İllüstrasyon, Scott Beale
...eski usûl kalem erbâblığının devri kapanıyor......kaleme hâkim olan ile kalemden tevellüt edene tâlip olanlar arasındaki fark, sürekli artan bir hızla yer değiştiriyor...
...yazan, okuyandan daha çok biliyor değil...
...artık skolastik merkezin çok hesaplı hegemonyası yok...
...bilgiye tamah eden, ettiği anda bilgiye râm olabiliyor...
...fersah fersah yol tepmiyor, talepkârın ayakları...
...kendine ait derin kalıpları olmayan kalem tutucular, artık varsıl birer yaşayan ölü olarak, miras tüketiyorlar...
...gençler eskileri okumuyor; eskilerin öykülerine alay ederek bakıyorlar...
...her bir yazısı, birer mistik gerçek kutsallığına bürünmüş gibi kasılı duran eski usul yazıcıların durduğu yer, sebat kıvrımlarından azalmaya başlıyor, eriyor; hatta o eski yazıcı, son demlerinde hüzün kemiriyor...
...son asrın okuyucuları, mevtâ merkep muhabbetinden sıkıldılar ve...
...binlerce yıldır kurulan aşk zembereğini, antika eserler deposuna kaldırdılar...
...eski çağların, o her kadın kimseye nâsip olamayan güzellik maskeleri, adi-sıradan birer pazar maddesine dönüştü...
...kraliçeler, çariçeler kadar renkli yüzlere sahip kadınlar, topyekün dünya güzelleri oldular...
...birden çok kadına yüklenen kolay aşk, telâfisi zor bir birden çok erkek hükmünde karar kıldı...
...kadın, güzellik maskelerinin karşıkonulmaz eşliğiyle artık daha neşeli ve daha kahırlı...
...son asrın evlâdı için ne yazacaklar eski usûl kalem tutucular?...
...siyasetin kibirden büyük burunlar imal ettiği asırlar da, son yılların kucağında eridiler...
...kalemden damlayan her mürekkep, artık siyaset yağdanlığından beslenmiyor...
...pusuların cirit attığı bugünde, pusular kurmanın yollarına gözünü dikmiş olan herkes, herkesten çalacak bir şeyler umarken, kim, kimi neden usûluyle tâkip etsin ki?...
...usûlü değişmiş olan her şeyin, aslında hiç değişmediğini gösterebilenler ayakta kaldılar 'eski'den...
...şimdi de onlar kalacak değiller mi?...
...gelecekte, yine onlar, geleceğin ellerine henüz kirlenmemiş ve sınanmamış aklayıcı sular dökecek değiller midir?...
...fakat dünya, aynı dünya...
...mideler aynı...
...eskiden çamur bulandırıyordu suyu, şimdi kimyasal atıklar...
...çağlar önce, dağ gibi üstüste yığılmış insan cesetleri yanarken, dumanlarıyla sarılıyorlardı gökyüzüne...
...şimdi sessiz ve yıpranmamış ölülerin haykırışlarıyla yankılanıyor, evrenin surları...
...kâtiller aynı şekilde muteber...
...arada tek fark var; istibdâdın kimlikleri sürekli değişiyor, maskelerin ardı aynı kalsa bile...
...eskilerin hâyâllerine şimdi efendilik eden gençler, neden eskilerin tutuculuğunda boğulsunlar?...
...eskimiş şiirlerin, masalların tatlarına dökülen her türlü çeşni, onları daha tiksinti verici kılıyor...
...insanlık, cehâletin önderliğinden kurtuluyor; bir başka cehâletin önderliğine köle olmaya koşarak...
...gök grileşiyor her gün, milyonlarca yıl önce ölen renklerin güzelliğine hasretle...
...hayat, sebil gibi duruyor yine...
...değişen insanın gerçeklerine gülümseyerek...
seçkin deniz