“Şimdiden
geleceği tasarlamak gerek; zamana ve rüzgara bırakmanın anlamı yok, gereği de
yok.”
Politik Agnostik dilbâzların köşe yazılarından yaydıkları kokuyu herkes alıyor mu, bilmiyorum; ama bu koku alıştığımız bir koku. Özal, Demirel örneklerinden hareketle Erdoğan köşke çıkınca partisi ile bağları kopar, Ak Parti dağılır, diyerek siyasete yön verenlerin beslendikleri hammadde, politik agnostik dilbâzların yaydığı bu koku. Ve bu koku gerçekten iğrenç bir koku; zira en çok Ak Parti siyasasını belirsizliklere sürüklüyor. Beliren ‘Bilinemezcilik’, kuşkucu hipnozlarla her türlü kreatif seçeneğin doğumunu sabote ediyor.
Politik
Angostiklerin tuzağına düşmeye ve korkmaya gerek yok. Erdoğan ne bir Demirel’dir
ne de Özal. Ak Parti de ne ANAP’tır ne de AP’den evrile devrile değişip gelen
DYP’dir. Ak Parti, halkın istediği ve inşa ettiği bir partidir; Erdoğan da Ak
Parti ile dünya lideri olan bir liderdir. Bu nedenle 2014’te köşke çıkmaya
hazırlanan Erdoğan’ın Ak Parti’nin 2015’ten sonra hükümeti oluşturacak kadroyu rahatlıkla
belirlemesi gerekiyor.
Büyük
savaşlar kendi kahramanlarını üretirler. Türkiye’nin 2002’den beri yaşadığı
savaş büyük bir savaş; hem içte hem dışta çok büyük zaferler kazandı Erdoğan ve
bu zaferlerin her cephesinde olmasa da önemli cephelerinde birer kahramanla tanıştık.
Ekonomi, Dış Politika ve İstihbarattan sorumlu isimler belirgin bir şekilde ortaya
koydukları stratejilerle hükümet zarını dışarı doğru kabartarak kendilerini
görmemizi sağladılar. Bu nedenle kişisel çıkarlara dönük olmayan birkaç yüz
görme fırsatı bulduk.
Bugün,
üç dönem şartı 2014’te 12 yılını dolduracak olan büyük savaşlar serisinde
tıkanıklığa neden olacak gibi. Çünkü; Erdoğan’ın en büyük yardımcısı, çırağı
olarak gördüğüm ve bir lider olarak Başbakanlığı hakkıyla yürütebilecek olan
Ali Babacan bu şarta takılacak. Gönlüm, üç dönem şartının genel başkanlığa seçilen isimler için yeniden
başlatılmasından yana. Ki; yerel seçimlerden hemen sonra yapılmasını zorunlu
bulduğum bu değişiklik, ne mevcut haliyle bu ilkenin estetiğine zarar verir ne
de etiğine.
Ali Babacan,
savaşçı bir lider olan Erdoğan’dan sonra ‘Yeni Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu ‘Yeni
Başbakan’ tipine en uygun lider isimlerden biri.12 yıl süresince elde ettiği
idarî deneyim, onu neredeyse vazgeçilmez bir lider hâline getiriyor. Etkili,
özgüveni yerinde, dile ve ekonomiye hâkim, beden dilini olağan bir tatla etkili
bir şekilde kullanan, yerine göre otoriter ve nasıl olursa olsun yumuşak sesli
bir karakter. Psikolojik performansı kolayca zikzaklar çizmeyen ve kitleleri
etkileyebilecek olan bir başbakan adayı. Artık bağıran eski tip liderlerden çok
da hoşlanmayan bir toplum yapısına sahip olduğumuzu da sanırım herkesin fark
etmesi gerekiyor.
Ali Babacan’ın
üç dönemden sonra siyasetin dışında kalma olasılığı beni rahatsız ediyor, Erdoğan’ın
Haziran ayında Rio de Janeiro’da sorulan bir soruya, verdiği “Üç dönemden sonra
arkadaşlarımız think tank’lerde çalışsınlar istiyoruz. Parti politikalarımız bu
düşünce kuruluşlarından yararlanarak devam edecek” şeklindeki cevap ve
sonrasında Ali Babacan’a atfen sorulan soruya, “Ne biliyorsunuz belki Ali Bey’e
dış camiadan iyi bir teklif gelecek” şeklindeki ifadesi, bana biraz politik
manevra gibi göründü. Zaten hemen ardından medyada IMF ve Dünya Bankası
başkanlıkları, UNDP başkanlığı, OECD Genel Sekreterliği gibi yerler
zikredilmeye başlandı.
Ali Babacan,
anılan yerlerde zaman kaybetmemesi gereken bir lider; üstelik o yerler küresel
sermayenin dağıtım merkezlerinde hükümran olan mistik/inisiyatik tarikatlerin
iş sahası; Babacan’ı oralara taşımazlar. Bir olasılıkla Babacan’ın oralara taşınması
onu pasifleştirmeye yarar ve bunu da yine onlar Babacan’dan mahrum kalacak olan
Türkiye’nin aleyhine olduğu için yaparlar. 2012'de, Tokyo'da, " Özel sektörden geldim tekrar özel sektöre kendi işime döneceğim. Siyasetle alakalı bir plan-program yok kesinlikle." diyen Ali Babacan'ın ne dediğini de umursamıyorum.
2015
seçimlerine Genel Başkan olarak katılmasını istediğim Ali Babacan’ın Dışişleri
Bakanı hiç kuşkusuz Ahmet Davutoğlu’dur. Bir gün Cumhurbaşkanı olana dek,
sadece dışişleri bakanlığı yapması bize yapabileceği en büyük iyilik.
Merkez
Başkanı Erdem Başçı kesinlikle hükümetin beyin takımında olmasını arzuladığım
bir isim; büyük bir savaşçı ve büyük bir zeka.
Savunma
Bakanlığı’na da Mit Müsteşarı Hakan Fidan’ı düşünüyorum. Nedeni açık; ABD’de
Savunma Bakanlığı çok etkili bir bakanlık ve biz büyüdükçe de Savunma
Bakanlığımızın etki alanı genişleyecek. Hakan Fidan’dan daha iyi bir seçenek olduğunu
sanmıyorum.
Menderes
Türel, enerjisini gözlemlediğim bir isim, İçişleri Bakanlığı için gerçekten
sempatik bir karaktere sahip ve inisiyatif alabilecek özellikleri var.
Bu
koreografi, köşkteki Erdoğan’ın proaktif karakterini senkronize edecek bir yapı
üretecek ve partiyle aralarında herhangi bir sorun oluşmayacak.
Ali Babacan’sız
bir koreografi, ancak Davutoğlu’nun
başbakanlığı ve diğer isimlerin varlığı ile görece zayıf profilli olsa
da yine etkili olabilecek bir koreografi. Yine de her şeye rağmen Ali Babacan’sız
olmasını tercih etmeyeceğimi söylemem gerek. Bu koreografi içte ve dışta
muhalif/düşman hiç kimsenin isteyebileceği bir koreografi değil, zaten
itirazlarından ve yönlendirme teşebbüslerinden de bunu anlayabiliriz.
Abdullah
Gül… uzun uzun düşünmeye gerek duymuyorum. Eğer IMF ve Dünya Bankası
başkanlıkları, UNDP başkanlığı, OECD Genel Sekreterliği gibi yerlere davet
edilirse bence gitmesinde hiçbir mahzur yok; diplomatik yapısı bu tür
faaliyetlere çok uygun. Eğer Genel Başkanlık ve Başbakanlık gibi yerlerde görev
alırsa çok daha büyük manipülasyonların ve spekülasyonların önü
alınamayacaktır. Büyük bir olasılıkla köşkteki Erdoğan’la uyum sorunları
yaşayacaktır. Bana göre onun da biraz dinlenmesi ve aktif siyasetten daha çok
düşünce kuruluşlarında aktif rol alması daha yararlı olacaktır.
2015
seçimlerine bu değişikliklerle girilmesinin daha güçlü bir Türkiye için şart
olduğuna inanıyorum. Ki; kim ne kadar önemser fikirlerimi bilemem. Aksini iddia
edecek olanlara da şüpheyle yaklaşacağım.
Büyük
savaşların büyük kahramanlar çıkaracağını bilen herkes muhtemelen benim gibi
düşünecektir. Türkiye kişisel çıkar kavgalarına zaman ayırma devrini çoktan
geçti. Üç dönem kuralını koyan Erdoğan’ın amacı da buydu. Kan değişimi, taze
enerji ve sürekli gelişen bir zihinsel devinim.
2014’te
köşke çıkmasını umduğum Erdoğan, Başbakanlık vekaletini Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan’a verir ve Türkiye esnemeksizin büyük ilerleyişine devam eder.
Şimdiden
geleceği tasarlamak gerek; zamana ve rüzgara bırakmanın anlamı yok, gereği de yok.
Arif Şahin, 27.10.2013, Sonsuz Ark,
Şaşkınların Tarihi 24
Not: Genel Seçimleri 4 yılda birden 5 yılda bire uzatan düzenleme ihmal edilmemeli.
Not: Genel Seçimleri 4 yılda birden 5 yılda bire uzatan düzenleme ihmal edilmemeli.