“Ve bu
yazı, bir "sorular yazısı" aslında.”
Birilerinin
Başbakan Erdoğan'a sopa gösterdiği açık... Peki ya hukuk? Günlerdir çelişkilerin altından
kalkamıyoruz. Altından kalkanlar var. Bazıları kesin çizgiler ile bir boyuta
zaten inanmış sorgulamadan gidenler.
Samimi
sorular var... Günlerdir sorulan... Ve
bu yazı bir "sorular yazısı" aslında... Zira doğru soru, doğru
cevaplar için başlangıcın olmazsa olmazı.
****
Cemaat kullanıldı mı? Bugüne kadar veya referanduma kadar fiilen iktidarına, muktedirliğine şüphe ile bakılan (başörtü düzenlemesi vs nedeni ile) Ak Parti darbeler ile yüzleşmeyi, cemaat savcıları olduğuna inanılan yani bugün örgüt denilen yapı olmadan yapabilir miydi? Bu bir koalisyon muydu? Veya gönüllü bir koalisyon muydu? Eğer öyle ise bu süreç nasıl yürütüldü? Malum davalardaki bazı hukukî itirazlara dair göz ardı edilen tutuma mecbur kalınmış gibi davranılmasının sebebi ne? Davalar prensipte haklı ve bugüne kadar müesses nizamın, hukukî zemine taşınmasına izin vermediği suçlarla yüzleşme olarak görülebilir. Ancak içine kısmî hukuksuzluk karıştıysa bugün dikkat çekilen bu hususlar neden o zaman görülmedi? İtirazlar neden şimdiye kadar yasal düzenleme ile cevap bulmadı da şimdi bu gündemde? Darbeler ile yüzleşebilmek için kısmî olarak hatalara göz yummaktan başka çare yok muydu? Eğer öyle ise yürütmenin bu durumdaki payı bugün nasıl değerlendirilir? Bugün yeniden yargılama gündemdeyken hükümetten isimlerin de dinlenmesi gündeme gelir mi? Genelkurmay Adli Müşavirliği bu itirazları, tapelere ekleme yapıldığı ve bazı çevrelerin avukatların uzun zamandır aktardığı nüansları tek tek yeniden inceliyor...
Cemaat kullanıldı mı? Bugüne kadar veya referanduma kadar fiilen iktidarına, muktedirliğine şüphe ile bakılan (başörtü düzenlemesi vs nedeni ile) Ak Parti darbeler ile yüzleşmeyi, cemaat savcıları olduğuna inanılan yani bugün örgüt denilen yapı olmadan yapabilir miydi? Bu bir koalisyon muydu? Veya gönüllü bir koalisyon muydu? Eğer öyle ise bu süreç nasıl yürütüldü? Malum davalardaki bazı hukukî itirazlara dair göz ardı edilen tutuma mecbur kalınmış gibi davranılmasının sebebi ne? Davalar prensipte haklı ve bugüne kadar müesses nizamın, hukukî zemine taşınmasına izin vermediği suçlarla yüzleşme olarak görülebilir. Ancak içine kısmî hukuksuzluk karıştıysa bugün dikkat çekilen bu hususlar neden o zaman görülmedi? İtirazlar neden şimdiye kadar yasal düzenleme ile cevap bulmadı da şimdi bu gündemde? Darbeler ile yüzleşebilmek için kısmî olarak hatalara göz yummaktan başka çare yok muydu? Eğer öyle ise yürütmenin bu durumdaki payı bugün nasıl değerlendirilir? Bugün yeniden yargılama gündemdeyken hükümetten isimlerin de dinlenmesi gündeme gelir mi? Genelkurmay Adli Müşavirliği bu itirazları, tapelere ekleme yapıldığı ve bazı çevrelerin avukatların uzun zamandır aktardığı nüansları tek tek yeniden inceliyor...
****
Bu ülke
'sözümüzü yap yoksa yargılanırsın' ülkesi mi? Bu yolsuzluk davasının gelişi ve
zamanlaması için de geçerli olabilir, 3 Şubat 2012 deki böcek meselesinin
açıklığa kavuşmaması hali için de, sponsorluklar için de... Manzara bu. Bu,
derken; uzaktan görünen, havada uçuşan karşılıklı iddialar bunlar. Açıkları
bulup yargılama elbette hukuki bir işlem. Burada sorun eğer öyle ise bunun
talimatla, hukuk dışı cevaz ile olması iddiaları. Yürütme yargının hukuk dışı
bu şekilde işlediğini konuşunca yargıya müdahale etmiş olmaz. Ancak ispat
etmesi gerekir. Doğru kadrolar ile yargı bağımsızlığını garantilemek de
yürütmenin görevi değil mi? Hükümet bu
konuda 12 Eylül referandumunda HSYK üzerindeki denetimini kaldırarak
çeşitliliğe izin veren bir düzenleme geçirerek uyguladı aslında. Ancak bugün
hata yaptıklarını, yargı bağımsızlığı sanılanın, suistimale yol açabileceğini
gördüklerini ifade ediyorlar...
****
Şunu
söyleyelim; eğer yargıdaki olası yanlışları, şüpheleri dile getirmek yargıya
müdahale ise, "bu cemaatin işi değil, hükümet-yargı kavgası" diyip
bir kısım yargının yargıyı sopa gibi kullanmasını isteyen çıkar gruplarının ki
de yargıya müdahaledir şüphesiz. Ak Parti'li Mehmet Ali Şahin'in Yargıtay
iddiası örneği bir diğer konu. Yargının kararlarını Pensilvanya'ya sorduğu
doğru ise, bu neden şimdiye kadar değerlendirilmedi? Bilinmiyor muydu? Bu
cepheleşmede tavır belli edip pozisyon arayanlar bazı şeyleri yeni mi açıklıyor?
Belki de Pazartesi bazı gazetelere Başbakan Erdoğan'ın sözleri üzerinden
yansıdığı şekli ile sadece iş takibi yapmaya kalkan savcının işidir bu gözaltı
kararlarından bazıları... Yolsuzluk operasyonuna dair verilerin POLNET'e yani
emniyet sistemine girilmediği haberlerini görüyoruz. Bu bir usulsüzlük mü değil
mi? Kamuoyu neye inanacağını bilmiyor.
Yıldırma
ve korkutmada çeşitli boyutlar, gücün kimde olduğuna ve buna bağlı çıkar
beklentilerine göre alınan pozisyonlar var.
***
Diyorlar
ki; Güneydoğu'da Cemaat olmasaydı Ak Parti'nin oyları hile ve çeşitli baskılar
ile BDP olarak çıkardı... Demek ki beklentiler var. Bu beklentiler
karşılanmadığında bir dahaki seçimlere kadar Ak Parti teşkilatlarından çekilir,
destek vermez ve oy vermezsiniz olur biter. KCK eşbaşkanı Cemil Bayık ANF
açıklamasında Paris cinayetine atıfta bulunarak "...hareketimizi tasfiye
planlamalarına Fethullahçıların merkezinde yer aldığı paralel devlet fazlası
ile girmiştir... Katil zanlısı Ömer Güney'in izleri Fethullahçılar ile ilişkileri
olabileceğini gösteriyor." diyor. Bunu daha önce Murat Karayılan da
söylemişti. Buna dair dosyada delil görmedik. Hükümetin bu konudaki bilgisi şu
dönem sık sık gündeme getirildi. Bir diğer soru; Bayık, BBP ve Alperen Ocakları’nı
neden gündeme getirdi?
***
Tüm bu
çatışmanın siyasi karşılığına bakalım. Türkiye'de AK Parti karşısına
çıkarılacak olası koalisyonlarda üç temel eksen var. Bu ülkede muhafazakârlar,
uzun yıllar yaşadıkları mağduriyetler nedeni ile Ak Parti döneminde insan
yerine konulduklarını hissetti. Bu kesim CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun
kendilerini kucaklayacağına inansa da alt kadrolar ve CHP tabanının hala
sokakta, kamuda, kendilerini öteki olarak gördüğüne emin. Bu kesimin bilinci
bazı şeyleri kolay unutmaz. Unutmaları için şu an dahi yeterli güven ortamı
görmediklerini gözlemliyorum. Bir diğer kesim yine çeşitli Devlet politikaları
ile mağduriyet yaşamış ve kendilerini özgürlük mücadelesine adadıklarına inanan
Kürtler. Bir kesimi çözüm sürecinden umutlu bir kesimi ise oyalandıklarını
kandırıldıklarını düşünüyor. Bu noktada Ak Parti'ye karşı yürütülen mücadele,
örneğin Bayık'ın bahsettiği gibi durumlara dair hükümetin bilgisi ve tutumu
gibi ithamlar ortaya konularak bu kesimin güveni üzerinden ilerletilebilir. Bir
diğer konu Kürt meselesinin çözümünde ortaya konulan özgürlükçü tutumdan
rahatsız olan milliyetçiler. Yani BBP ve Alperen ocaklarının bu meseleye
yaklaşımı. Onlar da sokağın bir kesimi. İşte bu mücadele bu eksenlerden
gidiyor.
***
Bunun
dışında Ak Parti seçmeninin güvenini sarsacak ve muhafazakâr çevrelerde
yadırganmaya yol açacağı tahmin edilen kaset savaşları hala gündemde. Ancak
Gazze bombalanırken, Suriye kanamaya devam ederken Başbakan'ın örgüt dediği ve
aslında bir kısım tabanının manevi tarafına inandığı Cemaatin, bu kesimler
nezdindeki en büyük itibar kaybı, liderinin ABD'de olması nedeni ile
"siyonist rejim ile işbirliği içinde" olduğuna dair yaygın kanı.
Burada yukarıda MHP'yi zikretmedik; zira Bahçeli bugüne kadar kendi tabanını
gerek Kürt meselesine tepkiler gerek başka konularda tuttu.
***
Velhasıl
bu mücadele, "hepsini cemaat yapsa da yolsuzluğa karşıyız" diyenler
ile "Türkiye'nin istikrarını istemiyorlar" diyenler arasında devam
ediyor. Bu süreçte "silahsız örgüt olmaz" diyenler ile "daha
ağır suçlar da vardır" diyenler ayrışacak. CHP içinde de böyle düşünenler
var. Örgüt suçları düzenlemesinin detayları da bu konuda önem taşıyor. Bu
ortamda herkese gelecekten emin, huzurlu, istikrarlı bir yeni yıl dilemek kolay
olmasa da yeni yılınızı kutluyorum.
Serra Karaçam, 01.01.2014