"Hersh'ün Türkiye-isyancılar komplosu ile ilgili iddiaları, iki -sadece iki- adı belirsiz kaynağa dayanmaktadır."
Scott Lucas
Scott Lucas
Syria
Special: Identifying the Sources for Hersh’s “Insurgents’ Chemical Weapons
Attacks”
Geçen
hafta sonu* Seymour Hersh, Ağustos ayında gerçekleşen kimyasal saldırıyı Esed
rejimi yerine direnişçilerin üzerine yıkma teşebbüsünün
ikincisini gerçekleştirdi.
Hersh’ün,
“Rus istihbaratı” tarafından ifade edilen; saldırıda kullanılan kimyasal toksinlerin
Esed rejiminden gelemeyeceğine ve gazetecilerin “ev yapımı roketler” gibi zayıf
sunumlarına dayanan “kanıtlarını” dikkatle inceledik. Diğer tarafta da Hersh’ün
teori ve iddialarına katılmayan Eliot Higgins, Dan Kaszeta ve Aaron Stein
bulunuyor. (Hersh’ün
iddialarına çeşitli itirazlar yükselmiş olmasına rağmen) deneyimli muhabir
ısrarla hikâyesinin arkasında duruyor.
Peki,
Hersh iddialarını hangi kaynaklara dayandırıyordu?
Hersh,
bu konuda genel tanımlamaların dışarısına çıkmıyor. Hersh’ün iddialarının ve bu
iddiaları destekleyen belgelerin birincil kaynağı “eski bir üst düzey ABD
istihbarat yetkilisi.” Ayrıca “bir Savunma Bakanlığı danışmanına”, “BM’nin
Suriye’deki faaliyetlerini yakinen bilen bir şahsa, “eski bir üst düzey Savunma
Bakanlığı yetkilisine” ve “bir ABD istihbarat danışmanına” yönelik kısa
referanslar mevcut.
Şükür ki
Hersh’ün üslubu bize bu etiketlerin arkasındaki kişiler hakkında ipucu
sağlıyor. Aslında komplo yüzeyini biraz kazırsak, muhabirin “özel” iddialarının
Şam yakınlarında gerçekleşen kimyasal saldırının birkaç gün sonrasında Eylül
ayı içerisinde dolaşıma girdiği ortaya çıkıyor.
1. Türk destekli isyancı
saldırısı için Esed’in Amcası ile bağlantılı anti-emperyalist orijinal kaynak:
Hersh’ün
-çoğu gerçeği teğet geçen, geçmişe dönük enformasyondan oluşan- büyük komplo
teorisinin kalbi, isyancılar tarafından gerçekleştirilen kimyasal saldırının
arkasında Ankara’nın olduğu görüşüdür:
“İstihbarat topluluğu, 21 Ağustos ile ilgili
kayıt ve veriler toplandıkça, şüphelerini destekleyecek kanıtlar olduğunu
gördü. Eski bir istihbarat yetkilisi şöyle dedi: “Artık bunun Erdoğan’ın
adamları tarafından, Obama’yı kırmızı çizgi konusunda zorlamak için planlanmış
gizli bir eylem olduğunu biliyoruz. Gerginliği yükseltmek için BM temsilcileri
orada iken-daha önce kullanılan gazla ilgili araştırma yapmak için 18
Ağustos’ta Şam’a ulaşmışlardı- Şam veya yakınlarına bir gaz saldırısı yapmak
zorundaydılar. Anlaşma çok çarpıcı bir eylem gerçekleştirme üzerineydi. Üst
düzey askeri yetkililerimize DIA ve diğer istihbarat birimleri tarafından
Türkiye’den sarin tedarik edildiği-ki sadece Türk desteği ile geçirilebilirdi-
yönünde bilgi aktarıldı. Türkler ayrıca sarin’in üretimi ve kullanımı konusunda
eğitim verdiler. ”
Fakat bu
iddia yeni olmaktan oldukça uzaktır. 1 Eylül tarihinde Yossef Bodansky, -ABD
Temsilciler Meclisi Terörizm ve Konvansiyonel olmayan Silahlar Görev Gücü eski
yöneticisi ve Global Research web sitesi üst düzey editörü, şiddetli ABD dış
politika eleştirmeni- “Beyaz
Saray Suriye Kimyasal Saldırısına Yardım Etti mi?” başlığını taşıyan bir
makale kaleme aldı:
“13-14 Ağustos 2013’te Türkiye’de
bulunan Batı destekli muhalif güçler, büyük ve alışılmışın dışında bir askeri
operasyon hazırlığına başladılar. Muhalif üst düzey askeri komutanlar ve Katar,
Türk ve ABD istihbarat temsilcileri [“Mukhabarat Amriki”] arasındaki ilk görüşmeler, Özgür Suriye
Ordusu (ÖSO) ve yabancı destekleyicilerinin komuta merkezi ve karargâhı olarak
kullanılan Antakya, Hatay’daki dönüştürülmüş Türk askeri garnizonunda gerçekleşti.
İstanbul’dan gelen ileri üst düzey muhalif komutanlar, “savaşın gidişatını
değiştirecek bir gelişmeye” bağlı olarak yakın zamanda yaşanacak ve geri
dönüşümü ABD’nin Suriye’yi bombalaması ile sonuçlanacak olağanüstü bir durum
hakkında bölgesel komutanları bilgilendirdiler.”
Bodansky,
kimyasal saldırının ardından gerçekleşecek ABD müdahalesine karşı ortaya
çıkacak saldırgan savunmaya yönelik olarak, “ABD istihbaratının sıkı denetimi
altında bulunan, Katar ve Türk istihbaratı kontrolündeki depolardan” muhalif
güçlere 400 tonluk silah yardımı yapıldığını iddia ediyordu.
Peki,
iddiaların kanıtı? Bodansky’nin
makalesinde belirttiği “ Orta Doğu’da bulunan pek çok kaynaktan-çoğu Suriyeli
muhalifler, sponsorları ve destekçileri ile bağlantılı- gelen, gittikçe artan
hacimdeki yeni kanıtlar” ifadesi havada kalıyor.
Editörün makalesini dayandırdığı kuvvetli
bağlantıları var gerçi ama bunlar Suriyeli muhalifler değil. Bağlantısı,
Suriye’nin potansiyel lideri olarak reklamını yaptığı Esed’in amcası Rifaat
al-Assad.
Rifaat
al-Assad, 1980’lerde ailesi ile anlaşmazlığa düşmüş ve yeğeni ile görüş
ayrılıklarına sahip ama aynı zamanda Sünni İslamcılara sıkı bir şekilde
muhalif.
2. Amerikan
Bağlantısı- Eski İstihbarat Görevlileri:
21
Ağustos saldırısından bir gün sonra eski CIA uzmanı Ray McGovern, BBC’ye
verdiği mülakatta şöyle diyordu; “Kimyasal silah saldırıları ile ilgili
raporlar, BM temsilcilerinin Suriye’de bulunduğu zamana denk gelmesi nedeniyle
oldukça şüpheli.”
Daha sonra İran Devleti yanlısı Press TV ile yaptığı uzunca
bir röportajda
ise;
“ABD’nin Suriye sahili yakınında bulunan savaş gemilerinden birine bir
yanlış bayrak saldırısı gerçekleşebilir ve bu durumda tahmin edin kim suçlanır?
Suriye veya müttefiki İran ve daha sonra da kıyamet kopacaktır.”
6 Eylül
tarihinde MvGovern, Makul Düşünce için Emekli İstihbarat Çalışanları
(VIPS)-emekli ABD istihbarat yetkililerinden oluşan bir grup- üyelerinden 11
tanesi ile bir araya gelerek Başkan Obama’ya yönelik, Suudi-Türk-isyancı
işbirliği hakkında komplo teorisi içeren açık bir mektup
kaleme aldılar:
“Orta Doğu’da bulunan sayısız
kaynaktan- Suriyeli muhalifler ve destekçileri ile bağlantılı-gittikçe artan
miktardaki kanıtlar, 21 Ağustos kimyasal saldırısının Suriye muhalifleri ve
onların Suudi ve Türk destekçileri tarafından önceden planlanmış bir kışkırtma
olduğunu güçlü bir şekilde ortaya koyuyor. Buradaki amacın, ABD’yi savaşın
içine çekecek bir saldırı gerçekleştirmek olduğu rapor edilmiştir.”
Şimdi,
burada “Orta Doğu’da bulunan sayısız kaynak” referansına rağmen, mektupta kullanılan
kelimeler tek kaynaktan yani Yossef Bodansky’den doğrudan alınmış gibi
gözüküyor:
“Öğrenmiş bulunuyoruz ki, 13-14
Ağustos 2013’te Türkiye’de bulunan Batı destekli muhalif güçler, büyük,
alışılmışın dışında bir askeri operasyon hazırlığına başladılar. Muhalif üst
düzey askeri komutanlar ve Katar, Türk ve ABD istihbarat yetkilileri arasındaki
ilk görüşmeler, şimdi Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ve yabancı destekleyicilerinin
komuta merkezi ve karargâhı olarak kullanılan Antakya, Hatay’daki dönüştürülmüş
Türk askeri garnizonunda gerçekleşti.
İstanbul’dan gelen üst düzey muhalif komutanlar, “savaşın gidişatını
değiştirecek bir gelişmeye” bağlı olarak yakın zamanda yaşanacak ve geri
dönüşümü ABD’nin Suriye’yi bombalaması ile sonuçlanacak olağanüstü bir durum
hakkında bölgesel komutanlarına ön bilgi sundular.”**
Bodansky’nin
beş gün önce yayınlanan makalesi haricinde mektupta, Suudi-Türk-ABD-isyancı
komplosuna işaret eden başka hiçbir kaynak yoktu.
Bununla
birlikte mektupta, yedi ay sonra çok önemli bir durum arz edecek bir ayrıntı
bulunuyordu:
“Üzülerek belirtmek isteriz ki
bazı eski çalışma arkadaşlarımız, yönetiminiz tarafından ileri sürülen
iddiaların tersine, çok güvenilir istihbarat bilgilerinin 21 Ağustostaki
Suriyeli sivilleri öldüren ve yaralayan kimyasal saldırının sorumlusunun Bashar
al-Assad olmadığını gösterdiğini kesin bir şekilde ifade etmektedirler ve bu
durum aynı zamanda İngiliz istihbarat yetkilileri tarafından da bilinmektedir.”
Bahsedilen
“İngiliz istihbarat yetkilileri” aynı zamanda Hersh’ün makalesinde de başrolde
bulunuyordu:
“İngiliz istihbaratı 21 Ağustos
saldırısında kullanılan sarin’in bir örneğini elde etti ve yapılan analizler
kullanılan gazın, Suriye ordusunun kimyasal silahlar deposunda bulunduğu
bilinen grup ile uyuşmadığını gösterdi.”
Mektubu
imzalayan 12 kişi, Hersh’ün kaynaklarını tanımlarken kullandığı beş özellikten
dördünü karşılıyordu: “eski üst düzey ABD istihbarat yetkilisi”, “Savunma
Bakanlığı danışmanı”, eski üst düzey Savunma Bakanlığı yetkilisi” ve “ABD
istihbarat danışmanı”.
3. İkinci Amerikan Bağlantısı-
Eski Savunma Bakanlığı Çalışanı:
VIPS
tarafından kaleme alınan mektup bir sonraki gün, George W.Bush yönetimindeki
Savunma Bakanlığı eski bir çalışanı olan ve 2003’te hakkında iddia edilen Batı
Afrika’ya silah kaçırma bağlantılarından dolayı güvenirlik durumu iptal edilmiş
F.Michael Maloof marifetiyle geniş bir kitleye ulaştı.
Maloof, 28 Ağustos tarihinde İran Press TV’ye
isyancıların bir kimyasal saldırı yapabilme “kapasitesine açık olarak sahip
olduklarını” söyledi:
“Saddam Hüseyin zamanında
üretilen zehirli gaz gemiler aracılığı ile Türkiyedeki (Jabhat) el-Nusra
tesislerine aktarıldı. Bunların hiç biri araştırılmamıştır.”
On gün
sonra Maloof, sağ-kanat websitesi WorldNet Daily'de VIPS'i referans vererek
teorisine destek talep edebilecekti:
“Eski ABD istihbarat uzmanları,
şu anki istihbarat uzmanlarının kendilerine Suriye, Şam yakınlarında
gerçekleşen ve 400'den fazlası çocuk olmak üzere 1429 kişinin ölümü ile sonuçlanan
zehirli gaz saldırısının sorumlusunun Beşar Esed olmadığını söylediklerini
iddia etmektedir. Gittikçe artan miktardaki kanıtların”, saldırının Suriyeli
muhalifler ve Türk destekçileri tarafından önceden planlanmış bir provokasyon
olduğunu ortaya çıkardığını iddia etmektedirler.”
Fakat
Maloof yalnızca VIPS'in iddialarını tekrarlamakla kalmıyordu. Dört gün sonra
Hersh'ün makalesinde önemli bir rol oynayacak orijinal bir iddiayı daha gündeme
getirdi:
“WND tarafından elde edilen gizli
bir belgeye göre ABD ordusu, Suriye’de savaşan muhaliflerin en etkilisi olan
el-Nusra Cephesi üyelerinin elindeki sarin gazını bu yılın başlarında ele
geçirdi. Belgeye göre, Irak el-Kaidesi elindeki sarin Türkiye’ye geçti ve bir
kısmına el konulurken çoğu mart ayında sivillere ve Halep’te bulunan Suriye
askerlerine yönelik olarak gerçekleşen saldırıda kullanıldı. Gizli/Noforn
(dışarıya dağıtımı yasak) olarak sınıflandırılmış belge ABD istihbaratı
bünyesindeki Milli Karasal İstihbarat Merkezi’nden (NGIC) geliyordu.”
Yedi ay
sonra aynı belgeden bahsettiği anlaşılan Hersh olayı şu şekilde özetliyordu:
“20 Haziran'da Savunma
İstihbaratı Birimi'ne bağlı uzmanlar, DIA'nın yardımcı yöneticisi David Shedd'e
beş sayfalık “esas noktalar” ile alakalı çok gizli bir brifing sundular.
Brifingde el-Nusra'nın, programı El-Kaide'nin 9/11 öncesi sarin komplolarının
en ilerlemişi olan bir sarin üretim merkezi kurduğunu belirtiliyordu.... Brifing belgesi çeşitli
birimlerden gelen gizli istihbarat içeriyordu: ”Türkiye Suud kaynaklı kimyasal
tesisleri, muhtemelen Suriye'deki büyük ölçekli üretim gibi onlarca kilogram
sarin önmaddesi elde etmeye çalışıyordu.”
(Hersh'ün makalesinde atıf yapılan
bir Ulusal İstihbarat Direktörü sözcüsü böyle bir belgenin varlığını
yalanlayarak, “İstihbarat uzmanları tarafından oluşturulan veya onlardan talep
edilen bu tür bir belge bulunmamaktadır” dedi.)
Daha
sonra Maloof iddiaların orijinal kaynağına yeniden dönüyor:
“NGIC tarafından belirtilen
“laboratuar ölçeğinde “sarin çeşitliliği, terörizm uzmanı Yossef Bodansky
tarafından yapılan analizi güçlendirmektedir. Bodansky bu analizinde ;
“”Suriye-Şam yakınlarında 21 Ağustos'ta gerçekleşen kimyasal silah saldırısında
elde edilen son bulgular, bunun ABD'nin
Suriye'ye müdahalesini provoke etmek için Suriyeli muhalifler tarafından
“aslında kendine yönelik bir saldırı” olduğunu göstermektedir”” diyor.
4. Hersh'ün Aralık
ayında yayınlanan ilk makalesi:
Hersh'ün
London Review of Books'ta yayınlanan ilk makalesi, “Kimin Sarini? , komplo teorisinden öteye gitmese de isyancı aktörlerin kimyasal silah
kapasitesine sahip olduğunu belirtiyor:
“Saldırıdan aylar önce Amerikan
istihbaratı çok gizli raporlar hazırladı... Bu raporlarda el-Kaide ile
bağlantılı bir cihat grubu olan el-Nusra Cephesi'nin sarin'in üretim mekaniği
üzerinde uzmanlaştığı ve çok miktarda imalatını yapabileceğine dair deliller
yer alıyordu. Saldırı gerçekleştiğinde el-Nusra suçlanmalıydı fakat ABD
yönetimi, Esed'e yapılmış saldırıyı temize çıkarmak için işine gelen
istihbaratı topladı. Gazeteci burada yine destekleyici kaynakları için genel
etiketler kullanmış: “Hâlihazırdaki ve önceki istihbarat yetkilileri, askeri
yetkililer ve danışmanlar ile yakın zamanda yapılan röportajlarda istihbarat
konularında kasıtlı olarak yapılan manipülasyona yönelik derin bir endişe ve
öfke ile karşılaştım.”
Kendisine
20 Haziran tarihli Savunma Bakanlığı belgesini veren-veya özetleyen- “eski bir
üst düzey istihbarat yetkilisi” ve “eski bir üst düzey istihbarat danışmanı”'na
referans veren “yüksek seviyeli bir istihbarat yetkilisinden” gelen e-mailde,
isyancılar ve 21 Ağustos kimyasal silah saldırısı ile ilgili iddialara yönelik
olarak adı belirli bir kaynak bulunmamaktadır.
5. Hersh'ün Nisan
ayında yayınlanan ikinci makalesi:
Arka
plan enformasyona muhalif olarak Hersh'ün, 21 Ağustos'taki kimyasal saldırının
Türkiye-isyancılar işbirliği ile gerçekleştiğini belirten iddiasına yönelik
kanıtları şöyledir:
1. Gizemli
bir iddia- birincil kaynağı, “eski bir (ABD) istihbarat yetkilisinden- şu
şekilde; “Bir Rus askeri istihbarat çalışanı” saldırıda kullanılan kimyasal
ajanlara ait örnekleri İngiliz askeri istihbaratına iletti, örnekler buradan
Porton Down'da bulunan kimyasal silahlar laboratuarına gönderildi.”
“Eski
istihbarat yetkilisi”, Rus çalışanın “bilgiye erişebilen, güvenilir olarak
nitelendirilmiş iyi bir kaynak olduğunu “ söyledi. Bununla birlikte ne o ne de
Hersh, Esed'in müttefiki olan Rusya'nın hayati bir kanıtı neden Suriye liderine
muhalif İngiltere'ye gönderdiğini-veya İngiltere'nin Rusya'dan gelen kanıtı
yanlış bilgi olarak görmek yerine güvenilir bulduğunu- açıklamamaktadır.
2. Savunma
Bakanlığından gelen 20 Haziran tarihli belge.
3. “Eski
istihbarat yetkilisi” kaynaklı iddia: “Esed'in savaşı kazandığı bu noktada (ABD
ordusunun) Suriye'nin sinir gazı kullanacağını düşünmesi için hiç bir sebep
yoktu.”
4.“Eski
istihbarat yetkilisi” kaynaklı iddia: “Türk istihbaratı el-Nusra Cephesi
üyelerini kimyasal savaş konusunda eğitiyordu.”
5. “ABD
istihbarat danışmanı” kaynaklı, Türk yönetiminin isyancıların geleceği ile
ilgili kaygısı nedeniyle “ABD askeri müdahalesine zemin hazırlayacak bir şeyler
yapılması gerektiği” düşüncesine yönelik uyarı niteliği taşıyan gizli bir belge.
6.“Eski
istihbarat yetkilisinin” iddiası: “Şimdi bunun Erdoğan tarafından Obama'yı
kırmızı çizgi konusunda zorlamak için planlanmış gizli bir eylem olduğunu
biliyoruz.”
Özet
olarak, Hersh'ün Türkiye-isyancılar komplosu ile ilgili iddiaları, iki -ve sadece
iki- adı belirsiz kaynağa dayanmaktadır. Bunlar VIPS üyeleri ve F.Michael
Maloof için de geçerli olduğu gibi şu anda ABD Hükümeti tarafından
görevlendirilmemiştir.
Sonuç:
Şüphesiz
Hersh yukarıda belirtilenler haricinde kaynak veya kaynaklara sahip olabilir.
Bununla birlikte genel etiketler ile nitelendirdiklerinin ötesinde bunu tespit
etmemiz mümkün değildir.
Bunun
yerine Hersh'ün ifadeleri ve belirttiği bir dokümanla başbaşayız. Hem Hersh'ün
ifadeleri hem de doküman belirgin şekilde -Savunma Bakanlığı dokümanında iddia
edilenlerden biri haricinde kanıtı bulunmayan- aynı iddiaları dile
getirmektedir. Bu iddialar sürekli birbirinden alıntı yaparak bir iddia döngüsü
oluşturan aşağıdaki kişiler tarafından ortaya atılmıştır:
1. Yossef
Bodansky, ABD Temsilciler Meclisi eski yöneticisi ve şu anda Global
Research web sitesi üst düzey editörü,
şiddetli ABD dış politika eleştirmeni ve Başkan Esed'in amcası ile bağlantılı.
2. Makul Düşünce
için Emekli İstihbarat Çalışanları (VIPS).
3.F.
Michael Maloof, eski bir Savunma Bakanlığı çalışanı.
(Scott Lucas, 10 Nisan 2014, eaworldview)
Tamer Güner, 20.04.2014, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Çeviri
Çevirenin
Notu:
(*) Makalenin
yayınlanma tarihi 10 Nisan 2014’tür.
(**) Mektuptan alıntılanan bu ifadelerin çok
küçük birkaç değişiklik dışında, yukarıda Bodansky’nin makalesindeki
cümlelerden doğrudan alındığına dikkat ediniz.
Sonsuz Ark'ın Notu:
İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) Başkanı Kenneth Roth Hürriyet Gazetesi'nden Cansu Çamlıbel'in sorularını cevapladı:
-Seymour Hersh geçenlerde kaleme aldığı bir makalede Guta’daki kimyasal saldırının Türk istihbaratı tarafından planlandığına, sarinin Türkiye’den geçirildiğine ilişkin bazı iddialar ortaya attı. Sahada ekipleriniz var. Bu tür iddialara prim verir misiniz?
"Hiç prim vermem, sıfır ihtimal. HRW olarak Guta saldırısını çok detaylı inceledik. Bütün bulgular saldırının sorumlusu olarak Suriye ordusunu işaret ediyor. Kullanılan oldukça iddialı füzelerin Türkiye sınırından Şam’ın banliyölerine kadar kimse görmeden geçirilmiş olduğu iddiası inandırıcılıktan uzak. Füzelerin askeri olarak Esad tarafından kontrol edilen bölgeden ateşlendiği ortada. Ayrıca muhaliflerin o kadar büyük miktarda sarin üretecek kapasitesinin olmadığını da biliyoruz. Kullanılan sarinde rejimin de inkâr etmediği türden kimyasal bir imza vardı. Hersh kaynaklarının ismini de vermiyor, hiç güvenilir iddialar değil."