20 Nisan 2014 Pazar

SA642/ KY11-TG16: Suriye Özel: Hersh'in Kimyasal Kaynakları/ Çeviri

"Hersh'ün Türkiye-isyancılar komplosu ile ilgili iddiaları, iki -sadece iki- adı belirsiz kaynağa dayanmaktadır."
Scott Lucas


Syria Special: Identifying the Sources for Hersh’s “Insurgents’ Chemical Weapons Attacks”

 Geçen hafta sonu* Seymour Hersh, Ağustos ayında gerçekleşen kimyasal saldırıyı Esed rejimi yerine direnişçilerin üzerine yıkma teşebbüsünün ikincisini gerçekleştirdi.

Hersh’ün, “Rus istihbaratı” tarafından ifade edilen; saldırıda kullanılan kimyasal toksinlerin Esed rejiminden gelemeyeceğine ve gazetecilerin “ev yapımı roketler” gibi zayıf sunumlarına dayanan “kanıtlarını” dikkatle inceledik. Diğer tarafta da Hersh’ün teori ve iddialarına katılmayan Eliot Higgins, Dan Kaszeta ve Aaron Stein bulunuyor. (Hersh’ün iddialarına çeşitli itirazlar yükselmiş olmasına rağmen) deneyimli muhabir ısrarla hikâyesinin arkasında duruyor.

Peki, Hersh iddialarını hangi kaynaklara dayandırıyordu?

Hersh, bu konuda genel tanımlamaların dışarısına çıkmıyor. Hersh’ün iddialarının ve bu iddiaları destekleyen belgelerin birincil kaynağı “eski bir üst düzey ABD istihbarat yetkilisi.” Ayrıca “bir Savunma Bakanlığı danışmanına”, “BM’nin Suriye’deki faaliyetlerini yakinen bilen bir şahsa, “eski bir üst düzey Savunma Bakanlığı yetkilisine” ve “bir ABD istihbarat danışmanına” yönelik kısa referanslar mevcut.

Şükür ki Hersh’ün üslubu bize bu etiketlerin arkasındaki kişiler hakkında ipucu sağlıyor. Aslında komplo yüzeyini biraz kazırsak, muhabirin “özel” iddialarının Şam yakınlarında gerçekleşen kimyasal saldırının birkaç gün sonrasında Eylül ayı içerisinde dolaşıma girdiği ortaya çıkıyor.


1. Türk destekli isyancı saldırısı için Esed’in Amcası ile bağlantılı anti-emperyalist orijinal kaynak:

Hersh’ün -çoğu gerçeği teğet geçen, geçmişe dönük enformasyondan oluşan- büyük komplo teorisinin kalbi, isyancılar tarafından gerçekleştirilen kimyasal saldırının arkasında Ankara’nın olduğu görüşüdür:

İstihbarat topluluğu, 21 Ağustos ile ilgili kayıt ve veriler toplandıkça, şüphelerini destekleyecek kanıtlar olduğunu gördü. Eski bir istihbarat yetkilisi şöyle dedi: “Artık bunun Erdoğan’ın adamları tarafından, Obama’yı kırmızı çizgi konusunda zorlamak için planlanmış gizli bir eylem olduğunu biliyoruz. Gerginliği yükseltmek için BM temsilcileri orada iken-daha önce kullanılan gazla ilgili araştırma yapmak için 18 Ağustos’ta Şam’a ulaşmışlardı- Şam veya yakınlarına bir gaz saldırısı yapmak zorundaydılar. Anlaşma çok çarpıcı bir eylem gerçekleştirme üzerineydi. Üst düzey askeri yetkililerimize DIA ve diğer istihbarat birimleri tarafından Türkiye’den sarin tedarik edildiği-ki sadece Türk desteği ile geçirilebilirdi- yönünde bilgi aktarıldı. Türkler ayrıca sarin’in üretimi ve kullanımı konusunda eğitim verdiler. ”

Fakat bu iddia yeni olmaktan oldukça uzaktır. 1 Eylül tarihinde Yossef Bodansky, -ABD Temsilciler Meclisi Terörizm ve Konvansiyonel olmayan Silahlar Görev Gücü eski yöneticisi ve Global Research web sitesi üst düzey editörü, şiddetli ABD dış politika eleştirmeni- “Beyaz Saray Suriye Kimyasal Saldırısına Yardım Etti mi?” başlığını taşıyan bir makale kaleme aldı:

“13-14 Ağustos 2013’te Türkiye’de bulunan Batı destekli muhalif güçler, büyük ve alışılmışın dışında bir askeri operasyon hazırlığına başladılar. Muhalif üst düzey askeri komutanlar ve Katar, Türk ve ABD istihbarat temsilcileri [“Mukhabarat Amriki”]  arasındaki ilk görüşmeler, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ve yabancı destekleyicilerinin komuta merkezi ve karargâhı olarak kullanılan Antakya, Hatay’daki dönüştürülmüş Türk askeri garnizonunda gerçekleşti. İstanbul’dan gelen ileri üst düzey muhalif komutanlar, “savaşın gidişatını değiştirecek bir gelişmeye” bağlı olarak yakın zamanda yaşanacak ve geri dönüşümü ABD’nin Suriye’yi bombalaması ile sonuçlanacak olağanüstü bir durum hakkında bölgesel komutanları bilgilendirdiler.”

Bodansky, kimyasal saldırının ardından gerçekleşecek ABD müdahalesine karşı ortaya çıkacak saldırgan savunmaya yönelik olarak, “ABD istihbaratının sıkı denetimi altında bulunan, Katar ve Türk istihbaratı kontrolündeki depolardan” muhalif güçlere 400 tonluk silah yardımı yapıldığını iddia ediyordu.

Peki, iddiaların kanıtı?  Bodansky’nin makalesinde belirttiği “ Orta Doğu’da bulunan pek çok kaynaktan-çoğu Suriyeli muhalifler, sponsorları ve destekçileri ile bağlantılı- gelen, gittikçe artan hacimdeki yeni kanıtlar” ifadesi havada kalıyor.

 Editörün makalesini dayandırdığı kuvvetli bağlantıları var gerçi ama bunlar Suriyeli muhalifler değil. Bağlantısı, Suriye’nin potansiyel lideri olarak reklamını yaptığı Esed’in amcası Rifaat al-Assad.

Rifaat al-Assad, 1980’lerde ailesi ile anlaşmazlığa düşmüş ve yeğeni ile görüş ayrılıklarına sahip ama aynı zamanda Sünni İslamcılara sıkı bir şekilde muhalif.


2. Amerikan Bağlantısı- Eski İstihbarat Görevlileri:

21 Ağustos saldırısından bir gün sonra eski CIA uzmanı Ray McGovern, BBC’ye verdiği mülakatta şöyle diyordu; “Kimyasal silah saldırıları ile ilgili raporlar, BM temsilcilerinin Suriye’de bulunduğu zamana denk gelmesi nedeniyle oldukça şüpheli.” 

Daha sonra İran Devleti yanlısı Press TV ile yaptığı uzunca bir röportajda ise;

 “ABD’nin Suriye sahili yakınında bulunan savaş gemilerinden birine bir yanlış bayrak saldırısı gerçekleşebilir ve bu durumda tahmin edin kim suçlanır? Suriye veya müttefiki İran ve daha sonra da kıyamet kopacaktır.” 

6 Eylül tarihinde MvGovern, Makul Düşünce için Emekli İstihbarat Çalışanları (VIPS)-emekli ABD istihbarat yetkililerinden oluşan bir grup- üyelerinden 11 tanesi ile bir araya gelerek Başkan Obama’ya yönelik, Suudi-Türk-isyancı işbirliği hakkında komplo teorisi içeren açık bir mektup kaleme aldılar:

“Orta Doğu’da bulunan sayısız kaynaktan- Suriyeli muhalifler ve destekçileri ile bağlantılı-gittikçe artan miktardaki kanıtlar, 21 Ağustos kimyasal saldırısının Suriye muhalifleri ve onların Suudi ve Türk destekçileri tarafından önceden planlanmış bir kışkırtma olduğunu güçlü bir şekilde ortaya koyuyor. Buradaki amacın, ABD’yi savaşın içine çekecek bir saldırı gerçekleştirmek olduğu rapor edilmiştir.”

Şimdi, burada “Orta Doğu’da bulunan sayısız kaynak” referansına rağmen, mektupta kullanılan kelimeler tek kaynaktan yani Yossef Bodansky’den doğrudan alınmış gibi gözüküyor:

“Öğrenmiş bulunuyoruz ki, 13-14 Ağustos 2013’te Türkiye’de bulunan Batı destekli muhalif güçler, büyük, alışılmışın dışında bir askeri operasyon hazırlığına başladılar. Muhalif üst düzey askeri komutanlar ve Katar, Türk ve ABD istihbarat yetkilileri arasındaki ilk görüşmeler, şimdi Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ve yabancı destekleyicilerinin komuta merkezi ve karargâhı olarak kullanılan Antakya, Hatay’daki dönüştürülmüş Türk askeri garnizonunda gerçekleşti

İstanbul’dan gelen üst düzey muhalif komutanlar, “savaşın gidişatını değiştirecek bir gelişmeye” bağlı olarak yakın zamanda yaşanacak ve geri dönüşümü ABD’nin Suriye’yi bombalaması ile sonuçlanacak olağanüstü bir durum hakkında bölgesel komutanlarına ön bilgi sundular.”**

Bodansky’nin beş gün önce yayınlanan makalesi haricinde mektupta, Suudi-Türk-ABD-isyancı komplosuna işaret eden başka hiçbir kaynak yoktu.

Bununla birlikte mektupta, yedi ay sonra çok önemli bir durum arz edecek bir ayrıntı bulunuyordu:

“Üzülerek belirtmek isteriz ki bazı eski çalışma arkadaşlarımız, yönetiminiz tarafından ileri sürülen iddiaların tersine, çok güvenilir istihbarat bilgilerinin 21 Ağustostaki Suriyeli sivilleri öldüren ve yaralayan kimyasal saldırının sorumlusunun Bashar al-Assad olmadığını gösterdiğini kesin bir şekilde ifade etmektedirler ve bu durum aynı zamanda İngiliz istihbarat yetkilileri tarafından da bilinmektedir.”

Bahsedilen “İngiliz istihbarat yetkilileri” aynı zamanda Hersh’ün makalesinde de başrolde bulunuyordu:

“İngiliz istihbaratı 21 Ağustos saldırısında kullanılan sarin’in bir örneğini elde etti ve yapılan analizler kullanılan gazın, Suriye ordusunun kimyasal silahlar deposunda bulunduğu bilinen grup ile uyuşmadığını gösterdi.”

Mektubu imzalayan 12 kişi, Hersh’ün kaynaklarını tanımlarken kullandığı beş özellikten dördünü karşılıyordu: “eski üst düzey ABD istihbarat yetkilisi”, “Savunma Bakanlığı danışmanı”, eski üst düzey Savunma Bakanlığı yetkilisi” ve “ABD istihbarat danışmanı”.

3. İkinci Amerikan Bağlantısı- Eski Savunma Bakanlığı Çalışanı:

VIPS tarafından kaleme alınan mektup bir sonraki gün, George W.Bush yönetimindeki Savunma Bakanlığı eski bir çalışanı olan ve 2003’te hakkında iddia edilen Batı Afrika’ya silah kaçırma bağlantılarından dolayı güvenirlik durumu iptal edilmiş F.Michael Maloof marifetiyle geniş bir kitleye ulaştı.

Maloof,  28 Ağustos tarihinde İran Press TV’ye isyancıların bir kimyasal saldırı yapabilme “kapasitesine açık olarak sahip olduklarını” söyledi:

“Saddam Hüseyin zamanında üretilen zehirli gaz gemiler aracılığı ile Türkiyedeki (Jabhat) el-Nusra tesislerine aktarıldı. Bunların hiç biri araştırılmamıştır.”

On gün sonra Maloof, sağ-kanat websitesi WorldNet Daily'de VIPS'i referans vererek teorisine destek talep edebilecekti:

“Eski ABD istihbarat uzmanları, şu anki istihbarat uzmanlarının kendilerine Suriye, Şam yakınlarında gerçekleşen ve 400'den fazlası çocuk olmak üzere 1429 kişinin ölümü ile sonuçlanan zehirli gaz saldırısının sorumlusunun Beşar Esed olmadığını söylediklerini iddia etmektedir. Gittikçe artan miktardaki kanıtların”, saldırının Suriyeli muhalifler ve Türk destekçileri tarafından önceden planlanmış bir provokasyon olduğunu ortaya çıkardığını iddia etmektedirler.”

Fakat Maloof yalnızca VIPS'in iddialarını tekrarlamakla kalmıyordu. Dört gün sonra Hersh'ün makalesinde önemli bir rol oynayacak orijinal bir iddiayı daha gündeme getirdi:

“WND tarafından elde edilen gizli bir belgeye göre ABD ordusu, Suriye’de savaşan muhaliflerin en etkilisi olan el-Nusra Cephesi üyelerinin elindeki sarin gazını bu yılın başlarında ele geçirdi. Belgeye göre, Irak el-Kaidesi elindeki sarin Türkiye’ye geçti ve bir kısmına el konulurken çoğu mart ayında sivillere ve Halep’te bulunan Suriye askerlerine yönelik olarak gerçekleşen saldırıda kullanıldı. Gizli/Noforn (dışarıya dağıtımı yasak) olarak sınıflandırılmış belge ABD istihbaratı bünyesindeki Milli Karasal İstihbarat Merkezi’nden (NGIC) geliyordu.”

Yedi ay sonra aynı belgeden bahsettiği anlaşılan Hersh olayı şu şekilde özetliyordu:

“20 Haziran'da Savunma İstihbaratı Birimi'ne bağlı uzmanlar, DIA'nın yardımcı yöneticisi David Shedd'e beş sayfalık “esas noktalar” ile alakalı çok gizli bir brifing sundular. Brifingde el-Nusra'nın, programı El-Kaide'nin 9/11 öncesi sarin komplolarının en ilerlemişi olan bir sarin üretim merkezi kurduğunu belirtiliyordu.... Brifing belgesi çeşitli birimlerden gelen gizli istihbarat içeriyordu: ”Türkiye Suud kaynaklı kimyasal tesisleri, muhtemelen Suriye'deki büyük ölçekli üretim gibi onlarca kilogram sarin önmaddesi elde etmeye çalışıyordu.”

(Hersh'ün makalesinde atıf yapılan bir Ulusal İstihbarat Direktörü sözcüsü böyle bir belgenin varlığını yalanlayarak, “İstihbarat uzmanları tarafından oluşturulan veya onlardan talep edilen bu tür bir belge bulunmamaktadır” dedi.)

Daha sonra Maloof iddiaların orijinal kaynağına yeniden dönüyor:
“NGIC tarafından belirtilen “laboratuar ölçeğinde “sarin çeşitliliği, terörizm uzmanı Yossef Bodansky tarafından yapılan analizi güçlendirmektedir. Bodansky bu analizinde ; “”Suriye-Şam yakınlarında 21 Ağustos'ta gerçekleşen kimyasal silah saldırısında elde edilen son bulgular, bunun  ABD'nin Suriye'ye müdahalesini provoke etmek için Suriyeli muhalifler tarafından “aslında kendine yönelik bir saldırı” olduğunu göstermektedir”” diyor.

4. Hersh'ün Aralık ayında yayınlanan ilk makalesi:

Hersh'ün London Review of Books'ta yayınlanan ilk makalesi, “Kimin Sarini? , komplo teorisinden öteye gitmese de isyancı aktörlerin kimyasal silah kapasitesine sahip olduğunu belirtiyor:

“Saldırıdan aylar önce Amerikan istihbaratı çok gizli raporlar hazırladı... Bu raporlarda el-Kaide ile bağlantılı bir cihat grubu olan el-Nusra Cephesi'nin sarin'in üretim mekaniği üzerinde uzmanlaştığı ve çok miktarda imalatını yapabileceğine dair deliller yer alıyordu. Saldırı gerçekleştiğinde el-Nusra suçlanmalıydı fakat ABD yönetimi, Esed'e yapılmış saldırıyı temize çıkarmak için işine gelen istihbaratı topladı. Gazeteci burada yine destekleyici kaynakları için genel etiketler kullanmış: “Hâlihazırdaki ve önceki istihbarat yetkilileri, askeri yetkililer ve danışmanlar ile yakın zamanda yapılan röportajlarda istihbarat konularında kasıtlı olarak yapılan manipülasyona yönelik derin bir endişe ve öfke ile karşılaştım.”

Kendisine 20 Haziran tarihli Savunma Bakanlığı belgesini veren-veya özetleyen- “eski bir üst düzey istihbarat yetkilisi” ve “eski bir üst düzey istihbarat danışmanı”'na referans veren “yüksek seviyeli bir istihbarat yetkilisinden” gelen e-mailde, isyancılar ve 21 Ağustos kimyasal silah saldırısı ile ilgili iddialara yönelik olarak adı belirli bir kaynak bulunmamaktadır.

5. Hersh'ün Nisan ayında yayınlanan ikinci makalesi:

Arka plan enformasyona muhalif olarak Hersh'ün, 21 Ağustos'taki kimyasal saldırının Türkiye-isyancılar işbirliği ile gerçekleştiğini belirten iddiasına yönelik kanıtları şöyledir:

1. Gizemli bir iddia- birincil kaynağı, “eski bir (ABD) istihbarat yetkilisinden- şu şekilde; “Bir Rus askeri istihbarat çalışanı” saldırıda kullanılan kimyasal ajanlara ait örnekleri İngiliz askeri istihbaratına iletti, örnekler buradan Porton Down'da bulunan kimyasal silahlar laboratuarına gönderildi.”

“Eski istihbarat yetkilisi”, Rus çalışanın “bilgiye erişebilen, güvenilir olarak nitelendirilmiş iyi bir kaynak olduğunu “ söyledi. Bununla birlikte ne o ne de Hersh, Esed'in müttefiki olan Rusya'nın hayati bir kanıtı neden Suriye liderine muhalif İngiltere'ye gönderdiğini-veya İngiltere'nin Rusya'dan gelen kanıtı yanlış bilgi olarak görmek yerine güvenilir bulduğunu- açıklamamaktadır.

2. Savunma Bakanlığından gelen 20 Haziran tarihli belge.

3. “Eski istihbarat yetkilisi” kaynaklı iddia: “Esed'in savaşı kazandığı bu noktada (ABD ordusunun) Suriye'nin sinir gazı kullanacağını düşünmesi için hiç bir sebep yoktu.”

4.“Eski istihbarat yetkilisi” kaynaklı iddia: “Türk istihbaratı el-Nusra Cephesi üyelerini kimyasal savaş konusunda eğitiyordu.”

5. “ABD istihbarat danışmanı” kaynaklı, Türk yönetiminin isyancıların geleceği ile ilgili kaygısı nedeniyle “ABD askeri müdahalesine zemin hazırlayacak bir şeyler yapılması gerektiği” düşüncesine yönelik uyarı niteliği taşıyan gizli bir belge.

6.“Eski istihbarat yetkilisinin” iddiası: “Şimdi bunun Erdoğan tarafından Obama'yı kırmızı çizgi konusunda zorlamak için planlanmış gizli bir eylem olduğunu biliyoruz.”

Özet olarak, Hersh'ün Türkiye-isyancılar komplosu ile ilgili iddiaları, iki -ve sadece iki- adı belirsiz kaynağa dayanmaktadır. Bunlar VIPS üyeleri ve F.Michael Maloof için de geçerli olduğu gibi şu anda ABD Hükümeti tarafından görevlendirilmemiştir.

Sonuç:

Şüphesiz Hersh yukarıda belirtilenler haricinde kaynak veya kaynaklara sahip olabilir. Bununla birlikte genel etiketler ile nitelendirdiklerinin ötesinde bunu tespit etmemiz mümkün değildir.

Bunun yerine Hersh'ün ifadeleri ve belirttiği bir dokümanla başbaşayız. Hem Hersh'ün ifadeleri hem de doküman belirgin şekilde -Savunma Bakanlığı dokümanında iddia edilenlerden biri haricinde kanıtı bulunmayan- aynı iddiaları dile getirmektedir. Bu iddialar sürekli birbirinden alıntı yaparak bir iddia döngüsü oluşturan aşağıdaki kişiler tarafından ortaya atılmıştır:

1. Yossef Bodansky, ABD Temsilciler Meclisi eski yöneticisi ve şu anda Global Research   web sitesi üst düzey editörü, şiddetli ABD dış politika eleştirmeni ve Başkan Esed'in amcası ile bağlantılı.

2. Makul Düşünce için Emekli İstihbarat Çalışanları (VIPS).

3.F. Michael Maloof, eski bir Savunma Bakanlığı çalışanı.

(Scott Lucas, 10 Nisan 2014, eaworldview)




Tamer Güner, 20.04.2014, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Çeviri



Çevirenin Notu:

   (*) Makalenin yayınlanma tarihi 10 Nisan 2014’tür.
 (**) Mektuptan alıntılanan bu ifadelerin çok küçük birkaç değişiklik dışında, yukarıda Bodansky’nin makalesindeki cümlelerden doğrudan alındığına dikkat ediniz.



Sonsuz Ark'ın Notu: 

İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) Başkanı Kenneth Roth Hürriyet Gazetesi'nden Cansu Çamlıbel'in sorularını cevapladı

-Seymour Hersh geçenlerde kaleme aldığı bir makalede Guta’daki kimyasal saldırının Türk istihbaratı tarafından planlandığına, sarinin Türkiye’den geçirildiğine ilişkin bazı iddialar ortaya attı. Sahada ekipleriniz var. Bu tür iddialara prim verir misiniz? 

"Hiç prim vermem, sıfır ihtimal. HRW olarak Guta saldırısını çok detaylı inceledik. Bütün bulgular saldırının sorumlusu olarak Suriye ordusunu işaret ediyor. Kullanılan oldukça iddialı füzelerin Türkiye sınırından Şam’ın banliyölerine kadar kimse görmeden geçirilmiş olduğu iddiası inandırıcılıktan uzak. Füzelerin askeri olarak Esad tarafından kontrol edilen bölgeden ateşlendiği ortada. Ayrıca muhaliflerin o kadar büyük miktarda sarin üretecek kapasitesinin olmadığını da biliyoruz. Kullanılan sarinde rejimin de inkâr etmediği türden kimyasal bir imza vardı. Hersh kaynaklarının ismini de vermiyor, hiç güvenilir iddialar değil."


Seçkin Deniz Twitter Akışı