7 Nisan 2014 Pazartesi

SA623/KY7-NY10: Aldanmak

 ''Ey insan, seni kerem sahibi Rabbine karşı aldatan nedir? ''  
İnfitar/6


 Nefeslerin anlık alınıp verilişleri ile sınırlı dünya hayatında yaşıyoruz.

Ecel kelimesinde anlamını bulan dünya hayatımızın sonunun, nefes alış verişlerimizin kaçıncı durağında bizi yakalayacağı yine aynı bizlerce meçhul.

Lakin  "ÖLÜM"  biz onu unutsak, yok saysak ve  hiç beklemesek de  zaman içindeki salınımında keskin gerçekliğiyle en umulmadık anda gelip bizi bulacak. Tıpkı hiç ummadığımız anlarda yakınlarımızı bulduğu gibi..

Ne yazık ki ölümün yakınımız veya uzağımızdaki hayatları apansızın sona erdirmesi, hayatı alıp götürmesi bile onun yakın bilgisi için yetmiyor biz insanoğluna.

Kendimiz için "asıl olanı" unutarak,  beyhude aldanış ve oyalanmalarla geçiriyoruz ömrümüzü...

Sınırlı olan gücümüz  ve nefes sayılarımızla, insanî değerlerimizin  tükenişlerine geçit verircesine   sınırsız arzuların peşinde  koşmamız da onu  sürekli unutmamızdan  olsa gerek.

Oysa hayatımızı bir tükenişin kıskacında insanlığın özgün değerleriyle anlamlı kılacak ihtiyaçlardan uzaklaştırarak neyi kazandık ki? Sadece daha mutsuz, tatminsiz, bitkin ve huzurdan uzak yaşayan varlıklar olduk...

Keşke ölümün hatırlatıcılığında "yaşama" yüklenen gereksiz ve anlamsız şeylerin kirliliğinden uzak huzur dolu bir hayatı fark etmeyi bilincimizden bu denli uzaklaştırmasaydık.

Temiz bir akılla ve kalbin en saf duyularıyla bakabilmeyi başarabilseydik keşke...
Ne güzel olurdu ahhh… ne güzel...

Bu bilinçle bile hayatı daha güzel kılmanın ferasetinde hem bu dünya hayatına aldanmaz hem de sonsuz hayatı kazanabilirdik belki de...

Hayatta kalıcı ve güzel olan şeylerin her zaman bir bedeli ve zorlukları olacaktır elbette.

Keza Allah'ın razı olduğu bir hayatı yaşamakla kazanılacak "cennet" bu dünya hayatıyla geçici şeylere aldanacak kadar ucuz da değil elbette.

Oysa ki bizler, yaşamın tüm zorluklarına karşı önümüzde kitabımız açık imtihanda bir öğrenci gibiydik aynı zamanda.

Hayatın içinde imtihan sadedince değerlendirebileceğimiz her şeyi aldanmanın ve yanılmanın miskinleştirici büyüsüne bırakmamak lazım.

İnsanın olgunlaşması ve Rabbinden öğütler alarak terbiye olması, O'nun rızası doğrultusunda huzurlu bir dünya hayatı ve cenneti kazanması içindir.

Dünya insanı kandırmaz; ancak insan, nefsinin bencilce haz ve çıkarlarından beslendiğinde, kendi kendini aldatır ve kendi sonunu hazırlar.

Eğer mutlak sona doğru hızla çekildiğimiz bu dünya hayatında yaşanmışlıklarımızın verdiği tecrübeler selim bir akıl ve vahiy doğrultusunda değerlendirilemezse, sorunlar öylesine büyür ki, Allah muhafaza,  gün gelir kendimizi  her türlü tıkanmışlıkların içinde debelenirken bulmamız  kaçınılmaz olur..

Allah muhafaza ebedi hayatı kaybederek imtihanımızın en ağır sonuçlarıyla karşılaşabiliriz.

Oysa ki; Rahman’ın kelâmına tüm duyularımızı  kapatmasaydık, hayatın içinde bizi kaosa çeken her şey nasıl da kendini mutmainliğe davet ederdi.

Tıpkı ayetlerin de buyurduğu gibi; 

"Onlar, inananlar ve kalpleri Allah'ı anmakla huzura kavuşanlardır. Biliniz ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur." Rad/28

Huzurumuz yoksa ve ayetler huzurun kaynağını bize söylüyorsa eksiği olduğumuz şey de apaçık ortada.

Yine apaçık ortada bir gerçek daha var ki, o da insanın varlık mesajı olan her şey de dengeyi yakalamak.

Kuran, yaratılmış olan her şeyin insana bu dengeyi bulmasında yardımcı olduğunu da belirtir ve yol gösterir.

Hal böyleyken dünyada kendi kendimizi aldatmamız aslında hiçbir şeyden öğüt ve ibret alamayışımızdandır da denilebilir.

Böyle bir aymazlıkta bizi, "Allah korusun" sonu keder ve hüsran dolu bir geleceğe kavuşturur.

Herkese huzur ve denge içinde, basiret ve farkındalık bilincinin açık olması dileklerimle.


Neşe Yıldız, 07.04.2014, Konuk Yazarlar, Sonsuz Ark



Seçkin Deniz Twitter Akışı