“Bakalım Zaman Gazetesi kendini aşabilecek mi, yoksa reklamla mı yetinecek?”
Biraz
uzuncaydı reklam; ilk kez izliyordum. Yemyeşil bir bahçede iki adam birer sandalyeye
oturmuş ‘Gazete’ başlıklı iki cansız gazete okuyorlar, az sonra bir çiçek
çıkıyor aralarında, sarı bir çiçek. Çiçeği paylaşamıyorlar, çit çekiyorlar
aralarına, anlaşamıyorlar çiçeğe sahip çıkamadıkça. Kavga ediyorlar,
birbirlerine saldırıyorlar ve
nihayetinde sarı çiçek ayaklarının altında ezilip gidiyor. Sonra aynı sahne
aynı adamlar, ellerinde birer Zaman Gazetesi, sarı çiçek az geride sapasağlam,
mutlu mutlu gülümsüyor, çit yok, kavga yok ve fonda bir Mahsun Kırmızıgül
repliği ‘Hepimiz kardeşiz!”; ne güzel.
‘Zaman 27 Yaşında'. İlk çıktığı gün para verip satın aldığım Zaman Gazetesi için bugün
bu yazıyı yazıyor olacağım aklıma gelmezdi. Ama yazıyorum; yazmam lâzım
diyorum. Reklamın ruhuna aykırı bir ruh geziniyor Zaman Gazetesi’nde. Sarı Çiçek,
Zaman’ın çektiği çitin içine almaya çalıştığı bir vesayet hakkı. İktidar üzerinde
yürüttüğü mücadele de bu.
Çokça
söylendi ve yazıldı. Durup durulacak derken, daha da derinleşen ve neredeyse
kemikleşen bir kavga hız kesmeden sürüyor. İktidar kavgası bu. Mülke hükümdâr
olma kavgası, çit kavgası yani. Reklam gözümün önünde can çekişe çekişe ölürken
acı acı gülümsedim.
TGRT,
azılı neoconlara satıldığında hissettiğim ihanet duygusu, Zaman Gazetesi’nin
neredeyse bütün seslerinde, satılmadan, olduğu gibi duranların bakışlarından
taşınıyor bana. Zaman Gazetesi’ni satın aldık, büyüttük. Okuduk; ama şimdi? Bize
ne okutacağını şaşırdı; kavga okutuyor, asla vazgeçmeyeceği kibirli bir
dille. Eski bakanların ağzından İktidar eleştirisi yapıyor, dershaneleri
iktidar alanının son seddi sayıyor. Ona göre sarı çiçek belki dershane… ama
değil.
Zaman Gazetesi
benim için öldü. Kendi sınırsız isteklerinin ve hırslarının önüne
geçilemeyeceğini düşünüyor. Her şeyi bildiğini sanıyor, küstah bir dille hem
okuruna hem geçmişine ihanet ediyor. Ve ben Zaman Gazetesi’ndeki bu çözülüşü
izlerken, aslında bu çözülüşün de bu işin doğal bir sonucu olduğunu
düşünüyorum. İktidar lezzetli bir şey çünkü.
Zaman Gazetesi
genel yayın yönetmeni, abone kampanyası başlatmış; aralıkta yükselen ve
nisan-mayıs aylarında hızla düşmeye başlayan bir abonelikten bahsediyorum.
Tirajlar her hafta genel yayın yönetmeninin köşesinden veriliyor. Apartman
girişlerinde rulo halde yatan Zaman gazeteleri geliyor aklıma ve bir de her
dershane öğrencisine ‘Zaman Deneme Sınavları Veriyor’ adı altında 250 liralık
abone olma zorunluluğu. Oysa LYS haziran’da yapılıyor, ama tirajlar bir iki ay
öncesinde düşmeye başlıyor.
Keşke
böyle olmasaydı; iktidar lezzetinin her yere hâkim olma ihtirası böylesine bir
kavganın nedeni olmasaydı. Masumiyet karinesi denilen şey, bu kadar
hırpalanmasaydı. Biz siyah -beyaz ‘Gazete’lerin ürettiği kavgayı aşmakta
zorlanmadık; 2002’den beri millet olarak yaptığımız sayısız değişikliği onlara
rağmen yaptık. Onların çektiği çitleri yıktık geçtik, hırpalamalarına rağmen sarı
çiçeği ve yemyeşil bahçeyi besledik, büyüttük; ama Zaman Gazetesi’nin çektiği
çitleri anlamıyoruz.
Mavi zemin
üzerine tünemiş bembeyaz harflerin hızla kirlendiğini görüyoruz ve bu 27 yıllık
maziye ters giden bir yolculuğun izlerine her gün daha sık rastlıyoruz. Sarı Çiçek
henüz yaşıyor, ama Zaman Gazetesi’nin harfleri onu öldürecek.
Poşulu
PKK’lıyı halayına dâhil eden reklam filminden sonra bu film, kardeşlik havası
çalmıyor, Fethullah Gülen kendisine geçmiş olsun diyen Başbakan Erdoğan’ın ses
tonundan ne kadar memnun olup bunu ifade etse de nifak maalesef Zaman ve Today's Zaman gazetelerinde sürüyor.
Sarı Çiçek’i
bizim ayaklarımız ezmeyecek, “PKK dershanelerin kapatılmasını istiyor” diyerek
Başbakan Erdoğan’ı PKK ile işbirliği yapmakla suçlayanlar Sarı Çiçeği ezip yok
edecek.
Zaman yine, 'Zaman Kardeşlik Zamanı' diyerek tüm Türkiye'yi hoşgörüye, kardeşliğe ve birlik olmaya davet ediyor, şimdi; tüm kalbimle istiyorum bunu... Bakalım Zaman Gazetesi kendini aşabilecek mi, yoksa reklamla mı yetinecek?
Arif Şahin, 04.11.2013, Sonsuz Ark,
Şaşkınların Tarihi 26