28 Ocak 2014 Salı

SA537/AŞ35: Cemaatin Tilkileri; AB(D) Rızası mı, Allah Rızası mı?

“Ormanıma gönderdikleri tilkiler şeytandan fısıltılar taşıyor; ben de onları tilkilerinden yakalıyorum.”

Kıyam Pozu/  Namaz

‘Her şey demokrasi için, her şey AB’ye muktesebâtına uyum için.’ Birkaç zamandır kafamda dolaşan tilkilerle hasbihal ediyorum. Dikkat buyurun; bu tilkilerin hiçbiri bana ait değil, bunlar benim ormanımdaki tilkiler değil.  Benim ormanımda hiç tilki yok. Tilkileri de dışarıdan geldikleri için mecburen misafir ediyorum. Soruları hep onlar soruyor, ben de ters sorularla onları ayazda bırakıyorum: “Hani her şey Allah rızası içindi?”

Avrupa Siyaset Merkezi (EPC) ve TUSKON tarafından 24 Ocak 2014 Cuma günü Brüksel’de düzenlenen, ‘Türkiye’deki hengâme: Neler oluyor ve nereye gidiliyor?’ isimli panelde Zaman Gazetesi Brüksel Temsilcisi Selçuk Gültaşlı, “Gülen, AB sürecini 1970’lerden bu yana istikrarlı şekilde destekleyen tek İslam âlimi.” diyor

Fethullah Gülen’in Türkiye’nin AB Sürecini destekleyen Biricik-Tek İslam âlimi olması beni heyecanlandırıyor. Ama niye hiçbirimizin bu destekten haberi olmadı 2013 yılına kadar? Kusur bizde ya da bizzat bende. Düşünmeliydim. Ama oysa Fethullah Gülen bize ve herkese ‘Allah rızası için’ dedi. Ona inanmıştık hepimiz. Gerçi ben pek cemaat-tarikat tarikiyle düşünen bir adam değilim, ama maksadı Allah rızası olan da kendi kafasına göre takılsın diyor ve itimat ediyordum. Hâlâ ediyorum. Yanlış anlaşılmasın. Ancak bir sıkıntım var; 1970’lerden bu yana istikrarlı bir şekilde ‘Allah Rızası için’ diyen Gülen, aslında istikrarlı bir şekilde ‘AB süreci için’ diyormuş; benim niye haberim yok, şakirdler neden mağdur?


Tilkilerden öğrendiğim soruyu tersine çeviriyorum. Allah, rızasını Avrupa Birliği’nin içine mi sakladı? Yoksa Avrupa Birliği Allah rızası için yaşayan insanların oluşturduğu bir birlik mi?  Bir İslâm âlimi Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecini başka hangi nedenle isteyebilir?  Bir İslâm âlimi, İslâmî kriterler dışında başka hangi kriterle düşünebilir ki? Ya da düşünürse ona ‘İslâm Âlimi’ demenin bir manası kalır mı?

Olsun; âlim bizim, İslâm bizim, Türkiye bizim; AB’de bizim olsun diye düşünmüşüzdür. Gülen, asıl hedefini saklamıştır hepimizden; ama niye bunu sadece Zaman Gazetesi Brüksel temsilcisi Selçuk Göltaşlı biliyor? Fethullah Gülen AB’nin kalbinde gazetecilik yaptığı için sadece onun kulaklarına mı fısıldamış bunu? Bu haksızlık değil mi? Beni geçelim; niye sokaktaki şakird bu ulvî davadan habersiz? Kabul hepsi bunu yeni öğrendi. Bir ‘İslâm Âlimi’ sadece kendisinin bildiği bir hedefe doğru ilerlerken, üstelik bu gerçeğin idrâkındaki biricik-tek  İslâm Âlimi iken, ondan asıl amacı için herkesi ikna etmeyi beklemek safdillik olurdu.

Elbette saklayacaktı. Gelip bana mı anlatacaktı, yoksa sıradan, vefâkâr ve fedâkâr şakirde mi? Hepimiz bir yandan onu eleştiri yağmuruna tutacaktık. Diyecektik ki; orada ahlak yok, aile yok, din yok, vicdan yok, adalet yok; dünyanın geri kalanını soyan, sömüren, birbirine düşüren, silah satan ve öldüren katillerin yönettiği bir birlikte ne işimiz var?  Dinsiz bir ideolojinin ihsas ve dikte ettiği kanunlarla kanunlarımızı uyumlu hale getireceğimiz bu birlikte Allah’ın hükümleri geçersiz olmayacak mıdır?

Bunu İslâm âlimine sormayacaktık da ne yapacaktık? İslâm âlimi ise Kur’an’da (Mâide Sûresi, 5:51), "Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dostlar edinmeyin. Onların bazısı, bazısının dostlarıdırlar. İçinizden kim onları dost edinirse şüphe yok ki, o da onlardandır. Muhakkak ki Allah o zalimleri hidayete, doğru yola iletmez." yazdığını elbette bilir. Kim bilir belki de Avrupa Birliği Hıristiyan bir birlik değildir, laik kanunları kilisede nikah kıymayı resmî saysalar da ateist çoğunluğu temsil eden değerlere sahiptir. Fethullah Gülen, bir İslâm Âlimi olarak Avrupa Birliği’nin Hıristiyan ve Yahudi bir birlik olmadığına böylece kanaat getirmiş olabilir ve kanaate ittisalen kendisinin bu ayete muhatap olmadığı kanaatine vasıl olabilir. Hakkıdır; hüküm çıkarmak İslam Âlimlerinin işidir zaten. fakat böyle bir hüküm ancak âlim sıfatlı kişinin şahsını bağlar İslâm'ı değil. 

Yanlış anlaşılmasın; bir ‘İslâm Âlimi’ne sorulacak sorularımızı bir siyasî parti liderine soramayız. Bugün bizzat Fethullah Gülen’in ve cemaatinin, şakirdlerinin alaşağı etme isteklerini hiç saklamadıkları Başbakan Erdoğan’a şahsen ben bu soruları soramam. Hani deselerdi ki, “Biz Allah rızası için yaşıyor ve çalışıyoruz, Başbakan Erdoğan Allah rızasına uygun davranmıyor, onu bu yüzden eleştiriyoruz!” Ben de hemen köşemden çıkar, bu meseleye dair eleştirilerimi onlarla paylaşırdım.

Maalesef meselenin böyle olmadığını cemaat medyasının amiral gemisi olan Zaman Gazetesi’nden okuduğum haberle öğrenmiş bulunuyorum. AB Rızası için çalışıp çabalayan biricik-tek İslâm Âlimi imiş. Hiçbir şekilde oturup onunla Başbakan Erdoğan’ı eleştirmem, ona da İslâm Âlimi sıfatıyla Başbakan Erdoğan’ı eleştirme hakkı vermem. Hele hele Fethullah Gülen’in Avrupa Siyaset Merkezi (EPC) ve TUSKON denen şakird tüccarlar birliğinin birlikte düzenlediği toplantıda, siyaset ve ticaret eksenli bir şecere ile takdimi varken İslâm Âlimi sıfatı takdimine katiyetle karşıyım. Kimse İslâm’ı kendi organizasyon şemalarının reklam aracı olarak kullanamaz.

Fethullah Gülen hangi sıfatla takdim edilirse edilsin; ama biraz da Allah’tan hicap duyulmalı, İslâm Âlimi sıfatı kullanılmamalı. Siyaset Duayeni, Eğitim Koçu, Düşünür, Filozof  gibi sıfatlar Avrupa Birliği ruhuna çok daha uygun.  Nasılsa istikrarlı biçimde desteklenen süreç AB süreci; takdim de buna uygun olmalı.

Gent Üniversitesi öğretim üyesi Dries Lesage ve Avrupa Parlamentosu Genişleme Dairesi Başkanı Thomas Grunert'in de konuşmacı olarak katıldığı bu toplantıda İslâm Âlimi’nin ne işi olabilir? Nerede Kardinaller, Piskoposlar, Rahipler, Hahamlar? ‘Türkiye’deki hengâme: Neler oluyor ve nereye gidiliyor?’ başlıklı toplantının dinle ve İslâm’la ne alakası var?

Düpedüz siyaset yapılıyor ve bu toplantıda yapılan siyaset, Avrupa Birliği’nin 50 yıllık ikiyüzlülüğü temel alındığında, bana göre yine iki yüzlü bir siyaset. 50 yıldır süren AB üyelik sürecinin 40 yılında Fethullah Gülen de varmış. Niye bugüne kadar Brüksel’de bir tek ‘AB’deki hengâme: Türkiye’nin Üyelik Sürecinde neler oluyor ve nereye gidiliyor?’ başlıklı bir toplantı yapamamışlar?

Fethullah Gülen ve cemaat hangi akla hizmet ediyor, dünyayı ve ahreti nereye kurban veriyor veya veriyorlar, bilmem. Ama ormanıma gönderdikleri tilkiler şeytandan fısıltılar taşıyor; ben de onları tilkilerinden yakalıyorum.  Siyaset ve ticaret yapıyorsunuz; okullarınızla da siyaset ve ticaret yollarında çalıştıracak küresel köleler yetiştiriyorsunuz, rica ederim İslâm’ı bu emellerinize alet etmeyin; Allah’tan korkun, diyorum. Çocukların, gençlerin samimi Allah Rızası emelli çabalarını kendi Allah’tan uzak, Avrupa Birliği’ne yakın emellerinize kurban etmeyin.

Biz de biliyoruz, siz de biliyorsunuz; bir şey AB için ise Allah rızası yalandır. Bir şey Allah için ise AB rızası yalandır. İkisi bir arada olmaz; olamaz. Bunun entelektüel, sosyolojik, kişisel tahlillerini de yapmayı ihmal etmeyin.

Ne güzel siyaset yapıyor işte İslâm Âlimi Fethullah Gülen. Cemaat Haber Ajansı Cihan’ın başlığı bunu ne güzel özetlemiş: ‘Fethullah Gülen Hocaefendi, BBC röportajında net mesajlar verdi.’ 

Biz de o net mesajı aldık ve bu röportajda İslâm Âlimi aradık, bulamadık. Gerisini varın siz hesap edin.

Bir daha da bize gelip Allah Rızası falan demeyin. Allah rızası bu kadar malayanî vasıtalarla vâki olmaz, en azından bunu biliyoruz.

Siz istikrarlı  bir şekilde ‘AB Rızası’na çalışın, bize ‘Allah Rızası’ yeter. Ama diyorsanız biz AB'yi ele geçireceğiz, hepsinin zihnine İslâm zerk edeceğiz; o zaman Erdoğan'ı ne diye alaşağı etmek istiyorsunuz? 

Ya da (Kafirûn Suresi, 109:6), "Sizin dininiz size benim dinim bana!" diyen Kur'an ayetinden niye haberiniz yok? Ne diye gizli saklı yollarla Avrupa Birliği'ne din ihraç etmeyi planlıyorsunuz?  

Allah Rızası'na sığmadığı açık olan bu tavır, dilinizden düşürmediğiniz demokrasi ya da insan hakları veya hukuktan hangisine sığıyor?

AB müktesabâtına  uyuyor mu, mesela? Bunu elbette AB organları kendi aralarında konuşmuşlardır; ama ben 3-4 Aralık 2004’de Brüksel'de Avrupa Parlamentosu'ndaki Abant Platformu toplantısında okunan, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Onursal Başkanı Fethullah Gülen'e ait dört ana mesaj Hüseyin Gülerce'nin yazısından fırlayarak hepimizi aydınlatacaktır diye düşünüyorum:

1) 20. asrın başındaki en kritik ve tarihî dönemeçte Atatürk, tercihini millet iradesinin ifadesi olan Cumhuriyet'ten yana koymuştur. Atatürk'ün gösterdiği "muasır medeniyet" hedefi, bugün, Avrupa Birliği ile yeni bir ufka ermiştir. Milli varlığımızın 85 yıllık çizgisi sapmaya uğramadan devam etmektedir.

2) AB üyeliği hedefi bir devlet politikasıdır. AB reformları, önceki hükümetlerle başlayıp bugünkü hükümetle zirveye ulaşmıştır. Her kurum ve kuruluşun gösterdiği gayret takdirle anılmalıdır.

3) Özellikle, AB yolunda bir engel teşkil ettiği yönündeki iddialara rağmen Türk Silahlı Kuvvetleri'nin tarihî rolü ve desteği unutulmamalıdır.

4) Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği, Avrasya'nın kalbinde bir "Barış Adası" olarak rolünü, tahayyüllerin ötesinde güçlendirecektir. Avrupa Birliği'ne girmiş bir Türkiye, İslâm dünyası ile Batı arasında köprü kurma fonksiyonunu da başarıyla ifa edecektir. Avrupa Birliği'nin, bunun bilincinde olarak 17 Aralık'taki zirvede Türkiye'nin Avrupa'daki yerini sağlamlaştıracak bir karar vermesi beklenir.

Fethullah Gülen, "Atatürk'ün gösterdiği "muasır medeniyet" hedefi, bugün, Avrupa Birliği ile yeni bir ufka ermiştir. Milli varlığımızın 85 yıllık çizgisi sapmaya uğramadan devam etmektedir." demiş mi, demiş. Bize de hürmet etmek düşer. Demokratik bir ülkedeyiz. 

BBC'ye "Amerika Birleşik Devletleri'nin bakışına, Avrupa Parlamentosu'nun bakışına olumsuz şekilde aksedecektir bunlar. Çünkü anti-demokratik şeyler yapılıyor. Hukuka aykırı şeyler yapılıyor." diyerek Başbakan Erdoğan'ı şikayet etmesi de doğal; ben şaşırmıyorum artık.



 Arif Şahin, 28.01.2014, Sonsuz Ark, Şaşkınların Tarihi 35




Seçkin Deniz Twitter Akışı