19 Ekim 2013 Cumartesi

SA449/KY6-SK1: 'Fidan’a Suikast' ve Suriye Meselesi

“Gezi olaylarını saymazsak,  Fidan üzerinden yürütülen, kalem ve medya operasyonlarına nasıl yaklaşılabilir?”


Türkiye Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT) başındaki isim Hakan Fidan’a olası bir suikastı gündeme getiren makale, ince ayar mı, mesaj mı, basit bir öngörü mü? Yoksa bazı çevreler adına yazanın dileği mi?

Amerika’da haftalık olarak yayınlanan Jewish Press’de bir makalede gündeme getirilmiş olan bu ‘olasılık’, ‘hak ediş' ifadesi ile dillendirildi.

Ne kadar ciddiye alınmalı ve Türkiye’den yayınlanan,  Fethullah Gülen cemaati bağlantılı görülen günlük İngilizce gazete Today’s Zaman bu makaleyi haberleştirerek, olası bir ince ayara ne kadar aracılık etmiş sayılır, bunlar tartışılır.

Ancak Fidan hakkında, Wall Street Journal ve Washington Post gibi büyük Amerikan gazetelerinde yer alan analizlerden hemen sonra geldiği için, dar kapsamlı bir kaynakta yer almış olsa da, böyle bir makaleyi görmek gazetecilik midir konuşabilmeliyiz.

Medya operasyonları ile istihbarat savaşlarının yürüdüğü bir dünyadayız. Dünya çok uzun süredir gizli diplomaside basını kullanıyor.

Dünyayı yöneten güçler için elbette medya etkili bir silah. Medya bazen mesajlara aracılık ederek, bazen bir şeyleri saklama, yer vermeme opsiyonunu kullanarak, bazen de sadece olanı göstererek bazı güçlere hizmet vermiş oluyor. İsteyerek veya istemeyerek...

Ve diğer taraftan; elbette gazetecilik sadece bunlar için yok.

Hangi haberde bu ilişkileri yönetmek için yönlendirme var, nerede editöryel seçim ile bir konuya yer veriliyor, her zaman anlamak mümkün değil. Ancak bir gerçeği fotoğraflamak söz konusu olduğu sürece 'ölçüye uygun değil' demek zor. Sadece ilgili bağlantıları analiz edip başka bir karşı fotoğraf ortaya koymak mümkün.

Geçtiğimiz günlerde yabancı basında Fidan hakkında yazılan makalelerde, bazı çevrelerde (İsrail-ABD) rahatsızlık yarattığı iddia edilmişti. Fidan’ın stratejilerini Türk hükümetinden bağımsız, kendi kendine kurduğunu varsayamayız. Dolayısı ile Türk hükümetinin dış politikasının yarattığı rahatsızlığa yer veren makalelerin kime hizmet ettiği ve bunu niye yazdıklarını sorgularken önce bu gerçekliği irdelemek, anlamak lazım.


Her ülke istihbaratı, ülkesinin çıkarlarının çatıştığı, zaman zaman politikalarının örtüşmediği ülkelerle ilgili daha hassas faaliyetler gösterir ve karşı politikalar ile muhatabına hamle yapar.

Fidan haberlerinin ardından, istihbaratın başı olan bir kamu yöneticisinin, bir siyasi parti tabanınca ve halk tarafından özellikle sosyal medyada nasıl sahiplenildiğini de gördük.

Burada, bu işin cemaat basınına yansıması, buna tepkiler, suçlamalar detaydır. Mühim olan dış ilişkiler.

Eski MİT müsteşar yardımcısı Cevat Öneş, bu makalelerin Türkiye’nin dış politika kararları ile ilgili bir baskı amacı taşıdığı yorumunu yaptı. Suriye meselesinin müzakere edileceği İkinci Cenevre toplantısı öncesi Esad’sız bir toplantı isteyen Türkiye’nin, bu kararını gözden geçirmesi için yapılmış olabileceğini söyledi.

Şimdi dönüp Suriye’de son duruma bakalım. Türkiye’nin, Suriye’nin kuzeyinde PKK uzantısı olarak da tanımlanan Kürtlerin PYD'si ile ilgili endişeleri biliniyor. Eski dönemde Türkiye, Suriye cephesinde rahattı. Suriye’de savaş sonrası PYD lideri ile çeşitli temaslarda bulundu. Suriyeli muhaliflerin burada PYD ile olan mücadelesi ise gündemi bir dönem değiştirmişti. Buraya aşağıdaki gerçeklikleri sıraladıktan sonra dönelim...

Türkiye Suriye’de muhalefeti desteklemek için dünya ile birlikte ve bağımsız olarak çeşitli adımlar attı. Ek olarak Suriye sınırını rahatlattı... Esad kuvvetlerinin bu bölgeden çekilmesi ve yabancı savaşçıların burada etkinlik sağlaması, Esad’ın gitmesini kolaylaştıracak diye düşünülürken bu olmadı. Amerika’nın müdahale etmemesi ile durum giderek karışık bir hal aldı ve Türkiye’nin uzun vadede beklediği çıkarlar kısa vadede yeni sorunlara döndü.

Bunun görülmesi ile Türkiye el Kaide finansmanı ile ilgili isimlerin mal varlıklarını dondurma adımını attı. Suriye’de el Kaide Azaz sınırında etkinlik sağladı ve muhalif Özgür Suriye Ordusu ile burada yaşadığı çatışmalar sürüyor. Ancak Türkiye’nin bazı adımların dışında yabancı savaşçılar ile ilgili sınır kontrolünü sağlayıp sağlayamadığı hala tartışılıyor.

Bu konjoktürde Türkiye, Suriye muhalefetinin sahadaki uzantısı Özgür Suriye Ordusu’nun, Şam’da bazı intihar saldırıları ile Suriye askerilerine yönelik hamleleri olsa da, genel durumu ortadayken mecburen siyasî çözüm için kafa yoruyor. Sahada durum, siviller ve iki tarafın savaşçıları için hem silah hem gıda açısından zorlaşıyor. Mültecilerin durumu apayrı bir başlık. Bunun için İkinci Cenevre toplantısı önemli.

Dünyanın Suriye’de radikal İslam’ın etkin olması yönündeki endişeleri de sık dillendirildi. Diğer taraftan Avrupa kendi içinde yerleşmiş radikallerin buraya gidip savaşmasını ülkelerinde bir temizlik olarak değerlendiriyor.

Tüm bu açılardan bakılınca, Türkiye’nin Suriye sorunundaki beklentileri, oradaki durumun değişkenliği, dönüp dolaşıp Türkiye’nin yumuşak karnı Kürt sorununa dokunuyor gibi.

Aylardır süren barış süreci ve bu dönemde Öcalan’ın talepleri, Türkiye’nin, Suriye’nin kuzeyine bakışı ve buradaki çıkarlarından bağımsız düşünülecek bir konu değil. Bu konuda cesur ve soğukkanlı bir bakış açısına ihtiyaç devam ediyor.

Peki, Türkiye’nin dış politikasını hedefleyen ve şimdilik, halk hareketi olarak başlayan ancak çeşitli güçlere de zemin açan Gezi olaylarını saymazsak,  Fidan üzerinden yürütülen, kalem ve medya operasyonlarına nasıl yaklaşılabilir?

Türkiye Dış politikada destek unsurlarına önem veriyor. Bununla ilgili kurumları güçlendirmeye çalışıyor. Bazı yabancı gazeteciler, lobiciler ve sivil toplum örgütleri ile bu mücadelede güçlü olabileceği alanlarda etkin olmaya çalışıyor. Türkiye’nin yabancı dilde yayın yapan bir yayın organı için TRT bünyesinde çalışma yürüttüğü de biliniyor. Tüm bu çalışmalarda kalite son derece önemli.

Zira Financial Times’ın Türkiye ile ilgili '3. havalimanı zora girdi' ve 'Kanal İstanbul’a ilgi az’ haberleri gibi;  en azından bir resim çekiyor görüntüsü vermeyi başardığı haberlere 'kalite düştü' diye eleştiri getirirken, benzer hamlelerin kalitelisini yapmayı iyi biliyor olmak lazım...

Fidan’a suikast makalesini gündeme taşıyan yayın organlarının bu hareketini tartışırken, yükselen tansiyonun ve bir şeyleri konuşmaktan duyulan rahatsızlığın yerini serin duruşun alabilmesi gerekiyor.

Zalime karşı durma adına hareket ederken; atılan adımların, zulmü arttırabileceğini önce çok iyi tartmak, müttefiklere güvenip hareket etmeden önce bunların verdikleri mesajları iyi görmek gerekiyor.



Serra Karaçam, 19.10.2013


Seçkin Deniz Twitter Akışı