“Ormanıma
gönderdikleri tilkiler şeytandan fısıltılar taşıyor; ben de onları
tilkilerinden yakalıyorum.”
‘Her şey
demokrasi için, her şey AB’ye muktesebâtına uyum için.’ Birkaç zamandır kafamda
dolaşan tilkilerle hasbihal ediyorum. Dikkat buyurun; bu tilkilerin hiçbiri
bana ait değil, bunlar benim ormanımdaki tilkiler değil. Benim ormanımda hiç tilki yok. Tilkileri de
dışarıdan geldikleri için mecburen misafir ediyorum. Soruları hep onlar
soruyor, ben de ters sorularla onları ayazda bırakıyorum: “Hani her şey Allah
rızası içindi?”
Avrupa
Siyaset Merkezi (EPC) ve TUSKON tarafından 24 Ocak 2014 Cuma günü Brüksel’de
düzenlenen, ‘Türkiye’deki hengâme: Neler oluyor ve nereye gidiliyor?’ isimli
panelde Zaman Gazetesi Brüksel Temsilcisi Selçuk Gültaşlı, “Gülen, AB sürecini
1970’lerden bu yana istikrarlı şekilde destekleyen tek İslam âlimi.” diyor.
Fethullah Gülen’in Türkiye’nin AB Sürecini destekleyen Biricik-Tek İslam âlimi olması beni heyecanlandırıyor. Ama niye hiçbirimizin bu destekten haberi olmadı 2013 yılına kadar? Kusur bizde ya da bizzat bende. Düşünmeliydim. Ama oysa Fethullah Gülen bize ve herkese ‘Allah rızası için’ dedi. Ona inanmıştık hepimiz. Gerçi ben pek cemaat-tarikat tarikiyle düşünen bir adam değilim, ama maksadı Allah rızası olan da kendi kafasına göre takılsın diyor ve itimat ediyordum. Hâlâ ediyorum. Yanlış anlaşılmasın. Ancak bir sıkıntım var; 1970’lerden bu yana istikrarlı bir şekilde ‘Allah Rızası için’ diyen Gülen, aslında istikrarlı bir şekilde ‘AB süreci için’ diyormuş; benim niye haberim yok, şakirdler neden mağdur?
Tilkilerden
öğrendiğim soruyu tersine çeviriyorum. Allah, rızasını Avrupa Birliği’nin içine
mi sakladı? Yoksa Avrupa Birliği Allah rızası için yaşayan insanların
oluşturduğu bir birlik mi? Bir İslâm âlimi
Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecini başka hangi nedenle isteyebilir? Bir İslâm âlimi, İslâmî kriterler dışında başka
hangi kriterle düşünebilir ki? Ya da düşünürse ona ‘İslâm Âlimi’ demenin bir manası
kalır mı?
Olsun;
âlim bizim, İslâm bizim, Türkiye bizim; AB’de bizim olsun diye düşünmüşüzdür. Gülen,
asıl hedefini saklamıştır hepimizden; ama niye bunu sadece Zaman Gazetesi
Brüksel temsilcisi Selçuk Göltaşlı biliyor? Fethullah Gülen AB’nin kalbinde
gazetecilik yaptığı için sadece onun kulaklarına mı fısıldamış bunu? Bu
haksızlık değil mi? Beni geçelim; niye sokaktaki şakird bu ulvî davadan habersiz?
Kabul hepsi bunu yeni öğrendi. Bir ‘İslâm Âlimi’ sadece kendisinin bildiği bir
hedefe doğru ilerlerken, üstelik bu gerçeğin idrâkındaki biricik-tek İslâm Âlimi iken, ondan asıl amacı için
herkesi ikna etmeyi beklemek safdillik olurdu.
Elbette
saklayacaktı. Gelip bana mı anlatacaktı, yoksa sıradan, vefâkâr ve fedâkâr
şakirde mi? Hepimiz bir yandan onu eleştiri yağmuruna tutacaktık. Diyecektik ki;
orada ahlak yok, aile yok, din yok, vicdan yok, adalet yok; dünyanın geri
kalanını soyan, sömüren, birbirine düşüren, silah satan ve öldüren katillerin
yönettiği bir birlikte ne işimiz var? Dinsiz bir ideolojinin ihsas ve dikte ettiği
kanunlarla kanunlarımızı uyumlu hale getireceğimiz bu birlikte Allah’ın
hükümleri geçersiz olmayacak mıdır?
Bunu İslâm
âlimine sormayacaktık da ne yapacaktık? İslâm âlimi ise Kur’an’da (Mâide
Sûresi, 5:51), "Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dostlar
edinmeyin. Onların bazısı, bazısının dostlarıdırlar. İçinizden kim onları dost
edinirse şüphe yok ki, o da onlardandır. Muhakkak ki Allah o zalimleri
hidayete, doğru yola iletmez." yazdığını elbette bilir. Kim bilir belki de
Avrupa Birliği Hıristiyan bir birlik değildir, laik kanunları kilisede nikah
kıymayı resmî saysalar da ateist çoğunluğu temsil eden değerlere sahiptir.
Fethullah Gülen, bir İslâm Âlimi olarak Avrupa Birliği’nin Hıristiyan ve Yahudi
bir birlik olmadığına böylece kanaat getirmiş olabilir ve kanaate ittisalen
kendisinin bu ayete muhatap olmadığı kanaatine vasıl olabilir. Hakkıdır; hüküm
çıkarmak İslam Âlimlerinin işidir zaten. fakat böyle bir hüküm ancak âlim sıfatlı kişinin şahsını bağlar İslâm'ı değil.
Yanlış
anlaşılmasın; bir ‘İslâm Âlimi’ne sorulacak sorularımızı bir siyasî parti
liderine soramayız. Bugün bizzat Fethullah Gülen’in ve cemaatinin, şakirdlerinin
alaşağı etme isteklerini hiç saklamadıkları Başbakan Erdoğan’a şahsen ben bu
soruları soramam. Hani deselerdi ki, “Biz Allah rızası için yaşıyor ve
çalışıyoruz, Başbakan Erdoğan Allah rızasına uygun davranmıyor, onu bu yüzden eleştiriyoruz!”
Ben de hemen köşemden çıkar, bu meseleye dair eleştirilerimi onlarla
paylaşırdım.
Maalesef
meselenin böyle olmadığını cemaat medyasının amiral gemisi olan Zaman Gazetesi’nden
okuduğum haberle öğrenmiş bulunuyorum. AB Rızası için çalışıp çabalayan
biricik-tek İslâm Âlimi imiş. Hiçbir şekilde oturup onunla Başbakan Erdoğan’ı
eleştirmem, ona da İslâm Âlimi sıfatıyla Başbakan Erdoğan’ı eleştirme hakkı
vermem. Hele hele Fethullah Gülen’in Avrupa Siyaset Merkezi (EPC) ve TUSKON denen
şakird tüccarlar birliğinin birlikte düzenlediği toplantıda, siyaset ve ticaret
eksenli bir şecere ile takdimi varken İslâm Âlimi sıfatı takdimine katiyetle
karşıyım. Kimse İslâm’ı kendi organizasyon şemalarının reklam aracı olarak
kullanamaz.
Fethullah
Gülen hangi sıfatla takdim edilirse edilsin; ama biraz da Allah’tan hicap
duyulmalı, İslâm Âlimi sıfatı kullanılmamalı. Siyaset Duayeni, Eğitim Koçu,
Düşünür, Filozof gibi sıfatlar Avrupa
Birliği ruhuna çok daha uygun. Nasılsa
istikrarlı biçimde desteklenen süreç AB süreci; takdim de buna uygun olmalı.
Gent
Üniversitesi öğretim üyesi Dries Lesage ve Avrupa Parlamentosu Genişleme
Dairesi Başkanı Thomas Grunert'in de konuşmacı olarak katıldığı bu toplantıda
İslâm Âlimi’nin ne işi olabilir? Nerede Kardinaller, Piskoposlar, Rahipler,
Hahamlar? ‘Türkiye’deki hengâme: Neler oluyor ve nereye gidiliyor?’ başlıklı
toplantının dinle ve İslâm’la ne alakası var?
Düpedüz
siyaset yapılıyor ve bu toplantıda yapılan siyaset, Avrupa Birliği’nin 50
yıllık ikiyüzlülüğü temel alındığında, bana göre yine iki yüzlü bir siyaset. 50
yıldır süren AB üyelik sürecinin 40 yılında Fethullah Gülen de varmış. Niye
bugüne kadar Brüksel’de bir tek ‘AB’deki hengâme: Türkiye’nin Üyelik Sürecinde
neler oluyor ve nereye gidiliyor?’ başlıklı bir toplantı yapamamışlar?
Fethullah
Gülen ve cemaat hangi akla hizmet ediyor, dünyayı ve ahreti nereye kurban
veriyor veya veriyorlar, bilmem. Ama ormanıma gönderdikleri tilkiler şeytandan
fısıltılar taşıyor; ben de onları tilkilerinden yakalıyorum. Siyaset ve ticaret yapıyorsunuz; okullarınızla
da siyaset ve ticaret yollarında çalıştıracak küresel köleler
yetiştiriyorsunuz, rica ederim İslâm’ı bu emellerinize alet etmeyin; Allah’tan
korkun, diyorum. Çocukların, gençlerin samimi Allah Rızası emelli çabalarını
kendi Allah’tan uzak, Avrupa Birliği’ne yakın emellerinize kurban etmeyin.
Biz de
biliyoruz, siz de biliyorsunuz; bir şey AB için ise Allah rızası yalandır. Bir
şey Allah için ise AB rızası yalandır. İkisi bir arada olmaz; olamaz. Bunun
entelektüel, sosyolojik, kişisel tahlillerini de yapmayı ihmal etmeyin.
Ne güzel
siyaset yapıyor işte İslâm Âlimi Fethullah Gülen. Cemaat Haber Ajansı Cihan’ın
başlığı bunu ne güzel özetlemiş: ‘Fethullah Gülen Hocaefendi, BBC röportajında
net mesajlar verdi.’
Biz de o
net mesajı aldık ve bu röportajda İslâm Âlimi aradık, bulamadık. Gerisini varın
siz hesap edin.
Bir daha
da bize gelip Allah Rızası falan demeyin. Allah rızası bu kadar malayanî
vasıtalarla vâki olmaz, en azından bunu biliyoruz.
Siz istikrarlı bir şekilde ‘AB Rızası’na çalışın, bize ‘Allah
Rızası’ yeter. Ama diyorsanız biz AB'yi ele geçireceğiz, hepsinin zihnine İslâm zerk edeceğiz; o zaman Erdoğan'ı ne diye alaşağı etmek istiyorsunuz?
Ya da (Kafirûn Suresi, 109:6), "Sizin dininiz size benim dinim bana!" diyen Kur'an ayetinden niye haberiniz yok? Ne diye gizli saklı yollarla Avrupa Birliği'ne din ihraç etmeyi planlıyorsunuz?
Allah Rızası'na sığmadığı açık olan bu tavır, dilinizden düşürmediğiniz demokrasi ya da insan hakları veya hukuktan hangisine sığıyor?
AB müktesabâtına uyuyor mu, mesela? Bunu elbette AB organları kendi aralarında konuşmuşlardır; ama ben 3-4
Aralık 2004’de Brüksel'de Avrupa
Parlamentosu'ndaki Abant Platformu toplantısında okunan, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı
Onursal Başkanı Fethullah Gülen'e ait dört ana mesaj Hüseyin Gülerce'nin yazısından fırlayarak hepimizi aydınlatacaktır diye
düşünüyorum:
1) 20.
asrın başındaki en kritik ve tarihî dönemeçte Atatürk, tercihini millet
iradesinin ifadesi olan Cumhuriyet'ten yana koymuştur. Atatürk'ün gösterdiği
"muasır medeniyet" hedefi, bugün, Avrupa Birliği ile yeni bir ufka
ermiştir. Milli varlığımızın 85 yıllık çizgisi sapmaya uğramadan devam
etmektedir.
2) AB
üyeliği hedefi bir devlet politikasıdır. AB reformları, önceki hükümetlerle
başlayıp bugünkü hükümetle zirveye ulaşmıştır. Her kurum ve kuruluşun
gösterdiği gayret takdirle anılmalıdır.
3)
Özellikle, AB yolunda bir engel teşkil ettiği yönündeki iddialara rağmen Türk
Silahlı Kuvvetleri'nin tarihî rolü ve desteği unutulmamalıdır.
4)
Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği, Avrasya'nın kalbinde bir "Barış
Adası" olarak rolünü, tahayyüllerin ötesinde güçlendirecektir. Avrupa
Birliği'ne girmiş bir Türkiye, İslâm dünyası ile Batı arasında köprü kurma
fonksiyonunu da başarıyla ifa edecektir. Avrupa Birliği'nin, bunun bilincinde
olarak 17 Aralık'taki zirvede Türkiye'nin Avrupa'daki yerini sağlamlaştıracak
bir karar vermesi beklenir.
Fethullah Gülen, "Atatürk'ün gösterdiği "muasır medeniyet" hedefi, bugün, Avrupa Birliği ile yeni bir ufka ermiştir. Milli varlığımızın 85 yıllık çizgisi sapmaya uğramadan devam etmektedir." demiş mi, demiş. Bize de hürmet etmek düşer. Demokratik bir ülkedeyiz.
BBC'ye "Amerika Birleşik Devletleri'nin bakışına, Avrupa Parlamentosu'nun bakışına olumsuz şekilde aksedecektir bunlar. Çünkü anti-demokratik şeyler yapılıyor. Hukuka aykırı şeyler yapılıyor." diyerek Başbakan Erdoğan'ı şikayet etmesi de doğal; ben şaşırmıyorum artık.
Arif Şahin, 28.01.2014,
Sonsuz Ark, Şaşkınların Tarihi 35