...yakınından çekip gidenin sende bıraktığı ne var?...
...ölümün alıp götürdüğü ile kendi iradesiyle çekip gidenin, sende bıraktıkları ne kadar farklı?...
...hüznün en derin sarsıntılarını içine sardığı zamanların haddi hesabı yok artık...
...birilerinin ölümden uzak tutageldiği hayat yolları, sana uçurum kıyıları olarak yansıyorlar...
...ölüm var; ölüm her an gelecek kadar yakın...
...sen, ölüme her an gidecek kadar yakınsın...
...hiç olmamışsın gibi geliyorsan insanlara, senin kendinden bıraktığın kanıtlar duruyor anne...
...bizler senden üreyenler olarak, senin yaşadığının kanıtlarıyız...
...bizlerden üreyenler de bizlerin kanıtları olacaklar...
...neden kanıt aramak gerekiyor ki?...
...ölmeden önce varlığın için gerek duymadığımız kanıt, şimdi senin yokluğunda varlığını algılamamız için neden gereksin?...
...o içimizde yerleşmiş olan 'yokluk algısı' suçludur bu bahiste...
...yoksun şimdi...
...biz de yokluğunun sarsıntılarını atabilmek için, varlığının kanıtlarına sarılıyoruz...
...hatıraların o kadar güçlü,ki; hiç gitmemişsin gibi; her an gelecek ve konuşacakmışsın gibi, anne...
...herhâlde bizler gibi oldular, annelerini yitiren diğerleri de...
...yitirilmişlerin ardından benlikleri altüst olmuştu...
...bu ne yaman alışılmazlık, anne...
...yokluğunda varmışsın gibi dudaklarımıza yürüyen neşe, gözlerimizden akıp giden hüzne dönüşüyor...
...yokluğunu unutmak, varlığına alışmış olmaktandır anne; yanlış anlama...
...sen hâlâ gitmemiş gibisin...
...ama, geçen günlerde büyüyen özlem var ya...
...o dayanılacak gibi değil...
...gidişinden önce alışageldiğimiz her şeyi yaşıyorken, burkuluyor yüreğimiz...
...acıyı bir tek senden iz taşıyan yaşıyor...
...ama ne fayda...
...varlığını unutmaya giden yolda, yokluğunu sürekli hatırlayacağız...
...ona da alışacağız...
...kendi gidişimize alışmaktır bu anne; tıpkı senin annenin gidişiyle alıştığın kendi gidişin gibi...
...onun gidişinden sonra da sen gülmüştün, onun yokluğunu unuttuğun zamanlarda...
...değil mi?...
...demek böyleydi, ademden bu yana...
...işte öğrendiğimiz en büyük tutum bu...
...oysa anne, sen hiç gitmeyeceğini sanıyordun bizler gibi...
...inanmıştık iyileşeceğine; biz inandığımız için sen de inandın...
...seni iyileşeceğine inandırdığımız için seni aldatmış olduk, anne...
...ama ölüm senden önce bizi aldattı; vaktinden önce geldiğine inandığımız için...
...hem neredesin sen, şimdi?...
...sana ulaşamıyoruz anne...
...sana ulaşana dua ediyoruz, seni korusun diye...
...zira yapacağımız hiçbir şey yok...
...ikinci öğrendiğimiz büyük gerçek de bu...
...bildiğimizi sandığımız diğer tüm her şey gibi...
...Allah'a emanet ol anne...
seçkin deniz
Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
- Seçkin Deniz
- Mustafa Tamer
- Arif Şahin
- Eyüp Kaan
- Ahmet Faruk
- Cemal Çalık
- Şahin Torun
- Naif Karabatak
- Ata Atun
- Tamer Güner
- Mustafa Ege
- Yaşlı Bilge
- Ahmet Haydar
- Alper Selçuk
- Faruk Tamer
- Doğa Toprak
- Khorto Bâri
- Mustafa Eyyüboğlu
- Âkil Ağazâde
- Hakkı Aslan
- Mustafa Ekici
- Biz Kimiz?
- Yıllık Sonsuz Ark Yayın Raporları
- Sonsuz Ark Manifestosu
16 Mart 2014 Pazar
SA594/SD107: "hiç gitmemişsin gibi" /09.01.2007/ 576. patika
Labels:
Deneme
,
Pürüzsüz Patikalar
,
Seçkin Deniz