“Ne
yapsak? Osmanlı gibi davul zurnayla mı kessek kurbanı?”
Bir
bayram havası saralım harflere. Şöyle düşman çatlatırcasına. Üstelik Kurban
Bayramı havası sinsin yazının ruhuna. Yarın, Allah izin verirse kurbanlarımızı
keseceğiz ve bayram yapacağız. Şu mağara kafalıların 'Kurban' kesmemizi vahşi bir
gelenek olarak lanse etmesi ile de alay etmemiz lazım.
Ne güzel
milletin cebinde kurban alacak parası var, uzun yıllar boyunca hem hayvancılığı
bitirdiler, hem de milleti meteliksiz bırakarak kurban alamaz hâle getirdiler;
yetmedi Kurban Bayramı’nı Et Bayramı olarak pazarlamaya kalktılar. Yahudilerin
Hamursuz Bayramı’na, Hristiyanların hindi katliamı yaptıkları Noellere laf
edemeyen tek hücrelilerin, kendilerini dutla beslenen yaratıklar sanarak Kurban
Bayramı'nda hayvan kesimini vahşet olarak nitelemeleri çok paranormal bir
aktivite olarak kalsın notlarımızın arasında. Çok da ciddiye almaya gerek yok.
Kurban derilerimize de kuzgun gibi saldıramayacaklar nasılsa. Topunu aldık,
zihnimizin çöp sepetine attık.
Çöp
sepeti deyip geçmeyin. Onu boşaltmazsanız kokar. Her zamanki gibi çöpe
attıklarımız da kokuyorlar, o zaman bize düşen iş, çöp sepetini de boşaltmak, zihinlerimizi
tertemiz yapmak, tertemiz zihinlerle kurbanımızı Allah rızası için kesmek ve
yoksullarla paylaşmak. Her tarafı pişen kurban etleriyle kokutmazsak
geleneklerimize karşı sorumluluklarımızı yerine getirmiş olmayız. Unutmamak
lâzım tabi, etsiz ev bırakmamak da işin esasıdır; sorup soruşturmak şart.
Çocuklarını
etsiz bayramlar için hazırlayan var mı aramızda, bilmiyorum, ama kurban
kesimine şahit olan çocukların duyguları hep diri kalıyor, büyüdüklerinde de acıyabiliyorlar.
Kurban edilene kadar sevdikleri koçu kendi elleriyle kesim yerine götüren
çocuklar, koçların kesilmek için yaratıldığını biliyorlar zaten. Travma
korkusuna kurban kesiminden uzakta tutulan çocukların, bir canlının canına
karşı duyarlı olduklarına hiç rastlamadım ben.
Amerikalılar,
Ruslar, İngilizler, Fransızlar, Almanlar, İtalyanlar, Çinliler, Hintliler ve diğerleri
kurban kesmeyenlerin travmatik olmayan çocukları; ancak yeryüzünde insan, hayvan
demeden yok edenler de onlar. Mükemmel bir şekilde insan, hayvan ve bitki
öldüren nükleer, kimyasal, biyolojik, konvansiyonel silahları üretenler de onlar,
hayvanlar ve insanlar üzerinde deneyler yapanlar da.
Çinliler daha geçen hafta altı aylık bir hamile kadını, izinsiz hamile kaldığı için evinden on dört kişilik zorba bir ekiple aldılar, hastanede karnındaki bebeği öldürdüler ve ellerine verdiler gömmeleri için. Neredeydiniz siz?
Biz, insanı
ve hayvanı incitmemek üzere tembihlenmiş insanlarız. Dünyanın bütün çocukları
harıl harıl çocuk, yetişkin demeden yüz binlerce insan öldürülürken izliyorlar,
ama travma geçirmiyorlarsa, kurban kesimini izlerken travma geçireceklerse,
bence travma komplikasyonları ile harap olmaları çok da önemli değil. Hem zaten o tekhücreli mağara kafalıların,
çocuklarımıza sunduğu dünya yeterince travmatik olgularla ve olaylarla dolu.
Dizilerdeki cinayetlere, seksüel rezaletlere, bilgisayar oyunlarındaki sonsuz
katliama dayanıklı olan çocuklarımız 'Kurban' kesimini de rahatlıkla izlerler;
hiçbir şeycikler de olmaz.
Nasıl
çocukken babalarımızla birlikte kurban kesen biz geçmişin çocukları defalarca darbe
yapıp, darbeye karşı direnenleri kıtır kıtır kesmemişsek hayatımızda, tam aksine
kurban kesmeyen darbeciler bizi satır satır idam etmişler ve kör kurşunlara
kurban etmişlerse, bizim kurban kesimine şahit olan çocuklarımız da kimseyi
kesmezler ve ideolojilere kurban etmezler. İçiniz rahat olsun demeyeceğim,
içiniz kahrolsun bizi katil edemediğiniz için çıldırırken siz. Size inat kurban
keseceğiz, insan kesmeyeceğiz. Siz kurban kesmiyor, insan kesiyorsunuz; emin
olun size de mâni olacağız.
Bundan
sonra savunma yapan siz olacaksınız, kurban kesen bizler değil. Binlerce dolar
vererek satın aldığınız ve övünerek giydiğiniz vizon kürkleriniz, dana, kuzu derisi ceketleriniz ve
etekleriniz, timsah derisi aksesuarlarınız, yaptığınız yaptırdığınız hayvan
katliamlarından elde ediliyor. Bizim onları alacak kadar çok paramız hiç
olmadı.
Çoğu kimse bilmez, siz de bilmezsiniz. Öğrenin; Vizon, kuzey yarıküreye
has, sansargiller ailesinden bir gelincik türüdür. Avrupa vizonu (Mustela
lutreola) ve Amerikan vizonu (Mustela vison) kürkleri için yetiştirilirler.
Özellikle Amerikan vizonu değerli kürkü nedeniyle dünyanın her yerinde
çiftliklerde yetiştirilir. Vizon, sırf
sizin saplantılarınızı tatmin etmek için yetiştirilen ve öldürülen bir canlı.
Travmayı sırtınızda taşıyorsunuz, ama mutlusunuz.
Ya timsah? Onu da siz merak edin, araştırın, vahşi yaratıklar. Travma ayaklarınızda,
çantalarınızda geziyor haberiniz yok. Dana,
kuzu hiç değilse et tüketimi için kesiliyor; onlardan mamul kıyafetlere pek
sözüm olmaz. Bu arada kestiğimiz kurbanların derileri de deri kıyafet sanayi
için en ideal hammadde. Biz kestiğimiz kurbanın hiçbir şeyini zâyi etmeyiz. Deriler
câmilere gider, vakıflara gider, gider de gider. Ha bu arada hırsızlara da
gider; onlar da sizin eseriniz zaten.
Bıktık
sizden; daha fazla üstümüze gelirseniz savcılığa suç duyurusunda bulunuruz.
Anayasa’nın 10 Maddesi, “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce,
felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde
eşittir.” diyor ve ekliyor: “Hiçbir
kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz!” O zaman çenenizi
kapatın ve kahrolarak ya da kahrolmayarak hatırlayın; sınıfsal ayrıcalıklarınız
bitti.
Suçu
işliyorsunuz hem medya yoluyla hem de her türlü iletişim materyali ile; artık
yeter. Sizin yaptığınız anayasanın 24. Maddesiyle karşınıza dikilmeye hazırız
ona göre. “Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. Kimse,
ibadete, dinî âyin ve törenlere katılmaya, dinî inanç ve kanaatlerini
açıklamaya zorlanamaz; dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve
suçlanamaz.”
Kurban Bayramı, Ramazan Bayramı gibi bizim dinî inançlarımızın
parçasıdır; karışamazsınız, eleştiremezsiniz. Biz size nasıl ‘siz de kurban
keseceksiniz’ demiyorsak, siz de bize ‘neden kurban kesiyorsunuz, bu vahşettir!’
diyemezsiniz. Anlaşıldı mı?
Biz
öyle, sıradan, cız-bız, tekhücreli mağaralılara fazla itibar etmemek
gerektiğini artık bilelim, birbirimize bildirelim. Allah kestiğimiz kurbanları
kabul etsin, bize yeter bu işin onuru.
Hem onların
çocukları da çocuklarımızla aynı okullarda iseler, kesin travma onlara da bulaşacak;
çocuklarımız anlatırlar nasılsa kurban kestiğimizi… Sünnet’i kaldırmaya
yelteniyorsunuz, biliyoruz tıpkı kurban gibi. Ama merak etmeyin, hepsi aynen
kalacak, siz azapta kalın bize yeter.
Zaten
şeytan azapta gerek!
Arif Şahin, 14.10.2013, Sonsuz Ark,
Şaşkınların Tarihi 21