“Barzani,
bölgedeki ve P5+1’deki bütün liderlerden çok daha fazla deneyime sahip ve bu
yüzden aldığı kararlar çok derin nedenlere dayanıyor.”
Tedirgin
zamanların arttığı, zirveye ulaştığı bir çağdayız. ABD’nin ‘Yık ve yeniden
düzenle ve dilediğin gibi inşa et’ mottosu, 1989’dan sonra partnerleri
İngiltere, Fransa, Almanya, İsrail ve Rusya tarafından ilkesel olarak kabul
edildi ve uygulandı. Kukuletalı câniler dünyayı çeyrek asırdır kanla
yıkıyorlar. Anlaşılmaz görünen karmaşık ilişkiler ağının belirgin ana
damarlarında akan vahşi kan 1919’da Paris’te Avrupa’da, Afrika’da ve Ortadoğuda
çizilen sınırların, 2019’da dağıtılmış ve yeniden çizilmiş olarak haritalarda
yer almasını istiyor.
Yaşanılan
hiçbir şey tesadüf değil. Avrupa basını Ortadoğudaki sınırlarla ilgili
kaygılarını sık sık dile getirse de, Avrupalıların kaygıları sınırların
değişmesinden değil, değişen sınırların kendi istekleri doğrultusunda yeniden
çizilip çizilmemesinden kaynaklı. Suriye, Irak, Lübnan, Arabistan, Ürdün ve Türkiye sınır
değişimleri için çalışılan Ortadoğu organları.
Ve kavganın tarafları belli; Türkiye ve P5+1. Daha doğrusu Türkiye ve
ABD.
Türkiye’nin
Sıfır Sorun Stratejisi ile kansız, savaşsız yayıldığı büyük Ortadoğu toprakları yüzbinlerce ölüyle doldu. Özellikle Suriye kan çanağına döndürülerek ve 1919’un en büyük kurbanı olan bu ülkenin bütün
maddi manevi değerleri yok edilerek Türkiye’nin cehennemi hâline getirilmeye
çalışıldı. Şu an diplomatik ekranlarda görünmeyen gerçek bu. Türkiye’yi
durdurmak ve parçalarına ayırmak. Türkiye, ana aktör ABD’ye karşı herkesin
bildiği ama dillendirmek istemediği bir var oluş savaşı veriyor.
Türkiye
ve ABD arasındaki bu amansız savaşı anlamanın kolay bir yolu var. Aralık 2012’de ABD'nin yayınladığı ‘ABD-2030:
Alternatif Dünyalar Raporu’. Rapordaki
Alternatif Dünyalar’ın başlıklarını ‘ABD-2030; Alternatif Dünyalar Özdeği ve Şişedeki Cin’ başlıklı analizden hatırlayalım:
1- Motorların aksaması:
Devletler arası geniş çaplı ihtilafı içinde barındırıyor. Bunun arkasında
yatabilecek etmen olarak da ABD ve AB'nin içe dönerek küresel liderlikle
ilgilenmemesi gösteriliyor.
2- Füzyon: ABD, Avrupa
ve Çin'in, birlikte hareket ederek güney Asya'daki ihtilaflara müdahale etmesi
ve ateşkes sağlaması,
3- Şişeden cin çıkması: ABD,
enerji bağımsızlığını kazanırken, önde gelen güç olarak kalmayı da sürdürüyor.
Ancak, bu senaryoda ABD, artık her güvenlik tehdidinde 'küresel polis' rolünü
oynamaya çalışmıyor. Ayrıca, bu senaryoda, büyük güçler arasında ihtilaf riskinin
artması ihtimali var. Pastanın aslan payını kendisine ayıran ABD, bu
alternatif dünyada isteği dışındaki olası gerçekleşmeler için dünyanın geri
kalan ülkelerini tehdit ediyor. Özellikle Türkiye’ye karşı olasılıkların dışına
taşması durumunda İran’ın nükleer silahlarına karşı NATO tarafından yalnız
bırakılması ve Kürdistan’ı kurdurma tehdidi var.
4- Devletten bağımsız
bir dünya: 'Devlet dışı dünya' senaryosunda da devlet dışı oluşumlar, çok
uluslu şirketler, akademik kurumlar ve varlıklı kişiler, küresel zorluklarla
mücadele etmede başı çekiyor.
Başlıklardan
anlaşılacağı üzere dört farklı ‘Alternatif Dünya’ tasarımı yok; ABD dördüncü
aşamadaki hedefine ulaşmak istiyor. Devletleri yok edip yeryüzündeki bütün insanları küresel şirketlerin, akademik
kurumların, yani varlıklı kişilerin emrine vermek amacında. Bu amaç kukuletalı
gizemcilerin amacı. Ve geldiğimiz nokta,
bunun bir teori olmaktan çıkıp gerçeğe dönüşmek üzere olduğunu gösteriyor.
Türkiye’nin Gezi Parkı teröründe çok uluslu şirketlerin, akademik kurumların ve varlıklı kişilerin birkaç basit hamlesiyle büyük güç kaybetmesi, Suriye’nin aynı şekilde kan gölüne dönmesi ve yıkılması, Mısır’ın darbeyle kaosa sürüklenmesi, Avrupa’da artan ırkçılık ve İslam düşmanlığı ve en son Angola’da yasaklanan İslam Dini. Basit, sıradanmış gibi görünen hamleler ve korkunç sonuçlar. Bunların hiçbiri tesadüf değil.
Türkiye’nin Gezi Parkı teröründe çok uluslu şirketlerin, akademik kurumların ve varlıklı kişilerin birkaç basit hamlesiyle büyük güç kaybetmesi, Suriye’nin aynı şekilde kan gölüne dönmesi ve yıkılması, Mısır’ın darbeyle kaosa sürüklenmesi, Avrupa’da artan ırkçılık ve İslam düşmanlığı ve en son Angola’da yasaklanan İslam Dini. Basit, sıradanmış gibi görünen hamleler ve korkunç sonuçlar. Bunların hiçbiri tesadüf değil.
Suriye’deki sınır
değişim operasyonu, PYD adında bir piyon örgüt kuran P5+1’in eseri. Amaçları, ‘Alternatif
Dünyalar’ın 3. aşamasını gerçekleştirmek. Şişedeki Cin’den kastedilen ‘Türkiye’nin
olasılıkların dışına taşması 'sonucunda NATO tarafından yalnız bırakılması ve
Kürdistan’ı kurdurma tehdidiyle kontrol altında tutmak.
Türkiye olasılıkların
dışına taştı ve ilk uyarıyı aldı. Suriye’nin ve İran’ın füze tehdidine karşı
NATO’nun pasif davrandığı ve Türkiye’yi yalnız bıraktığı kuşkusuz. Kürdistan’ı
kurdurma tehdidi ise çok uzun ömürlü bir tehdit olarak Türkiye’nin önünde
duruyordu. Çin HQ9 Füze sistemini tercih eden Türkiye, yalnızlaştırma
operasyonuna karşı çok etkili bir hamle yaptı. ABD ve NATO, aşırı
davranışlarını kontrol etmeye çalıştı, Türkiye’yi tehdit etti. Ancak
göndermekte nazlandığı Patriotların kalma sürelerini bu kez tereddütsüz uzattı.
Türkiye, Barzani’yi, Kürdistan
tehdidinin artık somut bir şekilde algılanmaya başladığı dönemde devreye soktu.
16 Kasım 2013’te Diyarbakır’da düğün töreninde Türkiye bayrağıyla birlikte dalgalanan
Kuzey Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi bayrağının mistik varlığının anlamı bu.
Başbakan Erdoğan’ın yanında Kürtlerin meşru temsilcisi olarak duran peşmerge
kıyafetiyle Mesut Barzani’ydi.
P5+1’in yeni maşası PYD’yi elinin tersiyle bir kenara savuran Barzani, sınırların daralmasını değil genişlemesini isteyen duruşuyla 21. Yüzyılın kart dağılımında kendi etkisini gösterdi. Bagajında üç bavul altınla evlenen çiftlere eli boş gelmeyen Barzani’nin kolları da doluydu. Yeni bir petrol boru hattıyla kendi yönetimindeki topraklarda çıkarılan petrol ve doğalgaz kaynaklarını da hediye olarak Erdoğan’a getirmişti.
P5+1’in yeni maşası PYD’yi elinin tersiyle bir kenara savuran Barzani, sınırların daralmasını değil genişlemesini isteyen duruşuyla 21. Yüzyılın kart dağılımında kendi etkisini gösterdi. Bagajında üç bavul altınla evlenen çiftlere eli boş gelmeyen Barzani’nin kolları da doluydu. Yeni bir petrol boru hattıyla kendi yönetimindeki topraklarda çıkarılan petrol ve doğalgaz kaynaklarını da hediye olarak Erdoğan’a getirmişti.
Barzani ile kurulan
diplomatik ilişkiler zinciri çok başarılı bir sonuçla küresel satranç oyununa
sert bir müdahale olmuştu. Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Sıfır Sorun Stratejisine
sert bir ön kepçe takmış, doğal alan tesviyesi yapmıştı. Sonrasında Maliki ve
Sistani ile yürütülen diplomasi, anlaşmak üzere olan P5+1 ile İran’ın Ortadoğu haritalarına
yönelik paydaş düşüncelerini kırıma uğrattı.
Türkiye’nin gerçekleşmesini
engellediği ve kapsamını daralttığı Cenevre1 görüşmelerinden sonra 22 Ocak 2014’te
yapılması kararlaştırılan Cenevre2 görüşmelerinin altyapısını kendi istediği
şekilde dizayn ettiği net bir şekilde ortada. Türkiye Şişedeki Cin olma
özelliğini korumaya niyetli değil; şişeden çıkacak ve dördüncü aşamanın
gerçekleşmesini engelleyecek. Bu anlamda Barzani unsuru tahmin edilenden çok
daha büyük bir rol oynuyor.
Barzani’nin küresel
oyunlarda oynayacağı rol tam anlamıyla kaldıraç etkisi ile bölgenin hızla
kaostan kurtulmasını sağlayacak. Irak, Türkiye ile olan çarpık duruşunu düzeltmek
zorunda; aksi halde sonsuza kadar intihar bombacıları ve katliamcılar
ülkesi olacak. IŞİD’ın Suriye ve Irak’ta kurmaya çalıştığı devlet, Maliki’yi
kabuslarla çift yumurta ikizi haline getirmişti. Barzani, Maliki’yi kaostan
kurtulmaya ikna edecek.
Irak’taki herhangi bir
iç savaşın Şii, Sünni, Kürt, Arap, Türkmen ayrımı yapmadan herkesi yok edecek
olması, haritaların korunması kanununu bütün yerel aktörlere dayatıyor. Suriye ve Irak’ın
kaotik durumu Arabistan’ı da bunalıma sokmuş durumda. Arabistan’ın nükleer
görüşmelerde varılan anlaşma ile gerilen sinirleri, Suriye ve Irak’ın kıyısında
dinlenen korkularıyla daha da gerildi. IŞİD Arabistanı da korkutuyor. Çünkü; IŞİD'de P5+1’in eseri. Arabistan’ın BMGK
geçici üyeliğini reddedişi de ABD’nin IŞİD’ı üreterek ortadoğu haritalarının değişim
görevini IŞİD’e yüklemesinden kaynaklanıyor.
Erbil'e dönüşünde Diyarbakır ziyaretiyle geçmişten örnekler vererek Türkiye'nin Kürt
sorunda değişen politikasını değerlendiren Barzani'nin Türkiye analizi netti: “Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, gönderdiğimiz mektubu tanımadı. Süleyman Demirel,
Başbakanlığı döneminde Şivan Perwer'ın yakalanmasını istedi. Özal'ın da ömrü yetmedi. O zamanlar Kürt
dili, kıyafeti yasaktı.. Nereden nereye?"
"Bana
Diyarbakır'da 300 çiftin evlenme töreni olacağı ve benim de katılıp
katılmayacağım soruldu. Bu durumu gayet olumlu buldum ve 300 çiftin törenine
katılmamın beni mutlu edeceğini bildirdim. Bunun aynı zamanda Türkiye'deki
barış sürecine katkı olacağına inandım. Daha sonra Şıvan Perwer'ın gelmesi
istendi.Tabi ilk olarak Şıvan gitmek istemedi. Ben kendisiyle birebir
görüşerek katılması gerektiğine inandığımı söyledim. Birlikte gitmemiz ziyarete
farklı bir renk kattı ve oraya yetişene kadar nikahı kıyılacak 300 çiftin,
360'a yükseldiği öğrendim. Kendi kendime keşke ben de Kürdistan'dan 300 çifti
getirseydim dedim."
“Tesadüfen
okuldan çıkan küçük çocukların ellerinde Kürdistan bayrağını görmem beni çok
mutlu etti. Bunca yıl peşmerge hayatımın ve çabalarımın boşa olmadığını
gösterdi. Bir insanın böyle karşılanması gerçekten gurur vericidir” diyen
Barzani’nin sürece ilişkin arka plan bilgilendirmesi çok çarpıcıydı ve Türkiye’nin
diplomatik hamlelerinin nasıl sonuç aldığına dair fikir verebilecek
kalitedeydi:
“Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan 2005 yılındaki Diyarbakır konuşmasıyla bir ilke imza attı.
Bu açıklamadan sonra kendisine bir mektup yazarak sözlerinden ve Kürt
realitesini kabul etmesinden dolayı her türlü desteği vermeye hazır olduğumu
bildirdim. Halkın Kürt bayrağını kaldırması ve Kürt yerel elbiseleri ile
törenlere katılması Türkiye siyasetinde önemli değişimlerin olduğunu
gösteriyor. Şivan Perwer ve İbrahim Tatlıses'in Peşmerge marşı okuması da
önemlidir. Kürtlerin bu atmosfere ve sürece sahip çıkması ve akıllı bir şekilde
hareket etmesi gerekmektedir."
Barzani,
bölgedeki ve P5+1’deki bütün liderlerden çok daha fazla deneyime sahip ve bu
yüzden aldığı kararlar çok derin nedenlere dayanıyor. Aldatılarak geldiği 2013
yılında ABD’ye hiç güvenmemesi gerektiğini en iyi bilen tek lider de o. Barzani’nin Kürtlerin var oluş mücadelesinin
Türkiye’ye rağmen süremeyeceğini idrak eden ve Türkiye ile bütün geleceğini
birleştiren hamlesi, dünyanın geleceğini etkileyecek derecede önemli.
Barzani,
aldığı riskleri yönetecek bir kaliteye de sahip. İran’la sorunlarını çözmeye başlayan
ABD’nin İran’ın ensesindeki Barzani
tehdidinin de ortadan kalkmasına razı olmaması Barzani ve Erdoğan’ın işini
kolaylaştırıyor.
Yakın zamanda
Ortadoğu’da haritaların değişmesi beklenmiyor; NATO’nun prangalarından kurtulmaya
çalışan Türkiye, sınırları aşan bir zihinsel dönüşüm peşinde. Yakın gelecekte
çok daha büyük hamlelerle dünyanın tarihi Alternatif Dünyalar’a olasılık dışı
seçenekler de ekleyecek.
Âkil Ağazâde, Sonsuz
Ark, 27.11.2013