“Tanı
ilk konulduğunda kişi bazı duygusal evrelerden geçer. Bunlar temelde içinde
bulunulan durumla ilgili başa çıkma mekanizmalarıdır.”
Audrey Hepburn
Bu
aşamada size internetten edindiğim kanser psikolojisinin evrelerini yazmak
istiyorum, bu evrelerin hangisinden geçmişim onu da sanırım geriye dönük
hatıraları yazarken anlayacağım.
Tanı Evresi:
Tanı ilk
konulduğunda kişi bazı duygusal evrelerden geçer. Bunlar temelde içinde
bulunulan durumla ilgili başa çıkma mekanizmalarıdır. Genelde yaşanan evreler
aşağı yukarı aynı olsa da; hastalığın ciddiyeti, hastanın kişilik özellikleri,
hastalıkla ilgili geçmiş deneyimler, hastanın yaşı ve cinsiyeti, sahip olduğu
psiko-sosyal destek ve gördüğü tedavinin kalitesi gibi etkenler geçirilen
evrelerin süresini ve şiddetini etkiler.
İnkâr Evresi:
İnkâr
aniden kötü bir gerçekle yüzleştiğinde, insanın kaygılarını yenmesi ve
umutsuzluktan kendisini kaybetmemesini sağlar. Tanıyla başa çıkmada daha iyi
bir yol bulana kadar kişiye zaman tanır. Hasta, kendisine gerçeğin nasıl
söylendiğine, kaçınılmaz olanı kabullenmek için ne kadar zamanı olduğuna ve
yaşamı boyunca stresli durumlarla başa çıkmak için nasıl hazırlandığına bağlı
olarak, yavaş yavaş yadsımadan vazgeçecek ve gerçeklerle daha rahat
yüzleşmemizi sağlayacak savunma mekanizmalarını kullanacaktır.
Öfke Evresi:
İlk evre
artık işlevini yitirdiğinde kızgınlık ve kıskançlık duyguları açığa çıkar. Bu
evrenin sorusu “Neden ben?”dir. Yadsıma
evreninin aksine, öfke evresi aile ve tedavi ekibi açısından başa çıkması çok
güç bir evredir. Bunun nedeni, öfkenin her yöne yöneltilmesi ve çevreye zaman
zaman neredeyse rastgele biçimde yansıtılmasıdır. Duygular gerçek kaynağa yani
hastalığın kendisine yöneltilemediğinden öfke yön değiştirir ve doktor da dahil
olmak üzere çevredeki herkese karşı bir karşı bir kızgınlık hissedilebilir.
Pazarlık Evresi:
Genelde
daha kısa sürmekle beraber hastaya en az diğer başa çıkma mekanizmaları kadar
yardımcı olabilir. Bu, birçok kişinin inançlarına yönelip bir mucize
gerçekleşmesi ya da ömürlerinin uzaması için dua ettikleri, iyileşmek için
şartlar öne sürdükleri, başlarına gelecekleri ertelemeye çalıştıkları bir
dönemdir. İbadet ve dualar umut verme konusunda faydalı olabilir, ayrıca
ibadetlerin iyileştirici bir etkisi olduğu ileri sürülmüştür.
Depresyon ve Keder
Evresi:
Kanser
tedavisinin başlaması ve ilerlemesiyle beraber hasta artık hastalığını inkar
edemeyecek hale gelir. Ameliyatlar, kanserin sınırlayıcılığı gitgide kendini
daha çok hissettirmeye başlar. Hasta maddi ve manevi birçok alanda büyük bir
kayıp ve yas duygusu yaşamaya başlayabilir. Umutsuzluk ve çaresizlik içine düşebilir,
zaman zaman kendini suçlama zaman zaman da kendine acıma duygularıyla boğuşmak
durumunda kalabilir. Hastanın önceden geçirilmiş bir depesyon öyküsü varsa,
ihtiyaç duyduğu psiko-sosyal desteği alamıyorsa, hayatında hastalığı dışında
maddi ve manevi başka zorluklarla da mücadele etmeye çalışıyorsa depresyona
girme ihtimali daha yüksektir.
Kabullenme Evresi:
Eğer bir
hastanın yeterli zamanı olmadıysa (yani ani, beklenmedik bir ölüm sözk onusu
değilse) ve daha önce tanımlanan evreleri atlatması için yardım
gördüyse``kader`` hakkında kendisi ne çökkün ne de kızgın hissettiği bir evreye
ulaşacaktır. Kabullenme, çoğunlukla öfke ve depresyon duygularının açığa
vurulabilmesi ve çözümlenmesi sonucunda gerçekleşir. Kabullenmek kesinlikle
umut etmekten vazgeçmek anlamına gelmemelidir. Ne olursa olsun gerçekçi bir şekilde
umut korunabilir. Kişi tedaviye daha etkin bir şekilde kendini verebilir.
Sonuç Olarak,
Tüm bu
aşamalardan geçtikten sonra kişi hastalığına daha çok uyum sağlar ve tedavi
aşamaları daha rahat kabullenir. Ancak bu aşamalarda da hastayı ve yakınları
zorlayan psiko-sosyal ve ekonomik süreçler olacaktır. Özellikle tedavi uzadıkça
ve istenen etkiler tam olarak alınamadıkça kişinin kendine ve tedavi ekibine
güveninde belirgin bir azalmanın olduğu gözlenebilir.
Yorgunluk,
iştah kaybı, ağrı ve uykusuzluk problemlerine de rastlanabilir. Hasta farkında
olmasa da doktordan hastalığının sadece fiziksel yönüne değil, yaşamakta olduğu
sürecin her yönüne çözüm bulmasını bekler. Doktorun bu durumda hastasına
vereceği en büyük güvence, yaşamakta olduğu duygusal karmaşada yalnız
olmadığıdır.
Hemen
her kanser hastasının benzer deneyimlerden geçtiğinin, bu deneyimlerin olayın
doğal seyrinin bir parçası olduğunun, yaşamını korku, endişe, yanıtını kimsenin
bilmediği sorulara endeksli sürmesinin tedavisine katkıda bulunmayacağının,
olumsuz duygulardan kurtulmanın bir yerde zamana bağlı olduğunun, duygusal
karmaşanın basit birkaç öneriyle bugünden yarına geçemeyeceğinin, ancak tedavi
sürecindeki her aşamanın birlikte yaşayacağının, deneyimiyle kendisine yol
göstereceğinin anlatılmasıyla hastayı bir ölçüde rahatlatır.
Neşe Kutlutaş, 10.04.2014, Sonsuz Ark, (İlkYayın Tarihi, 23.02.2012)