14 Aralık 2013 Cumartesi

SA499/AS45: Somalili Korsanlar, Ucuz Kitap, DVD-CD Film, Müzik, Kul Hakkı ve Sorgu

"Devler tepişirken, çimenler yeşil kalsın!" 
Alper Selçuk


Somalili Korsanlar Kızıldeniz'de cirit attığından beri, geçmişte de sık sık sorgulanan bir konu hakkında yazmak ve Korsan Kitap, Korsan Film, Korsan Müzik CD-DVD'leri gibi haksızlık ve kanunsuzluk çağrıştıran ve düşünen okuyan, izleyen, dinleyen herkesin, farkındalık diriliğiyle zihnini her seferinde Kul Hakkı manipülasyonuna mahkûm eden, bu kitaplardan, CD ve DVD'lerden aldıkları için paralarını ödedikleri halde kendilerini suçlu hisseden kişileri ve kendimi -almış olsam da olmasam da- yeni bir sorguya davet etmek istiyorum. Başlıkta kullandığım gibi, söz konusu materyaller için de bundan sonra 'Korsan' yerine 'Ucuz' sıfatının kullanıma sokulmasını teklif ediyorum.
***
Sen tüketici kardeşim, gel otur sorgulayalım. Ama önce bir durum tesbiti yapalım beraberce... Bir Kitabevi'ne giriyorsun, kitap seçiyor ve onu almak istiyorsun. Kitabın fiyatını satıcıya soruyorsun, hatta pazarlık ederek indirim yaptırmaya çalışıyor ve sonunda satıcının senden istediği bedeli ödeyip kitabını alıp gidiyorsun. Kitabı alırken de kitabın arkasındaki bandrolün parlak yüzeyinde gezinen 'Devlet Onayı'nı, 'Kitabevi'nin 'Vergi Levhâsı'nı, 'Resmî' olarak kabul edilen bir 'İşyeri'nin 'Yazarkasası'nı -kredi kartıyla aldıysan sana fiş de veriyorlar-  ve bunların yanında kitabın basılırken yazılmış etiketini de görüyorsun. Kitap 24 YTL ise sen onu etiket fiyatından değil de 4-5 YTL'ye almışsan (ki; bu fiilen yaşanılandır, Alper Selçuk), Korsan bir eser aldığının farkında olarak bir hırsız gibi saklana saklana kitabevinden uzaklaşıyorsun.
***
Uzaklaşırken de içinde bir fırtına kopmuştur; kitaptan çok, işlediğini düşündüğün (Unutma ki; onlar böyle düşünmeni istedikleri için böyle düşünüyorsun) 'Hırsıza ortaklık etme, sattıklarını alarak onu hırsızlığa teşvik etme' suçu ve 'Kul Hakkından dolayı Allah'a hesap verme' korkusu içinde, okumaktan, izlemekten ve dinlemekten miden bulanmış bir halde yürüyen bir köfte hâline geliyorsun ve bir kaç gün sürecek yüksek gerginliğe mahkûm oluyorsun. Bu durumu alışveriş yaptığın her seferinde yaşamak seni bunaltıyor. Değil mi? Şimdi sana soralım sen 'Korsan' bir eser mi aldın, 'Ucuz' bir eser mi? Evet; 'Ucuz' bir eser aldın, 'Korsan' bir eser değil. İkna olmadın mı?.
***
O zaman buyur işe başlayalım. Sonunda ikna olacak ve sen de huzursuzluk konusunda biraz ayakları yere basan şeyler düşüneceksin. Üstelik yıllardır, bir kitap kurdu olarak ucuz kitap isteğinin birileri tarafından gizli saklı da olsa yerine getirilmiş olduğunu fark edecek ve daha çok ucuz kitap alarak okuyacaksın. Ama pazarlık yapalım. Ben anlatacağım, sen sana uygun olanı seçip alacaksın ya da kafana göre takılmaya devam edeceksin, anlaştık mı? Bu sorgudan çıkacak sonucun bir vebâli varsa bunu üstlenmem. Benim senden hiçbir farkım yok ve benim söylediklerimi az çok sen de biliyorsun. Ben sadece Somali Korsanlarının bana hatırlattıklarını ve söz konusu materyallere bundan sonra neden 'Korsan' demeyip 'Ucuz ' diyeceğimi anlatmak istiyorum. Parasını ödeyerek kitap almaktan vazgeçmeyeceğim, kul hakkının olup olmadığını Allah ölçecek ve ben ona hesap vereceğim.Ama,ama kul hakkını manipüle ederek, beni sömürmeye devam edenlere de kul hakkının ne olduğunu anlatmaktan vazgeçmeyeceğim, güzel kardeşim!
***
Gel önce Radikal Yazarı İsmet Berkant'ın bir yazısından alıntı yapalım, işimiz kolay değil, aksine çok zor. Sorgumuzu yaparken de suç işlemeyelim,Olmaz mı? Ama bu alıntıyı yaparken, daha iyi düşünmemize yardımcı olur diye elimizin altında, gözümüzün önünde bir kaç haber ve kitap sahibi yazar görüşü bulundurmamızda fayda var. Haber Başlığı: "Yazar devleti göreve çağırıyor!"(*) Haberi okuyalım...
***
"Kültür Bakanlığı, korsan yayıncılığı önlemek için kitaplara bandrol yapıştırılmasını zorunlu tuttu. 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun bazı maddelerindeki değişikliklere ilişkin 03.03.2001 tarihli ve 4630 sayılı yasanın değiştirilen 81. maddesi gereğince kitaplara bandrol yapıştırma zorunluluğu getiriliyor, aksi haldeki uygulamalar için hapis ve para cezası öngörülüyor. Kültür Bakanlığı'nın 08.11.2001 tarihli Bandrol Uygulamasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmeliğin 9. maddesi gereğince, mülki idare amirleri tarafından, bandrolsüz kitapları takip edecek komisyonların oluşturulması zorunlu koşuldu."
***
Ama kanun çıkınca işler hallolmuyor her zamanki gibi, değil mi kardeşim? Ünlü yazarlar, resmî kurumlara karşı ateş püskürüyor. Çünkü bandrolü zorunlu kılan devlet, denetimleri 'yapmadığı' için korsan yayıncılık alenen sürüyor. Nasıl mı? Başka bir habere geçelim, bunun nasıl olduğunu öğrenelim ve ateş püsküren yazarlarımızın beyânlarına bakalım.
***
Haber başlığı, "Orijinal bandrollü korsan kitap!" Ve haber; "İstanbul'da korsan kitap ile mücadelede denetimlerini sıklaştıran polisin son adresi bir kitapçı oldu. Baskında 5 bin adet korsan kitap ele geçiren polis, kitaplardaki orijinal bandrolleri görünce şaşkınlık yaşadı."(**)
***
Peki, bu nasıl oluyor, biliyor musun sevgili kitapsever/okur kardeşim? Nereden bileceksin, dedektif değilsin ki. Merak etme, haberin devamında açıklama geliyor.
***
"Korsan kitapların üzerindeki bandrollerin, ilkokul çağındaki öğrenciler için hazırlanan hikâye ve boyama kitapları için resmi kurumlardan 10 Kuruş'a verilenler olduğu belirlendi. Oysa kitaplar için basılması gereken bandroller'in 5 YTL'lik olması gerekiyor. Kitapçıda ele geçirilen korsan kitapların 10 YTL'ye satıldığı ancak piyasadaki gerçek fiyatının 24 YTL olduğu da ifade edildi."
***
Dikkatinizi çekerim kitapsever dostum, kitabın orijinal olup olmadığı, kitabın gerçek yayınevi tarafından basılıp basılmadığı belli değil. Bandrol yer değiştirmiş sadece. Bir sürü soru üşüşmüyor mu seninde kafana? Lâkin ve amma, nasıl oluyor da oluyor o kitap orijinaliyle tıpkı basım oluyor? Değişse de sadece kağıt kalitesi değişiyor? Hem orijinal bandrol neden kitabın %25'i yada %20'si kadar oluyor? Devlet verdiği bandrolün sayısını nasıl da bilmiyor? Devletin elinde yayınevlerinin aldıkları bandrol listeleri yok mu? Bandrolleri de Korsanköy matbaası mı basıyor yoksa? Devletten sınırsız 10 kuruşluk çocuk kitapları bandrolü alma hakkı mı var birilerinin? O birileri kim, ya yoksa yazarlarına yüzde pay ödemekten kaçan gerçek hırsızlar mı var orta yerde.? Yazarlar kime neden ateş püskürüyor? Püskürüyorlarsa haklılar mı, haklılarsa veya değillerse bu iş bize kadar nasıl geliyor? Somali açıklarında mı yaşıyoruz? Kimin ne hakkı var kardeşim, seni, beni kul hakkı yemiş olmayı düşünmekten dolayı deli danaya döndürmeye? Bize yaşattıklarınız bizim maddî-manevî haklarımızın açık bir şekilde ihlâli değil mi? Biz gidip serbest piyasa ekonomisi koşullarına göre bize arz edilen kitapları satın alıyoruz. Biz kimseden bir şey çalmıyoruz. Ne yazarın hakkını yiyoruz, ne de başkasının; bundan Allah'a sığınırız.
***
Biz sadece kitap okumak istiyoruz. Kolaylıkla satın alabileceğimiz kitap. Dört adet kitabı da gelirimizin onda birine almak istemiyoruz ayrıca. Bizim üstümüzden bizi baskı altına alarak fâhiş kazançlar elde etmekten vazgeçin. Sizler tepişiyorsunuz, bizler eziliyoruz. Çocuklarımıza da kendimize de kitabı biz alıyoruz. Para bizden çıkıyor. O ayrım niye? 10 kuruşluk bandrol neyine yetmiyor Sevgili Devletim? Madem yazarların dediği gibi bu işe göz yumuyorsun, sende bizim haklarımızı gasb ediyorsun, demektir.
***
Şimdi duralım ve bunları konuşmuşken yazarlarımızın püskürdüğü ateşlere bakalım;
***
Ahmet Ümit: "Devlet bizi cezalandırıyor...Böylesi bir hırsızlık bir otomobil markası için olsa yetkililerce aynı tepki gösterilmeyecek; bu işi yapanlar anında yakalanacak ve hırsız muamelesi görüp cezalandırılacaktır. Kitapta ise hırsızlığın meşrulaştığı bir durum ortaya çıkıyor. 'O zaman hukuk niye var?' sorusu canlanıyor akıllarda.(...). Çünkü bu korsan basımı engellemek çok kolay ama devlet görevini; bu yasanın uygulamasını gerçekleştirmiyor. Tüm yasakoyucuların ve uygulayıcıların görev başına geçmesi gerekiyor. Kültür Bakanlığı'ndan Maliye Bakanlığı'na ve İçişleri Bakanlığı'na kadar hepsi hırsızların yandaşıdır şu anda".
***
Orhan Pamuk: "Bakan olsam utanırdım...Ben bakan olsam korsana karşı kanun çıkarsam ve kitaplar yine de korsan satılıyor olsa utanırdım, sıkılırdım. 'Bir şey yapayım' derdim. Belki bakan da iyi niyetle hareket ediyor ama bu yeterli değil. Çünkü uygulamada bir şey yapılmıyor. Üstelik kitabının korsan baskısı çıkan yazar sayısı 10 kadar. 'Ne olacak 10 tane yazar. Onların da kitapları yağmalansın biz fazla oy kaybetmeyiz. Bilakis ucuza kitap satılır' diye bakılıyor büyük ihtimalle. Ama farkında değiller ki korsan yayıncılık yazarlar kadar, yarın öbür gün Türkiye'deki yayınevlerini, telif kitap yazma kültürünü de öldürmüş olacak. Türkiye'deki kültürün, orijinal kitap yazmanın, çalışarak, telif kitap yazmanın altını oyuyorlar. Yağmacılara kazdırıyorlar. Kanunu kendileri çıkardılar sonra da uygulamıyorlar."
***
Buket Uzuner: "Korsanı destekliyorlar..."
***
Perihan Mağden: "Sanki koruyup kolluyorlar...Bu kanun çıkarılmışsa komisyonlarında kurulup çalışmaya başlaması gerekmektedir. Ben korsan kitap alan okuyucuya da çok bozuluyorum. Onların çantalarını bir kapkaçcı aldığında ne kadar memnun oluyorlarsa ben de kitabım korsandan alınınca o kadar memnun oluyorum. Çünkü biz bir kitaptan yüzde 15 hak alıyoruz. Bu cüzzi hakkımı bana layık görmeyen okuru ben ne yapayım? Korsan satıcılar vergi ödemiyor, bandrol ödemiyor, bana telif ödemiyor ve kalp para basar gibi kalp kitap basıyor. Okuyucu da üç kuruş için -çünkü korsanda çok ucuz değil kitaplar- benim yüzde hakkımı çok görüyorsa o okura da çok kızıyorum. Özellikle bu kadar fukara bir ülkenin fukara yazarlarına yapılmaz böyle bir şey. Okuyucu korkunç bir işbirlikçilik yapıyor. Ama asıl mesele Kültür Bakanlığı'nda. Onların elini kolunu tutan kim? Korsan kitapçıları koruyan, kollayan bir tavırları var. Aylar önce çıkan kanunu ne zaman uygulayacaklar? Bir oyalama söz konusu. 'Ne kadar oyalarsak korsancılar o kadar çok para kazanır' diye düşündükleri kanısındayım."
***
Elif Şafak: "Kararlılık göstermiyorlar...Yazarların, yazdıklarından para kazanmalarını bir lüks gibi algılıyoruz. Ucuz servet düşmanlığı yaparak, insanların emeklerinin karşılığını alma hakkını baltalıyoruz. Meseleyi hafife alan sadece Kültür Bakanlığı değil, tüm bir toplum. En fazla duyarlılığı göstermesi beklenen entelektüeller de aynı aymazlığı paylaşıyor. Çünkü hâlâ edebiyatçının sefalet çekmesi bekleniyor ve hatta isteniyor."
***
Yazarların hepsi doğru söylüyor. Ama söyledikleri baştan sona doğru değil, söylediklerinin iki kısmına katılmıyorum ve bu düşünceleri reddettiğim gibi sağlıklı da bulmuyorum. Yazar kim olursa olsun, bir okuyucu olarak bana, sana hakaret edemez, beni, seni suçlayamaz. Ben yasalarla yönetilen bir ülkede yaşıyorum. Bandrollü kitabı, kitabevinden parasını ödeyip -fişini de alarak- alıyorum. Hukukî olarak üstüme düşen sorumlulukların hepsini yerine getiriyorum. Nasıl pazar yerinde domates satın alma hakkına sahipsem, pazara gelmiş olan her türlü materyali de parasını ödeyerek alma hakkına sahibim. Bunun sınırlarını doğru koymayan ve denetlemeyen sorumludur, ben ve sen değil.
***
Benim devletle ilgili eleştirilerimi de onların yapmasını kabul etmiyorum. Çünkü, beni, seni, diğer kitap okuyucularını işbirlikçilikle, hırsızlıkla, duyarsızlıkla, aymazlıkla, devleti de fırsatçılıkla ve göz yummakla suçlayan bu anlı şanlı yazarlar dönüp de yayın evlerine hesap sormuyorlar. "Bu kitapların basıldığı matbaalar neredeler? Bu tıpkı basımlar nasıl yapılıyor? Gösterdiğiniz satış rakamları neden gerçek değil? Yüzdem bu kadar masraf bu kadar, olmaz kardeşim bu kitap 24 YTL'ye satılmamalı, kimse bunu satın alabilip okuyamaz, satın alabilecek olanda kitaba bakmaz. Ben okunmak istiyorum ya yoksa kitabımı basmayın". Demeleri gerekmez mi? Bu mudur yazarlık, bu mudur entelektüel olmak veya duyarlılık, muyarlılık? Yahu kalkın oturduğunuz klavye başından biraz hayatın içine girin.  Kim size kitap yazarak milyoner olacağınızı söyledi. Kimin emri bu? Evet aç kalmayın, ama fildişi kulelerde oturmak için de bizim okuma sevgimizi sömürerek ceplerimizi boşaltmayın.
***
Tamam, sevgili yazar, sen de aramıza katıl gel otur, sana siz demeyelim,bizden ol; Devlet'e baskı kur,gazeteye bandrol yüzde açıklaması yapacağına, protesto et partileri martileri, büyük resmi davetlere gitme. "Bandrolüm 5 YTL değil 50 kuruş olsun" kampanyası yap, sevgili yazar! Hani yani biz seni okuyup sana para kazandırırken senin ve yayın evinin bizden hakkınızdan fazlasını çaldığınızı, biz olmasak sizin açlıktan öleceğinizi söylüyor muyuz da sen yüzsüzce bize bir sürü hakaret ediyorsun? Biz para verip alıyoruz. Sen çıkar kavganı benle yapıp da benim 'Kul Hakkı yemekten korkma' ölçümü de çıkarlarına alet ederek sömürme! Sana açıkça söyleyelim. Biz ucuz kitap alabildiğimiz için seviniyoruz. Kitap araba değildir. Hiçbir araba hırsızı para ödeyerek araba çalmaz. Seni bu hakaretlerin yüzünden mahkemelerde süründürmediğimize dua etmen gerekirken bizi aşağılamaya cüret ediyorsun ama.  Sana benzeyen önceki yazarlar da babalarımıza annelerimize kitap okumayan aptallar diyerek hakaret ediyorlardı. Bu sünepelik sizin genlerinizde var herhalde, pis oburlar!
***
Gücenme ama, sevgili yazar kardeşim, eğer; aramıza gelip oturduysan bize kulak vermek zorundasın! Aramıza gelip oturmuyor ve kristal kulenden bize caka satıyorsan, yapılanlardan fazlasını hak eden bir soyguncu olduğunu söyler; AİHM'ye gideriz,ona göre! Gider kişi başına düşen satın alma gücünü ve sayfa adedine göre kitap fiyatlarını AB ülkeleriyle mukayese ettirir; yıllardır bizi okumamakla suçlayan seni, bütün dünyanın önünde hırsız olmakla suçlar ve bunu da kanıtlarız.
***
Sevgili yazar kardeşim; senin esas meselen ne devletle ne de biz okuyucularla. Biz korsan kitap almıyoruz, senin yayın evin, sana yüzdeni az vermek için korsan kitap satıyor. Biz 'UCUZ KİTAP' alıyoruz, anladın mı? Devleti de suçlama, Devlet bir şahıs değil. Yayın evlerine göz yuman işbirlikçileri de devlet sanarak, devlete sataşma! Gücün yetiyorsa gel  birlikte çalışalım, onları deşifre et. Bu kutsal amaç için birlikte çalışalım, olmaz mı? Şimdi izninle ben kitapsever dostumla sohbetime kaldığım yerden devam edeceğim, bizi yalnız bırakır mısın?
***
Evet, kitapsever dostum, tekrar İsmet Berkant'a dönelim mi? Ne dediğine bakalım istersen. Şimdi tam vaktidir. Yazısının başlığı şu:"Korsan kitap-Korsan yayın evi(***)" okuyalım ne diyor Berkant, kimden yana- biraz uzun, ama emin olun bizden yana-;
**
"Kitap satmalı ki yazarı para kazansın, yazarı para kazanmalı ki bir sonraki kitabını gönül huzuru içinde yazabilsin. Türkiye'de mekanizma böyle çalışmaz. Parayı genellikle sadece yayın evleri kazanır, yazara pek bir şey vermezler. O yüzden pek çok edebiyatçı ve şair için yazarlık ikinci iştir. Onlar geçinebilmek için başka işlerde çalışırlar, artan zamanlarında da kitaplarını yazarlar. Türkiye'de dünyanın başka hiçbir yerinde bu denli büyük olmayan bir sorun daha vardır: Korsan yayıncılık. Türkiye'de kitap, maliyetinin çok ama çok üstünde fiyatlarla satılır. Genellikle 1 milyon liradan bile daha ucuza mal olan kitapları okuyucu 20 milyonun üstünde paralar ödeyerek satın alır. Bu garip fiyat politikasının tek nedeni, yayın evlerinin diğer başarısız kitaplarının maliyetini de başarılı olabilecek kitaptan çıkarabilme kaygısıdır. Dünyanın başka hiçbir yerinde kitapların üstüne '24. baskı' diye yazılar yazıldığı görülmez. Orada kitaplar daha mı az satar? Yoo, tam tersine daha çok satar. Bizde yayınevi, çok satacağını bildiği kitabı bile 3, bilemediniz 5 bin tane basar. Sonra arkadan diğer baskılar gelir. Maliyeti bu da artırır. Yayınevlerinin bu beceriksizlikleri ve işbilmezlikleri çok büyük bir endüstrinin doğmasına yol açmıştır. Laf aramızda, bu endüstrinin kurucuları da zaten kendi yazarını kazıklamaktan çekinmeyen bazı yayınevleridir. Piyasada 20 milyona satılan bir kitabın korsanının 5 milyon lira olmasının nedeni, yayınevinin koyduğu yanlış fiyattır. Korsanı doğuran ve yaşatan da zaten yayınevidir. Yanlış olan, korsanla sadece polisiye tedbirlerle mücadele edilebileceğinin sanılmasıdır. Şimdilerde, kitabın tezgâhta satılmasının yasaklanması düşünülüyor, tasarlanıyor. Hiçbir işe yaramayacak bir tedbir daha. Ekonomik sorunların çözümü yine ekonomiktir, polisiye yöntemle değil. Korsan kitap, tipik bir karaborsadır. Bunu ortadan kaldırmanın yolu da, çifte fiyatı yok edecek düzenlemelere girişmektir. Polisiye önlerler ondan sonra gelir. Umberto Eco'nun Baudolino'sunu baştan 100 bin basıp satın 3 milyon liraya, bakın korsan falan oluyor mu? Ama siz çok satacağını bildiğiniz kitabı sadece 5 bin basıp üstüne de 22 milyon lira fiyat koyarsanız, birileri hemen onun korsanını yapar ve kendi standartlarında bile fahiş paralar kazanır. Ama aslına bakacak olursanız Türkiye'de alan razı satan razıdır. Yazarı yayınevi bir sömürür, korsan bir daha sömürür. Bütün bunlardan sonra artan da yazara kalır. Halbuki böyle olmak zorunda değil."
***
Oh be! Teşekkürler İsmet Berkant, gel sende yanımıza otur. Sana da "siz" demeyelim; emin ol yazımı yazarken, senden etkilenmemek için bu köşe yazını okumamıştım. Sadece başlığına ve girişe bakıp, alıntılayabileceğimi düşünmüştüm. Şimdi copy-paste yapıp düzenlediğimde tam olarak okudum. Kitapsever dostum, belki kendisini daha iyi hissedecektir, bu işleri başından sonuna kadar senin çok iyi bildiğini hepimiz biliyoruz. Şu andan sonra 'Kul hakkı yemiş olmaktan kuşkulanmayacağız', aldığımız kitaplara 'Ucuz Kitap' diyeceğiz. Katkın için teşekkürler. Bu arada İsmet bey, sen şu Ofis 2007'nin ucuz sürümünü mü kullanıyorsun, orijinalini mi ya yoksa cracklenmişini mi? Bilmiyorsan haberin olsun 500 dolarlık Ofis 2007'nin ucuz sürümü sanırım 67 dolar-özelliklerine göre fiyatlar değişiyormuş-.Hem Microsoft nasıl bu kadar zengin oldu değil mi ya! Hem tekel ol, hem en yüksek fiyatı koyarak dünyayı soy/sömür, hemde cracklenmiş  programların çalışmasını engelleme. Herkesi kendine mahkum et. Tezgâh hârika. Microfost'un mahkûm olduğu tekelleşme cezası az bile. Hem bak cezalardan ve cracklenmiş programlardan rahatsız olan insanlar için mecburen ucuz fiyatlı Ofis 2007 üretmek zorunda kaldı Microfost. İsmet Bey, ticâri kaygılardan kurtulunca bir ara bu konuyu da yazar mısın köşende? Sana çok yakışacak! Başarılar dilerim.
**
Sorgucu birader ve bizzat ben kendim, bakalım işte manzara bu. Artık ne diyecek mişiz? "Ucuz Kitap" Yine de karar senin. Bu arada Film-Müzik DVD ve CD'lerinden bahsetmemize gerek var mı sence? Bir araştır bak. Boş 100 CD 42, 50 DVD 42 YTL. Peki Dev DVD Film şirketlerinin sattığı DVD Filmlerin tanesi ne kadar 19.90 YTL. Sinema Filmi iyi tuttuysa vizyondan çıkarmıştır kazancını. DVD Film'de neden soygun devam ediyor, kim soyuyor bizi? Müzik DVD ve CD'leri için bir şey diyemem; zirâ alıp dinlemiyorum. Fi tarihinden kalma fon müziklerini seviyorum. Onu da sen düşün ve karar ver artık. Bir ara bir sürü Klasik Müzik DVD ve CD'lerini indirimden almıştım. Tavsiye ederim. Geç dinle!
***
Peki, Somalili Korsanların bu işle ilgisini çözdün mü? Onlar uluslararası ve yerel hukuk normlarına göre yük gemilerini gasbederek suç işliyorlar. Bu hususta bir şeyler söylemek, suçluyu anlamak adına bir çaba olarak görülebilse de, tedbirli olalım ve diyelim ki: "Kaç yıldır Somali'de iç savaş var, bu savaşı kim çıkardı, Petrolleri nereye gidiyor, ölenlerin kanının hesabını kim soracak? Açlığa, yoksulluğa mahkum edilen bir Devletin insanları nasıl çözüm bulacaklar? Onların tüm kaynaklarını çalan hırsızlara kimse neden  hırsız diyemiyor? Şu yayın evleri ve anlı şanlı yazarlar neden ucu güçlülere dokunmayan açıklamalarla kıvrılıp gidiyorlar da, Filistin'de tüm hakları gasbedilen milyonları anlamıyor ve onların hakları adına ses çıkarmıyorlar?
***
Hadi kendine iyi bak, sevgili kitapsever dostum; seni Somalili mazlumlar gibi yapmak isteyenlere karşı sen ucuz da olsa parasını ödeyerek kitap al, okumaya devam et! Bilgi güçtür, Unutma! Onların bir taşla iki kuş vurmalarına izin verme! Fiyatları yüksek tutup okumanı engelliyorlar, sen kitap alıp okumayınca seni aptallıkla suçluyorlar ve yüksek bedel ödeyip kitap alabilenleri de soymaya devam ediyorlar.
***
Karar ve vebâl senindir. Kafan eskisi kadar karışmasın, rica ederim. Bırakalım Yayın evleri, Devlet ve Yazarlar kendi aralarında halletsinler. Çimenler yeşil kalsın. Muhabbetle, hoşça bak zâtına!...


Alper Selçuk, 02.11.2008, Antiseptik Anafor 49


Alper Selçuk Yazıları


(*) http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=41079&tarih=21/06/2002
(**) http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=746933&title=orjinal-bandrollu-korsan-kitap
(***) http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=104660&tarih=01/02/2004

Seçkin Deniz Twitter Akışı