7 Şubat 2014 Cuma

SA545/KY9-NK5: Kanser Olmuşum!

“Sanki yabancı bir şehirde yapayalnız kimsesiz ve nereye gideceğimi bilmeden belirsiz ve karanlık bir menzile doğru gidiyordum.”

Audrey Hepburn

Ve 27 Ekim 2010. Patoloji raporunun çıkıp çıkmadığını öğrenmek için hastaneyi aradım, çıkmadığını, akşam 7 civarı tekrar aramamı söylediler. Telefonu kapattıktan hemen sonra tekrar aradım ve patoloji laboratuarının adını öğrendim: “Olgu Patoloji”

İnternetten numarasını buldum ve hemen aradım, raporum çıkmıştı ama bana söyleyemezlerdi. Muzipliğim üzerimdeydi, “Eyvallah, bana söylemeyin; ama size bir faks numarası vereyim oraya sonucu fakslayın” dedim. “Böyle bir şey olamaz ama hastaneye faks çekebiliriz!” dediler. “Tamam, ben telefonda bekliyorum; siz hastaneye faks çekin bekliyorum, çabuk olun!” dedim. Bıkkın bir ses “Tamam çektik, doktorunuzu arayabilirsiniz!” dedi.

Hemen hastaneyi aradım, Süleyman Hoca’nın sekreteri Merve Hanım açtı telefonu, evet faks gelmişti, ama bana söyleyemezdi sonucu; Süleyman Bey acilde dikiş atıyordu, gelir gelmez beni arayacaklardı. Tam bir saat bekledim. Evin içinde amaçsızca baştanbaşa yürüyüp duruyordum.

Bu arada sürecin başından beri yanımda olan sevgili dostlarım beni arıyorlardı. O gün en son sevgili Şerife aramıştı. Sonucun daha belli olmadığını çıkınca arayıp haber vereceğimi söyledim. Oysa sonuç biraz sonra belli olacaktı. Sonra Atila, Zekiye, Şerife ve Jale’yi arayıp sonucun çıktığını biraz sonra belli olacağını söylemeyi düşündüm;sonra hemen bu düşüncemden vazgeçtim. Onları da gerginliğe sevk etmeye gerek yoktu.

Sonra dayanamayıp tekrar doktorumu aradım ve şok :"Neşe Hanım sizde bir takım kötü hücreler bulduk, en kısa sürede ameliyat olup tedavinize başlamalısınız. Bunları konuşmak için hastaneye kadar gelebilir misiniz?" dedi.

Şöyle bir soru sorduğumu hatırlıyorum:

“Kemoterapi gerektiren bir şey mi olacak bu?"

Sanırım doktorum o anda acıma ile karışık güldü:

"Bekliyorum, siz gelin konuşalım!"

Birkaç dakika öylece donup kaldığımı hatırlıyorum. Neredeyse akşam oluyordu, üzerimi giyindim, çıkmadan önce sevgili dostum Fevziye'yi aradım, nasıl söylediğimi hatırlamıyorum, ama kanser olduğumu ve benimle hastaneye gelmesini istediğimi söyledim.

Sonra canım Atila'mı aradım. Atila her zamanki gibi büyük bir teslimiyetle; “Biz bu işin altında kalkarız inşallah, insanlar kanser oldukları için değil, ecelleri geldiği için ölüyor, bunu unutma lütfen!" dedi.

Otobüse bindiğimde içinde üç beş kişi anca vardı, ben kabanıma iyice sarılmıştım ve sessizce ağlıyordum. Sanki yabancı bir şehirde yapayalnız kimsesiz ve nereye gideceğimi bilmeden belirsiz ve karanlık bir menzile doğru gidiyordum.

Allah c.c izin verirse anlatmaya devam edeceğim. Şimdilik bu kadarına gücüm yetti. Daha anlatacak çok şey var. Ne de olsa üzerinden 14 ay geçti. Evet, 14 ay, koskoca bir 14 ay, devam ederim inşallah.


Neşe Kutlutaş,  07.02.2014, Sonsuz Ark,  (İlk Yayın Tarihi, 15.02.2012)





Seçkin Deniz Twitter Akışı