28 Ekim 2013 Pazartesi

SA458/AŞ24: 2015-2025; Başbakan Ali Babacan

“Şimdiden geleceği tasarlamak gerek; zamana ve rüzgara bırakmanın anlamı yok, gereği de yok.”


Politik Agnostik dilbâzların köşe yazılarından yaydıkları kokuyu herkes alıyor mu, bilmiyorum; ama bu koku alıştığımız bir koku. Özal, Demirel örneklerinden hareketle Erdoğan köşke çıkınca partisi ile bağları kopar, Ak Parti dağılır, diyerek siyasete yön verenlerin beslendikleri hammadde, politik agnostik dilbâzların yaydığı bu koku. Ve bu koku gerçekten iğrenç bir koku; zira en çok Ak Parti siyasasını belirsizliklere sürüklüyor. Beliren ‘Bilinemezcilik’, kuşkucu hipnozlarla her türlü kreatif seçeneğin doğumunu sabote ediyor.

Politik Angostiklerin tuzağına düşmeye ve korkmaya gerek yok. Erdoğan ne bir Demirel’dir ne de Özal. Ak Parti de ne ANAP’tır ne de AP’den evrile devrile değişip gelen DYP’dir. Ak Parti, halkın istediği ve inşa ettiği bir partidir; Erdoğan da Ak Parti ile dünya lideri olan bir liderdir. Bu nedenle 2014’te köşke çıkmaya hazırlanan Erdoğan’ın Ak Parti’nin 2015’ten sonra hükümeti oluşturacak kadroyu rahatlıkla belirlemesi gerekiyor.

Büyük savaşlar kendi kahramanlarını üretirler. Türkiye’nin 2002’den beri yaşadığı savaş büyük bir savaş; hem içte hem dışta çok büyük zaferler kazandı Erdoğan ve bu zaferlerin her cephesinde olmasa da önemli cephelerinde birer kahramanla tanıştık. Ekonomi, Dış Politika ve İstihbarattan sorumlu isimler belirgin bir şekilde ortaya koydukları stratejilerle hükümet zarını dışarı doğru kabartarak kendilerini görmemizi sağladılar. Bu nedenle kişisel çıkarlara dönük olmayan birkaç yüz görme fırsatı bulduk.

Bugün, üç dönem şartı 2014’te 12 yılını dolduracak olan büyük savaşlar serisinde tıkanıklığa neden olacak gibi. Çünkü; Erdoğan’ın en büyük yardımcısı, çırağı olarak gördüğüm ve bir lider olarak Başbakanlığı hakkıyla yürütebilecek olan Ali Babacan bu şarta takılacak. Gönlüm, üç dönem şartının genel başkanlığa seçilen isimler için yeniden başlatılmasından yana. Ki; yerel seçimlerden hemen sonra yapılmasını zorunlu bulduğum bu değişiklik, ne mevcut haliyle bu ilkenin estetiğine zarar verir ne de etiğine.

Ali Babacan, savaşçı bir lider olan Erdoğan’dan sonra ‘Yeni Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu ‘Yeni Başbakan’ tipine en uygun lider isimlerden biri.12 yıl süresince elde ettiği idarî deneyim, onu neredeyse vazgeçilmez bir lider hâline getiriyor. Etkili, özgüveni yerinde, dile ve ekonomiye hâkim, beden dilini olağan bir tatla etkili bir şekilde kullanan, yerine göre otoriter ve nasıl olursa olsun yumuşak sesli bir karakter. Psikolojik performansı kolayca zikzaklar çizmeyen ve kitleleri etkileyebilecek olan bir başbakan adayı. Artık bağıran eski tip liderlerden çok da hoşlanmayan bir toplum yapısına sahip olduğumuzu da sanırım herkesin fark etmesi gerekiyor.

Ali Babacan’ın üç dönemden sonra siyasetin dışında kalma olasılığı beni rahatsız ediyor, Erdoğan’ın Haziran ayında Rio de Janeiro’da sorulan bir soruya, verdiği “Üç dönemden sonra arkadaşlarımız think tank’lerde çalışsınlar istiyoruz. Parti politikalarımız bu düşünce kuruluşlarından yararlanarak devam edecek” şeklindeki cevap ve sonrasında Ali Babacan’a atfen sorulan soruya, “Ne biliyorsunuz belki Ali Bey’e dış camiadan iyi bir teklif gelecek” şeklindeki ifadesi, bana biraz politik manevra gibi göründü. Zaten hemen ardından medyada IMF ve Dünya Bankası başkanlıkları, UNDP başkanlığı, OECD Genel Sekreterliği gibi yerler zikredilmeye başlandı.

Ali Babacan, anılan yerlerde zaman kaybetmemesi gereken bir lider; üstelik o yerler küresel sermayenin dağıtım merkezlerinde hükümran olan mistik/inisiyatik tarikatlerin iş sahası; Babacan’ı oralara taşımazlar. Bir olasılıkla Babacan’ın oralara taşınması onu pasifleştirmeye yarar ve bunu da yine onlar Babacan’dan mahrum kalacak olan Türkiye’nin aleyhine olduğu için yaparlar. 2012'de, Tokyo'da, "Özel sektörden geldim tekrar özel sektöre kendi işime döneceğim. Siyasetle alakalı bir plan-program yok kesinlikle." diyen Ali Babacan'ın ne dediğini de umursamıyorum.

2015 seçimlerine Genel Başkan olarak katılmasını istediğim Ali Babacan’ın Dışişleri Bakanı hiç kuşkusuz Ahmet Davutoğlu’dur. Bir gün Cumhurbaşkanı olana dek, sadece dışişleri bakanlığı yapması bize yapabileceği en büyük iyilik.

Merkez Başkanı Erdem Başçı kesinlikle hükümetin beyin takımında olmasını arzuladığım bir isim; büyük bir savaşçı ve büyük bir zeka.

Savunma Bakanlığı’na da Mit Müsteşarı Hakan Fidan’ı düşünüyorum. Nedeni açık; ABD’de Savunma Bakanlığı çok etkili bir bakanlık ve biz büyüdükçe de Savunma Bakanlığımızın etki alanı genişleyecek. Hakan Fidan’dan daha iyi bir seçenek olduğunu sanmıyorum.

Menderes Türel, enerjisini gözlemlediğim bir isim, İçişleri Bakanlığı için gerçekten sempatik bir karaktere sahip ve inisiyatif alabilecek özellikleri var.

Bu koreografi, köşkteki Erdoğan’ın proaktif karakterini senkronize edecek bir yapı üretecek ve partiyle aralarında herhangi bir sorun oluşmayacak.

Ali Babacan’sız bir koreografi, ancak Davutoğlu’nun  başbakanlığı ve diğer isimlerin varlığı ile görece zayıf profilli olsa da yine etkili olabilecek bir koreografi. Yine de her şeye rağmen Ali Babacan’sız olmasını tercih etmeyeceğimi söylemem gerek. Bu koreografi içte ve dışta muhalif/düşman hiç kimsenin isteyebileceği bir koreografi değil, zaten itirazlarından ve yönlendirme teşebbüslerinden de bunu anlayabiliriz.

Abdullah Gül… uzun uzun düşünmeye gerek duymuyorum. Eğer IMF ve Dünya Bankası başkanlıkları, UNDP başkanlığı, OECD Genel Sekreterliği gibi yerlere davet edilirse bence gitmesinde hiçbir mahzur yok; diplomatik yapısı bu tür faaliyetlere çok uygun. Eğer Genel Başkanlık ve Başbakanlık gibi yerlerde görev alırsa çok daha büyük manipülasyonların ve spekülasyonların önü alınamayacaktır. Büyük bir olasılıkla köşkteki Erdoğan’la uyum sorunları yaşayacaktır. Bana göre onun da biraz dinlenmesi ve aktif siyasetten daha çok düşünce kuruluşlarında aktif rol alması daha yararlı olacaktır.

2015 seçimlerine bu değişikliklerle girilmesinin daha güçlü bir Türkiye için şart olduğuna inanıyorum. Ki; kim ne kadar önemser fikirlerimi bilemem. Aksini iddia edecek olanlara da şüpheyle yaklaşacağım.

Büyük savaşların büyük kahramanlar çıkaracağını bilen herkes muhtemelen benim gibi düşünecektir. Türkiye kişisel çıkar kavgalarına zaman ayırma devrini çoktan geçti. Üç dönem kuralını koyan Erdoğan’ın amacı da buydu. Kan değişimi, taze enerji ve sürekli gelişen bir zihinsel devinim.

2014’te köşke çıkmasını umduğum Erdoğan, Başbakanlık vekaletini Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’a verir ve Türkiye esnemeksizin büyük ilerleyişine devam eder.

Şimdiden geleceği tasarlamak gerek; zamana ve rüzgara bırakmanın anlamı yok, gereği de yok.



Arif Şahin, 27.10.2013, Sonsuz Ark, Şaşkınların Tarihi 24



Not: Genel Seçimleri 4 yılda birden 5 yılda bire uzatan düzenleme ihmal edilmemeli.




Seçkin Deniz Twitter Akışı