“Meydandaki
insanların her birinin o kadar çok haklı sebebi var ki...”
“Anlamıyorum
nasıl yapar bunu, neden ya neden; değer mi? Canından kıymetli mi?” diye
bağırarak odaya girdi. Telefonunu masama fırlattı. “Babam yarın ameliyat
olacaktı ya; bu sabah hastaneye gidip ameliyatını nisan ayının ilk haftasına
erteletmiş. Neymiş efendim hafta sonu çok önemli misafiri gelecekmiş. Kim o
önemli misafir biliyor musun? 'Erdoğan'... Sanki bizim eve geliyor; aklım
almıyor, delireceğim! ''
En yakın
mesai arkadaşımdı bunları söyleyen. Gün boyu hiç susmadı, sürekli
'anlayamıyorum' la başlayan cümleler kurdu. Anlamaya çalışmıyordu aslında,
Haklıydı da. Canından kıymetli miydi?...
Erdoğan'ın
pazar günü Kocaeli mitingi var. Mehmet Amca 70’li yaşlarda, o meydanda olsa ne
olur, olmasa ne olur? Bu konuda iddialıyım; bu güne dek yapılan en kalabalık
miting olacak. Hasta ve yaşlı bir adamın orada olduğunu kimse fark etmeyecek. Peki,
Mehmet Amca neden bu kadar önemsiyor?
Psikologlar
terapiye çocukluğa dönerek başlar, psikolog değilim; terapi yapmıyorum. Bir kaç
yıl önce yaptığımız sohbeti hatırlayarak Mehmet Amca’yı anlamaya çalışıyorum.
TCDD’den
emekliydi Mehmet Amca. Makinist olarak 30 yıldan fazla görev yapmıştı, ama
herkes ona 'Ekmekçi Memet' diyordu. Sebebini sormuştum; 80’li yıllar da bir
gün; sabah trenine yetişmek için erkenden evden çıkmış, bisikletine binmiş
giderken, devrimci gençler önüne geçip durdurmuşlar.
“Söyle bakalım hangi partidensin?”
“Ekmek partisindenim!” demiş.
Gençler şaşkın birbirine bakmışlar, içlerinden
biri sormuş:
“Biz onu
bilmiyoruz, yeni mi kuruldu sağcı mı solcu mu bu parti?
“Yok
kardeşim; benim sağla, solla, partiyle işim olmaz. Ben bildiğin somun ekmeğimin
derdindeyim, ekmek paramı kazanmaya gidiyorum!” demiş.
Devrimciler
rahat bir nefes almışlar, ama yine de bisikletinin selesine bir ip bağlamışlar,
ipin diğer ucuna da boş konserve tenekesi. Tıngır tıngır istasyona girmiş
Mehmet Amca.
'Ne bu
hal' diye soranlara olup biteni anlatmış. O günden sonra 'Ekmekçi Memet' olmuş
lakabı.
“Hangi
partidendiniz?” diye sormuştum; gülümsemişti.
“O günler de siyaset bizim işimiz değildi, birileri
bizim adımıza karar verirdi. Biz ekmek peşinde koşardık bulursak şükreder,
bulamazsak sabrederdik!” demişti.
Mehmet Amca mitinge sadece Erdoğan için değil,
'Ben de varım, benim de siyasi görüşüm var, artık kimse arkama teneke bağlayıp
beni aşağılayamaz,' demek için gitmek istiyor olabilirdi.
12
yıldır kendisine hizmet eden 'Biz, size efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya
geldik' diyen ve bunu yaptığı icraatlarla kanıtlayan, yaşına hürmet eden,
emekli maaşını almak için kuyrukta beklemek zorunda bırakmayan, istediği
hastanede seçtiği doktora muayene olmasını sağlayan, hatta kendisine aile
hekimi tahsis eden Erdoğan'a teşekkür etmek için gitmek istiyor olabilirdi.
Erdoğan'dan
öncesini de Erdoğan'lı yılları da yaşamıştı Mehmet Amca. Farkı görüyor, biliyordu.
İstikrar sürsün, eski karanlık günlere dönülmesin, evlatları, torunları huzur
ve güven içinde yaşasın istiyor ve buna katkıda bulunmak için orada olması gerektiğini
düşünüyor olabilirdi.
Gerektiğinde
dünyaya meydan okuyan Erdoğan'ı takdir ettiğini göstermek için gitmek istiyor
olabilirdi.
Kürt
arkadaşlarıyla aynı sefertasından yemek yemiş, ekmeklerini bölüşmüş, kederlerini
sevinçlerini paylaşmışlardı. En az Kürtler kadar kendi hakları da çiğneniyor,
birileri ‘Kürt, Türk kardeş olamaz’ diyordu. Oysa öz kardeşinden çok değer
verdiği, sevdiği saydığı karşılığını gördüğü Kürt kardeşleri vardı. Erdoğan
'Türk-Kürt, Alevî- Sunnî; 77 milyon hepimiz kardeşiz' diyor; din, dil, ırk ayrımı
yapmıyordu.
Mehmet
Amca, 'Ben de yaradılanı Yaradan'dan ötürü seviyorum. Çözüm sürecini
destekliyorum,evet hepimiz kardeşiz!' diyebilmek için ve bunu Erdoğan'ın
başaracağına inandığını göstermek için o mitinge gitmek istiyor olabilirdi.
Kız
öğrencilerin başörtülü olduğu için okula alınmadığı günlere şahit olmuştu, belki
bir akrabası namaz kıldığı için ordudan atılmıştı, içi yanmış üzülmüştü, ama o
zaman elinden bir şey gelmemişti. Artık insanlar inancını özgürce yaşayabiliyor
ve yaşamalılar diyebilmek için eline geçen fırsatı değerlendirmek istiyor
olabilirdi.
Torunu
üniversiteye hazırlanırken 'cemaate katılmak zorundayım, onların dershanesine
giden kesin kazanır, kitaplarındaki sorular sınavda aynen çıkıyor' dediğinde
şaşırmıştı belki, bir arkadaşının oğlu sırf cemaatten olmadığı için polis kolejine
giremediğini anlattığın da sinirlenmişti. Cemaatin devlet içinde örgütlendiğini
biliyor, kendilerinden olmayanlara fırsat tanımadıklarını gördükçe kızıyordu. 'Kanunlar
kurallar herkese eşit uygulansın, ayrım yapılmasın devlet içinde devlet olmaz' demek
için gitmek istiyor olabilirdi.
‘Tek
Millet, Tek Devlet, Tek Vatan, Tek Bayrak’ diye haykıran ses daha gür çıksın, Devletin
Başbakanı kendini daha güçlü hissetsin,gerektiğinde bu milletin genciyle,
yaşlısıyla vatanına, bayrağına, iradesine sahip çıktığı,çıkacağını dostta
düşman da görsün, bilsin diye orada olmayı görev edinmiş olabilirdi.
Belki
görmek nasip olmayacaktı; ama Kanal İstanbul, Yavuz Sultan Selim köprüsü, 3.
havaalanı yapılsın istiyor ve bunlara engel olmaya çalışanları uyarmak
istiyordu.
Ahlaksız,
kirli siyaset yapan muhalefet partilerine tepki göstermek, kendinize gelin
mesajı vermek, kaset mermileriyle demokrasiye nişan alanlara karşı meydandan
meydan okumak istiyor olabilirdi.
Milli
manevi değerlerine saygı duymayanlara, her ortamda halkı aşağılamaktan
gocunmayanlara; kendi menfaatlerini ülke menfaatinden üstün tutanlara; 'Seçim
zamanı söylediklerinize kanmıyorum, dedelerimden miras kalan vatan topraklarını
koruyabileceğinize, bu vatanın evlatlarını kollayabileceğinize inanmıyorum,ne
medyanıza ne size güvenmiyorum' demek için gitmek istiyor olabilirdi.
Birileri
Erdoğan'ın şahsınaymış gibi göstererek devletin selesine montajlı dublajlı ses
kayıtları, devletin tırlarına çarpıtılmış kamera kayıtları bağlayıp aşağılamak,
itibarsızlaştırmak için her yolu deniyordu. 'Devletin tıkır tıkır işleyen
çarklarına tape sokup tıngırdatmalarına müsaade
etmiyorum, Canım pahasına da olsa etmeyeceğim' demek için demokrasinin
kendisine tanıdığı hakkı kullanarak 'seçtiğime saygı duyun' demek istiyor
olabilirdi.
Erdoğan
'Kardeşlerim' diye seslendiğinde 'Buradayım kardeşim' demek istiyor olabilirdi.
Eminim
'Neden o meydan da bulunmak istiyorsun?' sorusuna bir ömürlük cevabı vardı
Mehmet Amca’nın, bizim aklımızın
eremediği, belki kendisinin dahi dile getiremeyeceği sayfalar dolusu sebebi
vardı, Ameliyat masasından kalkıp 'Durun, ben oy kullanıp geleyim' dedirten.
Günlerdir
dolup taşan meydanlara montaj diyenler; taşıma diyenler; bağırmayı bırakıp
oturup düşünsünler. Kim ne sebeple gitmiş olabilir oraya; anlamaya çalışsınlar.
Gezi’de
sokağa çıkan insanları haklı göstermeye çabalayanlar, düşünün; meydandaki insanların her birinin o kadar çok
haklı sebebi var ki...
Ben
sadece 'Ekmekçi Memet' amcayı anlamaya, anlatmaya çalıştım...
Merve Özgül, 20.03.2014, Sonsuz Ark, Konuk Yazarlar