“Kimse kusursuz değil,
Tayyip de değil, lakin onun eline su dökecek başka bir kimse daha bu memlekette rey
alacak kıratta değil.”
Senelerce rey attık.
Ölçtük, biçtik, hesabettik, bize yakın gelen partiye rey verdik. Hanım sorardı,
kime vereceğiz? Kadın kısmı alakadar olmazdı seçimlerle, parti bilmezlerdi. Biz
ne dersek, hangi şekle mührü bas dersek, onlar da mührü oraya basarlardı. Tabi,
kavga varsa evlerde, kadınlar kocalarının işaret ettiği yere mührü basmazlardı.
Yahut kadın kocasına küsse gider kocasının kızdığı partiye basardı mührünü.
Biraz mahalle
tantanası, biraz karı koca hırgürü arasında seçimler yapılırdı. Konu komşudan
başka yakın akraba gelir giderdi, rey isterdi bir kısım adamlar için. Söz vermezdik
kimseye, reyimizi de dillendirmezdik. Günü gelir giderdik sandığa. Rey bizimdi,
hesabı da biz verecektik. Rey verdiğimiz parti hakka riayet etmezse biz de
mesul olacaktık. Ağır bir vebaldi, niye bu vebalin yükünü başkasının aklıyla
hareket edip rey veren taşısın ki? Madem taşıyacak kendi aklının çizdiği yola
baş kor.
Rey dediysek, ben açık
rey-gizli tasnif zamanına denk gelmedim. Ama anlatırlardı. Zaten eskiden köy yerlerinde,
kabile kabile oy verilirdi. Hangi kabile kime verecek seçimlerden evvel belli
olurdu. Köylerde herkes bilirdi, kimin mührü nereye basacağını. Zaten iki parti
vardı evvelinde; ya Halk Partisi ya da Menderes. Demokrat Parti demezdi çoğu
kimse. Sonra Demirel, Erbakan, Ecevit, Türkeş geldi işler karıştı. Mührü
anahtara vur, ata vur, altı oka vur, horoza vur, arıya vur, üç hilale vur derlerdi kocalar karılarına.
Cahillik başa bela. Koca
ne bilirdi ki karısı ne bilsin? Okur yazar bile değil memleketin çoğu. Karşına seçimde
çıkan adamların kimin nesi olduğunu bilmiyorsun ki. Kalkıyor iki laf ediyor,
hoşuna gidiyor gidip rey veriyorsun. Şimdi öyle mi ya? Şimdi internet var, soyunu,
sopunu cibilliyetini her kese açık ediyor. Yazıyorsun adamın adını, nesi var
nesi yok döküyor önüne.
Eski partileri ya
darbe kapattı ya da mahkemeler. Ama aynı adamlar başka şekillerle yine karşımıza
dikildiler. Dedik gadre uğradı, hakkı dillendirdiği için cezası kesildi; tuttuk
yine rey verdik. Fakt hepimiz aldandığımızı nereden bilebilirdik ki? Meğer kendi
aralarında bölüşürlermiş bizi. Erbakan’la Demirel’in dostlukları ahir
ömürlerinde çıkmadı mı meydana? Türkeş NATO’nun adamı imiş. Ecevit hâkeza,
kimin nesi belli değil, lakin milletin bir kısmını da o kandırmış götürmüş
arkasından.
Bir Özal, bir o
millete rahat ekmek yedirdi, o da bize kısmet olmadı. Kenan Evren’in kafamıza
indirdiği darbe bizi 10 senelik borca soktu. Özal, Bağ-kur’luya sağlık hizmeti
getirdi. Otoban yaptı bu memlekette, elektriksiz, telefonsuz köy bırakmadı. Gerçi
darlıktan gözü yılmıştı milletin. Özal devrinde bolluk da vardı, borç da. Ama
reyinin kıymetini bilemedi bu millet Özal rahmetlik olana kadar. Allah ona
rahmet etsin, bu millete hayrı dokunan adamdı, bu sebeple canına kıydılar onun
da. Diğerleri eceliyle öldü hep. Şimdi bir Demirel var eski takımdan; o da
ayakta duramıyor gayri, bakalım nasıl verecek son nefesini?
Şimdi cahillik daha
uzun boylu sanki. Nasıl daha uzun boylu? Şöyle… Biz eskiden, okur-yazarımız
azken bile bu kadar cahil laflar etmezdik. Şimdi okumayan yazmayan yok, her şey
göz önünde, lakin bir körlük var; bazıları gözünü yummuş, ağzını açmış hep
küfrediyor. Bazıları da akl-ı selim ile durup düşünüyorlar, eski vakitleri
hatırlıyorlar. İyiyi kötüyü iyi bellemiş olanlar edebiyle rey vereceği vakti
bekliyor. Ötekileri bilmem kim nereyi işaret edecek, nereye rey verecek diye
bekleyip duruyorlar.
Bizim hanımlarımız
bile bize kızdıklarında bizim ver dediğimiz yere vermezlerdi reylerini. Bunlar hiç
mi akletmiyorlar, da bir pirî fâniden işaret bekliyorlar? Hadi biz cahildik, ya
bunlar? Hepsi tahsilli, meslek erbabı. Doktoru var, avukatı var, gastecisi var,
hakimi var, savcısı var; yahu siz nasıl biri size şuraya rey ver der de siz de
oraya verirsiniz? Cahillik işe bu yüzden uzun boylu.
Şimdi kadın kısmı da
erkek kısmı da aynı. İki kısma ayrıldılar cinslerinden başka. Akıllarını
kullananlar, bir de birilerine kul olanlar. Yeni neslin işi hem zor hem kolay.
Lakin bir bakıyorsun koca Şam’a gidiyor, karısı Halep’e. Bu iyi değil; bu
yuvaya ateş düşürür. Yuvaya ateş düşürene de Allah merhamet etmez. O yuvada bir
lokma ekmek zehir olur, çocuğa. O çocuktan hayır beklemek kolay olmaz.
Bir kimse ki karı-koca
arasındaki huzura nifak sokar, Allah ona lanet eder. Ancak karısının kocası
üzerindeki, kocanın karısı üzerindeki hakkından başka hakkı yoktur, kimin kime
rey vereceği hususunda. Karı da koca da bir diğerinin reyine karışma hakkına
sahiptir, kim demiş değildir diye? Aynı
fikir yoksa kafalarında nasıl karı-koca olmuşlar? Değilse huzur olur mu o evde?
Biri kiliseye çeker öteki camiye, olur mu böyle yuva? Allah niye mümin
erkek-mümine kadın demiş?
Müslüman evvelinde
Allah’a nasıl hesap vereceğini düşünür. Muhakkak rey vermek illa ki rey verilen
şahsa, partiye ilanihaye itimat etmek demek değil, muayyen vakit için vekalet
veriyorsun, ona diyorsun ki bize bu hizmeti yap. Yaparsa ne ala, yapmazsa
hesabını o verecek Allah’a, sonraki seçimde de rey alamayacak. Bu tafsilatıyla
da, kısasıyla da böyledir.
Aklım almıyor. Daha düne
kadar Halk Partisi ile kanlı davalı olanlar, onlara rey istiyor. Nasıl bir
şeydir bu, nasıl bir devrandır bu? Nasıl bir cahilliktir bu?
Allah bu millete, bu
devlete zeval vermesin. Biz çok çektik, müslümanlar çok çektiler, halen de çekiyorlar.
Allah Tayyib’e rahmet etsin, onu
başımızdan eksik etmesin. Bu milletin karısı, kızı artık başının örtüsünden
hicap duymuyor, atasının maymun olduğunu zanneden lise talebeleri yok gayri,
mekteplerde Kur’an okunuyor. Olan biteni herkes görüyor hem.
Kimse kusursuz değil,
Tayyip de değil, lakin onun eline su dökecek başka bir kimse daha bu memlekette rey
alacak kıratta değil.
Allah aramızdaki
akılsızlar yüzünden bizi cezalandırmasın bu ahir ömrümüzde. Tayyip vakitsiz giderse
bu memleket iflah olmaz.
Rey vakti, haysiyet
vaktidir; haysiyet de kimseye babadan, şeyhten, hocadan paradan, altından kalmaz.
Biz geç öğrendik, hep Amerika, İngiltere idare etmiş bizi. Sizi de idare etmesinler.
Piro Zaza, Sonsuz Ark, 28.03.2014