Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
“Kederler olmasaydı, sevinçleri tanımlayabilir miydiniz?”
Dağlardan kopup gelen karların soğuk
nefeslerinin toprağı ve suyu ürperttiği bu bahar sabahında, insanlar ve
hayvanlar da üşüyorlar. Üşümek, farkına varmaktır değil mi dostlar? Terlemek de
öyle. Bugün sizi dinginliğini bir süreliğine terk edecek olan doğada gezintiye
çıkarmak istiyorum.
Kıyılardaki yıpranmış kayalardan, fırtınalardan,
kasırgalardan dallarını, gövdelerini koruyamayan ağaçlardan bahsetmek için
açılalım biraz soğuyan denizlere doğru. Hiç deniz ya da okyanus ya da ırmak
kenarlarındaki kayalara baktınız mı? Yıpranmış oldukları gelir mi aklınıza?
Deli dalgalar okyanusa, denize ya da ırmağa
bakmazlar; içlerinde biriken enerji onları savurdukça onlar da coşarlar. Her
deli dalganın sebepleri vardır ve her sebep neticelerine ulaşmadan durulmaz.
İşte yazın o rehavet kokulu duyguları şimdi üşüyorlar, şimdi neticelerine doğru
dümen kırıyorlar. Dağların zirvelerine tünemiş karların yakın öykülerini
doğurmalarını bekliyorlar.
İnsanlar da öyleler; beklerler, neticeleri
beklerler. Çünkü bilirler sebepleri, çünkü sebepleri eğer masum değilse
neticeleri korkutucudur. Korkuyla beklerler masum sebeplerden uzakta günah
doğuran insanlar soğuk kış günlerini.
Kayalar dalgaların alıp götürdüklerini hiç
belli etmezler, kaya gibi demeleri bundandır, insanları kayalara
benzetenlerin. Ölüme dek süren
sınamalarda dimdik kalabilen insanların hikâyesini kayalara iliştirmek
insanların zayıflığındandır. Zayıf insanların hasarlı ruhları, ağaçların
dallarına ve gövdelerine benzer. Kırılmış, yaralanmış gövdelerin ve dalların
gözlerimize verdiği netice tezkereleri, koparılmış parçalarını ustalıkla
saklayan kayalara özendirir insanoğlunu…
Hiçbir kimsenin
yükü diğer bir kimsenin yükünden daha ağır değildir. Her sebep kendi doğasında
kendi neticelerini doğurur. Bir saraylının dört duvar arasında yaşadığı esaret,
bir çobanın dağların ve kırların ruhunda yaşadığı özgürlüğünden daha ağır
yüklere sahip değildir.
Saraylının başka bir saraylının ya da saraylı olmayanın ruhundan gelecek olanlardan korunma çabası, çobanın kendisini ve sürüsünü kurtlardan koruma çabasından daha zahmetli değildir. Saraylının kuş tüyü yastıklarda aradığı bulmaya çalıştığı huzur, kepeneğine sarılarak bir kayanın üzerine uzanmış çobanın uykusundan daha zengin olamaz. Kuş tüyüne giden yol, kayaların sert dokunuşlarına rağmen kepenekten sızan sıcaklığa giden yoldan kimi zaman daha zahmetlidir. Ama dışarıdan baktığınızda imrendiğiniz saraylının hayatıdır, çobanın değil.
Saraylının başka bir saraylının ya da saraylı olmayanın ruhundan gelecek olanlardan korunma çabası, çobanın kendisini ve sürüsünü kurtlardan koruma çabasından daha zahmetli değildir. Saraylının kuş tüyü yastıklarda aradığı bulmaya çalıştığı huzur, kepeneğine sarılarak bir kayanın üzerine uzanmış çobanın uykusundan daha zengin olamaz. Kuş tüyüne giden yol, kayaların sert dokunuşlarına rağmen kepenekten sızan sıcaklığa giden yoldan kimi zaman daha zahmetlidir. Ama dışarıdan baktığınızda imrendiğiniz saraylının hayatıdır, çobanın değil.
Her ne
kadar gözlerinizle gördükleriniz aklınızı şaşırtsa da bilirsiniz; çoban
saraylıdan daha dayanıklıdır, kaya gibidir. Çobanın ellerinden dağlara doğru
uzanan sertlik, saraylının pamuk ellerine değmeden çeker gider. Hangisi daha çok
yıpranmıştır, bilemezsiniz. Çoban, soğuk değiştiğinde, sıcağa evrildiğinde
ellerindeki sertliği soğuğun sırtına yükleyip uzaklara gönderebilir, ama
saraylının soğuk geldiğinde hep sıcak hep güzel görünen ellerindeki yumuşaklığı
gönderebileceği yer yoktur. İşte ızdırap denen şey o vakit kendisini
neticelendirir.
Kayaların
ilk hâlini bilen insan yoktur dostlarım, tahmin edebilecek olan da yoktur; o
yüzden gözlerimiz kıyılardaki ağaçların dallarını ve gövdelerini gördüklerinde,
tanıdıkları şeyi, tahmin edebildikleri önceyi düşünerek, kırılmış ve yıpranmış
olanları seçebilirler. Kayalar da ağaçlar gibi her sınanmanın izlerini
taşırlar. Hangi kasırga hangi gönenmiş parçasını alıp gitmiştir, bunu en iyi
kayalar bilir. Yarası belli olanın acısı, yarası belli olmayanın acısından daha
büyük değildir, güzelce anlarsınız.
İnsan
geçmişi, insanın kendi ruhuna değen ve iz bırakan diğer birkaç insanın
geçmişinden sebeplenir. Geçmiş, bir başka geçmişe değmiştir ve insan o ortak
geçmişlerde bazen bir kişiden, bazen birkaç kişiden kötü izler alarak sebepleri
ruhunun kucağına bırakmıştır. Her sebebin insan ruhunda tohumlandığını ve
yeşerdiğini hatırlatmama gerek var mı? İşte gözünüze sağlam görünen görüntülerin,
kulaklarınıza güven dolduran seslerin kaya gibi görünen yüzlerinde bu var;
ruhlarının kucağına bırakılan kötü izleri evirip çevirip cehennem çukuruna
gönderenler o izlerin kendilerini azaltmalarına izin vermeyenlerdir.
Siz
eğer, kötü izlerin sizi gün be gün an be an kuvvetli kıskaçlarla kavrayıp
azaltmasına izin verirseniz, başkalarına ‘kaya gibi sağlam’ diyerek yaşarsınız. Kendinizi mazur göstermeniz kimseyi
rahatsız etmez, kendinizi neticelerin kurbanı olarak acındıracak olursanız,
sizinle alakadar olacak olan sadece şeytandır. Sizi alır, sebeplerin içinde
boğar ve günlerinizi, saraylarda olsanız bile zindanlarda geçirmenizi sağlar.
Geçmişten
gelen soğuklar, dağların zirvelerindeki karların sırtından taşınan soğuklar
kadar ürpertir insanı. Mevsimler bu yüzden değişir, bu yüzden uyarır soğuklar,
bu yüzden geçmişi hatırlarsınız sık sık. İçinizdeki mevsimlerin de değiştiğini
bilirseniz, sebeplerin sizi boğmasına engel olabilirsiniz.
Bakın;
balık mevsiminde denizler ne kadar canlı. Oysa soğuk; bir terslik var bu işte, değil mi? Sadece sıcakta
kıpır kıpır olan bir ruha sahip değil evren; soğukta da bir dinginlik var, bir
canlılık var. Kederler olmasaydı, sevinçleri tanımlayabilir miydiniz?
Hadi, sabahın
sonsuzmuş gibi görünen ânlarını gününüzün tümüne taşımak için inin gemimizden,
kahvelerinizi kendi keyfhânelerinizde içiniz.
Keyfhânelerinizde
yalnızken, diğer yalnızların sizden hiç de daha fazla ağır ya da daha fazla
hafif yükleri olduğunu düşünmeden yudumlayın kahvelerinizi…
Yaşlı Bilge, 05.10.2013, 06:22, Sonsuz Ark, Peynir Gemisi'nden, Sınanmış Renkler 14
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.