...saçları dağılmış, ıslık çalıp duran, gökyüzüne bakan kişi...
...sen, ki; ayakları üşümüş bir kelebeğin titremelerinde ürperen kişi...
...sen, ki; sözsüz musikinin akıp giden sebepsizliğinde yalın kalan kişi...
...doğrul, kalakaldığın yerde...
...ne sen dünyanın yükündesin ne de dünya senin yükünde...
...bedenin sana emanet, onu idare eden sen değilsin...
...sen onu kullanansın...
...sen dünyayı kullanansın, sen hayatı kullanansın...
...sen sadece o kadarsın...
...kalbe düşen hüzünle, neşeye yönelen bakışların arasında bir ahlak meselesi yok...
...kuşku zehri de yok...
...sırf zıtlıklarla müteşekkil kainatta, sen kullanabildiğin kadarını kullanacaksın...
...sen zıtlıkların içinde yoğruldun, yoğrulu kalacaksın; sadeleşemeyeceksin....
...ne saçları dağınık göğe, ne de yağmura söz geçiremeyeceksin...
...fırtınalarla karışıp duran içinde, hiçbir şeyi düzeltemeyeceksin...
...sadece kullanansın sen her şeyi; düzelten değil...
...zira düzelttiğini sandığın her anda, yeni bir düzensizlik başlayacak senden...
...durulanmayacaksın...
...kibrin seni baş aşağı durdurduğunda, inlediğin vâki olacak...
...pişmanlıkların derinliklerinde yıkanmak isteyeceksin...
...geri dönülemeyen anlara takılı kalan her şey, seni huzursuzluğun içinden çıkıp gidememeye mahkûm edecek...
...arınamayacaksın...
...zira; sen insansın...
...yaratıldığın gibi yaşıyorsun; yaşayacaksın....
...tek ayrık yönün var...
...karar vereceksin; Allah mı, iblis mi?...
...hepsi bu...
...ve her şey kolaylaşacak ondan sonra...
...sonsuz mutluluğu bulacaksın...
...ya da herşey daha da zorlaşacak; sonsuz mutsuzluğun ellerinde kalacaksın...
...hem de asla yok olmayarak...
seçkin deniz
Seçkin Deniz Yazıları