“Aklımdaki
teselli edici minik olasılık, gerçekten mümkün mü, görmek istiyorum.”
Ölüm bu, ne zaman geleceği belli olmaz. 20 Ekim akşamı, bir an bir cümle gördüm sosyal medyada; “Her fani ölümü tadacaktır. Fethullah Gülen de tatmıştır. Sevenlerinin başı sağolsun…” Cümle’nin sahibi ilkesel olarak Gülen’e muhalif olan ve konferanslar veren Müslüman bir isim, hâlen de siyasî faaliyetleri aktif olan bir siyaset emektârı. Elbette ciddiye aldım, hemen araştırmaya başladım.
Samanyoluhaber.com,
Cihan.com.tr, Zaman.com.tr akşam saatlerinde “Fethullah Gülen Hocaefendi, ani
tansiyon yüksekliğinin yol açtığı ritim bozukluğu sebebiyle 12 saat hastahanede
müşahade altında kalmıştır. Halihazırda sağlığı normale dönmüş olan muhterem
Hocamız evinde istirahat etmektedir. Dualarınız istirhamıyla arz ederiz.” İçerikli
bir mesaj yayınlamışlar, başkaca güncellenmiş bir haber yok. Sosyal medya
trolleri çalışmışlar ve asparagas ölüm haberini paylaşan isim de trollere
kanmış ve araştırmadan paylaşmış.
Bir an
haberin doğru olma olasılığı ile araştırma yaparken bir şey fark ettim. Ki;
üç yıldır süregelen gerilim son günlerde Hakan Fidan’a yapılan küresel
neocon-ergenekon saldırılarla cemaati sus pus bir köşeye taşımıştı. Müsteşar
olduğunda Hakan Fidan’ı istenmeyen adam ilan eden İsrail’di. Sonradan cemaat de
KCK-Oslo serüveninde Hakan Fidan’a yönelik sert eleştiriler getirmiş ve
sonrasında da Fidan’ın Gülen’in talebelerini müsteşarlık bünyesinden uzaklaştırdığını
iddia etmişti.
Hakan Fidan’a
soruşturma açan savcıları destekleyen cemaat yazarları, Uludere, Gaziantep ve
Reyhanlı’daki patlamalarda istihbarat zafiyeti yaşandığını iddia ederek Hakan
Fidan’ı İsrail gibi istenmeyen adam ilan etmişlerdi. Güya Hakan Fidan, cemaatle
hükümetin arasını açan adamdı.
Bugünlerde
de Wall Street Journal ve Washington Post gazeteleri Hakan Fidan’ı yıpratmaya
yönelik yayınlar yapıyorlar, Today’s Zaman ve Zaman Gazetesi de bu yayınları okuyucuları
ile paylaşıyor; bütün bunlara karşılık
hükümet Hakan Fidan’a sahip çıkıyor. Durum bu minvalde seyredince elbette
cemaat yazarları sus pus izlemeyi tercih ettiler. Gülen’in vefatı ile ilgili
asparagas sosyal medya haberi bu karmaşık atmosferde çıktı. Hâliyle içim
kabardı, ne olacaktı?
Gülen
her fâni gibi her an ölebilir; sonrası ne olacak? Ak Parti ve Gülen Hareketi’ni Bitirme Planı bana göre işliyordu. 2010 referandumunda ölüleri bile oy kullanmaya davet eden
Gülen vardı. 2010’dan sonra da hükümetle sürekli karşıt tarafmış gibi görünen
Gülen. Aklımda bunun da bir manevra olacağı ile ilgili mink, teselli edici bir olasılık
vardı. Ölürse bu olasılık hangi askıda
kalacaktı? Olur ya, Allah’ın emri vâki oldu diyelim; Fethullah Gülen’in bir
vârisi yok, bir vekili yok, varsa da biz bilmiyoruz; sonrasında durumu kontrol altında tutacak
kapasitede bir elemanı yok cemaatte.
Olan
şeyler gözümün önünden bir şerit gibi geçti. Güleni ve cemaati eleştirmiştim
sırf bu çatışma hâli yüzünden. Olan oldu, geçen geçti diyerek, düşündüm. Yaptıkları,
yapacakları ile çelişse de Gülen ölmeden önce bu belirsizliği ortadan
kaldırmalı; binlerce Müslüman evlâdı ona hürmeten fikirlerini tereddütte
bırakıyor ve kabiliyetlerini sergilerken de bu tereddüdün sıkıntısını yaşıyor.
Bu zehirlenme bitmeli, bu virüs yok edilmeli ve yeni bir sayfa açılmalı.
Zaman Gazetesi
yazarları sürekli âcil koduyla dershanelerin kapatılmasına karşı kampanyalar
hazırlıyorlar, proflara ‘dershaneler vazgeçilmezdir’ açıklaması yaptırıyorlar,
Ekrem Dumanlı, Başbakan’a ‘Aklını başına alman zor değil, yanlışından dön!’
babında “Dershane konusundaki tabii mecraya yöneliş, ne Başbakan için
nakisedir; ne hükümet için!”, diye akıllar veriyor. Bir
panik havası eşliğinde bütün gemileri yakıyorlar.
Tüm
bunlara gerek yok. Dershaneler kapanır ya da kapanmaz, bu hükümetin birinci
vazifesi değil, ticarî alanlardır, talep olur arz edilir, sen muhtaç etme, dershane
kalmaz. Ama bu artık bir yorgan meselesi olmaktan çıksın.
Bir
insan ve müslüman olarak Gülen’e şifâlar dilemek, sonrasında da bu düğümü çöz
demek, boynumun borcu. Hak ve adalet anlayışım, kimsenin itibarına bakmaz. Hepimiz
Allah’ın huzuruna gittiğimizde yaptıklarımızdan sorguya çekileceğiz.
Cemaat yeni
bir sayfa açacak ve haddini bilecek, siyasete nüfuz etmeyecek. Öncelikle WSJ’nin
yerli şubesi gibi davranan Today’s Zaman’ın bütün kadrosu ile Zaman Gazetesi’ndeki
eski tip solcular acilen, hiç tereddütsüz ait olmadıkları ruhtan
uzaklaştırılmalılar. Cihan Haber Ajansı’nın tepe yönetimi tarihe iade edilmeli.
Hele Erdoğan’a diktatör diyen Cihan Haber Ajansı kahire temsilcisi kapının
önüne konmalı. Eleştiri başka şeydir, ateşle donanmış bir serderge olmak başka
bir şey. Basın özgürlüğü de daha başka şeydir.
Bütün
bunları yaparak geçmişi değiştiremezler, ancak yeni sayfa adına bunları
yapmaları şart.
Gülen,
Ak Parti ve Gülen Hareketi’ni bitirme planını engellemek istiyorsa, artık bu zaman
tam zamanıdır.
Yoksa, artık geriye dönüş çok zordur ve bu işin vebalini geride
kalan hiçbir cemaat mensubu taşıyamaz.
Öyle
demişti rahmetlik Muhsin Yazıcıoğlu: “Haberimiz olmadan bizim tarlayı da
ekmişler!”
Aklımdaki
teselli edici minik olasılık, gerçekten mümkün mü, görmek istiyorum.
Arif Şahin, 20.10.2013, Sonsuz Ark, Şaşkınların Tarihi 22