ABD Oyları Merak Ediyor, Birinci Parti
Olamayacağını Bilmek, Sarıgül ve Üçüncü Havalimanı, Cemaat'in Beklentisi, 'Gerilla'nın
Meşru Savunma Hakkı' ve 'İşgalci T.C', KCK Tutukluları
ABD Oyları Merak Ediyor
Hükümetin
Fethullah Gülen için ABD ile yaptığı görüşme ve iadesini talep edeceği
iddiaları gündemde... ABD başkanı Obama'nın Başbakan Erdoğan'a 'mesaj alındı'
deyip demediği son Beyaz Saray açıklaması ile iyice irdelendi.
2004
senesinde Gülen ABD'deydi ve ikametinin uzun statüye geçebilmesi için müracaatı
mevcuttu. O dönem Türk Dışişleri Bakanlığı'nın bu müracaata destek olarak,
Gülen'in Türkiye'deki davalardan beraat ettiğine dair belgeleri bir ön yazı ile
ABD Dışişlerine ilettiği belirtiliyor.
Dönemin büyükelçisi Faruk Loğoğlu bu belgeleri
Abdullah Gül'ün talebi üzerine ilettiğini açıkladı. Ancak dosyaları gayr-ı resmi
şekilde Marc Grossman'a ilettiğini ekledi. Buna gerekçe olarak, ABD
Dışişleri'nden bir bilgi talebi gelmemiş olmasını gösterdi...
Büyükelçi,
önyazıda Gülen'in iyi bir din adamı ve eğitimci olduğunun belirtildiğini
anımsıyor... Bugün Türkiye'de Gülen cemaatinin her yeri ele geçirdiğini iddia
eden ve bu ele geçirmede kandırıldığını ifade eden bir hükümet var.
ABD için
vakti zamanında hükümetin referans mektubunun mevcudiyetinden ziyade yolsuzluk
operasyonlarının 30 Mart seçimlerine etkisi önemli. Buna göre yani Ak Parti'nin
gücüne göre hareket edileceği açık.
Dünyayı
yönetenler her zaman halkı tarafından desteklenen bir lider ile yürümeyi tercih
ediyor. Halkına zorla, dikta ile hâkim olanlara da pek aldırış etmiyorlardı
yakın zamana dek... 'Yeter ki hâkim olsun ve bizim ile uzlaşsın' mantığı hâkimdi...
Ancak şimdi konjonktür değişti.
Arap
baharından bu yana Kiev'e bakınca dahi sokak hareketleri ile dünya yönetiliyor.
Rusya'nın gaz durumu, Ukrayna ve İran denklemi bu günlerde her zamankinden daha
ilginç bir hal alıyor. Putin mi gaz sattığı Avrupa'ya bağlı, Avrupa mı Putin'in
gazına?
Rusya'
da ekonomik dengelerin bu aralar sarsılması bekleniyor.
Putin'in
dahi sokaktan çekindiği iddia ediliyor...
Dünya
siyasetinde bazen Mısır'da olduğu gibi Müslüman Kardeşler gibi bir partiye ülke
yönettirme şansı verilir gibi yapılıyor... Ancak arkadan desteklenmediklerinde,
bu halkın partisi olan yapılar çuvallıyor ve yeni isyanlar ile eski sistemin
adamları yine işbaşına geliyor.
Demokrasi
sosu da dökülmüş oluyor işe... Batı'ya yakışan da o... Tunus Nahda'nın lideri
İslami yönetimleri istişare yapmamakla suçluyor... Suudi Arabistan Müslüman
Kardeşler'i terör örgütü olarak ilan ediyor ve El Kaide ile birlikte anıyor...
Türkiye El Kaide'ye destek vermekle suçlanıyor, yönetime diktatör yaftası
vuruluyor.
'Başbakan
Erdoğan işadamları ile uzlaşıyor veya uzlaşmadan onları bir şeylere zorluyor'
konusu değil bu... Rıza Zerrab üzerinden geçen gayr-ı resmi para trafiği de
değil... Bütün bunların uzlaşılarak yapılmıyor olması gibi görünüyor asıl
sorun... Ve koalisyonlar güçsüzleşip çatırdadığında, ortam kaosa müsait olunca
müdahale kolaylaşıyor...
Evet,
Mısır, Müslüman kardeşleri terör örgütü olarak ilan etti. Peşinden Suudi
Arabistan'da Müslüman Kardeşleri terör örgütü ilan etti. Müslüman Kardeşler
diktatör bir liderin ardından Mısır'da ilk demokratik seçimle işbaşına gelen Mursi'nin
partisiydi... Ama olmadı...
Ya
Türkiye'de bundan sonra hangi gruplar desteklenir dersiniz? Ergenekon'dan
salıverilen askerleri görüp ve 'bunu biz yapmadık, onlar yaptı' diyerek,
darbelerle yüzleşmeyi birbirinin üstüne atanlara bakınca tahmin etmesi pek zor
değil...
'Bu
darbe planları vardı ama, her şeyi birbirine karıştıran biz değildik' bile
denilmiyor şu an.... Neyse ki İlker Başbuğ'un konuşması intikam kokmuyordu...
Ve umarız iktidardaki siyasiler veya paraleller, muhalife darbeci deme
ucuzluğundan, muhalifler de darbeden medet umma aczinden vazgeçer bu ülkede...
****
Birinci Parti Olamayacağını Bilmek
Bir ana
muhalefet partisi genel başkanı düşünün... Ülkede yolsuzluk soruşturmaları,
devlette yasadışı yapılanma iddiaları vesaire kol geziyor... Yasadışı
dinlemeler hükümetin muktedirliğini sorgulatır hale gelmiş... Bu ahval içindeki
iktidar partisinin bile birinci çıkacağına emin olmak nasıl bir psikoloji
acaba?
Bunu
bilsen de bari belli etme... 'Bu ahvaldaki iktidar partisinin ancak oyu iner
yine birinci parti çıkar' diyebilmek hiç akılcı değil ana muhalefet lideri
için... Hele hele 'birinci çıkacaksın ama oyun biraz düşerse git bari' diye
konuşmak... Yan gelip yatmak gibi sanki...
Siyaset
böyle olmaz... Başörtü gibi hak ve kazanımlara dair mesajları vermişken hala
kendine güvensizliğin sebebi ya CHP'den bu işlerin çıkacağına inanmıyor ya da
Başbakan ile anlaşmalı diyeceğim artık...
Dinlenenler
arasında CHP'liler de var deniliyor. Ya CHP belediyeleri, meclis üyeleri çok
temiz ya yolsuzluk yapacak imkanları yok veya güç birliği gereği bir şey
çıkmıyor...CHP, iktidar için olası şantaj ile herhangi bir güç odağı ile yola
çıkarsa baştan hata eder...
****
Sarıgül ve Üçüncü Havalimanı
Mustafa
Sarıgül'ün üçüncü havalimanı üzerinden siyaset yapmasına da gerek yok...
Suriye'li
dilenciler yüzünden turistlerin İstanbul'a gelmediğinden yakınırken, kalkış
saati, hava trafiği nedeni ile sapan uçakları görmemek olur mu?
THY
giderek büyüyor. Londra havaalanında terminallerine yakın en güzel reklam
yerlerini almışlar. Kuzey ormanları korunsun ama üçüncü havalimanının ihtiyaç
olduğu da bir gerçek... Keşif ve bilirkişi çalışmaları bu siyasi kavga
üzerinden değil çevre açısından değerlendirilmeli.
****
Cemaat'in Beklentisi
Maliye
Bakanı Mehmet Şimşek, yolsuzluk soruşturmaları gündeme geldiğinde cesur bir
çıkış yapmıştı... 'Kim yolsuzluk yaptıysa Allah belasını versin' demişti...
Önceleri Cemaat'e yakın çevrelerin çok hoşuna gitti bu çıkış. Başbakan Erdoğan
ise bozuldu belki... Ama 'bazı' cemaatçilerde de tıpkı Başbakanda olduğu gibi
bir yetinmeme 'ya hepten bizdensin ya hiç' duygusu hâkim... Şimşek'in bu
tepkisinden ümitleniverdiler hemen...
'Adamsa
istifa da etsin' diye başladılar buldukları yerden ilerlemeye... Bastırmaya...
İstifa mistifa gelmeyince de bozuldular tabii. Oysa Şimşek ahlaken yolsuzluğa
karşı olduğunu söyleyerek üzerine düşen karşı çıkışı göstermiştir. Milletin
temsilcilerini hukuk dışı dinleyen, hiç utanmadan iki kişinin konuştuğu
malzemeleri bekleyip duranlar istiyor diye hukuki süreci görmeden neden istifa
etsin?
Şimşek'ten
ümitlenip hevesleri yarım kalan bir kesim Pazar günü mal bulmuş mağrip gibi
seviniyordu. Zira Bakan Şimşek, Başbakan Erdoğan'ın ziyaret ettiği bir şehirde,
havanın güzelliği ve yeşilin baharı müjdelemesine dair bir benzetme yapmış...
Bu sözüne de 'Başbakanı Tanrılaştırıyor' gerekçesi ile tepkiler almış...
Sonra
yaptığı açıklamada maksadının o olmadığını izah etse de niyeti bağcıyı dövmek
olanlar anlar mı? Onlar hala 'neden istifa etmedi' diye sorup duruyor içten
içe... O yüzden bu gafa sevindiler...
Tıpkı bu
olay gibi başka bir durum da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül hakkında... Gül, malum
yasaları neden onaylamış? Neden itiraz ettiği konularda eleştirel konuşup
icraatını hükümetten yana gerçekleştiriyormuş... Cemaat silmiş Gül'ü...
Başbakan
Erdoğan'dan nefret eden bir vatandaş, Gül'ün onun uygulamalarına dur demesini
arzu edebilir. Gül cumhurbaşkanı olarak tarafsız şekilde halkın her kesiminin
çıkarlarını düşünmekle mükelleftir. Ama Mehmet Şimşek gibi, çalana açıkça bela
okuyan bakanı dahi kendi istedikleri yönde zorlamaya kalkan bir baskı grubu
karşısında, bildiğini uygulayan bir Cumhurbaşkanı daha sağlamdır.
Eminim
ki Türkiye'nin istikrarına dair riskli bir noktaya gelindiğinde dur diyecektir.
Asıl bunu Cemaat için, şu bu çıkar grubu için yapan ve buralardan doğacak
ittifaklardan sonraki resimde rol kapmak için adım atan bir Cumhurbaşkanı daha
tehlikelidir.
****
'Gerilla'nın Meşru Savunma Hakkı'
ve 'İşgalci T.C'
Öcalan
Oslo'ya gitti mi? Başbakan Öcalan ile görüştü mü? Kürtler PKK'ya ve ilişkili
partiye ne kadar bağlı? Güneydoğu'da özerkliği bütün Kürtler istiyor mu yoksa
hala orada seçim deyince korku ve baskı mı var?
Cemaatin bölgedeki rolü neydi?
Çalışmaları, metodları ne kadar doğruydu? Son mayın olayları ne anlama geliyor?
Özerklik olacaksa dahi, çatışmalı durumlarda ve dahi şu konjonktürde
sarfedilen 'gerillanın meşru hakkı' ve
'İşgalci T.C' söylemleri ile mi olacak?
Bugüne
kadar Kürtlerin ve tüm halkların haklarını acizane savundum. Özerkliği sunmanın
akan kandan önemli olmadığının altını hep çizdim. Ancak bu konjonktürde bu
söylemler, kan aksın, ortalık karışsın isteyen, kime hizmet ettiği
belirsizlerin dili gibi geldi bana. Oslo, Paris suikastları...
Suikast
emrini kim verdi? Öcalan ve devlet kanadı mı, Kandil mi, süreci hedeflediği
iddia edilen paralel yapının adamları mı? Ya Uludere? Sanıyorum bu haftanın
soruları bunlar...
****
KCK Tutukluları
Keşke
tutukluluk süreleri düzenlemesi, güç merkezlerinin kavgasından önce yürürlüğe
girebilseydi... Keşke KCK tutuklamalarına dair 'hukuk' falan denilip susulurken
şimdi suçlanan iddia edilen yapılanmanın 'Kürt düşmanı' olduğu, o zaman iddia
edilseydi... Bu arada hükümetin Kürt sorunu ile ilgili perde arkasında nasıl
bir mücadele verdiği görülmüş oldu. Keşke o zaman, bugün göze alınanlara göğüs
gerilebilseydi...
Serra Karaçam, 10.03.2014