20 Mart 2014 Perşembe

SA601/ KY11-TG12: Siyonist Bir İslam; Ürdünlü Şeyh Ahmed al-Adwan’la Söyleşi/ Çeviri

“Yahudiler bizim kuzenlerimizdir, bu yüzden onlar için dua etmeli ve onları ziyaret etmeliyiz, onlarla beraber yaşamalı, onlara saygı göstermeli ve onlara en üst seviyede takdir ve şükranlarımızı sunmalıyız.”
Ürdünlü Şeyh Ahmed al-Adwan

(Aralık 2012 yılında, İsrail'i ziyaret eden ve Dinler arası Barış ve Uzlaşma (Diyalog ve Hoşgörü) konseptinde görüşmek üzere Haham Shmuel Eliyahu gibi Yahudi Hahamlar ile bir araya gelen Ürdünlü Şeyh.)

Sonsuz Ark'ın Notu:

Aşağıdaki röportaj petrol ve nüfus zengini Arap ülkelerinin hemen yanı başında ırkdaşları ve dindaşları olan Filistinlilerin Siyonist İsrail Devleti’nce kendi topraklarında öldürülmelerini, aşağılanmalarını, esir tutulmalarını anlayamayanlar için çok açıklayıcı bir niteliğe sahiptir. 

Adı geçen şeyh, İsraillilerle diyalog ve hoşgörü merkezli ilişki kurmak adına, Filistin topraklarının Allah tarafından İsrail’e vaat edilmiş topraklar olduğunu, Kur’an’dan delillendirmek gibi büyük Siyonist sapkınlığın somut bir örneği olarak, Filistinlilerin devlet kurma hakkı olmadığını iddia etmektedir.

Oysa Kur’an İsrailoğullarının azgınlıkları yüzünden cezalandırıldığını da yazmaktadır. Maide Suresi 78. “İsrailoğullarından inkâr edenler, Davud ve Meryem oğlu İsa diliyle lânetlendi. Bu, onların isyan etmeleri ve hadlerini aşıyor olmalarından ötürüydü”.

Bu zihniyetin sonucu olarak bütün Arap dünyası, bir avuç siyonistin yaptığı katliamlara, medeni bir tepki bile verememekte, aksine sessiz kalmaktadır. Son örneklerden sadece biri: İsrail polisi 7 Şubat 2014’de Cuma namazı sonrası Kudüs'te bulunan, bütün Müslümanlar için manevi değeri yüksek olan Mescid-i Aksa'ya girdi ve Filistinlilere gaz bombalarıyla müdahalede bulundu. 


Sonsuz Ark, riyâkâr din adamlarının neden olduğu bu türden manipülasyonları insan ve müslüman onuruna aykırı bulmaktadır.
 ***

Sayın Şeyh, bize biraz geçmişinizden ve kendinizden bahseder misiniz? Ürdün Krallığındaki konumunuzu nasıl değerlendiriyorsunuz?

1952 yılında Amman’da doğdum ve orada büyüdüm. Liseyi bitirdikten sonra Amman’daki İslami Çalışmalar Üniversitesi, İslam Şeriatı çalışmaları bölümüne devam ettim. Bu devrede 1997 senesindeki istifama kadar Ürdün posta teşkilatında çalıştım. O zamandan bu yana kendimi Tanrı’nın Kitabı’na (Kur’an) adadım ve İslam dini ve İslam Ümmeti’nin hayatı konularındaki bilgimi artırdım.

Övülmüş ve kutsanmış Tanrı, kutsal kitabına ait bilgiyle beni ödüllendirdi ve beni İslam Ümmetinin sahip olduğu Tanrı ve din algısını yenilemem ve İslam âlimlerinin yanlış yorumladığı ayetleri doğru bir şekilde yorumlamam için seçti. Bu ayetler arasında, Kitap Ehli (Yahudiler ve Hıristiyanlar) ve özelde onların hakları ile ilgili ayetler bulunmaktadır.  Kur’an’da çağdaş âlimlerin yanlış yorumladığı yüz ayet vardır. Bu ayetlerde birincil ve ikincil anlamlar arasında herhangi bir bağ bulunmamaktadır. Bu ayetlerde Tanrı’nın istek ve amaçları ortaya koyulur: Barış ve uyuma yönelik istek ve arzu ve insanlara bunları sağlamak için O’nun verdiği talimatlar.

Sizinle web sitemizde bir röportaj yapma isteğimiz üzerine Kur’an’dan alıntı yaparak Yahudileri “kuzenler” olarak nitelendirdiniz. Bununla ne demek istemiştiniz?

Yahudiler bizim kuzenlerimizdir, bu yüzden onlar için dua etmeli ve onları ziyaret etmeliyiz, onlarla beraber yaşamalı, onlara saygı göstermeli ve onlara en üst seviyede takdir ve şükranlarımızı sunmalıyız. Çünkü biz, onlarla beraber yaşayan, onlara onurluca merhamet ve dostluk göstermiş olan Muhammed Peygamber (SAV)’den daha çok Tanrı korkusu olan veya daha akıllı ve daha iyi insanlar değiliz. Müslümanlara onlarla evlenme izni verildiğini de belirtmemize izin verin. 

İsrail Halkı’na karşı olan açık görüşlülüğünüz sizi onların tarihi topraklardaki egemenliklerini tanımanıza sevk etti mi?

Doğrusu ben onların toprakları üzerindeki egemenliklerini tanıyorum. Kutsal Kur’an’ın pek çok yerinde bu gerçeğin ifade edildiğine inanıyorum.  Mesela; "Ey kavmim, Allah'ın size yazdığı kutsal toprağa girin” [Kur’an 5:21], ve “Böylece, bunlara İsrailoğullarını mirasçı yaptık” [Kur’an 26:59] ayetleri ve Kutsal Kitap’ta bulunan diğer ayetler.

Daha başka sebepler de var: bu halk (İsrail) barışseverdir, düşman veya saldırgan değildir; sadece gerektiğinde kendini savunan ve bu sırada düşmanına en az zararı vermeye çalışan bir halktır.
Ayrıca Tanrı bu halka kıyamete kadar iyi ve kötü arasında seçim yapma hakkı tanımıştır. Tanrının sunmuş olduğu tercih, insan ne hak ediyorsa ona yöneliktir.

Tanrı, ataları Israel (Yakup)’den dolayı İsrail Halkı olarak adlandırılan bu halktan başka kimseye adı ile yönelmemiş ve bu onuru başka kimseye vermemiştir. Yakup Kur’an’da onlara şöyle hitap eder: ”Ey İsrail Oğulları”. Diğer topluluklara “Ey iman edenler” veya daha yaygın olarak “Ey insanlar” olarak hitap edilmiştir.

Sizin düşüncenize göre, Yahudilere nefret ve düşmanlık besleyen, onları tanımayı ve onlarla beraber yaşamayı reddeden, Arab ve Müslüman milletler arasındaki Anti-Semitizm’i nasıl ortadan kaldırabiliriz?

Benim görüşüme göre Anti-Semitizm’i bitirmenin yolu, bu konuda çaba göstermek, barışa çağrı yapmak, bilgiyi yaymak ve insanları Tanrı’nın kitapları-Tevrat, Zebur, İncil ve Kur’an-doğrultusundaki değerler, adalet ve gerçek hakkında dosdoğruca eğitmektir. Ki bu kitaplar, İsrail Oğulları’nı yüceltmiş, haklarını ortaya koymuş, onlara seçme hakkı vermiş, kutsal Topraklar ile ibadet mekânı olarak Kudüs’ü onlara miras bırakmıştır. Bu kitaplar doğrulamaktadır ki onlar barışsever ve barışa çağıran bir millettir ve Yaratıcının kıyamet gününe kadar kendini temsil rolünü verdiği ilk halktır.

Kur’an’da şöyle ifade edilir; “İman edip salih ameller işleyenlere gelince, halkın en hayırlısı da onlardır.”[Kur’an 98:7].  Ayette geçen en hayırlısı ifadesi “insanlar içinde en hayırlı olanı” kastetmektedir fakat hedef Kur’an Ümmeti’dir -Araplar ve İslam’ı yayanlar- ki onların, âlimlerin çoğu tarafından yanlış ve sapkınca yorumlanan Kur’an’ın dosdoğru ve gerçek sesine dönmelerinden başka çareleri yoktur.

Onlar ayetlerde ifade edilen Tanrı’nın gerçek niyetini tahrif ederek, Yahudileri öldürmenin Allah için Cihad’ın bir parçası olduğunu ve bu toprakların İsrail Halkının toprakları olmadığını söylemişlerdir.

Bu alçak yorumu diğerlerine karşı savunmaya devam etmektedirler ve Kur’an Ümmeti’nin Tanrı tarafından kendilerine gönderilen Kur’an’a dönmemeleri halinde gerçek barış sağlanamayacaktır. Almış olduğum dini eğitim, söylediğim düşüncelerin güçlenmesini ve âlimler tarafından doğru yorumlanmayan ayetleri yorumlamamda başarılı olma onurunu hak etmemi sağladı. Bu ayetler, insanların sorumluluklarını ve haklarını ifade eden, insanların birbirine düşman olmaması için ne yapılması gerektiğini belirten ayetlerdir.

Ürdün medyası niçin gerçeği yansıtmayacak şekilde, İsraillileri ırkçı ve olumsuz bir tavırla tanımlama eğilimindedir?

Onları Allah’ın belirtmediği şekilde kim nitelendiriyorsa bir günahkârdır ve Kur’an ayetlerini saptırmaktadır. Kur’an’da şu şekilde ifade edilir; “Ayetlerimiz hakkında doğruluktan ayrılıp eğriliğe sapanlar bize gizli kalmaz.” [Kur’an 41:40], ve İbn-i Abbas bu ayeti yorumlarken şöyle demiştir; ”kastedilenler Tanrı’nın ayetlerini tahrif eden, başkasıyla değiştirenler ile doğrudan ayrılanlardır.” 
   
Bu yüzden İsraillileri Allah’ın belirtmediği şekilde nitelendiren aşağıdaki sebepler yüzünden haindir:

1. Dini kanunları ihlal etmiş ve Kur’an ayetlerini inkâr etmiştir.

2. Küfretmeyi ve kötü isimlerle çağırmayı yasaklayan Allah’ın emrine karşı gelmiştir.

3. Eğer bunlara tövbe etmezse ve günah işlemeyi bırakmazsa, İslam dinine göre her anlamda kötü birisidir.

4. Majesteleri Ürdün Kralı’nın çabalarına, dinler arası hoşgörü girişimlerine ve barış çağrılarına karşı gelmektedir.

5. Barış sürecini aksatmakta ve insanlar arasında düşmanlığı artırmaktadır.

Ürdün ve genelde Arap dünyasındaki medya, Tanrı korkusu ile hareket etmeli ve İsraillileri ve topraklarını Allah’ın belirttiği şekilde nitelendirmelidir.

Yukarıda belirttiğimiz beş suçu işlemekten kaçınarak, Allah’ın gazabını kendilerinin ve insanlarının üzerine çekmemelidirler.

Bir din adamı olarak, kendilerini Filistinli olarak adlandıran insanların Yahudilerin tarihi toprakları üzerinde bir devlet kurma haklarının bulunduğuna inanıyor musunuz?

Allah Tevrat’ta bu toprağın İsrail’in oğullarına ait olduğunu ifade etmiş ve Kutsal Toprakları İsrailoğulları’na miras bırakarak bu şekilde adlandırmıştır (İsrail Toprağı) ve aynı şekilde Kutsal Kur’an’da: ”Ey kavmim! Allah'ın size (vatan olarak) yazdığı mukaddes toprağa girin ve arkanıza dönmeyin, yoksa kaybederek dönmüş olursunuz.” [Kur’an 5:21] buyrulmuştur.

Bu kutsal ayet, bu toprakların Yahudilere ait olduğunu belirten bir “Kushan” (tapu, belge) niteliği taşır. Ayrıca Kur’an’da: “Böylece, bunlara İsrailoğullarını mirasçı yaptık.” [Kur’an 26:59] buyrulur ve devamındaki ayette , “Arkasından da İsrailoğullarına: "O topraklarda oturun!...” [Kur’an 17:104] ifadesi yer alır. Bunların haricinde bu konuda pek çok ayet bulunmaktadır.

Sorunuza cevap olarak, onlar (Filistinliler), Allah’ın Yahudilere verdiği ve onlara miras bıraktığı Yahudi İsrail Toprağı üzerinde bir devlet kurma hakkını nereden buluyorlar? Daha da ötesi, bu topraklarda yaşayanlar tüm haklarını unutsalar ve onları “Filistinliler” olarak adlandıranlara çılgınca uyarak bir devlet kurmak isteseler bile Allah onlara Kıyamet Günü’ne kadar izin vermeyecektir. Çünkü bu toprakların İsrail egemenliği altında, İsrail Halkının olacağını ve hiç kimsenin buna itiraz edemeyeceğini belirten bizzat Allah’tır.




Tamer Güner, Sonsuz Ark, 20.03.2014, Çeviri,




Çevirenin Notu:
Yazıda İngilizce olarak geçen ayet meallerinin Türkçesi, Diyanet Vakfı Mealinden alınmıştır.

Not:
1- Çeviri röportajın özetini veren aşağıdaki adresteki yazı dikkate alınarak yapılmıştır.

2- Röportajın tamamına şu adresten ulaşılabilir: Mida magazine

3- Şeyh Ahmed al-Adwan: "Allah, Yahudilere İsrail ülkesini verdi”


Seçkin Deniz Twitter Akışı