Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
“Allah’a güvenenlerin birbirlerine güvenmeleri daha mümkün ve kolay değil mi?”
Göğün
yağmura, kara hasret koynunda bir kuraklık hissi saklı. Öyle ki soğuğunu
hissedeceğimiz dorukların karı bile uzak. Biliyoruz hepimiz, birlikte biliyoruz
Allah’ın rahmeti yağmurda, karda; bazen doluda, bazen sulu sepkende. Yine
biliyoruz bunlar yağmasa, bizi üşütmese, baharda ve yazda kurumuş dudaklarımızı
ıslatmamız zorlaşacak. Yerin biriktirdiklerine, kendine sakladıklarına mahkûm
olacağız…
Yazdan çalınıp
bize getirilmiş gibi gündüzler; gündüzdeki kışa güvenemiyoruz bu yüzden. Gitsin
istiyoruz; geleceğimize kasteden bir güneş gündüzü bu. Gitsin yazdan çalınmış
gündüz ve o gri bulutlarla kaplı gök geri gelsin. Üşüyelim sorun değil, üşüyüp
birbirimize sarılalım; soğuğa, yağmura, kara güvenmeye devam edelim. Hatta doluya,
sulu sepkene. Alışkın olduğumuz bu çünkü.
Gelin
biraz kıyıya çıkalım. Renklerini değiştirmiş doğaya bakalım biraz. Her mevsimin
kendisine has renklerini göstereyim size.
Kışın
renkleri soğuktur, ama o renklere güvenirsiniz, çünkü kışa aittirler; bir
yeşil, bir mor, bir kırmızı gördüğünüzde ise hemen şüphelenirsiniz, bilirsiniz,
yolunu şaşırmış bir şeyler vardır ortalıkta. Yapraklı ağaçların sırtındaki
sert, kalın yeşillik üşümüştür, ona da alışkınsınız; ama yapraksız, üşümüş bir dalda
göreceğiniz bir yeşil yaprak sizi korkutur. Ama oysa dallar, ağacın kökleri hep
size tanıdık gelir, yapraktan korksanız da ağaca güvenirsiniz.
Toprağı yalayıp geçen yağmurlarınız ve dağları beyaza boyayan karlarınız azsa endişelenirsiniz. Bahar yeşil kucağında uzun süre tutamayacaktır umutlarınızı… ne yaparsanız yapın kışa güvenemezsiniz.
Toprağı yalayıp geçen yağmurlarınız ve dağları beyaza boyayan karlarınız azsa endişelenirsiniz. Bahar yeşil kucağında uzun süre tutamayacaktır umutlarınızı… ne yaparsanız yapın kışa güvenemezsiniz.
İlkbahara
geçersiniz… İlkbaharın sizi korkutacak tarafı yoktur; bazı ağaçlar geç,
bazıları erken yeşertiler yapraklarını; bazıları tomurcuk vermiştir,
bazılarının da ermemiş halinden tat alırsınız. Sonbahar gibi sarı değildir her şey,
ama korkunuzu değil umutlarınızı canlandırır bahar… Su yoksa dereciklerinizde,
ırmaklarınızda endişeleriniz ayaklanır hemen. Kuşların korka korka uçtuğunu
görürsünüz; yaza uzatacak bir avuç suyunuz olmayacaktır.
Yaz daha
başkadır, yapraksız ağaçların kuruduğunu hemen gösterir size… renklerinden ayırırsınız ağaçları, yapraklarından, meyvelerinden. Sizi korkutan kuruyan, yapraksız ağaçlar
değildir, bilirsiniz onları odun yapacaklardır, sizi korkutan yemyeşil
yapraklarının arasında saklanmış zehirli meyveleri olan bitkilerdir. Uzak durursunuz
çare olarak ya da bir bilene sorarsınız, korku sorununuz çözülür. Ama su,
gecikmiş baharların gecikmiş serinliğini size taşımıyorsa işte o zaman
endişelenirsiniz… Çünkü o su yağmamış kış yağmuru ya da karıdır. Kupkuru yaz,
sizin ona güvensiz davranmanıza alışkındır belki, fakat bu kez siz ondan çok
acılar çekerek ayrılırsınız.
Sonbahara
ulaştığınızda her şey yerini sarı ayrılıklara alıştırmıştır. İçinizde umut
vardır; yağacak sağanak yağmurların, fasıl fasıl göklerinizi süsleyecek karın
geleceğine bakarsınız. Gözlerinizin kıyısından kışa bakarsınız, eğer kupkuru
göklerinizde kuşlar uçmuyorsa. Endişelenirsiniz yine…
Mevsimlerin
hepsinde kendinizi rahat hissedeceğiniz şeyler vardır ya da korktuğunuz şeyler.
Ama sizi her zaman yokluğuyla endişelendiren sudur. Çünkü su güvendir; sizin
mevsimlere göre doğaya yüklediğiniz her şeyi diri tutan odur. Size hayat
verendir. Su Allah’ın sizin için gökten indirdiği ve her şeyi ondan
yarattığıdır.
Gemimiz…
hadi ona dönelim.
Gemimiz
de suya muhtaçtır. Güvenimizi, suyun hırçınlığına ya da gücüne bağlarız.
Fırtınalı gecelerde, kasırgalı gündüzlerde yelkenlerimize doluşan ne varsa
aslında hepsi bizi sadece korkutur, fakat endişelendirmez.
İnsana benzer doğa; birlikte yaşayan insanlara.
İnsana benzer doğa; birlikte yaşayan insanlara.
İnsanların
her birine bakmanız mümkün değil, hem bakmanız da gerekmez, bakmadan
görebildiklerinizle söyleyebilirsiniz bana. İnsanın endişelendirmeyen hangi
özelliği doğaya benzer? Yokluğunda endişeleneceğiniz hangi şeydir? Para, güç,
güzellik; hangisi?
İnsan
için su kadar değerli olan tek şey güvendir. Sizi korkutan insanda
bulabileceğiniz bir şeydir de güven, korkmadığınız bir insanda bulduğunuz tek
şey olduğu gibi. Korkuyla güven bir arada olabilir, ancak endişeyle güvenin bir
arada olması mümkün değildir.
Ömrünüzü
bir insana yüklediğiniz güvenle heder etmiş olmak endişelendirir sizi.
Aldatılmış olmak, en zor anda yalnız bırakılmak, hayatı yaşanılmaz kılan şeylerdir. Yine de yaşar insan, her susuz yazdan sonra
umutla dolanmış bir sonbaharı bekler gibi, insan umutlarına sarılır, güven
duyacak insanlar arar.
Hangi
insana bakarsanız bakın, doğada aradığınız gibi her mevsimin ruhunda gezinen suya
odaklandığınız gibi, insanın sinirlerine, sözlerine, bakışlarına sinmiş olan
güveni ararsınız. Bazı insanlar kış gibidir, soğuktur renkleri, bazıları da yaz
gibi sıcak ve kuru. Çok azı baharlar gibidir insanların. Renkleri güven
verse de bilirsiniz bu güven geçicidir, bahar her an yaza ya da kışa
dönebilir.
Ömrün
ilkbaharlarındaki arayış, ömrün sonbaharlarındaki ölüm kadar belirsizdir,
endişe vericidir. Gençlerin ve orta yaşlıların geçiş dönemlerinde yaşadıkları
gelgitlerin de asıl sebebi endişedir…
Bir
önder arayışındaki genç insanla orta yaşlı insan aynı derecede güven
huzursuzlarıdırlar. Gençler öğrenilmiş güvensizliklerle, orta yaşlılar yaşanmış
güvensizliklerle doldurmuşlardır hayatlarını. Güven duyacakları önder aramaları
bundandır. Öğrendiğini sınayacaktır
ilkler, sınadıklarından daha başka seçenekler arayacaklardır sonrakiler.
Günümüz,
aldatılmış milyarlarca insanla dolu. Güvenleri ustalıkla satın alınmış,
pazarlarda satılmış insanlar geziniyorlar ruhlarının kuytu köşelerinde. Kabahat
onlarda mı? Öğrenilmiş olanlarla yaşanmış olanların günahı aynı değildir
muhakkak, ama her öğrenilen yaşanmakla tehdit eder insanı. Herkes öğrendiğinden
sorumlu olmayabilir, ama herkes yaşadığından sorumludur.
Güven
duyduğu insanlar tarafından aldatılmış olması, aldatan kadar aldananın da suçu
değil midir?
Kışa,
yaza, baharlara bakıp su aradığımızda neler istiyorsak, insanlara bakıp güven
aradığımızda da onları istemeliyiz; yaşamamız için güven şarttır, hem güven vermeliyiz
hem de güven duymalıyız. Allah her insanı hiç kimseye muhtaç olmayacağı bir
vicdan ve akılla donatmıştır ve ona muhtaç olduğu bilgiyi, ölçüp biçmeyi, akletmeyi
öğreten bir Kur’an vermiştir.
İnsan,
güvendiği en büyük gücü seçmeyi bilmezse, elbette onu terk edip gidecek olan
insana güvenmekle aldanacaktır, ama illa ki sonsuz bir güvenden bahsedebilmemiz
için sonsuz güvene sahip Allah’a güvenmemiz gerekmiyor mu? Allah’a güvenenlerin
birbirlerine güvenmeleri daha mümkün ve kolay değil mi?
İnsan
susuz bir mevsime baktığında da Allah’a güvenmeyi öğrenmişse, hiç mağdur,
mazlum olabilir mi? Endişeli vakitlerle ömrünü heder edebilir mi?
İşte
böyle dostlarım, hayat bir gündüze sığdığı gibi, bir geceye de sığabilir; neyi
nasıl anladığınıza bağlı her şey.
Kahvemiz
tadını ruhunuzda bıraksın, bir daha ki sefere güveninizi nereye emanet
ettiğinizi söylemeyi unutmayın…
Hoş ve hoşnut kalınız.
Selam ve sevgiyle.
Yaşlı Bilge, 03.02.2014, 23:40, Sonsuz Ark, Peynir Gemisi'nden, Sınanmış Renkler 17
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.