelmeden ve kendi rızaları olmadan
sünnet ettirilmemesi istendi.
Şöyle,
sonundan başından art niyetsiz baktığımda, bu kararın çıkmasını şaşırtıcı bulduğumu
söyleyemem. Müslümanları ve Yahudileri tarihin en karanlık kıtasından kovmanın
yollarını çok iyi biliyorlar Avrupalılar. 500 yıl önce Endülüs’te icra ettikleri
vahşetleri unutmuş değiliz. Özellikle Almanya’da Müslüman Türkiyelilere yönelik
yangınların nasıl çıkarıldığı, müslümanların nasıl öldürüldüğü Neonazilerin yargılandığı
davada net bir şekilde gözlenebiliyor. Merkel’in devlet olarak desteklediği bu
kirli organizasyon Avrupa’nın her ülkesinde paralel bir şekilde derinlerde çalışıyor.
İngiltere’de
Müslümanlar sansasyonel bir şekilde İngiliz askerlerini öldürüyorlar; ancak
elde hiçbir kanıt yok. Fransa’da ‘Burka’dan, laikliğe kadar geniş bir yelpazede
Müslümanların hak ve özgürlükleri sınırlanıyor; devlet Fransız kültürünü
korumak zorunda olduğunu söylüyor. İtalya’da ise bakanlar renkleri yüzünden
aşağılanıyorlar ve Müslüman oldukları için dışlanıyorlar. Hollanda, İsveç, Belçika
ve İsviçre gibi ülkelerde ise ırkçı ve İslam düşmanı partiler Avrupa’daki
ekonomik çöküşü fırsat bilerek gün geçtikçe etki alanlarını genişletiyorlar.
Bütün
çocukların doğduktan sonra vaftiz edilmek zorunda olduğunu söyleyen bütün
mezhepler, Vaftiz’in ‘çocukların ruhsal bütünlüğünün psikolojik olarak meşru
olmayan bir şekilde ihlâli’ anlamına gelmiyor mu? Doğar doğmaz bir çocuk nasıl
günahkâr olabilir? AKPM buna yönelik laik bir karar almayı neden düşünmüyor mesela?
Daha fazla
şaşırdığım husus, Yahudilerle çok fazla ayrı-gayrıları olmamasına rağmen sünnet
ve koşer gıda konusunda ilk çıkışların Protestanlar tarafından yapılması. Hani
Hitler falan diyeceğim, ama Hitleri desteklediği iddia edilen Vatikan katolikti.
Zaten o koca soykırım yalanında Protestan rahiplerin silah zoruyla Hitleri
desteklediği de anlatıldı durdu yıllarca.
Ortaçağda
Müslümanları ve Yahudileri katledenler de Katoliklerdi. Kabul etmek lazım artık
insan hakları savunucusu Avrupa Katolik aslına geri dönüyor. Tamam; Avrupa’nın
çoğunluğu dinsiz, ama bu dinsizler bizde sünnet olan ateistlere benziyorlar, vaftiz
olmuşlar doğarken. Ama şimdi vaftize değil sünnete karşı çıktıklarına göre,
ateistlik değil mesele. İyi de bizdeki sünnetli ateistler Avrupa’daki vaftize
neden karşı çıkmazlar ki?
Türkiye
ve İsrail dışında çağdaş Katolik Avrupa’ya tepki veren ülke yok. Bu pipi sadece
ve Yahudilerde ve Türkiye Müslümanlarında yok yani. Afrika ve Asya’daki
petrodolar milyarderi zavallıların da pipileri sünnetli. Bu karar Avrupa’da
duracak bir karar değil, AİHM vasıtasıyla her yere yayılacak bir nitelikte. Acizliğin
ve korkaklığın bir sınırı var değil mi?
Pipi onların
pipisi değil, Hrıstiyanların, Yahudilerin ve Müslümanların pipisine karışma
hakları oluyor nedense? Sünnetsiz Hıristiyan erkeklerin ne kadar sorunlu
olduklarını tartışmıyoruz bile. O onların sorunu diyoruz ve umursamıyoruz. Size
ne yahu?
Avrupalılar
eşcinsel evlilikleri onaylarken ve teşvik ederken hiç de rahatsız olmuyorlar,
bu kişinin bedeni üzerinde mülkiyet hakkı olup olmadığı ile ilgili bir mesele.
Hukukî olan ve tartışmaları gereken sorun bu. Pipi derisi Avrupa’ya dert olmuş,
konu hukukî bir konu evet; ancak kendilerini hiç ilgilendirmeyen bir sorumluluk
alanında kalan bir konu bu.
Avrupalılar
özel hayata müdahaleden tutun, dinî inançlara karşı saldırgan davranmak gibi
suçlarla da meşguller. Ellerinde bir AİHM var, diledikleri gibi karar alıp
dayatmalarda bulunuyorlar. Karar alın o zaman Belçika’da ötenazi yasal, kendi
rızasıyla öldürülmek kime hak olabilir? Bir pipi derisi mi önemli, bir insanın
hayatı mı?
Yine bir
vahşet serisine takacak kafasını Avrupa, bunun farkındayız. Soyları tükeniyor,
soylarını korumak için Müslümanları ve Yahudileri kendilerini belli eden
sünnetten uzakta tutarak asimile edecekler ya da kovacaklar. Zaten entegrasyon
ve asimilasyon yaygaralarının sebebi de bu. Alman kültürü, Fransız kültürü
korunmalıymış vesaire.
Kendi kültürümüzü
de biz koruruz size ne?
Beni
şaşırtacakken şaşırtamayan şey, Yahudilerin de sünnet ve koşer gıda konusunda
sürekli tacize uğraması. Beraberce Müslümanları öldürürken hiçbir sorun
yaşamayan Hrıstiyanlar ve Yahudiler ne oldu da ayrıştılar? Avrupa’nın Katolik ruhu
geri mi dönüyor?
Arif Şahin, 04.10.2013, Sonsuz Ark, Şaşkınların Tarihi 19