“Dünya’nın yaşadığı bu büyük ve derin kaos
varlığını Amerika Birleşik Devletlerine borçlu.”
Dünya, her tarafı kanayan, irin dolu damarlarında gezinen virüslerle yüksek ateşte can çekişen bir insan vücudu gibi. Virüs’ün güçlendirildiği bölgelerde acı ve ölüm sıradanlaşıyor; hedefteki masum hücreler ani müdahalelerle acımasızca öldürülüyor, öldürtülüyor, kalan sağlar paranoyak bir ruh haliyle baş başa bırakılıyor.
Dünya’nın
yaşadığı bu büyük ve derin kaos varlığını Amerika Birleşik Devletlerine borçlu.
Yeni doğan çocuklarına küreyi yönetme hakkını miras olarak bırakamayacağını
anlayan kokmuş, katil ruhuyla Amerika kürenin kılcal damarlarına dilediği zaman
müdahale edip hastalık ve ölüm yayarak kendi çöküşünü geciktirmeye çalışıyor. Rejimlere
muhalif insanları kışkırtıyor, örgütlüyor; onlara parasal destek veriyor,
büyükelçilikleri aracılığıyla liderlik ediyor ve hedefteki ülkeler ateşler
içindeyken hükümetlere baskı yapıyor.
Diktatörlüklerden bıkan ve özgürleşmeyi düşünen insanların duygularını ve ihtiyaçlarını manipüle ederek Arap Baharı adıyla pazarlayan ve geleneksel Arap diktatörlüklerini yıkarak ekonomik profilleri değiştirip çöken Amerikan ekonomisi için müşteri sayısını arttırmayı hedefleyen CIA, aynı zamanda hedefteki ülkeleri soktuğu ekonomik ve stratejik kıskaçlarda yeniden yönetmeyi, yönetirken sömürmeyi planlıyor; planlarını politik, akademik, medyatik, ekonomik, dinî niteliklere sahip yerel işbirlikçilerle uygulamaya koyuyor.
Tunus’ta
başlayan, Cezayir’de durdurulan, Mısır, Libya, Suriye’de kontrollü bir şekilde
başlatılan ve sürdürülen çatışma gerisinde yüz binlerce ölü ve sakat,
milyonlarca sığınmacı bıraktı. Bu ülkelerde kaos sürüyor. Bosna’yı yakan,
Arnavutluk’ta sokakları hareketlendiren, Venezuella’da ABD elçilik görevlilerinin
kovulmasına neden olan protestoları başlatan, Brezilya ve Arjantin’i çılgınca
eylemlerle karıştıran, Tayland’da hiç bitmeyen protestoları yönlendiren ve
Ukrayna’da Rus çıkarlarına engel olmak için aylar süren protestoları çatışmaya
dönüştüren, Burma/Myanmar’da Müslüman avı başlatan, Afganistan ve Pakistan’da
zavallı idareler oluşturup terör makası ile toplumları kesip biçen, Mali’de,
Somali ve Sudan’da katliam senaryolarını her an aktif tutan ve en son Orta
Afrika Cumhuriyeti’nde iç savaş çıkararak Müslüman soykırımına yön veren bir
ülkeden bahsediyoruz. 2013 yılını Recep Tayyip Erdoğan’ı yok etme yılı olarak
ilan eden Amerika Birleşik Devletleri’nden.
Obama
faktörünü etkisizleştirmeyi hedefleyen geleneksel Amerikan şiddeti, Türkiye’de
dilediği sonuca ulaşamadığında Obama, Erdoğan’la işbirliği yapmak için çok uzun
bir aradan sonra 20 Şubat’ta telefonla görüşebilmişti. Erdoğan 17 ve 25 Aralık 2013
darbe girişimlerini organize eden ABD Büyükelçisi Ricciardone’yi istenmeyen
adam ilan etmek üzereydi. Ukrayna’da silahlar patlarken, keskin nişancılar
onlarca can alırken Türkiye sessizdi.
Türksat4A
uydusunu üreten Japonya’da uydu teslim töreni için bulunduğu sırada Türkiye’nin
bölgesel ve küresel liderlik hedefleri olmadığını söyleyerek manevra yapan
Erdoğan, Sıfır Sorun Stratejisi’ni askıdan indirdiğini de iddia ediyordu. BMGK’ya
yönelik suçlamalarının bedelini itibarsızlaştırılarak ödemek üzere saldırıya
uğramıştı.
Türkiye,
Suriye’de durdurulmuştu. Ancak; hayat devam ediyordu ve yaşlılar daha önce
ölecekti. ABD’nin ölümünü sabırla beklemek gerekecekti. Dünya kanla, savaşla,
soykırımla dolu iken yapabilecek fazla bir şey yoktu. Türkiye’nin nükleer
silahı da yoktu, sınırsız kaynağı da. Erdoğan, insan kaynağına yatırım yapmaktan
başka seçeneğe sahip değildi. İhracat panellerini aktif halde tutacak, uluslar
arası ilişkilerinin hareket aralığını genişletecek ve Fethullah Gülen’in ördüğü
Amerikan orijinli ağdan sıyrılarak güçlü bir Türkiye’nin inşasına devam
edecekti.
Türkiye’yi
vahşi Amerikan saldırganlığının hedefi haline getiren Çin’den alınacak olan
Füze Sistemleriydi. Yaptığı testlerle uydu yok etme kapasitesini geliştiren
Çin, ABD’nin ticarî müttefiği olma özelliğini yitiriyordu. Hem siyasî hem de
ekonomik rakip olarak güçlenen Çin’le güvenlik ve savunma alanına işbirliği
yapan Türkiye, Obama’yı finansal krizle kontrol altında tutan ABD’nin neoconlarının
sinirlerini bozmuştu
.
İlişki
kurduğu gelişmekte olan ülkelerde Amerikan İmajının gittikçe kötüleştiğini
gören ABD stratejistleri çözümcü bir bakış yerine çatışmacı bir bakışla kaos
ürettiler. Kaostan diledikleri bir düzen geliştirmeyi hedefliyorlardı. Bunun
gerekçeleri vardı.
Kaosu ABD,
yani CIA ya da USA Ulusal İstihbarat Direktörlüğü üretmişti; bunu planlamış ve
duyurmuştu. Hiçbir şey gizli yürütülmüyordu. Mesela Türkiye’de bile genç
işadamları diplomatik kriz kaygısı duyulmaksızın ziyaret ediliyor, Erdoğan’ın
şahsında Türkiye’nin çöküşü hazırlanıyordu.
10 Aralık
2012 Pazartesi günü yayınlanan Ulusal İstihbarat Direktörlüğü'ne bağlı, Ulusal
İstihbarat Konseyi tarafından hazırlanan ve 5 yılda bir yayınlanan raporlardan
sonuncusu 'Küresel Eğilimler 2030: Alternatif Dünyalar' Raporu, günümüzdeki
kaosu açıklamaya yetiyor.30.12.2012 tarihinde ‘ABD-2030 Alternatif Dünyalar Özdeği ve Şişedeki Cin’ başlığıyla incelediğim rapora göre ABD,
dünyanın 2030'a kadar nasıl değişeceğini büyük oranda belirleyecek 6 'Oyun
Değiştirici' elemanı aktif bir şekilde kullanıyor.
1-Krize
meyilli bir küresel ekonomi;
2-Yönetim
boşluğu;
3-Artan
çatışma ihtimali;
4-Bölgesel
istikrarsızlığın kapsamının artması;
5-Yeni
teknolojilerin etkisi;
6-ABD'nin
rolü;
ABD, bütçe
sorunlarından dolayı kendi savunma harcamalarını kısarken ve büzüşürken bunalımda olan gelişmiş ekonomileri baskı
altında tutuyor ve gelişmekte olan ekonomileri krize sokuyor; organize ettiği
ayaklanmalarla hedefteki ülkelerde yönetim boşluğu oluşturuyor; çatışma
ihtimallerini güçlendirerek silah satıyor; bölgesel istikrarsızlıkları körüklüyor,
insansız hava araçlarıyla düğün konvoylarını vuruyor, üç boyutlu baskı tekniği
ile yeni bir ekonomik alan açıyor.
Bu rol
yoğun bakımdaki Avrupa Birliği’ni bir köpek gibi dizlerinin üstünde sürünerek ABD’ye
hizmet ettiren ve ABD’yi kendi küresel hâkimiyet alanlarının tetikçisi olarak
kullanan neoconların ABD’ye verdiği rol. Alman Başbakan’ı Merkel’i Hamburg’da
ürettiği kaosla terbiye ederek Putin’den ayıran Neoconlar, ABD’yi ve hiçbir
şeyden haberi olmayan Amerikalıları korkunç bir sona sürüklüyorlar
.
Panik Odası’nda
büyük korkularla yaşayan ve elindeki bütün mühimmatı delirmişçesine insanların
ölmesi için harcayan ABD’yi kurtarabilecek çok az şey var. ABD’yi kurtaracak
olan yine vatansever Amerikalılardır. Ancak tarih ve insanlık ABD’yi kaos,
savaş ve kriz üreten bir devlet olarak utançla hatırlayacaktır.
Âkil Ağazâde, Sonsuz Ark, 20.02.2014