22 Kasım 2013 Cuma

SA482/KY7-NY5: Hayâl ve Gerçek Arasında

“Toprağa yayılmış her çiçeğin rengarenk resmini çizelim evrendeki tüm boşluklara...”


İnsanoğlu diğer tüm canlılar gibi bir yolcu…

Bu yolculuğunun sonsuzluğa uzanan dünya hayatı menzilinde ise bazen bir oyuncu, bazense bir yönetmen… Yaratıcı tarafından kendisine bahşedilen iki temel özelliği var, yolculuk seyrini belirleyen...

Bunlardan  aklıma ilk evvelde gelen; iradesini ve yetilerini kullanabilme hâizliği, bir diğeri ise hayal  gücü kapasitesi...

Hayat sahnesinin rasyonel sandığımız gerçeklikler içinde değişkenlik gösteren bu rollerde, özellikle hayal gücü önemli bir derinliğe sahip…

Bu anlamda yaşadığım gerçeklerden bunaldığım ve yorulduğum anlarda, hemen hayal dünyamın bilinçaltı evrelerinde, kendi derinliklerimde keşfe çıkarım. 

Yine böylesi bir yolculuğumda içinde bulunduğum hüzünlü duygu yoğunluğumdan çıkışlar ararken hayal dünyamda yaptığım bir gezi geldi aklıma…

Kelimelerle resmini çizdiğim bu yolculuğumda, yüreğime çökse de kasvet, gam ve keder; gözlerimden sel gibi boşalsa da gözyaşlarım; beni ele verse de yüzüme sinmiş hüznüm; çıkarmaya kararlıydım içime çökmüş üzüntümü.

Kalmamalısın kan hücrelerimin çeperleri arasında, ey Üzüntüm!. Takılıp kaldığın hücrelerimin duvarları arasında gör bak nasıl bir yolculuğa çıkacağız senle baş başa.

Hadi sen de özgürce “uç-git” artık benle uzaklara…  

Önce bir dağın zirvesinden, gün batımında ışığın yerini alan gölgeler seyr eyleyelim senle. Tadını çıkar bu keyfin sen de.

Güneşin batarken yayılan tüm kızıl tonlarına dokunalım bulutların üstünden.

Ardından ormanların içinde saklanmış küçük göllere konuk olalım.

Bembeyaz kuğuların arasında dolaştığı nilüferlerden zerâfet çalalım.

Bir deniz kıyısında dalgaların birbiri ardı sıra çarpmalarından oluşan köpüklerle ıslansın ellerimiz ve ayaklarımız.

Martıların suyun üzerindeki çığlıkları ile beraber bir batıp bir çıkışlarına şahit olalım senle.

Sahil kıyısındaki patika yolda hızlıca koşalım ardımızdakilere takılmadan yine beraberce.

Hazan mevsiminden kalma kurumuş dallarla söyleşi tutturalım senin üzerine.

Yollara savrulmuş sarı yapraklar da eşlik etsin bu sohbetimize.

Hem de söylenmemiş en güzel sözlerle.

Ve diyelim ki; beraberce her şeyde sevinç ve üzüntü iç içedir böylece.

Ne dersin?

Bir küçük yelkenliyle açılalım pasifiğe, istersen sen de.

Takalım kelimelerimizi yelkenimize, kanat diye.

Süzülelim kanatlarımızla, okyanusun derin sessizliğine…

İçimizde harmanlanmış tüm yoğun duygularımızla dolu sevinçlerimizle, cennetten kopup yeryüzüne düşen o küçük adacıklara bir buse de biz konduralım.

Güneşin bulutların arasından tebessümle gönderdiği ışınlarıyla dans eden maviliklerde yunuslara el sallayalım içten gülüşlerimizle.

Uçsuz bucaksız okyanusun sakin sakin esen dalgalarında bırakalım tüm hüzünleri.

Semâda kımıl kımıl gezinen bulutlardan sükûnet koparalım bir demet…

Toprağa yayılmış her çiçeğin rengarenk resmini çizelim evrendeki tüm boşluklara...

Adalar etrafındaki küçük atollerin kıyılarından okyanusun koyu maviliğini seyre dalalım pervasızca, zamanın uçuculuğuna aldırmadan hem de…

Seyr eyleyelim, yunusların bir dalış bir çıkışlarını aşkla.

Kaybolalım, palmiye ağaçlarının gökyüzüne uzanan bakışlarında…

Uçsuz bucaksız maviliğinde sakin sakin salınan dalgalara bırakalım tüm hüzünleri senle beraberce…

Uzanalım maviliğin koynundan yeşilin tüm tonlarına.

Okyanus’taki bu geziden sonra, kanat çırpalım dünyanın en güzel kara parçalarına.

Güney Amerika olsun ilk durağımız…

Önce Peru ‘ya kanatlanalım.

Gidelim senle Peru’nun antik çağlardan bugüne uzanan gizemli İnka medeniyetinin büyüsüne.

Labirentlerinde tozu dumana katalım bir güzel.

Sakın pes etme! Yorulmak yok asla benle.

Güney sınırındaki dünyanın en kurak çölünde, acizliğimizi de tadalım keyifle ve tam ortasındaki vahada umutlarımızı yeşertelim sevinç içinde.

Şili’ye inelim şimdi de.

Volkanik bir dağın eteklerine gidip seyr edelim tepelerinden püsküren alevlerin yaydığı lavları.  Cehennem sıcağını hissedelim orada…

Ürperip korkunun suskunluğunda kalakalmalıyız bu lavların kenarında…

Ateş nehrinin pervasızca akıp giden lavlarını O’nun büyüklüğü ve muhteşem gücü titretmeli,  sonsuzluğun bu uçsuz kıyısında.

Amazon ormanlarının tüm renk tonlarında huzuru bulalım ve diyelim ki Hayat’a: “Anlamı bulunca yaşamın her türlü yayılımında “Güzel kal” ve asla kendini bırakma parmaklıklar ardına…”

Ve sen de içimdeki üzüntüm “uç-git” artık, Amazon ormanlarının balta girmemiş sığlıklarında…



Neşe Yıldız, 22.11.2013, Konuk Yazarlar, Sonsuz Ark


Seçkin Deniz Twitter Akışı