“Allah
ile birlikte bir ilâh daha tanıma! Sonra kınanmış ve kendi başına terk edilmiş
olarak kalırsın.”
İsra/22
Sözlükte;
kimsesizlik, kimsenin bulunmama durumu, ıssızlık, tenhalık diye geçiştirilmiş
olsa da aslında her birimizin farklı tanımlar yüklediği bu kelimeye farklı
anlamlar da veririz zihinlerimizde. Her birimizin yüklemiş olduğu bu anlamlar
yaşamdan gelen kalıntıların bıraktığı izlerle şekillenir yüreklerde. Gayet sığ
bir şekilde hem de...
Sığ
diyorum, çünkü yalnızlığı tanımlayan tüm
tarifleri kısırlaştırdığı yerden
açıklayan bir kelime bana göre. Peki sığ ne demekti? Bu kelimenin sözlükteki
tarifi üzerinden baktığımızda, kaynaklar ‘derinliği az, dibi yüzeye yakın’ diye
okutturuyor onu bizlere.
Evet...
yalnızlığın sığ bir bakış açısından tarifi yapılarak, tam da yukarıdaki
kelimelerle ancak bu şekilde daraltılıp mana okyanusundaki yeri
küçültülebilirdi.
Sahi
yalnızlığı sadece sözlükten gelen, ruhsuz kelimelerden saflaştırıp bir tarifi
yapılması istense, içe bakışlarımızın aynı sığ derinliklerinde, hangi duygular
giydirilmiş kelimelerle neler söylerdik acaba?
Bu
sorunun cevabı, soruyla muhatap olanların vereceği cevap kadar fazladır
elbette.
Kimimizin
sevdiklerinden kopuş süreci ile başlayan
yalnızlık yolculuğu, kimimizin
ise kalabalıklar içinde ötekileştirilen kendiyle yine kendi keşiflerinde
çoğalmasıdır belki de.
Ama
yalnızlığı modern dünyanın dayattığı patolojik bağlamdan koparıp bereketli akan
bir ırmağa dönüştüren, yine kendi özünden gelen hislerle tanımlandığı Yaradan’a
açtırdığı pencerelerdir.
Sonra
düşünürken, Allah’ın bana yol gösterircesine- şifa ayetleri geliyor aklıma, bu kelimenin mana girdabından sakin
ve huzurlu bir okyanusa çekilircesine.
“Allah
ile birlikte bir ilâh daha tanıma! Sonra kınanmış ve kendi başına terk edilmiş
olarak kalırsın.” İsra/22
Allah
ile birlikte başka bir ilah tanımak cümlesi tekrar tekrar çarparken beynime,
“Rabbimin benden istediği neydi acaba?” diye hayıflandım kendime.
Öyle ya;
O bir ve tek değil mi idi?… Eee peki, İnsanlığa gönderdiği tüm dinlerin ana
ilkesi hangi cümlede özetlenirdi ki?! Üstelik tam da şimdi zihnime düştüğü
yerden kendini ifşa edercesine “La ilahe illallah” ne demekti?…
Sahi,
hani bu cümle O’ndan başka her şeyin tasallutuna girmeyi reddetmek diye
özetlenirdi?
Peki,
tıpkı yukarıdaki ve yine ilahi kelamın diğer ayetlerinde de görüldüğü gibi tek
ve biricikliğinde şüphe götürmeyen ve ilahlığında yegane olan böylesi bir
Yaratıcı'ya algılarımızı kapatan ve görünmez prangalarla zihnen esir olduğumuz
her şey neden O’ndan daha önemli?
Onun ve
sadece kendimizin varlığının yeter olduğu bu dünyada, O’ndan gayri her şeydeki
kayıp ve kopuş süreci ile gelen yalnızlıklarımızda, sadece O’nun varlığı ile
huzur ve sükûnet bulamamak acaba her birimizde neyin tanımını da ele verir ki?
Düşünmek
lazım bu konuda… Dualarımla, selametle kalınız.
Neşe
Yıldız, 27.11.2013, Konuk Yazarlar, Sonsuz Ark